Gazeteciliğin etkisi okunma sayılarıyla ölçülür mü?

Bu haftanın anahtar kelimeleri: Global Press Journal, The Messenger, yeni meslekler, Gannett.

Bir bilgisayar ekranında Google Analytics verilerinin olduğu bir sayfa görülüyor.

n okuyoruz| Bültenden Herkese Merhaba!

Haftanın odağında Global Press Journal’ın okunma verilerini şişirmesinin arkasında yatan sebepleri ve gazeteciliğin etkisini okunma sayılarıyla ölçmenin sebep olduğu sorunları anlattım.

“Ne Okuduk” bölümünde The Messenger’ın ekonomik gidişatı, haber odalarındaki yeni meslekler ve daha fazlası var.

Son olarak Cumhuriyetimizin 100. Yılını kutlarken bugünün hepimiz için daha iyi bir geleceğin de başlangıcı olmasını diliyorum.

Görüş, yorum ve önerilerinizi her zaman bekliyorum. 

Haftaya görüşmek üzere!

—Ahmet Alphan Sabancı

New York Times'ın The Amplifier bülteni için hazırladığı Spotify çalma listesinin ekran görüntüsü.
Spotify

Bu hafta ne okuduk?

The Messenger’da İşler İyi Gitmiyor

ABD’de bu yılın ilk yarısında yayın hayatına başlayan ve çok büyük iddialarla sektöre giren The Messenger’ın ne yapacağı herkesin merak konusuydu. Geçtiğimiz günlerde The Daily Beast’in yayınladığı haber şirketin durumu hakkında iyi bir fikir veriyor.

Görünen o ki daha açılmadan 50 milyon dolar yatırım alan ve büyük bir yayın olacağını iddia eden The Messenger ciddi ekonomik sıkıntılar çekiyor ve istediği okur ve erişim seviyelerine ulaşamıyor. Ekip içerisinde trafik verilerinin paylaşılmıyor olması ve bir yapay zekâ şirketiyle ekibe danışılmadan yapılan anlaşmalar da içerideki huzursuzluğun kaynakları arasında.

The Messenger’ın başarılı olması çok düşük bir ihtimaldi çünkü günümüz koşullarına uymayan ve gerçekçilikten uzak bir projeyle başladılar. Bu da bize gösteriyor ki ne kadar yatırım alırsanız alın, mevcut koşullara uyum sağlayamıyorsanız ve yenilikçilikten uzaksanız hayatta kalma şansınız çok düşük.

Yapay Zekâ ile Şişirme İçerik Denemeleri

Her ne kadar yapay zekâ adıyla andığımız teknolojilerin çok farklı kullanım yolları olsa da büyük medya şirketlerinin hemen hepsinde aynı senaryoyu görüyoruz: Yapay zekâya arama motorları için boş içerikler yazdırılıyor, ardından bu ortaya çıkınca bir bahane uydurulup siliniyor.

Bu sefer başrolde ABD’nin önde gelen medya şirketlerinden Gannett var. Şirketin sahibi olduğu Reviewed isimli sitede bir anda beliren muhabir isimleri ve birbirine çok benzer ürün incelemeleri sitede çalışan gazetecilerin dikkatini çekiyor. Araştırdıklarında bu isimlere dair internette hiçbir şey bulamıyorlar ve incelemelerin aynı formatta ve benzer kalıplarla yazılmış olması da şüphelerini artırıyor.

Gannett yönetimi bunların yapay zekâyla üretilmediğini ve bir reklam kampanyası için siparişle yazdırıldığını belirtip standartlarına uymadığı için kaldırıldığını söylüyor. Anlaştıkları şirket ise içeriklerin nasıl üretildiğine dair bir açıklama yapmıyor ama şirket yapay zekâ kullandığını da gizlemiyor. 

Sonuç olarak yine ucuz yoldan reklam geliri ve trafik elde etmek isteyen bir başka medya şirketi daha otomatik üretilen çöp içeriklere başvurarak daha önce bültende konuştuğumuz kehaneti gerçekleştirme yolunda bir adım daha attı. Büyük ihtimalle bir süre daha böyle haberler görmeye devam edeceğiz.

Haber Odalarındaki İlk Meslekler

Gazeteciliğin ve haber yayıncılığının teknolojiyle birlikte geçirdiği dönüşüm aynı zamanda düzenli olarak yeni mesleklerin ve ünvanların da doğmasına neden oluyor. Bundan birkaç yıl önce kimsenin duymadığı bir ünvan için şu anda birçok yerde iş ilanı görmek artık sektörde doğal karşılanan bir durum.

