Serbest gazeteciler için kariyer yönetimi tavsiyeleri

Getting your Trinity Audio player ready...

Geçtiğimiz günlerde NewsLabTurkey podcast serisinin Hazal Sipahi tarafından sunulan sürdürülebilirlik odaklı 2. sezonu kapsamında Burcu Karakaş’ın katıldığı “Sürdürülebilir Gazetecilik Kariyeri” başlıklı bir bölüm yayınlandı. Karakaş, kendi tecrübesi ve Türkiye’deki gazetecilik ortamı etrafında hem kariyerini nasıl yönettiği, görünlüğünü nasıl sağladığı gibi kilit konular hem de maddi açıdan geçimini sürekli kılan ve bir gazeteci olarak işinin değerini yükselten stratejiler üzerine konuştu.

Bu bölümden ilhamla, dünyada freelance gazetecilere ne öneriliyor, ne yapılarak iyi bir kariyer yönetimi sağlanabilir şeklinde bir tarama yapmaya başladım. Gördüğüm manzara, akademik, yarı akademik ve profesyonel içeriklerde tam bir fikri uzlaşma olmamakla birlikte, enselerin çok da karartılmadığı çözüm odaklı bir manzaraydı. Buradan yola çıkarak ve Türkiye’nin gazetecilik ve ifade özgürlüğü ortamının gerçeklerini de es geçmeden harekete geçelim.

Kendini tanımak/tanıtmak

Bir gazetecinin cevap vermesi gereken çok temel sorular var. Bu soruların başında, kendisini sektörün neresinde gördüğü, hangi yeteneklerini asli yetenekleri olarak tanımladığı geliyor. Her ne kadar “çok amaçlı çakı” doğasındaki gazetecilerin dönemine gelmiş olsak da bir ya da iki alanda uzmanlaşma ve özellikle de başvurduğu işler ya da editörlere yolladığı haber önerilerinde gerçekçi olması ve yetenek setinin farkında olması gazeteci için önemli. Bu bağlamda gazetecinin kendisini tanıması ve doğru şekilde tanındığına emin olması çok mühim. Peki “tanınma” ve “kendini tanıma” arasındaki fark nedir? Şimdilerde modası biraz geçmiş olsa da, kimlik üzerine yapılan çalışmalarda tanınma (İng. recognition) kavramı çok önemli bir yer tutar. Birçok kimlik temelli siyasi kriz, kişinin kendini ne olarak tanımladığından çok erk sahiplerinin ya da bulunulan toplumsal grubun çoğunluğunun kişiyi, ya da bir kişiler grubunu tanımamasından çıkar. Tanınma gazetecinin günlük hayatında, iktisadi bağlamda da, bir kriz sebebidir.

Türkiye gibi serbest çalışmaya örgün çalışmadan “zorunlu geçişlerin” sayıca arttığı bir ülkede tanınmanın yaratabileceği imkânlar kariyer yolunun neredeyse en önemli durakları konumunda. Buna bağlı olarak zor soruya geçelim. Bir gazeteci kimliğini nasıl inşa eder ve kendini nasıl tanıtır?

Aslına bakılırsa, her sektörün kendine “ana mekân” belirlediği bir sosyal ağ vardır. Türkiye’de, gazetecilik alanı bağlamında bu mecra Twitter gibi görünse de, katalog bilgi tutulması, uluslararası iş bağlantıları vs. gibi özellikleri olmadığından Twitter’ı tek başına kurtarıcı olarak görmek yanlış. Özellikle dil bilen, “fixer”lık yapabileceğini düşünen, uluslararası kurumların uzmanlık ya da muhabirlik desteği alabileceği bir profildeyseniz kuvvetli bir LinkedIn varlığı sizin açınızdan büyük önem teşkil ediyor. Bildiğiniz farklı dillerde oluşturacağınız profiller, sizin için farklı deneyimlerin kapılarını açabilir. Türkçe ve diğer dillerde yaptığınız üretimleri LinkedIn’de paylaşmak ya da endüstriyel tartışmalarla ilgili beğendiğiniz içerikleri burada paylaşmak, daha çağdaş bir gazeteci profili çizmenize yardımcı olacaktır. Elbette, LinkedIn’e giriş yapmış olsanız da Twitter’ı sistemli, yaratıcı bir şekilde kullanmak hâlâ endüstriyel bilinirlik için çok mühim. Linkedin’i ve oradaki ağınızı orta vadeli bir yatırım olarak görebilirsiniz. Sektörel profesyonelleşme arttıkça, bunun değerini daha çok anlayacaksınız.

