6 Kasım 2018’de gerçekleştirilen ara seçimler sonucunda Amerika Birleşik Devletleri’nde Senato ve Temsilciler Meclisinde yeni isimler siyaset sahnesine çıktı. Temsilciler Meclisinde çoğunluğu ele geçiren Demokratlar, çoğulcu ve renkli profilleriyle Amerikan siyasetinde yarattıkları heyecanla 2020 başkanlık seçimlerine daha iddialı hazırlanacaklarının işaretini vermiş oldular.
Yenilenen temsilciler meclisinin en öne çıkan isimlerinden biri kuşkusuz New York 14. Bölgeden seçilen 29 yaşındaki Alexandria Ocasio-Cortez oldu. 2016 Başkanlık seçimlerinde Demokratik Parti’nin aday adaylarından olan Bernie Sanders gibi parti içerisinde güçlenen sosyalist kanadın temsilcisi olan Cortez, 10 dönem boyunca görevde olan rakibini yüzde yüz gönüllülerden oluşan ve hiçbir kurumsal maddi destek almaksızın yürüttüğü kampanyayla mağlup ederek Amerikan toplumunun ilerlemeci kesimlerinde büyük bir heyecan yarattı. Genç temsilci geçtiğimiz günlerde gündeme gelen dans görüntüleri ve sosyal medyadan verdiği yanıtla Amerika’da en çok konuşulan siyasetçi oldu. Olan biteni takip edebilme fırsatı olmayanlar Mehmet Şafak Sarı’nın Sosyal Kafa’da yayınladığı yazısına göz atabilirler. Göreve başlamasının hemen ertesinde büyük bir heyecan yaratan ve destekçileri tarafından adı birkaç sonraki başkanlık seçimleri için anılacak kadar kendisinden söz ettiren Alexandria Ocasio-Cortez bu haftanın başında başka bir konuyla tekrar gündemin tepesine yerleşti.
Basit bir matematik hatası mı, yoksa yanlış bir yönlendirme mi?
Hikâyeyi biraz geri sararak aralık ayına dönelim. Alexandria Ocasio-Cortez 2 Aralık günü paylaştığı tweette sol tandanslı bir dergi olan Nation’a dayandırılarak verilen bir veriyi kullanarak Pentagon’un bütçesinde 21 milyar dolarlık kayıp bir muhasebe hatası olduğunu ve bu miktarın Amerikan sağlık sisteminde herkesin yararlanabileceği bir sigorta poliçesi (Medicare) için gerekli olduğu söylenen 32 milyar dolarlık tutarın %66’sına denk geldiğini iddia etti.
$21 TRILLION of Pentagon financial transactions “could not be traced, documented, or explained.”
$21T in Pentagon accounting errors. Medicare for All costs ~$32T.
That means 66% of Medicare for All could have been funded already by the Pentagon.
And that’s before our premiums. https://t.co/soT6GSmDSG
— Alexandria Ocasio-Cortez (@AOC) December 2, 2018
Oldukça fazla bir etkileşim alan bu paylaşımın ardından 4 Aralık günü Washington Post’ta “Fact Checker” köşesinde Salvador Rizzo imzasıyla yayınlanan iddia kontrolünde söz konusu iddianın temelsiz olduğu, 21 milyar dolarlık bir muhasebe hatasının kamuya açık kaynaklarda bulunamadığı, iddiada yapılan karşılaştırmalara dayanak olan rakamların farklı yılları kapsayan ve uyumlu olmayan kaynaklardan alındığını belirterek Alexandria Ocasio-Cortez’e 4 Pinokyo verilerek iddianın doğru olmadığı kamuoyuyla paylaşıldı.
Alexandria Ocasio-Cortez’s $21 trillion mistake https://t.co/FRE8u3w1K9
— Sal Rizzo (@rizzoTK) December 4, 2018
Ahlaki haklılık mı, ölçülebilir doğruluk mu?
Bu yazının başında da bahsettiğim lise yıllarında çekildiği dans videosunun aleyhinde kullanılmasına cevap olarak Twitter’da yayınladığı bir başka dans videosuyla popülaritesini artırmayı başaran Alexandria Ocasio-Cortez CBS kanalında Anderson Cooper’ın sunduğu “60 Minutes” programına konuk olduğunda ekran başındakiler ve sosyal medya kullanıcıları genç siyasetçinin Başkan Trump ve Cumhuriyetçilerin politikalarıyla ilgili söylediklerini yakından takip etti. Bu paragrafın başındaki başlığı ise bir doğruluk kontrolü (fact-checking) çalışanının 15 dakikalık programdan çıkaracağı bir manşet olarak görebilirsiniz. Anderson Cooper’ın Cortez’e Washington Post’un kendisinin iddiasını kurumun en yanlış iddialar için nadiren kullandığı 4 Pinokyo ile yanlışlamasını sorması üzerine Cortez’in verdiği cevap yeni tartışmaları beraberinde getirdi.