Bu yüzden NiemanLab’in yeni başlattığı “First Ever” isimli seri fikrini çok beğendim. NiemanLab’in amacı bu seri ile çalıştıkları haber odalarında o ünvanı ilk kez taşıyan isimlerle röportajlar gerçekleştirmek. Serinin ilk röportajını da haftada iki kez New York Times abonelerine özel bir bülten ile aboneler için müzik listeleri yapan eleştirmen Lindsay Zolads ile gerçekleştirmişler.

Serinin arkasındaki fikir oldukça hoşuma gitti. Özellikle de medyanın geçirdiği dönüşümü doğrudan yaşayan ve üreten insanlarla konuşmak ve onların tecrübelerini dinlemek kesinlikle eğitici ve ilham verici olacaktır.

NYT’nin Manşet Tartışması

İsrail’in 7 Ekim’de gerçekleşen Hamas saldırısının ardından başlattığı operasyon ve savaş hâli, birçok yanlış bilgiyi ve internette dolaşan sahte içerikleri de beraberinde getirdi. Fakat bütün bunların ötesinde geçtiğimiz hafta boyunca gazetecilik tarafında en çok tartışılan konulardan birisi New York Times’ın attığı bir manşet oldu.

Gazze’deki bir hastanede yaşanan patlamanın yüzlerce insanın ölümüne sebep olmasının ardından ilk haberler İsrail’in bombalamasının buna sebep olduğu yönündeydi. New York Times da manşetini bu şekilde attı. Fakat birkaç saat içerisinde Gazze tarafından gelen bir bombanın havada patlamasının da buna sebep olmuş olabileceği iddiası üzerine NYT manşetini ve haber detaylarını buna göre değiştirdi. Buna rağmen NYT ilk manşeti yüzünden eleştirilip hedef gösterildi ve arkası kesilmeyen eleştirilere bir editör yazısıyla cevap verdi.

Burada en önemli sıkıntılardan birisi hâlâ bu patlamanın nasıl gerçekleştiğine dair elimizde kesin bir bilginin olmaması ve muhtemelen de uzunca bir süre bu bilgiye erişemeyeceğimiz gerçeği. Fakat bu savaşın propaganda boyutunun ciddiliği ve politik olarak da birçok ülkede hassas bir konu olması gazeteciler için durumu daha da zor bir hâle getiriyor. Gazeteciler bir yandan ellerine geçen bilgiyi mümkün olduğunca hızlı bir şekilde ulaştırmak için çabalarken, diğer yandan bu politik mücadelenin de ortasında kalıyor. Bu politik baskının haberlerin nasıl yazıldığını ve yayınlandığını etkilememesine de imkân yok. Bu yüzden böyle dönemlerde haber takibi yaparken eleştirel okuryazarlığa ihtiyacımız daha da artıyor.

Kısa Kısa

🐦 Geçtiğimiz yılın sonlarına doğru art arda gelen Twitter alternatifleri arasından ilk pes eden Pebble (eski adıyla T2) oldu.

🔎 Forbes, site içerisinde arama yapmak için özel bir YZ sistemi geliştirdi.

💵 2007 yılında Gawker çatısı altında kurulan Jezebel, mevcut sahibi G/O Media tarafından satışa çıkarıldı.

🇺🇸 ABD’de neredeyse bütün eyaletler bir araya gelerek Meta’ya çocuklara verdiği zararlar için dava açtı.

👫 New_ Public, internette topluluk kurmak ve sosyalleşmek için kullanılabilecek 200’ün üzerinde site ve platformu tek bir rehberde topladı.

Haftanın mezunları

Dersim Gazetesi: Uzun süredir yayın hayatına devam eden Dersim Gazetesi, Kuluçka projesinden aldığı destekle şehrin sorunlarına yönelik dosya haberler hazırladı. Ele aldıkları genç göçü ve artan uyuşturucu bağımlılığı gibi konularda sorunları derinlemesine ele alarak farkındalık yaratmayı amaçladılar.

SEBUKA: Kadınlar, LGBTQI+ bireyler ve dezavantajlı grupların iş hayatında karşılaştığı cinsiyetçilikle mücadeleyi amaçlıyor. Karataş, hukuk alanındaki deneyimiyle bu platformda dijital içerik üretiyor ve eşitlik konusunda eğitimler veriyor. Proje, bu grupların maruz kaldığı cinsiyet temelli ayrımcılıkları ve şiddeti sosyal medya üzerinden gündeme getirerek farkındalık oluşturmayı hedefliyor.

