Bu hafta Reuters Institute Digital News Report 2024’ü derinlemesine inceliyoruz.
Digital News Report 2024 özel
n okuyoruz| Bültenden Herkese Merhaba!
Bu hafta özel bir bültenle karşınızdayım. Reuters Institute tarafından yayınlanan Digital News Report, sektöre dair en kapsamlı tablolardan birini çizdiği için herkesin merakla beklediği yayınlardan birisi. Yaz aylarıyla birlikte sektör gündeminin yavaşlamasını da fırsat bilerek bu haftayı tamamen rapora ve içerisinde önemli gördüğüm başlıklara ayırmak istedim.
Umarım bu özel sayımızı beğenirsiniz.
Görüş, yorum ve önerilerinizi her zaman bekliyorum.
Haftaya görüşmek üzere!
—Ahmet Alphan Sabancı
Digital News Report 2024 üzerine genel notlar
Dijital habercilik konusunda yapılan en düzenli ve kapsamlı çalışmalardan birisi olduğu için Digital News Report her yıl bütün dünyada büyük bir ilgi görüyor. Ancak rapor özünde sektörün bir yansıması olduğundan dolayı, sektördeki gidişat nasılsa raporun önümüze koydukları da buna bağlı olarak şekilleniyor.
Eğer ele alınan başlıkları ve verileri incelerseniz, genel gidişatın son birkaç yıldır ciddi bir değişim geçirmediğini ve aslında dijital habercilik sektörünün bir tür tıkanma noktasına doğru yaklaştığını görüyoruz. Bir anlamda eski dijital medyanın dönüşmesi gerektiği ortada ama bunun nasıl olacağını henüz çözebilmiş değiliz. Bunun nedenleri ve buradan nasıl çıkılabileceği ayrı bir tartışma konusu ama hem raporu okurken hem de sektör üzerine düşünürken bunu aklımızda tutmakta fayda var.
Geçtiğimiz yıllara göre en önemli farklardan birisi YZ’nin sınırlı bir şekilde de olsa raporda yer almaya başlaması. Hem teknolojinin habercilikteki yaygınlık durumu hem de okurların bu konuda yeterli bilgi ve doğrudan tecrübeye sahip olmaması nedeniyle henüz böyle bir ek yapmak için erken olabilir ama yine de bu konuda da veri toplamaya başlamış olmaları olumlu bir gelişme.
İnsanlar Kime Güveniyor?
Rapordaki en önemli verilerden birisi son birkaç yıldır sürekli tartışılan konulardan birisi olan habere ve gazetecilere olan güven konusunda bize sundukları. Bu konuya dair tartışmaların önemli bir kısmının gözlemler ve kimi toplumsal ön kabuller üzerinden yapılması, sorunu anlamamızı ve çözmemizi zorlaştırdığı için bu tür verilere ihtiyacımız var.
Raporda bir haber kurumuna güven için ilk iki sıraya hemen herkesin haberlerin yapılışı konusunda şeffaflığı (%72) ve yüksek gazetecilik standartlarını (%69) koymuş olması aslında çok şey söylüyor. Bu oranlar hemen her demografik grup için benzer seviyelerde, yani hemen herkes bu konuda hemfikir. Detaylara indiğimizde ise bazı ilginç sonuçlarla karşılaşıyoruz. Mesela, genellikle solda görülen kesimlere atfedilen kendilerini sürekli medyada görmek istedikleri iddiasının tersi daha doğruymuş. Kendisini sağda görenler, “kendilerine benzeyen insanların iyi temsilini” bir kuruma güven konusunda herkesten daha çok önemsiyormuş.
Haber kurumlarına güven kısmında altını özellikle çizdiğim iki kısım var. Bunlardan ilki, güven konusunda en büyük sorunu yaşayanların genellikle göz ardı edilen kesimler olması. Düşük gelir düzeyinde olanlar, gençler veya politik olarak kendisini bir yerde konumlandırmayanlar geri kalanlara göre daha ciddi bir güven sorunu yaşıyor. Bu veri güven sorununun kaynağına dair bize önemli bir bilgi veriyor.
