Anı ölümsüzleştirme işidir foto muhabirliği ve kameramanlık. Gerçeği, objektifler aracılığıyla görselliğe dönüştürür; yaşanmışlıkları belgeler. Gerçi günümüzde eline cep telefonunu alan her insan, fotoğraf ve görüntü çekebiliyor; hatta bazen bundan çok başarılı sonuçlar da alınabiliyor. Medya kuruluşlarının haberlerde kullanabileceği kalitede olay fotoğrafları ve görüntüleri ortaya çıkabiliyor olsa da dijital aletler, eline alan kişileri foto muhabiri veya kameraman yapmaz. Hiçbir teknoloji harikası, bir foto muhabiri ya da kameramanın gözünden daha iyi bir haber fotoğrafı ve görüntüsü çekemez. En iyi objektif, foto muhabiri ve haber kameramanın gözüdür.
Usta foto muhabiri Ara Güler’in “Önemli olan makine değil, arkasındaki adamdır. İyi fotoğrafçı dikiş makinesiyle de resim çeker. İyi makineyle iyi fotoğrafçı olunmuyor, yani en iyi daktiloyu aldın diye büyük yazar olamazsın” sözleriyle vurguladığı gibi cep telefonu değil, onu kullanan kişidir önemli olan.
Nasıl ki sosyal medyada her bilgi yayan kişiyi gazeteci, muhabir ya da haberci olarak adlandıramazsak, her fotoğraf çekeni de foto muhabiri veya kameraman olarak kabul edemeyiz. Aradaki temel fark; foto muhabirliği ve kameramanlığın mesleki birikim gerektirmesi, mesleki kodlara uyulması ve üretilen her fotoğraf ile görüntünün editoryal bir süreçten geçirilmesi zorunluluğudur.
Haberlerde fotoğraf ve görüntü kullanımında dikkat edilmesi gereken mesleki kodları iki aşamada ele alabiliriz: Haber fotoğrafının/görüntüsünün çekim aşaması ve bunların düzenlendiği editoryal aşama.
Çekim aşaması
İlk aşamada uygulayıcı, foto muhabiri ve kameramandır. Sahada fotoğraf çekerken, görüntü alırken yalnızdırlar. Çıkabilecek sorunlar ve tereddüt yaratan hususlar konusunda kendi başlarına karar verseler de sahadaki koşullar elverdiğince arkalarındaki editoryal kadrodan destek almalıdırlar. Zira gazetecilik tek kişilik bir faaliyet olduğu kadar bir takım işidir de.
Gerçeğe müdahale: Foto muhabirleri ve kameramanların dikkat etmesi gereken ilk ve temel kural, gerçeğe asla ve asla müdahale edilmemesidir. Gerçeği belgelerken en ufak bir müdahale, gerçeği değiştirmek, bozmak anlamına gelir.
Fotoğraf ve görüntü çekerken kurgulamak, kareye girecek kişileri yönlendirmek, foto muhabiri ve kameramanın görüntünün öznesi hâline gelmesi, görünen bir gerçeği bilerek farklı gösterecek bir açının tercih edilmesi müdahale kabul edilir. Foto muhabiri ve haber kameramanının olaya müdahalesi konusunda tek istisna, insan yaşamının söz konusu olduğu özel durumlardır. İnsan yaşamı tehlikedeyse ve yardımcı olacak başkaca bir kişi ya da görevli yoksa fotoğraf makinesi ve kamera bir kenara bırakılıp hayat kurtarmaya öncelik verilebilir.
Fotoğraf ve görüntüleri düzenleme ve işleme olanağı sağlayan Adobe Photoshop, Lightroom, Photo Mechanic gibi bilgisayar programlarıyla fotoğraf ve görüntü üzerinde gerçeği değiştirecek biçimde oynamak, kesmek, biçmek de müdahaledir. Gerçeğin deforme edilmesine yol açacak hiçbir müdahale yapılmamalıdır.
