Açık Radyo açık kalmalı

Bu haftanın anahtar kelimeleri: Açık Radyo, Mastodon, MTV News, Google.

Turuncu renkte bir el radyosunun tuttuğu kırmızı flamanın üzerinde "Açık Radyo Açık Kalmalı" yazıyor.

n okuyoruz| Bültenden Herkese Merhaba!

Ülkemizde bağımsız medyanın en önemli isimlerinden birisi olan Açık Radyo’nun geçtiğimiz hafta boyunca başına gelenler ülkemizde hem RTÜK’ün hem de diğer medya regülasyonlarının ne kadar sıkıntılı olduğunu bize bir kez daha gösterdi. Bu yüzden bu haftanın odak konusu olarak bunu ele almak istedim.

“Ne Okuduk” bölümünde ise aylık aboneliklerin kurumlar için önemi, Mastodon’un gazeteciler için getirdiği yeni özellik ve daha fazlası var.

Bir de duyurumuz var. Önümüzdeki hafta bültenimizin 300. sayısını yayınlayacağız. Bunun özel bir sayı olmasını istedim ve yeni bir formatı sizlerle denemek istiyorum. Önümüzdeki haftanın odağı sizlerden gelecek soruları yanıtladığım özel bir odak olacak. Cevaplamamı istediğiniz soruları buradaki linkten gönderebilirsiniz. Perşembe gününe kadar gelen sorular arasından seçtiklerimi önümüzdeki bültende cevaplayacağım ama planım bunu düzenli aralıklarla yapmak, o yüzden formu sürekli açık tutmayı planlıyorum.

Görüş, yorum ve önerilerinizi her zaman bekliyorum.

Haftaya görüşmek üzere!

—Ahmet Alphan Sabancı

Mastodon'un animasyon arka planının üstünde bir telefon ve Mastodon uygulaması görülüyor. Uygulamada görülen postlardan birisinin altında paylaşılan linkteki haberin gazetecisinin profili görülebiliyor.
Mastodon

Bu hafta ne okuduk?

Aylık Abonelikler Değersiz mi?

Eğer ödeme duvarı veya abonelik gibi gelir modellerini düşünen bir kurumsanız bunu nasıl planlamanız gerektiği önemli bir tartışma konusu. Aylık ve yıllık abonelikler arasındaki denge bu planlamanın en önemli parçalarından birisi.

FT Strategies’de yayınlanan bir yazı ve bu yazıyla ilgili LinkedIn postu, geçtiğimiz haftalarda aylık aboneliklerin kurumlar için ne kadar değerli olduğu konusunu tartışmaya açtı. Farklı kurumların ellerindeki verileri ve bunların yayının gelirleri içindeki payını inceleyen yazı, aylık aboneliklerin her ne kadar abone sayısını artırma konusunda bir cazibesi olsa da uzun süreli aboneler kazanma ve geliri artırma konusunda ciddi bir katkısı olmadığını söylüyor. Bu yazıyla ilgili tartışmaları ve soruları da ele alan devam yazısında da okurları yıllık aboneliğe çekmek için kullanılabilecek kimi yöntemler incelenmiş.

Stratejik anlamda baktığımızda yıllık abonelikler kurumlar için hem finansal anlamda hem de okurla uzun süreli bir abonelik ilişkisi kurmak için daha faydalı bir yol. Ancak söz konusu Türkiye gibi genel kitlenin ekonomik olarak daha hassas bir pozisyonda olduğu ve yıllık aboneliklerin gerektirdiği toplu ödemeleri yapabilecek durumdaki kişi sayısının az olduğu yerlerde aylık aboneliklerin önemini yadsıyamayız. Bu yüzden buradaki verileri ve yöntemleri değerlendirirken kendi kitlenizi de hesaba katmanızda fayda var.

Paramount, MTV News ve Comedy Central’ı Sildi

Medya şirketlerinin son dönemde kâr amacıyla aldığı anlamsız ve zararlı kararların başında internetten siteleri ve diğer arşivlerini kaldırmak geliyor. Yıllar boyunca oluşan arşive ve bunların değerine bakmak yerine bunları birer masraf olarak gören şirketler, internetteki önemli kaynakları bir anda silmekten çekinmiyorlar.

Bunun son örneğini ise Paramount şirketi ile gördük. Üst üste gelen haberlerle önce 1996 yılından bu yana yayında olan ve son dönemde güncellenmese bile en az 20 yıllık bir müzik haberleri arşivine sahip olan MTV News’i tamamen kapattılar. Ardından da The Daily Show başta olmak üzere birçok programın kliplerine erişebildiğimiz Comedy Central’ın sitesini tamamen kapatıp insanları kendi abonelik hizmetine yönlendiren bir mesaj koydular.

Comedy Central’ın sitesinin kurtulma ihtimali düşük ama MTV News konusunda internetin kütüphanesi olan Internet Archive imdadımıza yetişti. Hazırladıkları özel koleksiyon sayesinde MTV News’in bütün arşivini gezmeniz ve kullanmanız mümkün.