İkincisi ise habere olan güven sorununa etki eden faktörler konusunda bu kadar büyük bir ortak görüş varken bu sorunu yaşıyor olmamız. Yani insanlar neye bakacağını biliyor ama aradıklarını bulamıyorlar. Rapordan direkt alıntı yapacak olursam: “Eğer insanlar haklıysa, haberciliğin bir ürün sorunu var demektir. Eğer haksızlarsa, haberciliğin bir iletişim sorunu var demektir.”
Haber Okurunun İhtiyaçları
Raporda özel olarak incelenen alanlardan birisi de haber okurlarının ihtiyaçlarını ve önceliklerini tespit etmek amacıyla kullanılan User Needs 2.0 modelini temel alarak elde edilen veriler. Bu model, okurların ihtiyaçlarını dört temel kategoride (bilgi, kavrayış, duygu ve eylem) inceliyor.
Raporda toplanan verilere göre %65 ile bilgi ve kavrayış küresel olarak en önemli iki ihtiyaç. Onları %55 ile eyleme geçiricilik ve %50 ile duygusal etki takip ediyor. Yani haber okuyan kişilerin öncelikli beklentisi bilgi edinmek ve olan biteni anlayabilmek. Bunların alt kategorilerine indiğimizde ise en çok öne çıkan iki başlık %72 ile “beni güncelle” (bilgi) ve %67 ile “beni eğit” (kavrayış).
Bu kısımda özellikle dikkatimi çeken detaylardan birisi, bu önceliklerin bölgesel olarak nasıl değiştiği. Eğer medyaya güven veya sansür gibi sorunlar ülkede yaygınsa, bilgi daha büyük bir öncelik hâline geliyor. Ama görece daha özgür ve gelişmiş bir habercilik sektörü varsa kavrayış ilk sıraya yükseliyor.
Diğer önemli detay ise insanların bu alanlar arasından en çok hangilerinin eksikliğini hissettikleri. Rapor, insanların kavrayış kategorisinde, özellikle de “bana perspektif sun” başlığında ve duygu kategorisinin “bana ilham ver” başlığında büyük bir boşluk olduğunu gösteriyor. Yani insanlar kendilerine yeni perspektifler kazandıracak ve ilham verecek haberlerin eksikliğini hissediyor. Bu verileri, güven konusunda çıkan verilerle birleştirince aslında neden haberden kaçınma diye bir sorunu konuştuğumuzu da anlayabiliyoruz.
Rapor Türkiye İçin Ne Söylüyor?
Raporda Türkiye’yle ilgili verilere baktığımızda ilk önemli veri haber kaynakları kısmından geliyor. Her ne kadar internet genel olarak en büyük haber kaynağı olmaya devam etse de ülkemizde sosyal medya öncelikli haber kaynağı olarak görülme gücünü yitirmeye başlamış durumda. Sosyal medya platformlarının kendilerini giderek haberlerden uzaklaştırmalarının etkisini ülkemizde de net bir şekilde görmeye başlıyoruz. Ancak dijital haberciliğin ülkemizde kendisini 2010’lu yılların modeline sıkıştırmış olması sebebiyle bu dönüşümden asıl faydalanan televizyon haberciliği oluyor. Dört yıllık bir aranın ardından televizyon, haber kaynağı olarak ikinci sıraya çıkmış durumda.
Sosyal medya konusundaki genel veriler de bu dönüşümün bir diğer işareti. Hem Facebook hem de X, bu platformları haber tüketimi için kullanan kişi sayısında düşüş yaşıyor. TikTok henüz bu alanda yeterince yükselememiş gibi görünse de ankete katılanların %83’ünün haftada en az bir kez kısa video formatında haber tükettiğini söylemiş olması Instagram ile birlikte yükselmeye devam edeceklerinin bir işareti. Ancak bu gidişatı avantaja çevirmek istiyorsanız geçmişteki “pivot to video” hatasına düşmemeniz ve daha stratejik davranmanız gerekiyor. Sadece o platformlarda insanlara ulaşmaya değil, onlarla platform dışında da bir ilişki kurmaya çalışmalısınız.