Fransa’da kataloglarda, ilanlarda yer alan ticari fotoğraflarda, Norveç’te sosyal medyada fotoğraf ve görüntü işleme programlarının uygulanması birkaç yıl önce yasaklandı. Hatta bazı şirketler de bunlara benzer kararlar aldılar. Burada amaç bu tür programların kötüye kullanımının ve tüketicinin aldatılmasının önüne geçmekti. Haber fotoğraflarına ve görüntülerine müdahale edilmesine karşı olan mesleki ilkelerin amacı da aynıdır: Toplumun kandırılmaması.
Bu konuda yaşanan çarpıcı iki örnek var. ABD merkezli haber ajansı Associated Press (AP), Suriyeli bir isyancıyı gösteren bir fotoğrafın sol alt köşesindeki kamera görüntüsünü keserek “doğruluk standartlarını çiğnediği” gerekçesiyle Pulitzer ödüllü ünlü foto muhabiri Narciso Contreras’ın işine son vermişti. Kamera görüntüsünün silinmesi, fotoğraf çekilirken orada başka gazetecilerin de olduğunu kanıtlıyor olsa da kamera oradan çıkarıldığında gerçek değiştirilmiş oluyordu.
Beyrut muhabiri Adnan Hajj da çektiği fotoğraflar üzerinde oynamıştı. İsrail uçaklarının Beyrut’a düzenlediği saldırı sonrasında çektiği fotoğrafın kontrastını artırıp dumanları koyulaştırmış; bazı binaları da kopyalamıştı. İsrail’in F-16 savaş uçağının fotoğrafında da işaret fişeği füze olarak anlaşılacak şekilde değiştirilmiş, sayısı da üçe çıkarılmıştı. Reuters, Hajj’ı işten çıkarmakla kalmadı; onun çektiği 920 fotoğrafı da servisten kaldırdı. 2006’daki bu olay “Reutergate” olarak anılır.
Bu iki örneğe ek olarak Avustralya’da Nine News adlı haber kanalının bir fotoğraf üzerinde oynayarak Victoria eyalet Milletvekili Georgie Purcell’in göğüslerinin büyütülmesi ve göbeğinin açık gösterilmesi de gerçeğin deforme edilmesinin uç örneklerinden biri olarak medya tarihine geçti. Haber kanalı, fotoğrafla oynandığı ortaya çıkınca özür dilerken, bu hatanın photoshop otomasyonundan kaynaklandığını savundu.
Çekim dışı görevler: Foto muhabirleri ve kameramanlar, bazen görüntü almakla yetinip not almayı ihmal edebilir ya da buna zaman bulamayabilir. Ama fotoğraf ve görüntüyü tamamlayacak bilgileri edinmek de asıl olarak onların görevidir. Çünkü tarih, yer, konu, kişilerin isimleri ve görevleri gibi bilgiler, çekim aşamasında toplanmak durumundadır. Bu bilgiler, fotoğraf ve görüntüyü tamamlayacak önemli unsurlardır. Bunlar eksik olursa gerçek eksik aktarılmış olur ve bu da yanlış algıya yol açabilir.
Günümüzde sosyal medyada ve dijital medyada eski fotoğraf ve görüntülerin sık sık yeniden ve bağlamından koparılarak defalarca kullanıldığı da düşünülürse, profesyonel adlandırmayla “Fotoğraf altı” ya da “Info” denilen bilgilerin toplanması ve oluşturulması ihmal edilmemelidir.
Çekilemeyecek fotoğraf ve görüntüler: Foto muhabirlerinin ve kameramanların, olay sırasında bile olsa görüntü almaması, fotoğraf çekmemesi gereken durumlar vardır. Felaket anlarında ya da bir kaza, ölüm, hastalık, yakınını kaybetme gibi travmatik anlarda insanların görüntülerinin alınması, onların rahatsız edilmesi anlamına gelir. Böylesi yıkım anlarında insanlarla empati kurmak, onların kendilerine gelmesini beklemek ve izin aldıktan sonra fotoğraf çekmek daha doğru olur. Foto muhabirleri ve kameramanlar insanların acılarına saygı göstermelidirler.
