Veri bilimi (Data science) özellikle son birkaç yıldır sıkça işittiğimiz terimlerden biri. Tıpkı “yapay zekâ” gibi başta sadece mühendislik ve yazılım alanına ait bir terimmiş gibi algılanırken gündelik yaşamımıza ve iş yapış süreçlerimize sızan uygulamalarla, giderek gündelik dilde de kendine yer bulmaya başladı. Veri bilimi, bu aralar çoğunlukla iş başvurusu yapanların karşısına aranan bir özellik ya da kariyerini geliştirmek isteyenlerin karşısına yeni bir eğitim seçeneği olarak çıkıyor. Zira giderek dijitalleşen dünyada cihazlar ve platformlar tarafından toplanan veriler giderek büyürken bu verilerin ayıklanması, analiz edilmesi, kurumlar ve sektörler için anlamlı sonuçlara ulaşılabilmesi için de veri bilimi ve veri bilimciler giderek önem kazanıyor.
IBM’in geçtiğimiz yıl açıkladığı tahminlere göre, dünyadaki verilerin yüzde 90’ı son iki yılda oluşturuldu. Dünyadaki verinin her sektör için büyüdüğü düşünüldüğünde, veri biliminin etki alanının da insanın olduğu her yere ulaştığı söylenebilir. Veri biliminden faydalanan alanların başında yazılım ve uygulamalar gelse de büyük paydada bankacılık sistemleri, eğitim, sağlık, sigorta, danışmanlık servisleri, devlet altyapıları ve elbette iletişim ve medya sektörleri öne çıkıyor.
Eski bir gazeteci olan Alan Rutter tarafından kurulan Fire Plus Algebra, iletişim alanında veri eğitimleri veren ve veri biliminin iletişim alanındaki yerini tarif etmeye çalışan, Londra merkezli bir girişim. Fire Plus Algebra, iletişim alanında veri bilimi kullanımını, sonuçları değerlendirmenin (yani ulaşılan okur/izleyici/dinleyici sayısını keşfetmenin) ötesinde, hikâye anlatıcılarının yeni hikâyeler keşfedebilmeleri için bir kaynak olmasını amaçlıyor. Veri bilimini basitçe, ham veriden bilgi ve içgörü elde etmek için bilimsel yöntemlerin, işlemlerin, araçların ve algoritmaların kullanılması olarak tanımlayan Fire Plus Algebra’nın kurucusu Alan Rutter gazetecilerin de giderek artan veri yığınları içindeki hikâyeleri bulabilmek için veri bilim tekniklerini kullanabileceklerini söylüyor. Peki, veri bilim gazetecilik için ne ifade ediyor, gazetecilere nasıl fırsatlar yaratıyor? Alan Rutter anlatıyor.
Veri bilimi, gazetecilerin yeni hikâyeler keşfetmelerine olanak tanıyor
Veri bilimi, insan hikâyeleri anlatmaya nasıl yardımcı olabilir?
İklim değişikliği, yoksulluk, yolsuzluk, sağlık ve göç gibi önemli konular ancak veri kümeleri sayesinde gerçekten etkili bir şekilde araştırılabilir. Üstelik bunlar, insan yaşamını doğrudan etkileyen konular. Ne var ki, hiçkimse kendisini bir veri göstergesi ya da yüzde olarak düşünmekten hoşlanmaz. Bu nedenle insanların yalnızca verilere dayanan öykülerle empati kurmaları zor olabilir. Bu yüzden de veri odaklı gazeteciliğin yanında geleneksel hikâye anlatma yollarının kullanılması, insan kaynaklı etkiyi gösterebilmek adına faydalı olabilir. Örneğin, iklim değişikliğiyle ilgili verileri aktarmanın yanı sıra, bundan etkilenen kişilerin hikâyelerini de anlatmamız gerekir. Bu da ancak söyleşiler, röportajlar veya foto muhabirlik sayesinde mümkün olabilir.
[bctt tweet=”Alan Rutter: İklim değişikliğiyle ilgili verileri aktarmanın yanı sıra, bundan etkilenen kişilerin hikâyelerini de anlatmamız gerekir. Bu da ancak söyleşiler, röportajlar veya foto muhabirlik sayesinde mümkün olabilir.” username=”newslabturkey”]
Medyadaki dijital dönüşümde özellikle gazetecilik için veri bilimi hangi noktada duruyor?
Veri bilimi gazeteciliği iki yönden etkiliyor. Birincisi, gazetecilerin yeni hikâyeler keşfetmelerine olanak tanıyor. Veri yığınlarının analiz edilmesi, politik veya ticari yozlaşmayı, sağlık sistemindeki ve gelir düzeyindeki eşitsizlikleri, suç faaliyetlerini veya insanların kişisel verilerinin büyük teknoloji şirketleri tarafından kullanılmasını ortaya çıkarabilir. Bu hikâyeler ancak gazetecilerin karşılarındaki veri yığınlarını sorgulamaları ile ortaya çıkabilir. İkincisi, veri bilimi hem gazetecilere hem de haber kurumlarına okurları ve izleyicileri ile etkileşimlerini ölçme konusunda yardımcı olabilir. Web sitelerini kaç kişinin ziyaret ettiğini, sosyal medyada kaç kişi tarafından takip edildiklerini ve ne kadar içerik paylaştıklarını zaten biliyoruz ama daha derin bir veri bilimi anlayışı, gazetecilerin yeni okurlara ve kitlelere nasıl ulaşacaklarını keşfetmeleri noktasında yardımcı olabilir. Ayrıca gazetecilik çalışmalarını sürdürebilmek için yeni potansiyel iş modelleri oluşturmalarını da sağlayabilir.
Veri bilimi özellikle araştırmacı gazeteciler için hikâye keşfetmenin tek yolu olabilir
Gazeteciler veri bilimini nasıl kullanabilirler? Gazetecilik mesleği için bu bilim ne gibi fırsatlar yaratıyor?
Tüm gazeteciler için veri bilimi, geleneksel yöntemlerle (kaynaklarla konuşma, röportaj yapma, foto muhabirlik, makale, ses ve video kayıtları) keşfedilebilecek hikâyeleri ortaya çıkarmak için bir yol sunar. Özellikle araştırmacı gazeteciler için veri bilimi, belli hikâyeleri bulmanın ve keşfetmenin tek yolu olabilir.
Veri bilimi, gazetecilik eğitimlerine bir ders olarak eklenmeli mi?
Kısa yanıt: Evet! Bir gazetecinin veri bilimci olmasına gerek yok fakat veri biliminin çalışma mantığını anlaması gerekiyor. Tarihsel olarak gazetecilerin genel matematik, istatistik ya da yüksek seviyede bilimsel çalışmalarda bulunmaları gerekmedi. Bu da zaman zaman sayılarla çalışmaları gerektiğinde ellerini zayıflattı. Bu yüzden artık, en azından istatistikleri, tabloları ve formülleri anlamak için eğitim almalılar. Gazeteciler, resmi kaynaklar tarafından ortaya konan tüm verileri sorgulayabilmeli ve karşı çıkabilmeliler. Bu veriler ister devletler ister şirketler ister başka kişiler tarafından ortaya atılmış olsun… Ayrıca daha karmaşık hikâyeler için veri bilimcilerle çalışmaları gerekir. Panama Papers ve Cambridge Analytica araştırmalarının bu anlamda iyi örnekler olduğunu söyleyebilirim.