intihar-vakalari-haber-gazeteci

İntihar vakaları nasıl haberleştirilmeli?

İntihar vakalarının nasıl haberleştirilmesi gerektiği gazeteciliğin önemli tartışmalarından biri. Bazı ülkelerde meslek kuruluşları bu tartışmaları damıtarak konuyla ilgilli “genel doğrular”ı etik kuralları şeklinde yazılı hâle getiriyor ve gazetecilere sunuyor. Editörler de vakaları bu kuralları dikkate alarak haberleştiriyor. Bazı ülkelerde ise intihar vakalarına yaklaşımla ilgili bir ortak bakış açısı bulunmuyor. Medya kuruluşları, vakaları kendi yargıları doğrultusunda haberleştiriyor. 

Türkiye’nin medya ortamında da bu tartışmalar sınırlı bir ölçekte gerçekleşiyor. İntihar vakalarının haberleştirilme yöntemine dair kabul gören baskın bir yaklaşımdan söz etmek zor. Fakat ülkede ekonomik krizin derinleşmesinin de etkisiyle son birkaç yılda üzücü bir hızla artan intihar vakaları, tartışmayı Türkiye’deki gazeteciler için de güncel ve yakıcı hâle getiriyor. 2019 yılında, evinde kardeşleriyle birlikte hayatına son veren Oya Yetişkin ya da son zamanlarda sıkça gündeme gelen müzisyen intiharları akla gelen üzücü örneklerden ikisi. Peki Türkiye’deki gazeteciler bu vakalara nasıl yaklaşmalı?

Bu soruya cevap vermek için dünyadaki vakalara bakarak bir yordam oluşturmak mümkün. Yine de bu genel sorunun çoğunlukla başka özgül soruları da içinde barındırdığını akılda tutmak gerekiyor. Son derece hassas bir konu olan intihar pek çok sebepten kaynaklanabiliyor. İntiharın haberleştirilme biçimi ise toplumsal olarak oldukça üzücü başka bireysel (hatta kolektif) vakaları tetikleyebiliyor. Etik kurallar işte bu tarz etkilerin engellenmesini ya da minimize edilmesini amaçlıyor. İntihar vakaları bazen makro politik ve/veya iktisadi sorunların göstergesi de olabiliyor. Türkiye, ya da diğer gelişmekte olan ülkelerde bu tarz örneklere daha sık rastlandığını tahmin etmek güç değil. Bu sebeple tekil bir intihar vakasının haberleştirilmesi bile genel etik sorunların yanı sıra başka faktörleri gözetmeyi de gerekli kılabiliyor. Faktörlerin çoğalması ve karmaşıklaşması da önceden belirlenmiş genel etik kuralları üzerinden hareket etmeyi zorlaştırabiliyor. Böyle durumlarda nasıl hareket edilmesi gerektiğine dair bir anlayış oluşturmak için, önce dünyada öne çıkan uygulamaları, sonra Türkiye’nin özgün koşullarını değerlendirmek gerekiyor.

“İntiharın gerçekleşme biçimiyle ilgili detay paylaşılmamalı”

İngiltere’nin en büyük basın kurumu olan Bağımsız Basın Standartları Organizasyonu (Independent Press Standard Organization) editörler için hazırladığı uygulama rehberinde (Editors Code of Practice) intihar vakalarının haberleştirilmesine de değiniyor. Uygun yaklaşımı şöyle tarif ediyor: 

“İntiharı haberleştirirken öykünmeyi engellemek için intiharın gerçekleşme biçimiyle ilgili haddinden fazla detay kullanmaktan kaçınılmalı fakat basının yasal takibatları aktarma hakkı da göz önünde bulundurulmalıdır.”

İngiliz kamu yayıncı kuruluşu BBC de, intihar yöntemiyle ilgili detayların paylaşılmaması gerektiği yönünde görüş bildiriyor: 

“Haberleştirilen intiharlar başkalarını teşvik edebilir. Bu riski göze almamalıyız. Haberleştirme itidalli ifadelerle yapılmalı. İntiharın detaylarına inilmesi için iyi bir sebep yoksa, haber intihar biçimiyle ilgili detayları paylaşmaktan çoğu zaman kaçınmalıdır. İntihar biçiminin alışılmadık olması durumunda da haber temkinli olmayı sürdürmelidir.” 

