Twitter ile gazeteciliğe başlamak: “Kendimi gazeteci olarak buldum”

twitter-gazetecilik

Dijitalleşmenin haber ve hikâye anlatma mecralarını çeşitlendirdiği ve özgün formlar ortaya çıkardığı, son yılların ortak kabullerinden biri. Özellikle YouTube üzerinden gazetecilik yapmak ya da podcast gibi mecralar Türkiye’de de giderek daha popüler hâle geliyor. Bu platformlar kendi dilini ve hikâye anlatma biçimlerini yaratıyor. Dünyada örneklerine çok sık rastladığımız bir diğer gazetecilik biçimi ise mecra olarak bir haber sitesi kullanmak yerine hikâyeyi doğrudan Twitter üzerinden anlatmayı tercih eden Twitter gazeteciliği. Bu biçimin giderek popüler olduğunun önemli göstergelerinden biri, belki de New York Üniversitesi (NYU) tarafından verilen Amerikan Online Gazetecilik Ödülleri. Ödül kapsamında pek çok farklı alanın yanı sıra Twitter Thread’i ödülü de veriliyor.

Twitter, Türkiye’de popüler bir mecra olsa da, doğrudan Twitter üzerinden gazetecilik yapanların sayısının pek de fazla olmadığını söyleyebiliriz. Dünyada hem profesyonel gazeteciler tarafından kullanılan hem de yurttaş gazeteciliğinin önemli araçlarından biri olan bu alanda Türkiye’de az sayıda isimden bahsetmek mümkün. Bu isimlerden ikisi Twitter üzerinden yaptıkları gazetecilik araştırmalarıyla isimlerini duyuran ve pek çok muhalif haber kuruluşunun da araştırmalarına referans verdiği Baransel Ağca ve Metin Cihan. Bu sebeple Türkiye için görece yeni bu gazetecilik alanını bu alanda üretimde bulunan bu iki isimle konuştuk. Her iki isim de gazeteciliğe sonradan başladığını belirtiyor ve Twitter’ın gazetecilik alanında kullandıkları en önemli araç olduğunu söylüyor. 

“Ben kendi hâlinde bir tarih öğretmeniydim”

Hem Baransel Ağca, hem de Metin Cihan’ın yolunun gazetecilikle kesişmesi politik tesadüfler sonucunda gerçekleşmiş. 2015 yılında sözleşmeli tarih öğretmeni olarak çalışmaya başlayan Ağca, müdürünün ihbarı sonucu öğretmenlikle ilişiğinin kesildiğini, ardından arkadaş çevresi aracılığıyla bir online haber sitesinde editörlük yapmaya başladığını, gazeteciliğe attığı ilk adımın bu olduğunu söylüyor, “Ben kendi hâlinde bir öğretmendim” diyor. Daha önce hayatını serbest çevirmenlik yaparak kazanan Metin Cihan ise, ilk “muhabirlik” deneyiminin 2014 yılında gittiği ve Twitter’dan aktardığı AKP mitingi olduğunu söylüyor. Televizyondan son derece kalabalık gözüken mitingleri, işin aslını öğrenmek için gidip yerinde görmek istediğini belirten Cihan, süreci şöyle anlatıyor: 

“İlk tetikleyici etki Gezi oldu. O zaman akıllı telefonum yoktu. Gezi’de akıllı telefonla insanların neler yapabildiklerini gördüm. Gezi’den hemen sonra bir akıllı telefon aldım. 2014 Mart’ında AKP mitingine gittim. Yenikapı’daki. Fotoğraf çektim. Tweet attım, 100-150 takipçili bir insandım. Mitingdeydim bugün, akşam size detayları anlatacağım diye tweet attım. Mitingde görüntü sahneden alınan tek görüntüden ibaret. Bu görüntü tüm basın kuruluşlarına gönderiliyor. Ben farklı yerlerden fotoğraf çektim. Hatta bir vincin üzerine çıktım, rica ettim falan. Tabii çok da dikkat çekmemeye çalışıyorum. Attığım tweet biraz yayılmış. Eve vardığımda etkileşim denen şeyle tanıştım. Sonra mitingi anlatmaya başladım. Baktım beni dinlemeye hazır insanlar var. O gün artı 1000 takipçim geldi. Beni tanımayan ama ne dediğimi merak eden 1000 kişi olduğunu görünce anlatmaya devam ettim.”

Cihan, daha sonra çeşitli toplumsal olayları yerinden izlemeye devam etmiş. Bir süre mecra olarak Twitter’ı kullanan bir muhabir olarak gazeteciliğe devam eden Cihan, daha fazla tanınmasını sağlayan ve araştırmacı gazetecilik tanımı içerisinde değerlendirilebilecek çalışmalarının ilkinin altına Çiftlik Bank skandalının hemen ardından imza atmış: 

“Çiftlik Bank tosununu Uruguay’da bulmuştum ya. Hostel’de kalıyordum. Gece 3’te uyandım Twitter’a baktım. Bu var. Dedim acaba Uruguay’da bunu konuşan var mıdır. Gece üçte yatakta uzanırken baktım. Biraz kurcalayıp Ferrari’de buldum adamı. O haberle birkaç binlik hesap otuz bine çıktı.”

