Correctiv'in Almanya'da AfD ve Neonaziler arasındaki anlaşmayı ortaya çıkaran dosyasının kapak görselinde büyük bir ev ve üzerinde sarı renkte anonimleştirilmiş insan figürleri var.

Gazetecilik etiğinin sınırlarını zorlamak

Bu haftanın anahtar kelimeleri: Hunterbrook, Correctiv, Hindistan, İsrail.

n okuyoruz| Bültenden Herkese Merhaba!

Her ne kadar amaçları bu olmasa da gazetecilik etiği tartışmalarında yeni bir çığır açma yolunda ilerleyen Hunterbrook’un yayın hayatına başlamasıyla birlikte bu yayını haftanın odağına aldım. Yaptıkları gazeteciliği ve bunun ortaya çıkardığı soruları sizler için yazdım.

“Ne Okuduk” bölümünde ise Correctiv’in Almanya’yı sarsan haber dosyası, BBC’nin Hindistan’da yaşadığı sıkıntılar ve daha fazlası var.

Görüş, yorum ve önerilerinizi her zaman bekliyorum.

Haftaya görüşmek üzere!

—Ahmet Alphan Sabancı

Correctiv'in Almanya'da AfD ve Neonaziler arasındaki anlaşmayı ortaya çıkaran dosyasının kapak görselinde büyük bir ev ve üzerinde sarı renkte anonimleştirilmiş insan figürleri var.
Correctiv

Bu hafta ne okuduk?

Correctiv’in Büyük Dosyasının Hikâyesi

Geçtiğimiz haftalarda Almanya’nın birçok kentinde eşzamanlı olarak büyük bir demokrasi yanlısı eylem dalgası yaşanmıştı. Sebebi ise Almanya’daki aşırı sağ AfD partisi ile neo-nazilerin ve bir grup iş insanının gizli bir planla ülkeden milyonlarca insanı sınır dışı etmeyi planladıklarının ortaya çıkmasıydı.

Bunu ortaya çıkaran ve hem ülke hem de dünya gündeminde yer edinmesini sağlayan ise Almanya merkezli Correctiv’di. 2014 yılında kurulan ve kâr amacı gütmeyen bu yayın bir süredir önemli çalışmalara imza atıyordu ama bu dosya ile nasıl güçlü bir aktör olduklarını gösterdiler. Reuters Institute sitesinde de kendileriyle yapılan kapsamlı bir görüşme sonucu hem bu haberin hem de kurumu hikâyesini anlatmışlar. Correctiv, bu dosyasıyla kâr amacı gütmeyen gazeteciliğin —ve genel olarak gazeteciliğin— ne kadar etkili olabileceğine dair en iyi örneklerden birisi oldu.

BBC Hindistan’da Yapısını Değiştiriyor

BBC’nin Modi hakkındaki belgeselini yayınlandığı günden bu yana ülkede işleri hiç iyi gitmiyor. Kuruma yapılan baskınlar ve baskılar orada çalışmalarını giderek zorlaştırırken BBC bunu çözmek için farklı yollar deniyor.

Bunlardan birisi de BBC’nin Hindistan’daki operasyonlarını ikiye bölmek ve bunlardan birisini bağımsız bir şirkete dönüştürmek. Mevcut planla birlikte BBC’nin Hindistan’da yapımla alakalı kısmı Collective Newsroom isimli bağımsız bir şirkete dönüşecek ve bu şekilde çalışmaya devam edecek. Bu şirketin elbette bir numaralı müşterisi BBC olacak ama kurumun amacı bu değişiklik ile özellikle üzerlerinde vergi yoluyla kurulmaya çalışılan baskıyı ortadan kaldırmak

İşe yarayacak mı ya da bundan sonraki süreç nasıl ilerleyecek kestirmesi zor ama birçok ülkede medyayı kontrol etmek isteyenlerin ilk olarak vergiye başvurması medya kurumlarının finansal sağlığına dikkat etmesi için bir başka önemli sebep.

Kötü Yasaların Riskleri

Yanlış bilgiyi ve basın özgürlüğünü yasalarla denetlemeye çalışmak fazlasıyla riskli bir çaba. Yeterince detaylı ve özenli bir şekilde yazılmadığı zaman kötüye kullanılması çok yüksek bir ihtimal, bazen de böyle kullanılabilmesi için kasıtlı olarak bu şekilde yazılabiliyorlar. Bir de bu tür yasalara güvenlik gibi ekler geldiğinde risk daha da artıyor. Center for News, Technology and Innovation’ın yayınladığı rapor da bize bunu kapsamlı bir şekilde gösteriyor.