Bu ara başlıktaki tanınma tanıtma meselesine ilişkin kimi tavsiyeler, Kişisel markasını oluşturmak isteyen gazetecilere tavsiyeler başlıklı çevirimizde de derlenmişti.

Kendini konumlamak

Gazetecilik profesörü James Breiner, yakın zamanda yaptığı bir sunumda gazetecilerin kendilerini konumlarken yararlanabilecekleri kategorileri şöyle sıralıyordu: yetenekleriniz, birlikte iş yaptığınız mecralar/aktörler, erişim ağınız (sosyal ağlardaki takipçi sayınız ve buradaki çeşitlilik), kullandığınız teknoloji tipleri ve içerik üretebildiğiniz formatlar (video, podcast, metin, infografik vs.). Bu kategoriler, esas olarak, bizim de editörler olarak NewsLabTurkey’de ya da çalıştığımız diğer mecralarda bir haber ya da dosyanın kim tarafından yapılması gerektiğini düşünürken ilk aklımıza gelen kategoriler oluyor. Örneğin, benim önümde video düzenleme ve çekim yeteneği olan kontaklarımıza yönelik ayrı bir liste, ses düzenleyenlere ilişkin ayrı bir liste, sıcak haber, fotoğraf ve dosya yapanlara dair de farklı listeler var. Bu listeler, bazen yazılı bazen akılda olmak üzere, serbest gazetecinin kariyer imkânlarını fazlasıyla belirliyor. Her ne kadar, nepotizm kaynaklı olarak iş verme seçimleri yapılıyor olsa da, bu tür listelere girmek için bu farklı kategorilerin hangisine girdiğinizi iyi anlatan bir tanıtım mailini editörle paylaşmanız şart.

Unutmayın ki hiçbir editör isim ve işlerinizi ezbere bilmek konumunda değil. Editörlere gelen içerik önerilerinin önemli kısmında içerik önerisi de kişinin kendisine dair detaylı bir tanıtım da yok. Daha önce P24’te bu meseleyi ele almaya çalışmıştım. Özetle CV, portfolyo, yetenek setine dair bilginin de bulunduğu basit bir giriş metni ve varsa olası önerilere ilişkin profesyonel kısa metinler (ki bu haber önerilerinin nasıl yazılacağına ilişkin de ciddi kafa karışıklığı var) bu tarz iletişim kurma denemelerinde büyük önem arz ediyor. O nedenle Breiner’in kategorileriyle, yukarıdaki içerikleri de kapsayan bir öneri ya da kendini tanıtma maili birleştirildiğinde ortaya ilgi çekici bir başvuru çıkabilir.

Okurunuzu tanımak ve anlamak

Her gazeteci, ister yorum ister sıcak haber gibi alanlarda uzmanlaşsın, günümüzde markalaşmak istiyorsa bir tüketici/takipçi kitlesi de yaratmak ve bu kitleyi tanımak/anlamak durumunda. NewsLabTurkey’de sık sık vurgu yaptığımız topluluk yönetimi gibi kavramlar, ne yazık ki, sınırlı kaynakları olan serbest gazetecilerin de günlük hayatının bir parçası. Esasen bu bakımdan, kitlesiyle konuşan, kitlesiyle hem okur hem de haber kaynağı olarak sürekli ilişki kuran gazeteciler çok daha avantajlı -podcast şovumuza konuşan Burcu Karakaş ya da NewsLabTurkey için sürdürülebilirlik röportajları yapan Gonca Tokyol bu tür gazetecilik pratiklerinin güzel örneklerini sunuyorlar.

