Birleşik Krallık’ta sandıktan çıkan mesaj ve iki liderin söylemleri üzerine bir değerlendirme

Birleşik Krallık’ta 4 Temmuz Perşembe günü gerçekleşen erken seçimden İşçi Partisi zaferle çıktı. Seçim sonucunu önemli kılan noktalardan biri şüphesiz ki 14 yıllık Muhafazakâr Parti iktidarına son vermesi. Rishi Sunak’ın liderliğinde seçime giren Muhafazakâr Parti, iktidarı Keir Starmer liderliğindeki İşçi Partisi’ne bıraktı. Muhafazakâr Parti bir süredir kan kaybediyordu. Covid-19 Pandemisi, Ukrayna Savaşı’nın etkisiyle artan enerji fiyatları, genel olarak yaşam maliyetlerindeki artış ve sağlık sisteminde yaşanan sıkıntılar iktidara güç kaybettiren temel nedenler arasında yer alıyor.

Bazı çevrelerde Muhafazakâr Parti’nin iktidarı kaybetmesi beklenmedik bir sonuç olarak değerlendirilse de bu sonuç geniş bir kesim açısından sürpriz değildi. Birleşik Krallık’ın siyasal yapısının son 100 yıldır Muhafazakâr Parti ve İşçi Partisi arasındaki rekabet üzerine kurulduğu söylenebilir. Ekonomik krizler ve işsizlik oranlarındaki artış gibi sebepler kimi zaman popülist söylemlerden beslenen Muhafazakâr Parti’yi iktidara taşımış, kimi zaman da aynı nedenler onu koltuktan indirmişti. Seçim süreci ve sonucu, Birleşik Krallık siyasetine olan etkisinin yanı sıra dünya siyasetine potansiyel etkileri ve siyasal iletişim çalışmaları açısından da önemli yansımalara sahip. Özellikle sonuçların açıklanmasından sonra halef ve selefin yaptıkları konuşmalar siyasal iletişim ve değerler açısından dikkat çekiciydi. Peki sandıktan çıkan mesaj neydi, halef ve selef liderler hangi mesajları verdiler ve bu mesajlar kapsayıcı bir politik yapıya nasıl katkı sağlayabilir?

Sandıktan çıkan mesaj neydi?

Seçim sonucuna ilişkin çarpıcı noktalar şöyle özetlenebilir:

  • Sandıktan çıkan en önemli mesaj, şüphesiz ki değişim talebiydi.
  • İşçi Partisi, oyların %33,7’sini alarak mecliste (Avam Kamarası) 412 milletvekiline ulaştı.
  • Mecliste kadın milletvekili sayısı rekor bir artışla 242’ye çıktı.
  • Muhafazakâr Parti, yürüttüğü yoğun seçim kampanyasına rağmen 250 koltuk kaybetti. Buna karşılık sağcı Birleşik Krallık Reform (Reform UK) Partisi oylarını yüzde 12’den fazla artırdı ve mecliste 4 sandalyeye sahip oldu.
  • Reform UK lideri Nigel Farage, Brexit sürecinde Birleşik Krallık’ın Avrupa Birliği’nden ayrılması için kampanya yürütmüş ve ülkenin göçmenler konusunda daha sıkı politikalar geliştirmesi gerektiğini savunmuştu. Farage, bu seçimde ilk kez milletvekili seçildi.
  • Reform UK, bazı seçim bölgelerinde Muhafazakâr Parti’nin oylarını bölerek İşçi Partisi’nin daha fazla koltuk kazanmasını sağlamış görünüyor. Ayrıca göçmenlik karşıtı söylemlerinin seçmende karşılık bulması, göçmen sorununun önümüzdeki dönemde Avrupa’nın önemli gündem maddelerinden biri olmaya devam edeceğini gösteriyor.

Sunak yenilginin sorumluluğunu üstlendi

Eski Başbakan ve Muhafazakâr Parti lideri Rishi Sunak, seçim sonuçlarının kesinleşmesinin ardından duygusal ve etkileyici olduğunu söyleyebileceğim bir konuşma yaparak yenilginin tüm sorumluluğunu üstlendiğini ifade etti. Sunak, sözlerine üzgün olduğunu söyleyerek başladı ve seçmenin “açık biçimde bu hükümetin değişmesi gerektiği” mesajını verdiğini söyledi. Sunak, “öfkenizi ve hayal kırıklığınızı anlıyorum ve kaybın sorumluluğunu alıyorum” dedi. Partisindeki adayların yorulmak bilmeden çalıştıklarını belirten Sunak, “bu çabanızın hak ettiği karşılığı alamadığınız için üzgünüm” dedi ve partisinin genel başkanlığından istifa etti.

Birleşik Krallık’ın başbakanı olmaktan gurur duyduğunu da söyleyen Sunak, tüm Britanya halkına teşekkür etti. Sunak’ın, yaptığı konuşma ve istifası kendi hanesine artı olarak yazıldı. Ayrıca rakibi İşçi Partisi ve lideri hakkında da olumlu sözler sarf etti. “Rakibimin zaferini kutlarım” diyerek kendisi de seçim sonucunu İşçi Partisi’nin “zaferi” olarak tanımladı. Starmer’a saygı duyduğunu ve onun iyi bir kişi olduğunu ifade eden Sunak, iktidarın “barışçıl biçimde ve tüm taraflar için iyi dileklerle” el değiştirdiğini söyledi.