Peki bu yasaların kötüye kullanımı nasıl sonuçlanıyor? Yakın zamandan örnek verecek olursak Venezuela’da bir YouTuber terörist olduğu iddiasıyla, Malavi’de bir gazeteci yaptığı yolsuzluk haberi “paniğe sebep olabilir” gerekçesiyle tutuklandı. Bir kadının Facebook’ta bir domates püresi hakkında yazdığı kötü yorum yüzünden tutuklandığı Nijerya ise bu konuda en uç örneği gördüğüm ülke. 

İsrail’deki Haberlerde Ne Var?

Savaş ve kriz zamanlarında ülkelerin medya üzerindeki kontrolü artırmak için ellerinden geleni yapmaları maalesef doğal karşıladığımız bir durum. Ekim ayından bu yana İsrail’in Gazze’ye yönelik operasyonlarıyla birlikte İsrail hükümeti bunu olabildiğince üst seviyede yapmaya çalışıyor. Yeni bir yasayla Al Jazeera’yı ülkeden kovma çabaları da bunun bir örneği.

Ancak dünyanın geri kalanı için İsrail’de yaşayan insanların haberleri açtığında ne gördüğü büyük bir gizem. Dillerini konuşan insanların ve oradan İngilizce yayın yapan kurum sayısının azlığı da bunu öğrenmemizi zorlaştırıyor. Bu yüzden Slate’in İsrail’de yaşayan gazeteci Ido David Cohen ile yaptığı söyleşi çok değerli. Bu söyleşi erişimimizin çok kısıtlı olduğu bir medya ortamını anlamamıza ve ülkedeki durumu daha iyi görebilmemize yardımcı olabilir.

Kısa Kısa

😂 Geçen hafta YouTube klonlarıyla andığımız komplo teorisi sever The Epoch Times bir gazetecilik okulu açacakmış.

📹 Google Workspace ailesine video düzenleyebildiğiniz Vids isimli bir uygulama ekleniyor. Bakalım bunun ömrü ne kadar olacak.

📊 Hisse alım-satım ve yatırım uygulaması Robinhood, Sherwood News isimli bir website ile medya sektörüne girdi.

📖 Associated Press Stylebook, mayıs sonundan itibaren Merriam-Webster’ı resmi sözlüğü olarak kullanmaya başlayacak. Eğer bir kelime veya kavram AP Stylebook’ta yoksa, bu sözlükteki hâli doğru yazımı olarak kabul edilecek.

🤦 New York eyaletinin YZ botu insanlara suç işlemelerini tavsiye edince eyalet yönetimi bunu haberleştiren gazetecilere kızmış.

🐦 Elon Musk geçtiğimiz hafta çaresiz bir hamleyle büyük kullanıcılara zorla mavi tik vermişti. Bu kullanıcıların büyük kısmı ayarlardan mavi tiki gizleyince, bu özelliği kaldıracaklarını duyurdular.

Odak konusunun merkezindeki haber sitesi Hunterbrook'un ana sayfasının ekran görüntüsü. Siyah arka plan üzerine beyaz yazıyla temiz bir tasarım ve sadece yayınladıkları büyük araştırma dosyası görülüyor.
Hunterbrook

Haftanın odağı: Gazetecilik etiğinin sınırlarını zorlamak

Gazetecilik etiği bir yandan herkesin sürekli konuştuğu ama diğer yandan da uygulama kısmında en çok tartışmayı yaşadığımız alanlardan birisi. Gazetecilerin taraflı olup olamayacağından, reklam gibi konularda etik duruşun nasıl olması gerektiğine kadar birçok farklı başlık altında sürekli konuştuğumuz bir konu. 

Politika haberciliğinin dışına çıktığımızda ise bambaşka tartışmalar ile karşı karşıya kalıyoruz. Örneğin spor muhabirlerinin takip ettikleri takımlar ve spor dallarıyla ilgili bahis oynayıp oynayamayacakları en sık karşılaştığımız etik tartışmalarından birisi. Benzer örnekleri birçok farklı gazetecilik alanında da bulmak mümkün. 