2015 yılında Hassa Kaymakamı Mustafa Pala, şehidin ailesine ölüm haberini kameralar eşliğinde vermişti. 2016 yılında Manisa’nın Turgutlu ilçesinde baba M. Emin Şahin, kapıyı açtığı anda karşısında oğlunun şehit olduğunu haber vermeye gelen subaylar ile birlikte gazetecileri görmüştü. Bir babanın oğlunun ölümünü öğrendiği o çok ama çok özel andaki fotoğrafının çekilmesi ve görüntüsünün alınması yanlış. Babayla empati kurmak yerine üzüntüsünün üzerinde tepinmek, insani bir davranış kabul edilemez.
Politikacı, bürokrat, sanatçı, oyuncu gibi toplumda tanınan kişilerin fotoğrafları kamusal alanda izin almadan çekilebilir. Ama bu insanların da özel yaşam alanına, mahremiyetine saygı duyulmadan çeşitli teknolojik yöntemler kullanarak fotoğraf çekmek veya gizli kamerayla görüntü almak gazetecilik sınırlarını aşmak olur.
1993 yılında başbakan olduğu dönemde Tansu Çiller’in Antalya’daki evinde güneşlenirken fotoğrafının çekilmesi mahremiyet ihlaliydi. Çiller, etraftan görülüp de görüntülenmemek için evinin boş havuzunun içine girmiş ama Hürriyet’in foto muhabiri Hüseyin Demir yandaki bir inşaatın üzerine çıkarak teleobjektifle Çiller’in önlemlerini boşa çıkarmıştı.
Magazin muhabirlerinin sanatçı Cem Yılmaz’ın evinin üzerinde drone uçurup görüntü çekmeleri de mahremiyet ihlaliydi. Üstelik de bu, Cem Yılmaz’ın doğru olmadığını açıkladığı “Evini 100 milyona sattı” haberlerinin ardından gerçekleşmişti.
Kan ve şiddet fotoğraf ve görüntülerinden -travmatik etkileri nedeniyle- sosyal medyada yayılmış bile olsa kaçınmak gerekir. Özellikle de yakın plan çekilen bu tür fotoğraf ve görüntüler, gerçeğin aktarılmasını aşıp şiddet pornografisine dönüşür. Yakın plan ceset fotoğraflarının da aynı şekilde travmatik etkide bulunabileceğini gözetmek gerekir. Yine de bu tip fotoğraf ve görüntüler yayınlanmak için değil, ilgili haber merkezinin bilgilendirilmesi amacıyla çekilebilir.
Editoryal aşama
Editoryal aşama, haber görüntülerinin haber merkezine ulaşmasıyla başlar, haber yayınlanana kadar da devam eder. Günümüzde fotoğraf ve görüntülerde tek kaynak, medya kuruluşunun kendi foto muhabirleri ve kameramanları değildir. Ajanslardan, sosyal medyadan ve diğer dijital mecralardan da büyük bir fotoğraf ve görüntü akışı oluyor.
Kaynak ve gerçeklik kontrolü: Farklı mecralardan görüntü akışı olduğu için yazı işleri yöneticileri ve haber editörleri, haberleri ve görüntüleri yayınlamaya karar verirken öncelikle bunların kaynağını kontrol etmek zorundadır. Kaynağı belli olmayan, gerçekliğinden emin olunamayan fotoğraf ve görüntüler yayınlanamaz.
Özellikle sosyal medya kaynaklı fotoğraf ve görüntülerin, gerçekliğinin yanı sıra çekim tarihi ve çekim yeri açısından da kontrol edilmesi zorunludur. Çünkü sosyal medyada aynı fotoğraflar farklı zamanlarda, hatta farklı ülkelerde çekilmiş gibi sunulabiliyor. Fotoğraf ve görüntülerin kontrolü için yayınlandığı yer ve sosyal medya hesabına bakılabilir ya da fotoğraf/görüntü arama programları kullanılabilir.
Dijital fotoğraflar ve görüntülerde “Fotoğraf altı” ya da “Info” da tek başına güvenilir olamaz. Fotoğraf veya görüntüyü çeken kişi tarafından oluşturulan bu bilgiler sorunlu olabilir. Bu nedenle editörlerin bu tip bilgilere kuşkuyla yaklaşmaları, mutlaka kontrol etmeleri gerekir.