“There’s a lot of people more concerned about being precisely, factually, and semantically correct than about being morally right,” @AOC says in response to criticism that she’s made factual errors. https://t.co/sKf3sHl9F6 pic.twitter.com/xKc2eB7GEk
— 60 Minutes (@60Minutes) January 7, 2019
Özetle söz konusu iddianın Washington Post tarafından 4 Pinokyo ile yanlışlanmasını doğru bulmayan, daha da ötesinde ahlaki olarak haklı olmanın, rakamsal olarak doğruları paylaşmaktan daha önemli olduğunu öne süren cevabıyla Cortez bir çok eleştiriyi üstüne çekti. Bu eleştirilerin üzerine Cortez, Amerika’nın önde gelen iki doğruluk kontrolü kurumunun doğrulukları kontrol edilecek iddialarla ilgili ne tür bir seçim kriterlerinin olduğunu sorgulayan tweetler paylaştı. Cortez’in tweetlerinde yer alan Washington Post Fact-Checker ve Politifact’in de imzacıları arasında olduğu Uluslararası Doğruluk Kontrolü Ağı (International Fact-Checking Network) direktörü Alexios Mantzarlis‘in yanıtıyla devam eden yazışmada söz konusu kurumların kendi internet sitelerinde yer alan seçim kriterleri ile bir siyasetçinin iddiasının kontrol ediliyor olmasının o kişiye dair tabiri caizse bir kıymet adleddiği ve doğruluk kontrolü kurumlarının da bu seçimlerinde haber değeri taşıyan isimleri ve iddiaları öncelemesinin oldukça normal olduğu paylaşıldı.
Hi there, fact-checkers do publish guides about how they conduct their work. Find some at the links below:@PolitiFact: https://t.co/Dynf0dOXkv@GlennKesslerWP at the WaPo Fact Checker: https://t.co/LUS5UYa5wN@factcheckdotorg: https://t.co/iLd72M8zDj https://t.co/nyDSs8ajzD
— Alexios (@Mantzarlis) 7 January 2019
Cortez’in iddiasının yanlışlanmasının ve Anderson Cooper gibi duayen bir gazeteci tarafından bir röportajda hatırlatılmasının hayal kırıklığını yaşadığı çok belliyken bu süreci ve arkasından gelen eleştirileri yanıtlama stili ve alanın temsilcileri olarak görülebilecek isimlerle son derece medeni bir tartışmayı yürütmüş olması genç siyasetçinin ileride kendisinden çok daha fazla söz ettireceğinin adeta bir kanıtı gibiydi. Her ne kadar herkes için farklı kriterleri olan ahlaki haklılık gibi bir kavramı doğruluktan önde tutmuş olduğunu belirtmiş olsa da kamuoyu önünde doğru bilgi vermenin siyasetçilerin olmazsa olmaz bir zorunluluğu olduğunu kabul etmesi de doğruluk kontrolü kavramına gösterdiği saygıyı göstermesi açısından oldukça umut vericiydi.
Gelelim Türkiye’ye
Milyonlarca takipçinin gözü önünde son derece şeffaf ve medeni bir şekilde yaşanan bu tartışma 2014 yılından bu yana Türkiye’de Doğruluk Payı deneyimini yaşayan biri olarak bana bu yazıyı okuyan siz değerli okurlardan muhakkak ki farklı hisler yaşattı. Yayına başladığı ilk günden bu yana siyasilerin iddialarını kontrol ederek kamuoyunda doğru bilginin hâkim olması ve veri temelli bir tartışma ortamının oluşması için çalışan Doğruluk Payı, yayınladığı binin üzerinde iddia kontrolü ve sayısız bülten çalışmasıyla Türkiye’de bu alanın öncülüğünü üstlenmeye gayret ediyor. Türk medyasının içinde bulunduğu kutuplaşma ve baskı ortamı içerisinde objektif ve bilimsel yaklaşımıyla farklı kesimlerin takip ettiği Doğruluk Payı’nın ana hedef kitlelerinden biri olan siyasi aktörlerle olan etkileşimleri ve neredeyse her yıl sandığa gidilen ülkemizde siyasetçilerin kendi ahlaki pusuları çerçevesinde doğru bilgi vermeyi önemsizleştirmesinin sonucunda zaman zaman hayal kırıklıkları yaşasak da kamuoyunu doğru bilgilendirme sorumluluğumuzu yerine getirmekten bir an dahi vazgeçmediğimizi gururla söyleyebilirim. Kısıtlı imkânlarla ve görece dar bir ekiple bu sorumluluğu taşımaya çalışan Doğruluk Payı gibi kurumların başarıları ancak kamuoyunun siyasiler üzerinde doğru bilgi temelli bir baskı oluşturabilmesiyle ölçülebilir.
Cortez örneğinde görüldüğü üzere seçenler seçtikleri üzerinde fikri takip ve doğrulama faaliyetlerini sürdürdükleri sürece bizim gibi kurumların çalışmaları anlam kazanacak ve kısa vadede olmasa da toplumda yanlış bilgi veren siyasetçinin güvenilirliği ve saygınlığı seçmen nezdinde bir kriter olarak karşımıza çıkacaktır. First Look Media direktörü Kate Myers’ın Nieman Lab 2019 öngörüleri için kaleme aldığı yazısında da belirttiği üzere biz gazeteciler toplumdaki hâkim güçleri hesap verilebilir kılmak için çalıştığımızı söylesek de aslında yaptığımız sadece doğruları ortaya çıkarmaktır. Bu doğrular üzerinden baskı oluşturabilecek ve bu doğruları gerçekliğe dönüştürecek olan okurların kendileridir. Eğer biz okurlarımıza bu kamuoyu baskısını yaratacak şekilde bilgi donanımı ve farkındalık kazandıramazsak yaptığımız işler demokrasimize bir fayda sağlamaktan uzak kalacaktır.