Mastodon Gazetecileri Daha Görünür Kılmak İstiyor

Büyük sosyal medya platformlarıyla ilgili en büyük sorunlarımızın başında bu şirketlerin giderek haberlere ve gazetecilere karşı daha mesafeli bir tavır alması ve onların görünürlüğünü azaltacak hamleler yapması geliyor. Bu da gazetecilerin ve gündemi takip etmek isteyenlerin bu platformlarda giderek istenmeyen kullanıcılara dönüşmesine neden oluyor.

Bunların yerini almak isteyen platformlar ise bu kitleyi kendisine çekmenin yollarını arıyor. Son dönemde bu tür hamlelerin en önemlileri genellikle Mastodon tarafından geliyor. Hafta içerisinde test etmeye başladıkları yeni bir güncelleme, hem gazetecilerin görünürlüğünü hem de onların işlerini keşfetmeyi kolaylaştırmayı amaçlıyor. Sitenize ekleyeceğiniz basit bir kodla yazarlarınızın profillerini sitenizle eşleştirmenizi sağlayan bu özellik sayesinde birisi o yazarın linkini paylaştığında postun altında onun profiline ve onun yazdığı diğer yazıların paylaşıldığı postları derleyen bir sayfaya erişebiliyorsunuz

Şu anda test aşamasında olan bu özelliği yakında her Mastodon sitesinde rahatça kullanabileceksiniz. Eğer bir an önce test etmeye başlamak istiyorsanız takip etmeniz gereken adımları burada paylaştılar. Umarım bu tür hamleler ile sizi gerçekten isteyen platformlar ile sizi istemeyenler arasındaki ayrımı daha net görmeye ve buna göre sosyal medya stratejilerinizi değiştirmeye başlarsınız.

Alakalı: Eğer zamanında Twitter ve LinkedIn gibi platformları takip etmek için Nuzzel’ı kullandıysanız, Mastodon için geliştirilen alternatifi Murmel’ı da incelemenizi tavsiye ederim. Bir süredir kullanıyorum ve gerçekten orada olan biteni takip etmemi kolaylaştırıyor.

Google Aramalarının Üçte İkisi Google’da Bitiyor

Google’ın arama konusundaki tekelini kullanma biçimi ve giderek daha fazla özellik ile arama yapan insanların olabildiğince az linke tıklamasına sebep olduğu bildiğimiz bir durum. Bunun seviyesini ölçmek ise bunu gözlemlemekten daha zor.

SparkToro şirketinin bu konuya dair kapsamlı bir veriye ulaşmak için yaptığı araştırmanın sonucunda karşımıza çıkan veriler gerçekten önemli. ABD’de yapılan Google aramalarının %58.5’i, AB’de ise %59.7’si hiçbir tıklama olmadan sonlanıyor. Geriye kalanların da ABD’de %28.5’i, AB’de de %24’ü bir başka Google ürününden gelen sonuca tıklıyor. Bütün bunları çıkartınca da ABD’de yapılan 1000 Google aramasından sadece 360’ının, AB’de ise 374’ünün açık internete gittiğini görüyoruz.

Araştırma sonuçlarında başka önemli detaylar da mevcut ancak Google’ın arama konusundaki tekel pozisyonunu da düşünecek olursak bunun internetin geri kalanı için ne kadar büyük bir sorun yaratabileceğini görmemek imkânsız. Bu sorunun nasıl çözülebileceği konusunda ise kimsenin net bir cevabı yok.

Kısa Kısa

📈 Eğer Google Lighthouse skorunuzu artırmak istiyorsanız buradaki tavsiyeleri inceleyebilirsiniz.

🎩 Tüm dünyada ekonominin gidişatı ana tartışma konularından birisi ama bu durum lüks medya markalarını pek etkilemiyor.

🤖 WordPress’in ek hizmetler sunduğu Jetpack ürününe gelen son güncelleme YZ ile otomatik başlık üretmek gibi yeni özellikler içeriyor.

🇦🇹 Avusturya’da sosyal demokratlar seçim vaatlerinin arasına 16–30 yaş arası gençlerin gazete ve medya aboneliklerini desteklemek için özel bir fon kurulmasını da eklemiş.

🇦🇿 Azerbaycan’ın uluslararası bir enerji konferansı için gazetecilere giriş izni vermemesi, önümüzdeki aylarda gerçekleşecek Cop29’da yaşanabilecekler konusunda endişeye sebep oldu.

Turuncu renkte bir el radyosunun tuttuğu kırmızı flamanın üzerinde "Açık Radyo Açık Kalmalı" yazıyor.

Haftanın odağı: Açık Radyo açık kalmalı

Bildiğiniz üzere bültenimizin asıl odağı dünyada medya ve teknoloji ekseninde yaşanan gelişmeleri, trendleri ve tartışmaları sizler için Türkçe olarak derlemek. Bu yüzden Türkiye’de yaşanan gelişmelerin bültenimizde yer alması genellikle istisnai bir durum. Bu hafta Açık Radyo’nun başına gelenler bu istisnayı sonuna kadar hak ediyor. 