Dijital fotoğraflarda “Değiştirilebilir Görüntü Dosyası” (EXIF) verileri, daha güvenilir bilgilerdir. EXIF, fotoğrafların ilk çekildiği andan itibaren nasıl değişikliklere uğradığını, çekildiği tarihi ve saati, çeken kameranın özelliklerini, GPS koordinatlarını ve çekim ayarlarını saptar.
Ayrıca sosyal medya, internet ortamı veya bloglardan fotoğraf alırken sahibinden izin istemek ve talep edilmesi hâlinde telif hakkını ödemek zorunludur. Fotoğraf ve görüntü için izin alınması koşulu, sosyal medyadaki hesabın açık ya da kapalı olmasına bağlı değildir.
Kaynağı ve gerçekliği kontrol edilen fotoğraf ve görüntülerin yayınlanması için temel ölçüt, haber değeri ve kamu yararıdır. Güncel olmayan ya da toplumda geniş merak uyandıran haber ve görüntüler de koşullara göre haber değeri kazanabilir.
Müdahale yasağı: Haber görüntülerine editoryal süreçte de gerçekliği bozacak, değiştirecek hiçbir müdahalede bulunulmamalıdır. Fotoğraf ve görüntülere ekleme, çıkarma, düzenleme, işleme, kolaj, montaj yapılmamalıdır.
Fotoğraf ve görüntü çekilemeyen durumlarda yapay zekâ, animasyon, illüstrasyon, kurgu, montaj ve bilgisayar programlarıyla üretilmiş fotoğraf ve görsellerin bu niteliği yayın sırasında okurların/izleyicilerin rahatlıkla algılayabileceği şekilde belirtilmelidir. Ancak bir sanatçıyı, siyasetçiyi ya da herhangi bir olayı, olduğundan farklı gösterecek fotoğraf ya da görüntü üretilemez. Böyle bir çaba farklı bir gerçeklik üretmek anlamına gelir ki bu da gazetecilikle bağdaşmaz. Görüntü ile oynayarak uzay yolcusu Alper Gezeravcı’yı uzay istasyonunda namaz kılıyormuş gibi gösteren fotoğraf üretmek, yapay zekâ ile İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun kendi aleyhine konuştuğu yapay görüntü oluşturmak, gazeteciliğin kutsal alanının ihlali niteliğindeki işlerin çarpıcı örnekleridir.
Elbette her teknolojik ve dijital gelişmede olduğu gibi yapay zekâ da kötüye kullanılmazsa görsel habercilikte yararlı bir araca dönüşebilir. Örneğin; fotoğraf ve görüntü çekilememiş haberlerde görsel unsur oluşturmakta, arşiv taramalarında, fotoğraf ve görüntülerin kontrolünde yapay zekâdan yardım alınabilir.
Tamamlayıcı bilgiler: Fotoğraf ve görüntülerin yayınlanması sırasında kaynak belirtilmesi, foto muhabiri ve kameramanın imzası ile çalıştığı kurumunun mahrecine yer verilmesi temel koşuldur. Eser sahibinin isminin verilmesi, emeğe saygı açısından olduğu kadar telif hakkı için de büyük önem taşır.
Yayın sırasında fotoğraf ve görüntünün kaynağına ilaveten fotoğrafın çekildiği yer, tarih, konu ile fotoğraf ve görüntüdeki kişiler, koşullar belirtilmek zorundadır. Bütün bu bilgilerin okur ve izleyiciye verilmesi, fotoğraf ve görüntünün bağlamından koparılmasını önleyeceği gibi doğru algılanmasını da sağlar. Bu tip tamamlayıcı bilgiler verilmezse fotoğraf ve görüntü eksik kalır.
Fotoğraf ve görüntü, çoğunlukla haberin tamamlayıcı unsurudur. Ama bazı özel durumlarda fotoğraf ve görüntü öne geçip haberin asli unsuru hâline gelebilir. Bu gibi durumlarda doğru ve eksiksiz bilgi vermek daha da büyük önem taşır.