Söz konusu ekonomi ve finans gazeteciliği olduğunda ise yeni bir yayın bu alandaki en büyük etik tartışmalarından birisini başlatmayı amaçlıyor gibi görünüyor. Kimilerinin bir haber kurumu olduğunu bile kategorik olarak reddettiği Hunterbrook ilk duyurulduğunda bundan bültende bahsetmiştim. Kısaca özetlemek gerekirse bu kurumun bir ayağını araştırmacı gazetecilik yapan bir haber odası oluştururken kurumun diğer ayağı buradan elde ettikleri bilgilere göre pozisyonunu belirleyen bir yatırım şirketi. Böyle bir yapının nasıl işleyeceği büyük bir merak konusuydu ve sonunda yayın hayatına başlamasıyla birlikte doğrudan inceleme şansına sahip olduk. 

İlk büyük dosyalarını okuduğunuzda herhangi bir ekonomi gazeteciliği haberinden farklı bir yan görmüyorsunuz. Hatta genel olarak iyi yazılmış ve özenli bir gazetecilik işi bile diyebiliriz. Ancak işin değiştiği nokta sağ tarafta yer alan editoryal pozisyon sütunu. Burada sizi ilginç bir not bekliyor. Hunterbrook haberi yazarken ve yazdıktan sonra attığı hamleleri burada herkesle paylaşıyor. İlginç bir şekilde kurum buldukları yolsuzluk kanıtlarını savcılarla ve diğer federal kurumlarla paylaşmış ve bu konuda şirkete dava açabilecek kişi ve kurumlarla da paylaşacağını söylüyor. En sonda ise kurumun diğer ayağı olan yatırım şirketinin bu haberle birlikte aldığı yatırım pozisyonu anlatılıyor ve bizler için oldukça meşhur hâle gelen “yatırım tavsiyesi değildir” cümlesiyle bu uzun not bitiyor.

Bir yandan bakınca bu kadar şeffaflık insanı şaşırtıyor. Sonuçta çoğu haber okuru bu tür detayları merak etmez. Bu anlamda bir artı olsa da bu haberi yayınlamadan önce bağlı olduğunuz şirketin buradaki bilgilere göre yatırım pozisyonu belirliyor olması etik anlamda örneği az bulunur bir sorunla bizi karşı karşıya bırakıyor. Bir yandan yatırım kararlarını alan gazeteciler olmadığı için onları doğrudan bağlayan bir durum söz konusu değil, diğer yandan bağlı oldukları kurumun yaptıkları haberlere göre sermayesini kullanacak olmasının sebep olacağı garip dinamikler var. 

Bir de Hunterbrook için çalışan gazetecilerin dışarıdan nasıl görülecekleri gibi bir sorun daha var. Finans alanında çalışan bir gazetecinin çalıştığı kurum elde ettiği bilgileri yatırım amacıyla kullanacaksa herhangi bir şirketin o gazetecilerle ilişkisi nasıl olacak? Bunu kullanmaya çalışan veya kendisini korumak isteyen şirketler illa ki çıkacaktır. Bu da gazetecilerin elde ettikleri bilgiye daha şüpheci bir şekilde yaklaşmalarını gerektirecek.

Bir diğer tartışma başlığı da bunu aktivist gazetecilik olarak kabul edip edemeyeceğimiz. Habercilik tarzları ve bulduklarıyla yaptıkları genel olarak aktivist gazetecilik yaklaşımına uyuyor ama bunu genelde aktivist gazetecilerden alışık olduğumuz üzere toplumsal faydayla sınırlı tutmayıp kişisel fayda için de kullanmaları suyu iyice bulandırıyor.

Yaptıkları ve yapacakları gazeteciliğin ötesinde bence Hunterbrook hem gazetecilik sektörü hem de akademisyenler için faydalı bir deney olarak görülebilir. Kurum içerisinde ya da üniversitede gazetecilik etiği eğitimlerine bolca kaynak sağlayacağından ve yeni tartışmalar başlatacağından şüphem yok. Gazeteciliğin parayla ilişkisinin etiğini hep patronlar ve reklamlar üzerinden tartışıyorduk, böyle yeni bir alanın açılması bence güzel oldu.

Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments
İlginizi çekebilir