Son olarak Türkiye’yle ilgili dikkat çekici veriler haber markalarıyla olan ilişki kısmından geliyor. Genel olarak ülkemizdeki haber kurumlarının büyük bir kısmı hem kullanım sıklığı hem de güvenilirlik konusunda belirli bir ortalamanın içerisinde. Ancak iki marka tamamen uç örnekler olarak karşımıza çıkıyor. En negatif kısımda A Haber (ve ilişkili markalar) hem seçilen markalar içerisinde en az düzenli okuru olan hem de %35 ile en az güvenilen marka. Diğer uçta ise hem geleneksel hem de çevrimiçi medyada en çok okunan, aynı zamanda %60 ile en çok güvenilen NOW TV var. Sadece 2000 internet kullanıcısıyla yapılan bu çalışmadan çok büyük bir anlam çıkarmak zor olabilir ama diğer markalara kıyasla bu iki markanın bu şekilde öne çıkıyor olması, üzerine çalışmaya değer bir durum gibi duruyor.
Kısa Kısa
- Gazetecilerin YZ kullanımı konusunda yapılan çalışmada okurlar, YZ’nin arka planda bir asistan gibi kullanımını daha kabul edilebilir ve güvenilir görüyor ama haberin çoğunu bu botlara yazdırmanın ciddi bir güven sorunu yaratacağını düşünüyor. Eğer YZ’yi okur güvenini sarsmadan nasıl kullanabiliriz diye düşünüyorsanız, bu veri önemli bir yol gösterici.
- ABD özelinde haber tüketicilerine sosyal medyada güvenilir bilgiyi ayırt etmekte zorlanıp zorlanmadıkları sorulmuş ve bunu politik görüşe göre listelemişler. Her platformda veriler çok yakınken X’te ciddi bir uçurum var. Kendisini sağda gören X kullanıcıları, solda görenlere göre kendilerini iki kat daha güvende hissediyormuş.
- TikTok’un küresel olarak haber amaçlı kullanımında artış devam ediyor. Toplamda haber için kullanım oranlarında %13 ile X’i de devirerek beşinci sıraya yükselmiş.
- Bireysel olarak sosyal medyada haberlerle alakalı içerik üreten “news influencer”lar da raporda bir alt başlık olarak ele alınmış. İncelenen beş ülkede öne çıkan isimlerin ortak noktaları haber üretmeyip yorum yapmaları, genellikle bir politik görüşü temsil etmeleri, en popüler olanların geleneksel medyadan gelmesi ve neredeyse hepsinin erkek olması.
- Habere ilk erişim noktası olarak sosyal medyanın önemli olduğu düşünülse de arama motorları ve haber derleme uygulamaları toplamda %33 ile bu alanda ilk sırada yer alıyor. Sosyal medya %29 ile ikinci, doğrudan haber sitesinden erişim de %22 ile üçüncü sırada. Raporda insanların sosyal medya platformu kullanımlarının giderek azaldığını gösteren verileri de düşünecek olursak bu oranın önümüzdeki yıllarda değişeceğinden şüphem yok.
- Habere para ödeme konusunda yaptıkları ve 20 ülkeyi kapsayan çalışmada, katılımcıların %57’si haber için hiç para ödemeyi düşünmediklerini söylemiş. Birleşik Krallık’ta bu oran %69, Almanya’da ise %68.
- Abonelik oranlarına baktığımızda ise en çok haber aboneliği olan ülke %40 ile Norveç, en düşük seviye ise %8 ile Birleşik Krallık. 20 ülkenin ortalaması ise %17.
- Podcast dinleyici kitlesi istikrarlı ama yavaş bir şekilde artmaya devam ediyor. Dinleyici kitlesi ise ağırlıkla genç, eğitim ve gelir seviyesi yüksek insanlardan oluşuyor.