Bazen güncel olayları aktarırken arşivden fotoğraf ve görüntü kullanmak gerekebilir. Ancak bu gibi durumlarda “Arşiv” ibaresi kesinlikle kullanılmalıdır. Aksi hâlde güncel olan ile eski fotoğraf ve görüntüler birbirine karıştırılmış olur. Televizyon kanallarındaki haber bültenlerinde arşiv görüntüleri ile güncel görüntüler iç içe geçirilerek arşiv olduğu belirtilmeden kullanılabiliyor. Ancak bu yöntem haberi sulandırdığı ve gerçeği yalın biçimde aktarmaktan uzaklaştırdığı gibi izleyicinin de kafasını karıştırıyor, onları yanıltıyor.
Gazetecilik faaliyeti sırasında üretilen fotoğraf ve görüntüler ile PR şirketleri ya da çeşitli kurumlar tarafından tanıtım amacıyla çekilmiş fotoğraf ve görüntüler, haber değeri taşımadığı sürece kullanılmamalıdır. Eğer kullanılırsa da bu fotoğraf ve görüntülerin kim tarafından çekildiği ve çekim amacı da mutlaka belirtilmelidir.
Yayınlanamayacak fotoğraf ve görüntüler: Editoryal süreçte, gerçeğe uygun ve kaynağı belli de olsa bazı fotoğraf ve görüntülerin kullanılmamasına karar verilebilir. Bunların başında özel yaşamın dokunulmazlığını ihlal eden yanıltıcı, gizli ve teknolojik yöntemlerle elde edilmiş fotoğraf ve görüntüler gelir. Yargı kararına dayansa bile örneğin gizli kamera, elektronik izleme gibi şeffaf olmayan casusluk yöntemleriyle elde edilen fotoğraf ve görüntüler yayınlanmaz.
Özel yaşama saygı: Özel yaşam alanına ve mahremiyete saygı gösterilmeyen fotoğraf ve görüntüler hiçbir şekilde kullanılmaz. Basketbol antrenörü Ergin Ataman ile Şeyda Coşkun’un bir otel odasına girerken güvenlik kamerası tarafından çekilen ve medyada kullanılan görüntüleri özel yaşama müdahaleydi.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, oyuncu Berrak Tüzünataç’ın evinin terasında Şahan Gökbakar ile yakınlaştığı görüntüler ile İngiltere’de polisin trafik kavşağında intihardan kurtardığı G. Dennis Peck’in açtığı davada, trafik kamerası görüntülerinin medyaya verilmesini de özel yaşam hakkına müdahale olarak kabul etti.
Terörün propagandası: Terör saldırılarına ilişkin fotoğraf ve görüntüler yayınlanırken, halkın haber alma hakkını gözetmek ama bir yandan da terörün propagandasını yapmamaya özen göstermek gerekir. Adliyedeki odasında DHKP-C militanları tarafından rehin alınıp öldürülen savcı Mehmet Selim Kiraz’ın başına silah dayadıkları fotoğrafın yayınlanması da bu açıdan sorunluydu. Görüntü, arkadaki örgüt bayrağı temizlenerek yayınlansaydı hem terörün vahşeti kamuoyuna yansıtılır hem de terör örgütünün propagandası yapılmamış olurdu. Ama bu kez de gerçeğin müdahaleyle değiştirilmesi pozisyonuna düşülürdü. O nedenle böyle bir fotoğrafın hiç yayınlanmaması daha sağlıklı olabilir. Aslolan gerçeğe müdahale etmemek, değiştirmemektir.
Şiddet, ölüm ve intihar: Cesetleri yakın plan gösteren, intihar anını, görüntüsünü ve yöntemlerini anlatan ya da kan ve şiddet unsurları içeren fotoğraf ve görüntüler kullanılmaz. Ölümü veya şiddeti pornografik düzeyde ayrıntılarıyla yansıtan görüntüleri yayınlarken bunların insanların üzerinde oluşturacağı olası olumsuz etkiyi gözetmek durumundayız.
Örneğin; İsrail askerlerinin saldırısı sonucu Gazze’de ölen ya da yaralanan çocukların kanlı fotoğrafları Türkiye’de birçok medya kuruluşu tarafından yayınlandı. İsrail ordusunun şiddetini ve Filistin halkının acılarını Türkiye toplumuna aktarmak için bu kadar kanlı ve yüzleri açık ceset fotoğrafını yayınlamaya gerek yoktu. Hatta daha etkileyici, pornografik olmayan fotoğraf ve görüntüler bulunabilirdi.