“Kendimi gazeteci olarak buldum”

Baransel Ağca ise gazeteciliğe editörlüğü bıraktıktan sonra adım attığı görüşünde “Araştırmacı gazetecilik yaptığım son 1 yıldır editörlük faaliyetinden uzağım. Bir nevi işsizim. O yüzden haber yapabiliyorum. Günümüz basının geldiği ilginç bir durum. Ben işsiz olduğum süreçte haber yapmaya başladım. Haberin içinde olduğum süreçte, çalıştığım süreçte değil” diyen Ağca, editör olarak çalıştığı 5-6 yıllık süre boyunca kendini gazeteci olarak tanımlamayı tercih etmediğini belirtiyor. İnternette editörlük yapanların çok ciddi bir emek sarf ettiğini, çok düşük bir ücret aldığını ve aslında haberciliğin temelinden kopuk otomatik bir iş yapmaya zorlandığını belirtiyor. 

Metin Cihan kendisini gazeteci olarak tanımlayıp tanımlamadığı sorusuna “Kendimi gazeteci olarak buldum. Net olarak bunu söyleyebilirim. Uzun süre kabul etmedim bunu. Yooo ben gazeteci değilim diyordum. Gazeteciler bana gazeteci diyordu. Yakın zamanda olayım bari dedim, gazeteci olduğumu ben de kabul ettim” sözleriyle yanıt veriyor, ancak gazeteci olarak anılmanın zaman zaman üzerinde bir baskı kurduğunu ve bunu hafifletmeye çalıştığını ekliyor:

“Gazeteci diye anılmaya başladım. Öyle bir beklenti oluştu. Bunun üzerine akşamları içip içip dağıtıp Twitter’a yazıyordum. Yoksa baskı altında hissediyordum kendimi.” 

“Twitter demokratik bir sosyal medya mecrası”

Twitter’ı bir mecra olarak gazeteciler açısından çekici kılan ne? Bu soruya pek çok farklı yanıt verilebilir elbette. Fakat her iki ismin de altını çizdiği önemli noktalardan biri etkileşim. Pek çok haber sitesinde kendine yer bulan araştırmalara imza atan iki gazeteci, neden bir haber kuruluşunda değil de tek başlarına Twitter’dan araştırma yaptıkları sorusunu farklı açılardan cevaplıyor. Ağca bu durumu şöyle açıklıyor: 

“Twitter, algoritması gereği demokratik bir sosyal medya mecrası ve sizin x konusunda yazmış olduğunuz bir şey, doğru bir etkileşim izlediğinde Kırşehir’de Twitter’a girmiş bir lise öğretmeninin önüne düşebiliyor. Bir diğeri şu, herhangi bir editoryal süreçten geçmeden, herhangi bir yönlendirme olmadan bağımsız bir mecra olduğunu düşünüyorum. Bir yerde çalıştığım zaman acaba bu yapacağım haber, haberin dili çalıştığım kuruma uygun mu diye şüphe ediyorum. Örneğin muhalif medyada CHP belediyesinin yaptığı bir yolsuzluğa dair haber yapmak zor günümüzde. Hatta AKP ile ilgili bariz konularda haber yapmak da zor olabiliyor çünkü AKP bu kurumları davaya boğuyor. O yüzden kendimi en özgür en bağımsız hissettiğim alan Twitter olduğu için Twitter’da haber yapıyorum.”

“En büyük avantajı hız”

Metin Cihan ise Twitter’da bilinirliğinin artması üzerine çeşitli mecralar için telifli haber de yapmaya başladığını, fakat Twitter’a kıyasla haber kuruluşları için hazırladığı haberlerin çok daha az ilgi gördüğünü söylüyor. Cihan, Twitter’ın en büyük avantajının hız olduğunu belirtiyor. Yine de YouTube ve diğer yeni medya araçlarının yükselişinin de farkında olduğunu ekliyor.

“DM çok güçlü bir kaynağa dönüşüyor”

Twitter etkileşimi haberin yayılmasını sağlamakla kalmıyor. Bazı örneklerde haberi kaynak açısından besleyip derinleştiriyor. Her iki isim de kendi Twitter serüvenlerinde bu durumu tecrübe etmiş. Baransel Ağca etkileşimlerin gazetecilik araştırmaları için ne kadar önemli bir rol oynadığını şöyle anlatıyor: 

“Herhangi bir haberimin alıntılanmasına, yorumlarına, yorumları yapan insanların profillerine direkt bakıyorum. Çünkü pek çok haberim aslında bu etkileşimler sayesinde gelişti. İlk patlayan haberim Süleyman Soylu haberiydi. Süleyman Soylu haberinde en kritik belgeleri bana mesaj atan bir insanın Facebook profiline girdikten sonra buldum. Mesela Yeldana Kaharman’ın otopsi raporu. Rapora benim tweetimi alıntılayıp Elazığ ile ilgili bir anısını anlatan bir kişiye attığım özel mesajla kurduğum bir bağlantı üzerinden ulaştım. Twitter’ın bu bahsettiğim etkileşimli yapısı aslında haberi geliştiren de bir şey. Haber birken, o etkileşimler sayesinde on veya yirmi olabiliyor.”