Yani sosyal ağlarda kaç takipçiniz olduğu kadar, o takipçilerin sizle etkileşim düzeyleri, o takipçiler arasında anahtar çıkar gruplarından (haber kaynağı olma potansiyeli olan) kaç kişi olduğu, haberlerinizde bu kişileri ne düzeyde kaynak olarak kullandığınız mühim. Özellikle, devlet kurumlarının özgür gazeteciliğe bu kadar kapalı olduğu bir dönemde, bilgiye erişimdeki kapasiteniz bağlamında bu etkileşim düzeyi sizi değerlendirecek kişiler için büyük önem taşıyor. Peki okuru tanımak yeter mi? Elbette hayır. Okurunuzun problemlerini çözmeye yardımcı olmak, onlara haber malzemesi olarak davranmanın dışında, örneğin hak ihlâli durumunda ilgili STK’lerin iletişim bilgilerini vermek ya da onlarla bilgi ve kontak paylaşmak da ilişkilerinizi güçlendirmek ve kalıcılaştırmak bakımından önemli. Bir başka önemli mesele ise sizi takip eden kitlenin ihtiyaç ve arzularını anlamak. Basit anketlerden, geri takip yaparak o kişilerin gündemini anlamaya birçok farklı yöntemle takipçi kitlenizin hassasiyetlerini ve gündemini anlayabilirsiniz. Örneğin Twitter’ın listeler yöntemiyle, takip etmediğiniz hesapları da Tweetdeck ya da Twitter hesabınız üzerinden düzenli olarak izlemeniz mümkün. Bu yöntemi kullanarak da kitlenizin gündemi üzerine taramalar yapabilirsiniz. Yine James Breiner, takipçi ve okur kitlenizin büyüklüğünün kişi sayısından ziyade etki ve ilişki derinliğiyle ölçülebileceğini söylüyor. Hem aldığınız etkileşim hem de kitlenizi haberin dağıtımı ve üretimi kapsamında angaje etme kapasiteniz sizin de gazetecilik yeteneklerinizin yansıması olarak görülüyor günümüzde. Buna bağlı olarak, web siteniz varsa Google Analytics, sosyal ağ hesaplarınızı aktif kullanıyorsanız Twitter Analytics, Facebook Analytics ve yine Instagram’ın izleme ölçüm sistemlerini aktif olarak kullanmanız önemli. Bu tekniklerle okurlarınızın hangi konulardaki haber ve paylaşımlarınıza daha fazla tepki verdiğini de görmüş olursunuz. Tabii ki, Instagram ya da farklı platformlardan yapacağınız okur sohbetleri ya da işi ciddiye bindiriyorsanız ve mesela bir mail bülteniniz varsa yapacağınız okur anketleri işinize yarayabilir.

Sizi farklılaştırabilecek değerlere odaklanın

Unutmayın ki kimliğinizin de okurların size vereceği değerin de belirleyiciliği sizi farklılaştırabilecek değerler. Ana akım ve alternatif medyanın dominant figürlerinin oluşturduğu medyanın güncel bilgi üretimine yeni ve farklı bilgilerle katılmanız, kişiselleştirilmiş haberleşme ağlarından okurunuzla buluşmanız (SMS, WhatsApp, Telegram, Slack), yeni platformlara hızlı uyum sağlamanız (TikTok, Instagram gibi platformlarda hiçbir varlık göstermeyen gazeteciler var), uğraştığınız haber başlıklarında diğerlerinin gitmediği derinliğe gitmeniz ve Metin Cihan’ın Twitter’da güzel örneklerini sergilediği fikri takip ve hatırlatma işlevini görmeniz sizi öne çıkarabilecek kimi özellikleriniz olabilir. Tabii ki, NewsLabTurkey’de sıklıkla üstünde durulan yeni hikâye anlatmak teknikleri ve teknolojiler, özellikle editörlerin gönlünü çelmekte kullanabileceğiniz yetenekleriniz olsalar da, okurlarınız da oyunlaştırılmış ya da anlaşılması teknolojik imkânlarla daha kolay ve eğlenceli hâle getirilmiş haber içeriklerine daha fazla ilgi gösterecektir.

Gazetecilik aktivizm ilişkisi çetrefilli olsa da, belirli dezavantajlı gruplarla sürekli iletişim ve onların haberlerini mesleki etik çerçevesinde görünür kılma da sizi aranan bir gazeteci hâline getirebilir. Örneğin Covid-19 döneminde sağlık muhabirleri, ya da söz konusu belirli bir bölgedeki madenler ve iş güvenliği olduğunda oradaki madenler üzerine uzmanlaşmış bir muhabir fazlasıyla işlevlidir. Mesela, İstanbul’daki belirli etnik ya da profesyonel komünitelerin (örneğin azınlıklar ya da halde çalışanlar gibi belirli iş kolları) içinden haber bildiriyorsanız bu sizin için büyük bir avantaj yaratabilir.

Elbette, bugüne dek haber ürettiğiniz platformların CV’nizde, sosyal ağ hesaplarınızda ya da web sayfanızda görünür olması mühimdir. Tabii ki, üretim yapmış olmaktan mutlu olmadığınız mecraları -varsa- görünür kılmak zorunda değilsiniz; ama prestijli mecraları öne çıkarmak mantıklı olabilir.