Hatırlayalım, DHA muhabiri Nilüfer Demir’in çektiği, üç yaşındaki Suriyeli Aylan Kurdi’nin sahile vurmuş ölü bedeninin fotoğrafı birçok ülkede yayınlandı. Ölen çocuğun yüzünün gözükmemesi travmatik etkisini azaltıyordu ama yine de sarsıcı bir fotoğraftı. Nitekim o kare, Suriye’deki savaştan kaçmak zorunda kalan insanların durumunu tüm dünyaya anlatmak bakımından etkili oldu.
Aynı şekilde Robert Capa’nın çektiği, İspanya İç Savaşı’nda cumhuriyetçi bir askerin vurulup toprağa düştüğü anı gösteren ünlü fotoğraf ve Ramazan Öztürk’ün Halepçe Katliamı’nda çektiği Dede-torun fotoğrafı da savaşın ve ölümün karanlık yüzünü gösteren unutulmaz karelerdi.
Hürriyet foto muhabiri Mustafa Bozdemir’in 1983 yılında Erzurum depreminde ölen beş çocuğu için ağlayan bir anneyi gösteren fotoğrafı da acıyı ve depremin dehşetini yansıtması bakımından unutulmaz bir kareydi. Bozdemir, bu fotoğrafıyla World Press Yılın fotoğrafı Ödülü’nü Türkiye’den kazanan ilk foto muhabiri olmuştu.
Sadece başka türlü aktarılması mümkün olmayan durumlarda, sarsıcı bir gerçeği belgelemesi ve geniş kamu yararı taşıması hâlinde şiddet içeren fotoğraflar kullanılabilir. Örneğin Associated Press (AP) foto muhabiri Burhan Özbilici’nin, Rusya Büyükelçisi Andrey Karlov’a düzenlenen suikast sırasında çektiği fotoğraflar ve Dihaber muhabiri Abdurrahman Gök’ün çektiği, Nevruz mitingine giden Kemal Kurkut adlı gencin polis ateşiyle vurularak öldürülmesini belgeleyen kareler şiddet içeriyordu. Ama bir yandan da işlenen cinayetleri tüm boyutlarıyla topluma yansıtan, cinayet faillerini de kanıtlayan, olay anını belgeleyen istisnai fotoğraflar olduğu için yayınlanmasında yarar vardı. Nitekim bu fotoğraflar yayınlandı.
Çıplaklık ve müstehcenlik: Gazetecilik çıplaklıktan kaçınmaz, haberin unsuru olması hâlinde insanlar çıplak olsa da fotoğraf ve görüntüleri yayınlanır. Ama kadın vücudunu cinsel nesneye indirgeyen müstehcen fotoğraf ve görüntüler kullanılmaz.
Haber değeri olan çıplaklık ile müstehcenlik arasındaki dengeyi de gözetmek gerekir. Örneğin FEMEN üyeleri soyunarak eylem yapıyorlar. Onların eylem fotoğraflarında çıplak memelerinin üzerini örtmek, eylemi örtmek sonucunu doğurur.
FEMEN üyelerinin fotoğraf ve görüntüleri gibi sanat eserlerinde de çıplaklık ile müstehcenliği ayırmak gerekir. Örneğin ünlü ressamların sergilerini ve eserlerini haberleştirirken nü resimleri flulaştırmak, bantlamak, bir tarafını örtmek düşünülemez. Aksi takdirde ortada sanat eseri kalmaz.
Şiddet mağduru kadınlar: Erkek şiddetine maruz kalmış, cinsel şiddet mağduru olmuş ya da öldürülmüş kadınların çıplak fotoğraf ve görüntülerini yayınlamak yanlıştır; o kadınları yeniden mağdur etmek, haberin odağını saptırmak anlamını taşır. Yaşamını yitiren kadınların da anısına saygısızlık olur.
Örneğin; 7 Ekim 2011 tarihli Habertürk gazetesinin “Kadına şiddette son nokta” manşetinde sırtından bıçaklanmış bir kadının sedyede yatarken çekilmiş yarı çıplak fotoğrafı yer alıyordu. Bu kanlı, ürkütücü bir fotoğrafta kadının sırtına saplı bıçak bile mozaiklenmemişti. Bu tür fotoğrafların kullanımı, travmatik etki yaratacağı gibi şiddetin olağanlaştırılmasına da yol açabilir.
