Gazetecilik endüstrisinin yaşadığı ekonomik kriz, serbest gazetecilik kavramının sektörde hızla yayılmasına neden oldu. İngilizce tabiriyle “freelance” gazeteciler, hiçbir haber merkeziyle organik bağları olmadan, yaptıkları haberleri çeşitli kurumlara dışarıdan satarak mesleklerini sürdürmeye çalışıyorlar. Bağımsız çalışma fikri ilk bakışta kulağa hoş gelse de yasadaki boşluklar nedeniyle serbest gazeteciler sendika, sigorta, telif gibi pek çok haklarına erişimde ciddi sorunlar yaşıyorlar. Bununla beraber yayınlanan haberlerinden dolayı ortaya çıkan yasal sorunlara karşı da korunmasızlar. Türkiye’deki gazeteci meslek örgütlerinin hukukçuları, serbest gazetecilerin yaşadıkları pek çok sorunu değerlendirirken, haberleri yüzünden yargılanmaları durumuna karşı, mecralarla ilişki kurarak kendilerini nasıl güvenceye alabileceklerinin yollarını da paylaştılar.
Sözleşmeler haklarınızı garantiler
Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) avukatlarından Veysel Ok, Türkiye’de serbest gazetecilerin mecralarla ilişki kurarken, haber telif sözleşmesi yapmalarının mesleki haklarını garanti eden yegâne yol olduğunu söylüyor. Birçok işverenin sözleşme yapmaktan kaçındığını hatırlatan Ok’un bu durumda da haberi yapmak ve yayınlatmak isteyen gazeteciye önerileri ise şöyle: “Gazeteci yazışmalarını mail ortamında yapmalı, ücretini banka kanalı ile istemelidir.”
Gazeteci ve yayıncının yasal sorumlulukları
Türkiye’de onlarca gazeteci cezaevinde, yargılanan gazetecilerin sayısı ise her geçen gün artıyor. Durum böyle olunca yapılan habere dava açılırsa, sorumluluk kimde olur tartışması da farklı örneklerle tekrar tekrar gündeme geliyor. Basın Kanununda serbest ya da serbest olmayan diye bir ayrım yok. Haberlerin yasal sorumluluğu cezai ve hukuki olarak ikiye ayrılıyor. Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın avukatı Meliha Selvi, bu sorumlulukları şöyle açıklıyor: “Herhangi bir basın yayın organında yayınlanan haber nedeniyle bir ceza davası açıldığında, ceza sorumluluğu, öncelikle haberi yazan kişiye, yani serbest gazeteciye aittir. Bir gazeteci, bir basın yayın organında yayınlanan haberi nedeniyle, bir ceza davası ile karşı karşıya kalır ve gözaltına alınır/tutuklanır/mahkum olursa, çalışamadığı bu süreler için ücretlerinin, haberi yayınlayan basın yayın organınca ödenmesi gerekmektedir. Habere dayanan bir ceza davası hâlinde muhabir ceza sorumluluğunu üstlenirken, haberi yayınlayan basın yayın organı da muhabirin, gözaltında, tutuklu veya mahkum kaldığı süre için gazeteciye ücretini ödemekle yükümlü olacaktır. Haber nedeniyle tazminat sorumluluğu ise hem haberi yazan serbest muhabire hem de yayınlayan yayın organına aittir.”
Av. Selvi’nin çizdiği yükümlülükleri yerine getirmeyen gazete sahiplerinin, tazminat paralarını veya para cezalarını üstlenmemeleri nedeniyle gazetecilerin ağır mağduriyet yaşadıkları durumlar da görülüyor. Hatırlarsanız gazeteci Hakan Gülseren, eski çalıştığı gazete yönetimi davayla ilgilenmediği, tazminatı ödemediği için cezaevine girmişti. Av. Veysel Ok tam da bu nedenle gazetecilerin yayınlarla aralarındaki sözleşmeye bu yükümlülükleri de ekleyerek, yayın sahibinin sorumluluğunu yerine getirmesini güvence altına alabileceklerini vurguladı.
Basın-İş genel başkanı Faruk Eren ise telif sözleşmesi yapan serbest gazetecilerin, sendikalara üye olmalarını öneriyor. Eren, sorun yaşanılan kurumla sendika avukatları muhatap olduğunda, çözüm için daha olumlu süreçlerin yaşanabileceğini belirtiyor.
Telifinizi korumanın yolları
Serbest gazetecilerin en önemli sorunlarından biri de telif. İşverenler telif sözleşmesi yapmaktan kaçındığı için serbest çalışan bir gazeteci hak kaybına uğradığında, hukuki olarak nasıl bir yol izleyeceği de önem kazanıyor. Telif sözleşmesi gazetecinin dava açtığında elini güçlendiren etkili bir delil olsa da Veysel Ok’a göre, işverenle yapılan yazışmalar, haberdeki imza, tanıklar, banka hesapları ve daha birçok şey davada kullanabileceğiniz deliller. Bu sebeple sözleşme olmasa dahi yeterli bir hukuki yardımla gazetecilerin açtıkları davayı kazanma ihtimalleri yüksek.
Serbest gazetecilerin, Türkiye Gazeteciler Sendikası’ndan “Serbest Gazeteci Sözleşme Taslağı” alabilecekleri bilgisini paylaşan Av. Selvi, “Basın yayın organları, sözleşme imzalamayı kabul etmiyorsa da serbest gazetecinin emeğinin nasıl ücretlendirileceği konusunda örneğin, e-posta yazışması, WhatsApp yazışması yapmalarını ve bu şekilde ücret teyitleşmesine ilişkin yazışmayı da saklamalarını öneririm. Böylece, ücretlerinin ödenmemesi hâlinde, haklarını takip ederken, ellerinde bir yazılı belge olur. Mahkemelerde delil olarak kullanılabilir,” diye ekliyor. 5 yıl içinde telif ücretinin tahsili için işlem yapılmasının zorunlu olduğunu söyleyen Av. Selvi, aksi hâlde gazetecinin bu hakkını kaybedeceğini hatırlattı.
Meslek yasası büyük ihtiyaç
Görüştüğümüz hukukçular, Türkiye’de doğru düzgün bir serbest gazeteci yayın ilişkisini belirleyecek yasa olması için yapılması gerekenlerin başında basın yasasının baştan sona geliştirilmesi gerektiğini savunuyorlar. Faruk Eren, serbest gazetecilerin haklarını da kapsayacak yeni yasanın, gazeteci meslek örgütleri ve diğer ilgili kurumlarla işbirliği yapılarak düzenlenmesi gerektiği görüşünde.
Sayıları gittikçe artan serbest gazetecilerin sendikal olarak örgütlenmelerinin, yasal haklarının kazanımına da yansıyacağını söyleyen Av. Ok, meslek yasasının büyük bir ihtiyaç olduğunu savunuyor: “Sendika ve meslek örgütleri böyle bir yasanın çıkması için lobi yapmalı, yasa taslakları hazırlamalı, konferans vs. ile bu ihtiyacın görünür olması için çaba göstermeli. Bu meşakkatli bir yol. Fakat Türkiye’de birçok meslek yasası yoğun emek ve çalışmalar sonrası yasallaşmıştır. Benzer deneyimlerden faydalanmak gerektiğini düşünüyorum.”