Türkiye’de şahsi anlamda markalaşma söz konusu olduğunda benim aklıma ilk gelen kişi, web sitesi ve gelir modelini tek başına oluşturmuş olan Ünsal Ünlü oluyor. Düzenli bir şekilde güncellenen bir web sitesi olan, Patreon üzerinden kendine gelir modeli de kurmuş olan Ünlü, hem içeriksel olarak rekabet içerisinde olduğu aktörleden ayrışıyor hem de web sitesiyle doğrudan iletişim imkânlarını görünür kılarak daha “erişilebilir” bir profil çiziyor. Bu, kendisinin bağımsızlık iddiasıyla da uyum sağlayan bir seçim.

Sadık okur için e-bülten kullanımı

Özellikle, sosyal ağların son sansür yasasıyla kaderine terk edildiği bu dönemde, okur sadakatini arttırmak da mühim bir mesele hâlini aldı. Bunun için de bir e-bülten servisi oluşturmak şart. Kişiselleştirilmiş, düzenli, meslektaşlarınızı da içeren bir e-bülten oluşturmak geleceğe dönük güzel bir yöntem olarak tanımlanabilir. E-bülten aracılığıyla, farklı mecralarda ürettiğiniz içerikleri doğrudan takipçilerinize ulaştırabilirsiniz. Unutmamak gerekir ki Mailchimp istatistiklerine göre e-bülten okuma/tıklama oranları Twitter ve Facebook’a göre çok yüksek. Bugün kullanabileceğiniz, ücretli ya da ücretsiz, çok sayıda e-bülten servisi mevcut. Birinden başlamak iyi bir serbest kariyer yönetimi için önemli bir adım.

Profesyonelleşmek ve kurumsallaşmak

Unutmamak gerekir ki Türkiye’de serbest çalışan gazetecilerin çoğunun şahsi şirketi yok. Yani fatura kesmiyorlar. Bu nedenle, özellikle özel kuruluşlarla çalışırken (STK tabanlı kuruluşlar bu konuda esnek yöntemlere sahip) tercih edilmeme ihtimaliniz olabiliyor. Oysa, dünyadaki pratikler çoğu zaman gazetecilerin fatura kesebildiği, haber ya da dosya prodüksiyonu için zaman zaman ekip çalışanı istihdam edebilecekleri ortamı oluşturabildiği bir nitelikte. Türkiye’de de, bir kuruma bağlı olmayan emeğin vergi ve sigorta bağlamında daha denetlenebilir hâle getirilmesi – geç de olsa – gündeme gelecek. Bu hem, sendikalara üyeliğin yasal ve işlevli hâle getirilmesinin hem de gazetecinin statü probleminin ortadan kaldırılmasının önünü açacak bir hamle de olabilir. Dahası, bireysel olarak fon başvuruları yaptığınızda şahıs şirketi de birçok fon programı tarafından meşru bir başvurucu olarak kabul edildiğinden bu bağlamda da avantajını yaşayabileceğiniz bir durum bu.

Profesyonelleşme bağlamındaki bir diğer konu da kontrat ve ödeme konusu. Birçok kurum, sizinle iş başı dahi olsa kontratla çalışır. Kontratla çalışmayan kurumlarda da ödeme tarihine ilişkin önden onay almanız sizin yararınızadır. Endüstrinin toptan bir krizde olduğu bu dönemde, sivil toplum projelerinden bile alacakları olan çok sayıda gazeteci olduğunu görüyoruz. Bu nedenle, kontrat yapmanız ya da ödeme bilgilerinizi mutlaka haberi ilettiğiniz kişiyle ya da varsa o e-posta’ya eklenmesi gereken muhasebe personeliyle (bunu söylemek aslında size iş veren editörün işi; ama bunu sormak ya da takip etmek de ayıp değil) paylaşmanız hem işin gediklisi olduğunuzu göstermesi hem de finansal planınızı yapma konusunda size yardım etmesi gereği mantıklı olacaktır.

Elbette, bu metin kapsamındaki önerilerim, her gün doğası değişen gazetecilik atmosferinde etki bağlamında değişiklik gösterebilir. Yine de, okur kitlesini tanımış ve mobilize etme gücüne sahip bir gazetecinin yaratabileceği etki ve getirebileceği okur, her editör ve mecra yöneticisi için ilgi çekicidir. Bunlar, her şeyden önce, gazetecinin kendi dükkânını açma dediğimiz start-up’laşma evresi için önem taşımaktadır.

Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
İlginizi çekebilir