Mahallem Samatya: Mahallem Samatya, Samatya’da yaşayan, yolu Samatya’dan geçmiş, yüreği Samatya ve Yarımada ile atan farklı yaş, sosyo-kültürel sınıflardan, siyasal düşüncelerden insanların yaşadıkları yeri tanıma, anlama ve anlatma isteğidir. Yarımada’nın unutulmaya yüz tutmuş kültürünü, adetlerini, konuşalan dillerini, tarihini, mekânlarını araştırmak, hikâyelerini arayıp bulmak, büyütmek ve yaşatmak için çabalıyor.

Bir bilgisayar ekranında Google Analytics verilerinin olduğu bir sayfa görülüyor.
Unsplash

Haftanın odağı: Gazeteciliğin etkisi okunma sayılarıyla ölçülür mü?

Geçtiğimiz hafta içerisinde Semafor’un yayınladığı bir haber, medya konusunda son dönemde gündemde olan birden çok konuyu içermesi sebebiyle dikkatimi çekti. Haberin başrolünde Global Press Journal isimli bir yayın ve yayının okunma sayılarını şişirmesi iddiası vardı.

Global Press Journal, 2006’da kurulan Global Press isimli kâr amacı gütmeyen kurumun yayını. Bu kurumun amacı Batı medyasının dünyanın farklı yerlerine “paraşüt gazeteciliği” yapmasına karşı farklı ülkelerde gazetecilere hem eğitim hem de iş imkânı sağlayarak onların kendi ülkelerine dair haberler üretmelerini ve bunları yaygınlaştırmalarını sağlamayı hedefliyor. Proje uzun zamandır Meksika’dan Moğolistan’a birçok ülkede çalışıyor ve düzenli olarak o ülkelerden haber üretilmesini sağlıyor. Böyle bir girişim doğal olarak birçok yerden bağış ve destek alıyor. 

Veri şişirme konusu da burada başlıyor. Kurumun hazırladığı sunumlarda ve dışarıya sunduğu raporlarda yazan verilere göre okunma oranları dünyanın önde gelen haber siteleriyle yarışması gerekiyor. Fakat sonradan anlaşılıyor ki bu veriler yalnızca kendi sitelerini değil, haberleri paylaştıkları diğer yayınların okunma verilerini de içeriyormuş. Yani teknik anlamda okunma sayıları doğru olsa da aslında bunun tanımını oldukça esnetmişler.

Verilerin özellikle dijital medyada ne kadar yanıltıcı olabileceği veya bunlarla oynamanın ne kadar kolay olabileceğini daha önce de konuşmuştuk. Fakat burada sorunun altında daha farklı dinamikler yatıyor. O da gazeteciliğin etkisinin nasıl ölçüleceği meselesi.

Özellikle toplumsal fayda amacıyla girişilen gazetecilik projeleri veya kâr amacı gütmeyen medya kurumları söz konusu olduğunda işin ekonomik boyutunu reklamlar veya aboneliklerden çok bağışlar, fonlar ve proje başvuruları şekillendiriyor. Durum böyle olunca da bu destekleri almanın yolu yapılan işin etkisini göstermekten geçiyor. Yani gazeteciliğin bir etki gösterdiğini ve sonuç yarattığını bir şekilde elle tutulur bir şeye dönüştürmek gerekiyor.

Bu da büyük anlamda imkânsız bir iş. Çünkü gazetecilik dediğimiz işin etkisi veriye dönüştürülebilecek ya da fiziksel olarak gösterilebilecek bir şey değil. Çoğu zaman küçük adımlarla, toplum içerisinde veya odaklandıkları alandaki aktörlerde yarattıkları düzenli etkilerle zaman içerisinde görülebilecek bir şey. 

Bu yüzden de çoğu zaman alternatif yollar bulmak gerektiğinde ilk başvurulan yol okunma verileri veya takipçi sayıları gibi ölçülebilir şeyler oluyor. Bu da aslında yanlış bir algının oluşmasına ve toplumsal etkinin sosyal medyadaki “fenomenliğe” denk bir şey gibi görülmesine neden olabiliyor. Böyle bir algı oluşunca da insanların yapmak istedikleri iş için lazım olan sayılara ulaşmak için her yolu denemesi de kaçınılmaz oluyor. 

Son dönemlerde özellikle kâr amacı gütmeyen gazeteciliğe artan ilginin bu sorunun daha ciddi seviyelere ulaşmasına neden olması yüksek bir ihtimal. Elbette bir günde gazeteciliğin etkisini ölçmenin yolları ortaya çıkmayacak ama en azından bu konuyu konuşmaya ne kadar erken başlarsak ve yanlış yöntemlerden ne kadar çabuk vazgeçersek herkes için o kadar iyi olur.

Yazar hakkında

Ahmet A. Sabancı

Eleştirel fütürist. NewsLabTurkey Strateji Koordinatörü ve Bülten Editörü.