Sansürsüz çalma listesi

Müzik, politik bir mesajın veya tepkinin kitlelere ulaşacak şekilde verilebileceği bir araç olarak kullanılabiliyor. Bunun en önemli sebebi, bir gazete makalesi veya bir kitap gibi açık düşünce yazılarının aksine bir müzik parçasında düşünecelerin daha dolaylı yollardan ifade edilmesi, dolayısıyla denetlenmesinin zorluğunun yanı sıra olası bir sansürün meşruluğunun da tartışmalı olmasıdır.

Müziğin politik bir görünüme kavuştuğu örneklerle popüler kültürde de karşılaşıyoruz. Örneğin bir zamanlar ülkemizin de katılımcısı olduğu ve 37.’sinin düzenleneceği tarihe yaklaştığımız Eurovision’da her ne kadar sıralamayı oluşturan değerler sahne performanslarından ve şovların, şarkıların ve şarkı yorumlarının güzelliği gibi parametrelerden ibaret görünse de oy verme davranışları çoğunlukla halkların politik bakışlarına göre şekilleniyor. Ülkelerin komşuluk ilişkileri, nüfuslarındaki göçmenlerin etkisi, politik ortaklıklar müzik ve şov odaklı bir yarışmada sıralamayı belirleyen ana etkenler olarak ortaya çıkıyor. Her ne kadar yarışmanın politik kısmı çoğunlukla oylama esnasında belirginleşse de bu seneki Eurovision daha başlamadan siyasi tartışmaları beraberinde getirdi.

İsveç’in Malmö şehrine yarışma için İsrail’den gönderilecek olan şarkı bu aralar önemli bir gündem maddesi. “Ekim Yağmuru” isimli şarkının sözlerinin 7 Ekim’de Hamas’ın İsrail’e yaptığı saldırıya ve devamında İsrail’in verdiği reaksiyona göndermelerde bulunduğu öne sürüldü; devamında ise İsrail, şarkının sözlerini değiştirmeyi kabul etti. 2009 yılında düzenlenen yarışmada da benzer bir durum Gürcistan’ın başına gelmişti. 2008’de yaşanan Kuzey Osetya Savaşı’nın sonrasındaki gerilimli dönemde “We don’t wanna put in” isimli şarkıyla yarışmaya katılmak isteyen Gürcistan, gelen tepkilerin akabinde şarkısını değiştirmek durumunda kalmıştı.

Eurovision örneğinde de gördüğümüz gibi, şarkılar pek çok mesajı içinde barındırabilir. Çok farklı duyguları ve düşünceleri tetikleyen nice şarkılar bambaşka amaçlarla yazılmış olabilir. Bu durumun benzerleri Türk Halk Müziği’nde de mevcut. Örneğin Aşık Mahzuni Şerif bu yolu kullanarak nice türküler yazmış, söylemiştir. Belki de içlerinde en meşhuru “Erim Erim Eriyesin” adlı eseridir.

Aslında izlenen bu matematik sansürden kaçmak için önemli bir yöntem. Her ne kadar Eurovision’un kurullarının gözünden pek fazla şey kaçmasa da totaliter rejimler tarafından yönetilen ülkelerde çalışan gazeteciler için şarkılar neden sansürden kaçmak için bir yöntem olarak kullanılmasın? İşte tam da bu noktada, dijital dünyanın nimetlerinden faydalanmayı bilen reklamcıların aklına bir fikir geliyor. Bu fikir, şarkıları kullanarak sansürü delmek için bir yöntem.

Nasılsa müzik platformlarındaki çalma listeleri sansürlenmiyor

Bazı ülke yönetimleri kendilerine muhalif olarak gördükleri çeşitli internet sitelerini, blogları, e-gazete ve dergileri “zararlı” ilan ederek sansürle kapatıyor ancak bu ülkelerde online müzik platformları herhangi bir tehlike olarak görülmediği için faaliyetlerine devam edebiliyor. Sınır Tanımayan Gazeteciler’in Almanya ofisi ve DDB Düsseldorf Reklam Ajansı’nın devreye girdiği nokta da işte burası.

Hükümet baskısına uğrayan ve sıkı sansürle karşılaşan beş ülkeden beş gazeteci, ünlü müzik direktörü Lucas Mayer ile bir araya geliyor. Amaç, daha önce sansüre takılmış 10 adet makaleyi 10 adet pop şarkısına çevirmek. Haberler profesyonel müzikal altyapılar ve lirik düzeni ile pop şarkılarına dönüştürüldükten sonra yapılacak olan ise bu şarkıları Spotify, Deezer, Apple Music gibi sansürlenmemiş ve kamuya açık müzik sitelerine yüklemek. Böylelikle sansüre uğramış haberler ve makaleler totaliter rejimlerin hüküm sürdüğü ülkelerde bir çeşit serbest dolaşım hakkı kazanıyor, sansürlenen görüşler rahatlıkla kamuoyuna ulaştırılıyor.

Yapılan proje sosyal medyanın gücüyle de destekleniyor, şarkıların yayınlandığı Uncensored Playlist #truthfindsaway hashtag’i aracılığıyla sosyal medya mecraları üzerinden paylaşılıyor. Baskıcı hükümetlerin sansürlerini delmenin yeni bir yolu da tüm kamuoyuna bu şarkılar aracılığıyla gösterilmiş oluyor.

Haber, müzik, video, klip gibi ürünlerin internet dilinde ortak bir adı var: İçerik. Günümüzde dijital içerikler fazlaca mevcut, ayrıca bunlar oldukça yoğun ve çeşitli. Tabii ki sansür sisteminin tüm içerikleri kontrol etmesi mümkün değil.

Dijital dünya sürekli yenileniyor, her gün yepyeni içerik şekilleri ve yepyeni mecralar ortaya çıkıyor. Bu mecraları bir şekilde kamu yararına kullanabilmek günden güne önem kazanıyor. Bugün mercek altına aldığımız kampanyada kamu yararına kullanılan mecra müzik platformlarıydı. Yarın belki de bu mecralar arasına yolculukların vazgeçilmez uygulamaları olan navigasyonlar ya da kendisine uygun bir partner arayışında olanların kullandığı çevrimiçi flört uygulamaları bile eklenecek. Yapay zekâ yardımıyla gerçekleşebilecek dönüşümü ise hep beraber göreceğiz.

Yani özetle, her zaman yeni bir yol olacak. Sansürü delmek için yepyeni yollar denenecek, ortaya çıkarılacak. Haberleri kamuoyuna aktarmak için alışılagelmişin çok dışında yöntemler kullanılacak ve biz de bu yolları kimi zaman reklamcılardan öğrenmeye devam edeceğiz.

Sansürsüz çalma listesini (Uncensored Playlist)Spotify üzerinden dinlemek için tıklayabilirsiniz.

Yazar hakkında

Anıl Eren Küçük

2012 yılında İzmir Ekonomi Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Reklamcılık Bölümünden mezun olduğundan beri reklam yazarı olarak çalışıyor. Bugüne kadar çalıştığı ulusal ve global ajanslarda pek çok yerli ve yabancı markaya nice değerler kattı. Ekip arkadaşlarıyla hayata geçirdiği kampanyalarla yurt içinde ve yurt dışında pek çok ödüle layık görüldü. Dijital reklamcılığa fazla ilgili. İyi fikir bulmayı ve futbolu çok, pırasayı az seviyor.