Metin Cihan da etkileşim ve özel mesajlardan çok beslendiğini söylüyor. Ama mesajların sayısının giderek artması sebebiyle, etkileşime yetişmekte zorlandığını ekliyor: 

“DM çok güçlü bir kaynağa dönüşüyor. Ben hak savunuculuğu denebilecek çok şey yaptığım için zor durumda olan insanlar birbirine Metin Cihan’a ulaş demeye başladı. Bu da çok doldurdu benim mesaj kutularımı ve etkileşimlerimi. Bir zamanlar her şeyi okuyordum. Sonra yetişememeye başladım ve saldım. Eminim çok önemli şeyler kaçırıyorum. Bir ekip olsa aslında çok iyi olur. Ama onu da yapamayacağımı biliyorum. Dolayısıyla yarım kalıyor aslında. Tam hakkını vermediğimi görüyorum.”

“Twitter gazeteciliği bu hâliyle sürdürülebilir değil”

Twitter üzerinden gazetecilik yapmanın belki de en önemli sorunu, bu hikâye anlatma biçimine gelir modeli üretmenin oldukça zor olması. Hikâyeler ciddi bir etkileşime de ulaşsa bu platform üzerinden para kazanmak şu an için mümkün değil. Fakat Twitter’ın bir süredir içerik üreticilerine gelir sağlamayı amaçlayan abonelik modelleri üzerinde çalıştığı biliniyor. Her iki gazeteci de, bu denemelerin sonuçlanması ve uygulamaya geçmesi durumunda gelir modeli olarak bu uygulamaya başvurabileceklerini söylüyor. Baransel Ağca bunun önemli bir imkân olduğunu belirterek “Twitter üyelik getirirse başvururum, kullanırım, bir gelir modeline dönüşürse de mutlu olurum. Olmazsa da zaten bir süre sonra bu durumun sürdürülebilir olmayacağını düşünüyorum” diyor. Metin Cihan da şansını deneyeceğini belirtiyor, ama daha temkinli bir yaklaşım sergiliyor:

“Twitter ücretli olsa şansımı denerdim. Aslında bekliyorum ben de. Ama insanlar bir şey yapmanı bekleyerek para veriyor. O da bir nevi patronluğa dönüşüyor. O duyguyu sevmiyorum. Twitter’a dair bir tek o konuda endişeliyim.”

Henüz sürdürülebilirlik sorunlarını aşamamış olsa da, Twitter üzerinden gazeteciliğin Türkiye’de de kendine bir kanal bulmaya başladığını söylemek mümkün. Sadece muhabirlik açısından değil, gazetecilik araştırmaları için de bir mecraya dönüşen Twitter gazeteciliğinin etkili örneklerini, sürdürülebilirlik sorunlarının aşılması durumunda ileride daha fazla görebiliriz.

Yazar hakkında

Akın Art

İstanbul Bilgi Üniversitesi İşletme lisans ve Uluslararası Ekonomi Politik yüksek lisans bölümlerinden mezun oldu. Deutsche Welle Akademie, Hochschule Bonn Rhein-Sieg ve Bonn Üniversitesi’nin ortak "Uluslararası Medya Çalışmaları" yüksek lisans programında eğitimini tamamladı. 2013’ten beri çeşitli haber kuruluşları için editörlük ve serbest olarak muhabirlik, yazarlık yapıyor. 2011 yılından beri edebiyat dergileri ve gazetelerin kitap eklerinde şiirleri, eleştiri ve tanıtım yazıları yayımlanıyor. “mevsimler ve temmuzlar” adlı bir şiir, “Bir gün bir gün” adlı bir uzun öykü kitabı var. Gazeteciliğe Almanya’da devam ediyor.Türkiye’de editör olarak çalıştı. 2019 yılından beri gazeteciliğe serbest olarak devam ediyor. Nida Dinçtürk ve Seda Karatabanoğlu ile birlikte Dünya Podcast’i ve bir haftalık mail bülteni olan Dünya Bülten’i hazırlıyor. 2015 yılında yayımlanan bir şiir, 2018 yılında yayımlanan bir uzun öykü kitabı var. Ali Sözen ile birlikte Paul Klee’nin şiirlerini Almanca’dan Türkçe’ye çevirdi, kitap olarak 2019 yılında yayımladı. 2011 yılından beri edebiyat dergileri ve gazetelerin kitap eklerinde şiirleri, eleştiri ve tanıtım yazıları yayımlanıyor.