Ayrıca kadın cinayeti ve kadına yönelik şiddet haberlerinde kadınların fotoğraf ve görüntülerini haberin vitrini hâline getirmek yanlıştır. Bu, mağdur kadının haberin asıl unsuru hâline gelmesine, şiddetin haklılık kazanması algısına yol açabilir.
Sanık, tanık, mağdur çocuklar: Çocuklarla ilgili haberlerde çocukların yüzleri açık fotoğraf ve görüntülerinin yayınlanması yanlıştır. Dijital ayak izi oluşturan fotoğraf ve görüntüler, çocukları ömür boyu takip eder; çeşitli suç faaliyetlerinde araç olarak kullanılabilir. 6 Şubat 2023’te meydana gelen büyük deprem felaketine maruz kalan mağdur bebek ve çocukların fotoğraf ve görüntülerinin yayınlanması, onları her tür tehlikeye açık hâle getireceği için yanlıştı.
Çocuklarla ilgili haber ve söyleşilerde temel amacın onları korumak olması gerekir. Bu yüzden çocuklarla ilgili bir soruna dikkat çekmek amacıyla bile olsa çocuklarla söyleşi yaparken bir aile büyüğünden ya da çocuktan sorumlu bir kişiden izin almak, çocukla onun gözetiminde konuşmak gerekir.
Sanık, tanık ya da mağdur çocuklar: Suç vakalarında sanık, tanık ya da mağdur olan çocukların fotoğraf, görüntü ve çizimleri, bulanıklaştırılarak dahi olsa yayınlanmamalıdır. Suç dosyalarında adı geçen çocukların fotoğraf ve görüntülerinin yayınlanması, onların geleceğini, psikolojisini ve kişiliğini olumsuz etkileyebilir.
Çocukların fotoğraf ve görüntülerinin yayınlanmasını, gazetecilik etik ilkelerinin yanı sıra yasalar da engeller. Basın Kanunu’nda “Suça itilmiş çocuklarla ilgili suçlarda ve cinsel saldırılarda 18 yaşından küçük olan suç faili ya da mağdurların kimliklerini açıklayacak ya da tanınmalarına yol açacak fotoğraf, görüntü ve çizim kullanılmamalıdır” hükmü yer alıyor.
Sonuç
Dijitalleşme, haberlerle ilgili fotoğraf ve görüntü elde etmeyi kolaylaştırdı, hızlandırdı, artırdı ve yaygınlaştırdı. Artık görsel unsuru olmayan haber, hem basılı medyada hem de dijital medyada oldukça azaldı.
Hatta giderek fotoğraf ve görüntünün haberin içeriğinin önüne geçtiği durumlar yaşanmaya başladı. Dijital medyadaki foto galeriler bu durumun en çarpıcı örneği. Haberle ilgili ilgisiz çok sayıda fotoğraf alt alta konularak haber kısa kısa cümlelere bölünüyor ve okur fotoğraflar arasında kayboluyor. Elbette foto galeri yapılabilir ama habere katkıda bulunacak, konuyla doğrudan ilgili ve sınırlı sayıda fotoğrafla olması hâlinde.
Televizyonların haber bültenlerinde aynı görüntünün birbiri ardına defalarca tekrarlanması da foto galeriler gibi izleyiciyi yanıltıcı, haberi deforme edici yöntemlerdir. TBMM’deki bir kavgada atılan yumruğun -üstelik de tekrar olduğu belirtilmeden- defalarca yinelenmesi ya da bir düğünde kalp krizi geçirip ölen kişinin yere devriliş anının birçok kez tekrarlanması olayı abartmakla ve yanıltıcı olmakla kalmaz; izleyiciyi travmatize eder ve gerçeği de bozmuş olur.
Not: Bu yazıyı hazırlarken, 2018 yılında yayımlanan Günahlarımızda yıkandık: Örneklerle gazetecilik meslek etiği kitabımdan yararlandım.