“Yüksek düzeyde gazetecilik, yüksek düzeyde şefkat” 

Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) ise ulusal düzeyde hâkim bir yaklaşım bulunmuyor. Editörler bu konuda serbest hareket ediyor. Bazıları sansasyonel bir dil kullanmaktan çekinmiyor, bunun bir sonucu olarak intihar yöntemiyle ilgili detaylar da veriyor. Bazıları ise vakaları haberleştirmemeyi tercih ediyor. Amerikan Gazete Editörleri Derneği Yöneticisi Craig Branson bu sorunu şu sözlerle ifade ediyor:

“Sektörün kuralları son derece genel ve gönüllük esasına dayanıyor. Kararların çoğu gazete editörlerinin inisiyatifine bırakılıyor. Eğer daha spesifik kurallar ve düzenlemeler gelirse, sektör buna baş kaldırır. Editörler de hiç şüphesiz düzenlemeyi görmezden gelir.”

Florida’da bulunan Poynter Enstitüsü Etik Kurulu Başkanı Robert Steele de bu konudaki yordam eksikliğini eleştiriyor ve bu doğrultuda yaptıkları eğitim çalışmalarının amacını şöyle anlatıyor:

“Gazetecileri ‘biz intiharı haberleştirmiyoruz’ yaklaşımına karşı çıkmaları için teşvik ediyorum. İntihar sorununu anlamlı bir şekilde ele almaları konusunda onları teşvik ediyorum ve bu bazen intihar haberi yapmalarını da kapsayabiliyor. Haberlerinde gazetecilik standartlarını yüksek düzeyde uygulamaları ve yüksek düzeyde şefkat göstermeleri konusunda onları zorluyorum.” 

“İsim ve fotoğraf kullanılmamalı”

Almanya’nın en etkili basın kuruluşu olan Alman Basın Kurulu (Presserat) ise, etik kuralları metninde daha kesin ifadeler kullanıyor:

“İntihar haberi yaparken son derece temkinli davranılmalıdır. İsim ve fotoğraf kullanılmamalı ve vakanın detayları tarif edilmemelidir.”

Hem etik kurallarındaki ifade hem de Alman basının intihar eylemlerine yaklaşımı, medyanın bu konuda son derece dikkatli davrandığını gösteriyor. Bu yaklaşım pratikte çoğunlukla intihar vakalarının haberleştirilmemesiyle sonuçlanıyor. Almanya’nın İngiltere ve ABD’ye kıyasla daha katı ve kesin bir yaklaşım benimsediğini söylemek mümkün. 

Werther etkisi

Bu noktada Almanya’nın tarihte bilinen ilk taklit intiharların çıktığı ülke olduğunu da hatırlayalım. Bu intiharlar Alman yazar Johann Wolfgang von Goethe’nin ünlü eseri Genç Werther’in Acıları’ndan ilham almıştı. 

Goethe’nin eseri 1774 yılında yayımlandı. Edebiyat ve düşün dünyasını derinden etkiledi. Baş kahraman Werther’in aşkı yüzünden intihar etmesiyle sona eren kitap, entelektüel etkisinin yanında korkutucu bir dalgayı da beraberinde getirdi. Kitap büyük bir popülerlik yakaladı; fakat bazı okurlarının Werther’i taklit eden intihar girişimlerinde bulunması en az metnin kendisi kadar tartışma konusu oldu. Bu intihar vakaları kitabın bir dizi ülkede yasaklanmasına dahi sebep oldu. Literatüre taklit intihar (copycat suicide) ya da Werther etkisi olarak geçen bu durum, bugün de intihar anlatısı tartışmalarında en sık referans verilen kavramlardan biri.

“İntihar bir kamu sağlığı sorunu”

Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) Akıl Sağlığı ve Bağımlılık Komisyonu intiharın kamu sağlığını ciddi anlamda tehdit eden bir olgu olduğunu, bunu engellemenin ise kolay bir görev olmadığını belirtiyor. Bu sebeple 2008 yılında gazeteciler için bir rehber yayımladı. Rehberde işaret edilen maddeleri şöyle özetlemek mümkün:

  • Halkı intihar konusunda bilgilendirme fırsatlarını değerlendirin
  • İntiharı sansasyonelleştiren, normalleştiren ya da bir çözüm olarak sunan dilden kaçının
  • İntihar ya da intihar girişimlerinin detaylarını paylaşmaktan kaçının
  • İntihar ya da intihar girişimlerinin gerçekleştiği mekânla ilgili detayları paylaşmaktan kaçının
  • Başlıkları dikkatli seçin
  • Fotoğraf ve video kullanımı konusunda ihtiyatlı davranın
  • Ünlülerin intihar vakalarını haberleştirirken çok dikkatli olun
  • İntihar konusunda yardım hizmeti sunan kuruluşların bilgilerini paylaşın
  • Medya çalışanlarının kendilerinin de intihar hikâyelerinden etkilenebileceğini unutmayın 

Pek çok üniversite, gazetecilik ve psikoloji oluşumunun ortaklığıyla kurulan reportingonsuicide.org sitesinde hazırlanan rehberde de benzer bir yaklaşım görüyoruz. Sorumlu habercilik için “yapılacaklar listesi” başlığı altında topladıkları beş maddede intiharın bir kamu sağlığı sorunu olduğunu belirterek dil konusunda WHO ile son derece benzer önerilerde bulunuyor.

