Dijital gazetecilikte güncel bir akademik tartışma: Sınırlar

İnternet, sosyal medya platformları ve yüksek teknoloji cihazlar kullanıcılara türlü yollarla içerik üretme ve yayma imkânları sağlıyor. Tüm bu gelişmeler gazetecilik ekseninde yorumlandığında beraberinde yeni tartışmalar getiriyor. Özellikle, tüm bu yeni imkânlara sahip bireylerin gazetecilik faaliyetleri sürecinde ne tür teorik yaklaşımlar üzerinden hareket etmeleri gerektiği gibi konular akademik mecralar da dahil olmak üzere çeşitli platformlarda tartışılmakta. Sosyal medyanın tek başına gündemi belirleyebilme yetisine sahip olduğu günümüzde bireylerin, konu gazetecilik noktasına geldiğinde, bu platformları kullanım şekli de önem taşıyor.

Dijital gazetecilik: Geleneksel yaklaşımlar

İnternet ve beraberinde gelen teknolojik imkânlar dahilinde yürütülen gazetecilik faaliyetleri akademik literatürde dijital gazetecilik olarak adlandırılıyor. Bu yeni alana yönelik şimdiye dek yapılmış en kapsamlı çalışmalardan biri 2016 yılında Routledge tarafından yayınlanan ve dijital gazeteciliğe yönelik birçok tartışmaya ışık tutan bir el kitabı. Tartışmaların başında bu yeni alanın geleneksel gazetecilikten farklarının ne olduğu ve iki disiplin arasındaki sınırların nasıl çizilmesi gerektiği geliyor. Scott Eldridge ve Bob Franklin adlı iki akademisyen, bahsedilen el kitabına giriş mahiyetinde yazdıkları makalede, gazeteciliğin çevrim içi platformlarda yürütülmesine yönelik teorilerin başlangıçta sadece internetin iletişim imkânlarına getirdiği radikal değişimlere odaklı olduğunu belirtiyorlar. Bu bağlamda, erken dönem teorisyenlerdeki iyimser bakış açısıyla, internet dünyayı değiştirebilecek bir araç olarak görülüyor. Ancak iki akademisyene göre bu genelgeçer teoriler kanıt ve gözlemlerden ziyade varsayımlardan hareketle oluşturulmuş. İnternetin gazetecilik için yeni ve etkili imkânlar sunduğu bir gerçek, ama dünyayı nasıl değiştireceği konusunda bütüncül iyimser yorumlar yapmak gerçeklikle bağdaşmıyor.

Yine de dijital gazeteciliğin geleneksel gazetecilikten farkları bu yeni alanın sınırları ve potansiyelini anlamak için önemli. Eldridge ve Franklin’e göre dijital gazetecilik, geleneksel gazeteciliğin üreticileri ile hizmet etmekle yükümlü olduğu toplumun arasındaki ikili ilişkiyi hiyerarşik olmayan bir şekilde değiştiriyor. Geleneksel gazetecilikte görece daha belirgin olan haber üreticisi ve haber tüketicisi arasındaki sınırlar, dijital gazetecilik söz konusu olduğunda artık daha girift durumda. Bu durum, yeni şartlarda kime gazeteci denilip kime denilmeyeceği sorusunu gündeme getiriyor. İki akademisyen, bu noktada yapılan gazeteciliğin toplumda kendisini nasıl konumlandırdığı, bilgiyi/haberi üretip yaymadaki otoritesini nereden aldığı, toplumsal faydayı gözetip gözetmediği gibi ek sorulara danışmak gerektiğini ifade ediyor. İki akademisyen, geleneksel gazetecilik literatüründe kavramsallaştırılmış, gazeteciliğin demokratik sistemlerde idareciler ile toplum arasındaki kontrol ve denge işlevlerini sağlamaya yönelik rolünü ifade eden “dördüncü sınıf” (fourth estate) ve “bekçi” (watchdog) gibi teorilere dijital gazetecilik çalışmalarında da başvurulabileceğinin altını çiziyor. Belirtilen kavramsal örneklerden anlayabileceğimiz üzere gazetecilik, dijital ya da geleneksel fark etmeksizin, akademik çevrelerde belirli değerlerle ve nihayetinde toplumsal faydayla bütünleştiğinde gerçekten gazetecilik olarak değerlendiriyor.