Eğer kaçırdıysanız yaşananların kısaca özetleyeyim: 24 Nisan 2024’te yayınlanan Açık Gazete programında Ermeni Soykırımı kavramının kullanılması üzerine RTÜK hemen devreye girerek “toplumu kin ve düşmanlığa tahrik” soruşturması başlatıyor. Mayıs ayının sonlarında da Açık Gazete için beş gün yayın durdurma ve para cezası kararı alıyor. Her ne kadar Açık Radyo para cezasını ödemeye başlasa da kendilerine ne zaman yayın durdurmaları gerektiği bildirilmediği için bunu yapmıyorlar. Ardından RTÜK yeni bir kararla yayın durdurmayı uygulamadığı için Açık Radyo’nun lisansını iptal kararı veriyor.

Burada en temel sorun 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun’un uygulanma biçimi. Türkiye’yi ve RTÜK’ün çalışma şeklini bilen herkes normalde ayrımcılığa karşı gibi görünen bu yasanın asla uygulanması gereken yerlerde uygulanmadığını, hatta çoğu zaman önlemeye çalıştığı şeyi teşvik edecek bir şekilde kullanıldığını çok iyi biliyor. Bu sefer bu yasa ile ülkemizdeki en önemli bağımsız medya kurumlarından birisi olan Açık Radyo’nun basın ve ifade özgürlüğünü ihlal etmeye çalışan RTÜK’ün bu hamlesi açık bir şekilde sorunun temel kaynağı. 

RTÜK’ün Açık Radyo’nun lisansını iptal etme gerekçesinin arkasındaki süreç ise aynı zamanda kurumun nasıl sorunlu bir şekilde çalıştığını da bizlere gösteriyor. Açık Radyo’nun burada detaylı bir şekilde anlattığı üzere, RTÜK’ün tebligatları dijital olarak ilettiği sistemin sorunları yüzünden kimi tebligatlar erişilebilir durumda değil ve böyle önemli bir cezaya dair detayları basılı olarak gönderme gereği de duyulmamış. Üstüne, tebligatta belirtilen yayın durdurma süresi geçmesine ve sonrasında da kurumla iletişimde olmalarına rağmen bununla ilgili herhangi bir ihtar veya hatırlatma da söz konusu değil.

Durum böyle olunca ister istemez birçok insan ya RTÜK’ün kasıtlı olarak bu süreci takip etmediğini ve Açık Radyo’nun lisansını iptal etmek için bir bahane aradığını düşünecek ya da RTÜK’ün gerçekten işini doğru bir şekilde yapmaktan ve takip etmekten aciz bir kurum olduğu algısına kapılacak. Eğer RTÜK neden böyle bir hata yaptığını ve bu tür bir karmaşaya neden olduğunu açıklamazsa bu yaşananlar zaten kendilerine karşı hissedilen güvensizliğin katlanarak artmasına neden olacak.

Genel olarak söz konusu medyanın ve basının denetlenmesi olduğunda devletlerin burada mümkün olduğunca az söz sahibi olması gerektiğini ve yapılacak yasal düzenlemelerin medyayı kontrol etmek yerine onların özgür ve bağımsız bir şekilde çalışmalarına imkân veren alanların korunmasından ibaret olması gerektiğine inanıyorum. Çünkü bu olmadığı zaman RTÜK gibi mekanizmaların politik amaçlarla kullanılması veya yasaların medya üzerinde bir baskı aracı hâline gelmesi kaçınılmaz. Zaten hepimiz bunun örneklerini hem ülkemizde hem de dünyada sıkça görüyoruz.

Ancak Açık Radyo’nun başına gelenler bütün bunların neredeyse parodisi diyebileceğimiz bir durum. 30 yıldır “Kâinatın tüm seslerine, renklerine ve titreşimlerine Açık Radyo” sloganıyla yayın yapan, bir kez olsun ceza bile almamış olan ve Türkiye’de bağımsız yayıncılığın belki de en büyük ve başarılı isimlerinden birisi olan Açık Radyo’ya “toplumu kin ve düşmanlığa tahrik ediyorsunuz” diyerek ceza vermek, sonrasında da bir anda lisansını iptal etmeye karar vermek nereden bakarsanız bakın savunulacak yanı olmayan bir durum.

Açık Radyo açık kalmalı ve bu lisans iptali kararı bir an önce geri çevrilmeli, burada tartışılacak bir şey yok. Ama dünyada yetki alanı ve gücü anlamına örneği çok az olan ve ülkemizde medyaya faydası çoğu zaman tartışmalı olan RTÜK’ün sahip olduğu yetkiler ve varolma biçiminden tutalım da ülkemizde medyaya dair yasaların ve denetleyici kurumların asıl aktörler dahil edilmeden ve onlara çoğu zaman söz hakkı tanınmadan uygulanıyor olmasına kadar birçok sorunu daha ciddi bir şekilde masaya yatırmamızın ve bunun değişmesi için daha ciddi çabaların ortaya konmasının zamanı çoktan geldi.

Yazar hakkında

Ahmet A. Sabancı

Eleştirel fütürist. NewsLabTurkey Strateji Koordinatörü ve Bülten Editörü.