Törensel retorik ve topluluk aidiyeti

Siyasal iletişim, seçmenin oyunu alarak ve son tahlilde iktidar olmak amacıyla seçmenlere en etkili mesajların aktarılması olarak tanımlanabilir. Ancak bu özet tanım, siyasal iletişimin liberal tanımlarındandır. Eleştirel perspektiften bakıldığında siyasal iletişim, tarafların birbirleriyle iletişim hâlinde olması, seçmenlerin seçim dönemleri dışında da yönetenlere mesaj iletebilecekleri kanalların açık olması ve bu yolla topluluğun “ortak iyiliği”ne ulaşılması için yürütülen bir çaba olarak tanımlanabilir. Yani, siyasal iletişim, bir parti veya lideri iktidara taşımak kadar o topluluğun bir aradalığını pekiştirmenin ve tarafların uzlaşı içinde kendileri için daha iyi olana ulaşmalarını sağlamanın bir aracı da olabilir. Sanırım çoğu zaman bu boyutun gözden kaçırıldığını söylemeye gerek yok.

Siyasal iletişime ilişkin önemli kavramlardan biri de retorik (ikna edici iletişim) kavramıdır. Aristoteles retorik kavramını ele alırken üç tür retorikten söz eder: adli, politik ve törensel retorik. Törensel retorik “övgü ve yergi” odaklı bir retorik biçimidir. Aristoteles, törensel retorikte yapılan övgü konuşmalarının teşvik edici bir işlevinin olduğunu düşünür; çünkü törensel retorik birinin iyi ve soylu eylemlerini övüp onları hatırlamamızı sağlarken “insanları bir şey yapmaya teşvik etmeye” veya gelecek için bir eylem kararı almaya yönlendirir1.

Siyasal iletişim daha çok politik retorik üzerine kurulsa da törensel retorik, politik topluluğun bir arada tutulması, ortak çıkarlar ve ortak amaçlar etrafında birleştirilmesi açısından önem taşır. Yanlışları ifade etmek kadar iyi ve başarılı eylemlerin takdir edilmesi, tüm tarafların kapsanması ve ortak çıkar etrafında birleşmeye teşvik edilmesi, yalnızca siyasetçiler arasında uzlaşmacı bir tavrı desteklemekle kalmaz, seçmenler açısından da birleştirici bir işlev görür.

Kanımca, Birleşik Krallık seçimleri 14 yıllık Muhafazakâr Parti iktidarına son vermesi kadar birleştirici törensel retorik örnekleri sunması açısından da önemliydi. Gerek yukarıda değinilen Sunak’ın, gerekse de birazdan değinilecek olan İşçi Partisi lideri Keir Starmer’ın sözleri başarının, özverili çalışmanın takdir edildiği ve tüm taraflara kendini değerli hissettiren ifadeler içermekteydi.

Kapsayıcı söylemler siyasetçilerin saygınlığını besliyor

Birleşik Krallık’ta seçim sonuçlarının kesinleşmesinin ardından İşçi Partisi lideri Keir Starmer, Kral 3. Charles’dan resmi olarak hükümeti kurma görevini aldı. Starmer, Başbakanlık Konutu önünde yaptığı konuşmada öncelikle partisinin de sloganı olan “değişim” mesajını yineledi. “Ülkemiz değişim için oy verdi” diyen Starmer, hem rakibine hem de tüm seçmenlere yönelik olumlu mesajlar vermeyi ihmal etmedi.

Starmer sözlerine, Rishi Sunak’a Britanya’nın ilk Asyalı başbakanı olma başarısını gösterdiği için teşekkür ederek başladı ve Sunak’ın adanmışlığını ve özverili çalışmasını takdir ettiğini söyledi. Starmer’ın yeni hükümetin kendilerine oy veren ya da vermeyen herkese hizmet edeceğini belirterek, “Siyaset iyilik için bir güç olabilir. Bunu göstereceğiz. Önce ülke, sonra parti” diye konuştu.

Seçim süreçleri, bir parti ya da adayın iktidarı elde etme çabası olsa da salt bir rekabet alanı olarak görülemeyecek kadar toplumsal yapıya etki eden süreçler. Siyasal söylem ve eylemler, toplumsal değerlerden beslenir ve aynı zamanda bu değerlere de etki eder. Değerleri, “insanların eylemlerini seçmek ve meşrulaştırmak, kendileri de dahil olmak üzere insanları ve olayları değerlendirmek için kullandıkları kriterler”2 olarak tanımlamak mümkün. Siyasal söylemlerin içeriklerinin siyaset yapmaya ilişkin değerleri de yansıttığı düşünülür.

Seçmen davranışına ilişkin çalışmalar, kapsayıcı söylemlerin oy oranlarına her zaman yansımasa da siyasetçilerin saygınlığını güçlendirdiğini gösteriyor. Bu seçim sonrası karşımıza çıkan söylemlerin reel politikada nasıl bir karşılık bulacağını şimdiden kestirmek zor olsa da katılımcı demokrasi ve barışçıl bir siyaset ikliminin yaratılması açısından önemi yadsınamaz.


  1. Hakan Çörekçioğlu, “Aritoteles’in Retorik Teorisi: Politik Yaşamı Savunmak”, Felsefe Dünyası, 2009/2, Sayı:50, ss:161-183 ↩︎
  2. SCHWARTZ, Shalom H. (1992), “Universals in the Content and Structure of Values: Theory and Empirical Tests in 20 Countries”, Advances in Experimental Social Phychology, Ed: Zanna M. P., Academic Press, New York, 25, ss.1-65. ↩︎
Yazar hakkında

Emel Baştürk

Prof. Dr. Emel Baştürk, Kocaeli Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü Öğretim Üyesidir.