Gazeteciliğin sosyal teorisi

Peki, toplumun kendi faydasını gözeten bir gazetecilik anlayışına neden ve nasıl ihtiyacı olabilir? Buna bağlı olarak, toplum odaklı gazeteciliğin dijital ya da geleneksel yollarla yürütülmesi bu alanların teorik yaklaşımlarında farklılığa yol açmalı mı? 2013 tarihli “Gazetecilik ve Toplum (Journalism and Society)” adlı kitapta, Denis McQuail bu soruların gazeteciliğin sosyal teorisi adı verilen bir düşünce sistematiği kapsamında cevaplanması gerektiğini savunuyor. Yazara göre, geleneksel ya da dijital olsun, gazetecilik faaliyetlerini teorik bir çerçeveye oturtmak içinde bulunduğumuz dönemler gibi değişken zamanlarda ortaya çıkabilecek tanımsal ve normatif belirsizlikler için yol gösterici olabilir. McQuail’e göre teoride gazeteciliği değerlendirirken toplumsal, organizasyonel ve bireysel olarak adlandırılan üç temel düzeyin hesaba katılması gerekiyor. Toplumsal düzeyde, toplumun genelinde üretilen gazeteciliğe karşı meydana gelen talep ve geri bildirimlerin niteliğine dikkat edilmesi gerekiyor. Sergilenen gazetecilik ile toplumu oluşturan unsurların arasındaki bağlar gazetecilik adına üretilenlerin anlaşılabilmesi adına önemli. Organizasyonel düzeyde, gazetecinin bağlı bulunduğu medya organının bütün bir sistemdeki konumunun değerlendirilmesi gerekiyor. Bunun yanında, gazetecilik faaliyetlerinin yürütüldüğü organizasyonun ideolojik aidiyeti, varsa siyasi unsurlarla söylemsel yahut ekonomik ilişkilerine yönelik çıkarımlar da tam bir değerlendirme adına gereklilik taşıyor. Son olarak, gazeteciliğin bireysel düzeyinde, gazetecinin hitap ettikleri kitleyi, hayali ya da gerçek, nasıl karakterize ettiği önemli rol oynuyor. Bunun yanında, birey tarafından gazeteciliğe nasıl anlamlar yüklendiği, bireyin kişisel değerleri ve fikirleri de üretilen gazeteciliğe yönelik doğru çıkarımlar yapmak adına önem arz ediyor.

Dijital gazetecilik: Yeni yaklaşımlar

Her ne kadar akademik çevrelerde geleneksel gazetecilik ile dijital gazetecilik arasında teorik yaklaşımlarda paralellikler çizilse de dijital gazeteciliğin özgün yanları bu alana akademik noktada da kendisine has dinamikler katıyor. McQuail’e göre dijital gazetecilik pratiklerinin sayısız çeşitlilikte şekil ve kanal aracılığıyla yayılabilmesi, etkileşim ve geri bildirim için platformlar sunması, içeriğin üretimi ve yayılması sürecinde kontrolden bağımsızlığı, hitap edilen kitleyle birebirde iletişim hâlinde olunması ve kurumsallığı gerektirmeyen yapısı özgünlüğünü oluşturan faktörlerin başında geliyor. Bu faktörlerden hareketle, internet ile gelişen dijital gazeteciliğin medya ekosistemini istikrarsızlaştıran ve sosyal düzeyde hizipleştiren etkilerinden bahsedilebilir. Zira teorik yaklaşımda belirlenen düzeyler, dijital gazetecilik faaliyetlerini değerlendirmek noktasında her zaman arzu edilen netlikte olamayabiliyor. Bunun yanında, dijital gazeteciliğin kolaylaştırıcı unsurları olarak belirtilen özellikleri aslında gazetecilik dışı amaçlarla kullanıldığında birtakım problemlere kapı açabilecek potansiyelde. Örnek vermek gerekirse, akademide “karaborsa gazetecilik” olarak da adlandırılan ve belirli kaynaklarda üretilen gazeteciliğin tekrarından öteye gitmeyen bir habercilik pratiği internet üzerinde daha kolay tutunur hâle geldi. Bir başka örnek olarak, dijital gazeteciliğin kontrolden bağımsız yapısı sahte haberlerin ve dezenformasyonun üretilmesi söz konusu olduğunda kötüye kullanılabilecek bir durum olarak karşımıza çıkıyor.

Dijital gazeteciliğe yönelik akademik çalışmalar henüz bu alanın sınırlarını kestirmeye yönelik çabalar içerisinde. Özellikle yazılı basın ve televizyon medyasının öne çıktığı geleneksel gazetecilikten gelen akademik literatür dijital gazeteciliğin çalışılması noktasında da ilgili akademisyenler için birer başlangıç noktası teşkil ediyor. Fakat dijital gazeteciliğin temel unsurları olan internet, sosyal ağlar ve birey kontrolündeki mobil cihazlar, bu alanın geleneksel medya çalışmalarıyla temelde ayrışan yönlerini ortaya koyuyor. Dijital gazeteciliğin etiği, büyük veri ve yapay zekâ tartışmaları, doğru bilgi ve haber kaynaklarının hiper-fragmentasyonu gibi konular geleneksel medya çalışmalarından hareketle anlaşılabilecek boyutta değil. Tüm bunların gerek ilgili akademisyenler gerekse gazetecilerin kendileri için oldukça yeni olmasından dolayı dijital gazeteciliğin alanlarını ve geleceğe yönelik kesin yansımalarını ifade etmek zor. Yine de kanıt ve verilere dayalı çalışmalardan hareketle belirli çıkarımlar yapmak mümkün. Bu noktadan hareketle, bu yazı dizisi, dijital gazeteciliğin özgün yanlarının politik ve toplumsal düzeyde ne gibi etkilere sahip olabileceği konusundaki değerlendirmeleri güncel örneklerle paylaşmak hedefinde. Böylelikle konu ile profesyonel ya da başlangıç düzeyinde ilgilenenler için de başvurulabilecek ve ileri okumalara yönlendirebilecek bir kaynağın oluşmasını umuyoruz.

Yazar hakkında

Ali İhsan Akbaş

Lisans eğitimini Boğaziçi Üniversitesi'nin Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümünde, yüksek lisansını Uppsala Üniversitesi'nde Dijital Medya ve Toplum programında tamamladı. Halihazırda Bilkent Üniversitesi'nde Siyaset Bilimi doktorası yapıyor. Dijitalleşme ile beraber internetin politik ve sosyal süreçlere etkileri üzerinde çalışıyor.