Eksiksiz bir reçete mümkün değil

Bahsi geçen örneklerden anlaşılabileceği üzere, dünyada konuyla ilgili farklı anlayışlar ve uygulamalar olsa da, sorumlu bir gazeteciliğin nasıl olması gerektiği yönünde belli düzeyde ortak anlayışlardan söz etmek mümkün. Bu anlayış temelde intihar yöntemiyle ilgili ayrıntıları paylaşmaktan kaçınmak, intiharın bir kamu sağlığı sorunu olduğu bilinciyle spekülatif ve/veya intiharı estetize eden bir dil kullanımından kaçınmak, intihar eden kişinin ailesi ve yakınlarının duygu durumunu da düşünerek isim, fotoğraf gibi konular konusunda hassas davranmaktan geçiyor. Bu sorumlu habercilik anlayışını gazetecilerden beklemek de son derece meşru bir istek olsa gerek. Fakat intihar vakalarını tek bir olgu olarak ele almak ve haberleştirilme sürecini bir reçeteye bağlamak her zaman mümkün olmuyor. Özellikle de pek çok olayın politikayla dolayım ilişkisi içinde olduğu Türkiye gibi ülkelerde. İşaret ettiğimiz durumu netleştirmek için Türkiye’de son yıllarda karşılaştığımız örneklere bakmak gerekiyor. 

Kamu yararı nerede ağır basıyor?

Bir süredir gündemde olan son derece üzücü gündemlerden biri müzisyen intiharları. Pandemi döneminde eğlence mekânlarının kapatılmasıyla birlikte ekonomik olarak çok zor zamanlar geçiren müzisyenlerin intiharıyla yaşadıkları ekonomik sıkıntılar arasında bir korelasyon olduğundan şüphelenmek ve bu doğrultuda haber yaparak konuyu gündeme taşımak son derece normal bir gazetecilik refleksi. Toplumun tamamını ilgilendiren bir politik iktisadi sorunun intihar gibi üzücü olaylarla dışa vurulması söz konusu iken meseleyi gündeme taşımak, herhangi bir intihar vakasını haberleştirmekten farklı bir amaca hizmet ediyor. Başka koşullar altında konuyu haberleştirmemek, ya da intihar eden kişilerle ilgili bilgileri paylaşmamak kamu adına daha yararlı olabilecekken, böyle bir durumda tam tersi söz konusu olabiliyor.

Şüpheli intihar vakaları

Kayıtlara intihar olarak geçen şüpheli ölümler de yine maalesef Türkiye’nin bir diğer üzücü siyasi gerçeği. Ortada intihar olarak kayda geçen şüpheli bir durum söz konusu olduğunda intihar eylemini tüm detaylarıyla birlikte haberleştirmek gazeteciliğin bir mecburiyeti hâline gelebilir.

Ne yapmalı?

İntihar haberi yazarken, dünyada yapılan tartışmaların damıtılması sonucu ortaya çıkan ilke ve kuralları dikkate almak, taklit intiharlar gibi üzücü sonuçları engellemek adına kamusal bir sorumluluk olarak gazetecilerin önünde duruyor. Bahsettiğimiz istisna durumlarında, aynı etik hassasiyetleri taşıyarak araştırma yapmak mümkün ve gerekli.

Ne var ki pek çok gazetecilik tartışmasında olduğu gibi intihar haberlerinin sunumu konusunda da eksiksiz bir reçete oluşturmak mümkün değil. Bu sebeple en iyi çözüm, bu ilkeleri okumak, öğrenmek, sindirmek ve uygulamayı araştırmak. Ama bir şartla: Gazeteciliğin tüm diğer kurallarının önüne geçen “kamu çıkarı gözetmek” ilkesinin, gerektiği durumlarda diğer etik hassasiyetlerin bir adım önüne koyulması gerektiğini hatırlayarak.

Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
İlginizi çekebilir