Bazı konularda yerel medya aslında ulusal medyaya göre daha avantajlı olabilir. ABD’deki “Kendi Basın Kartını Kendin Kazan” projesi hem gazetecilerin gelişimine hem de gazetelerin sürdürülebilirliğine yaptığı katkıyla bunun bir kanıtı gibi.
Yerel basının kurtuluşu yerel topluluklarda olabilir mi?
Yerel basının birkaç kulvar ilerisinde görülen ulusal basının sırtını yerel tiraja yasladığını hatırlamak bize ne söyler? Gazeteciliği okulunda öğrenmemiş benim gibiler için bu, vasıflı ya da vasıfsız basın ayrımını göz önünde tutarak farklı konulara ve kaygılara odaklansa bile yerelde duyulan sesi “bir hobi” olarak görmektense buradaki tazyiki doğru yollara taşıyabilmeyi düşündürüyor. Hele ki yerelin de yereli olan hiperyerel basının kendi nişini yarattığına ve başarılı örneklerine şahit olmak bu odağa daha da dikkat kesilme refleksi uyandırdı.
Ancak yerel basının kendine has dertleri halen masada. Her zaman gündemde olan ve son birkaç yılda derinleşen ekonomik kriz, en iyi ihtimalle birkaç bin tiraj yapan bir basın organının nitelikli gazetecilere istihdam sağlamasını imkânsızlaştırıyor. Döngü de burada başlıyor: Özgün içerik seyreldikçe tiraj azalıyor, özgün içerikler seyrelmeye devam ediyor… Peki, ne yapmalı? Kalıcı çözümlerle probleme bir yara bandı yapıştırmak yerine yerel basını güçlendirebilmenin yollarını inceleyen şu makale, bize taslak bir yol haritası sunabilir.
Bu yazının amacı, yerel basının önemini vurgulamak ve yerel topluluklarda gazeteciliği güçlendirmenin yollarını araştırmak. Özellikle, yerel basının ulusal basına göre birkaç avantajı olduğunu ve bu avantajların daha iyi kullanılması gerektiğini vurgulamak istiyorum.
Amerika’dan örnek vermemin nedeni, bu ülkede benzer sorunlarla karşılaşan yerel basının nasıl çözüm yolları bulduğunu göstermek içindir. “Kendi Basın Kartını Kendin Kazan” projesi, yerel gazetecilere eğitim ve destek sağlayarak yerel basını güçlendirmeyi amaçlayan bir girişim. Bu proje, yerel gazetecilere demokratik bir yol sunmakla kalmıyor, aynı zamanda yerel gazetecilerin tutkuyla çalıştığı alanlarda donatılmasına da katkı sağlıyor. Amerika’daki bu deneyim, Türkiye’de benzer projelerin başlatılmasına ilham verebilir.
Koşullar gazetecilere ulaşmayı imkânsız kıldığında
Karşılaştığımız sorunları bize has zannetmeye eğilimli olsak da birçoğu farklı biçimlerde de olsa evrensel yankıya sahip. Yerel basının Türkiye’de olduğu gibi ABD’de ve Birleşik Krallık’ta da benzer sorunları var. Örneğin hemen hepsi, iyi eğitimli ve deneyimli gazetecileri yerel coğrafyaya çekmekte zorlanıyor. Özellikle maddi engeller burada belirleyici olsa da kariyerini basamaklarla tanımlayan birçok gazeteci için taşraya göçmek “müthiş bir sıçrama” olarak görülmüyor.
Çözümü profesyonellerde bulamadığımız bazı kırılım noktalarında hayatta kalabilmek için, ABD, Kansas’ta bir yerel basın girişimi “Kendi Basın Kartını Kendin Kazan” olarak Türkçeleştirebileceğimiz bir proje başlattı. Aslında projeden hemen önce hedeflenen, bölgedeki okullara ulaşarak bu okullar bünyesinde bir gazetecilik eğitimi vermekti ancak bürokrasi her zamanki gibi bu yeniliğe de galip geldi. Okullar bu projeyi pahalı bir eğitim paketine dönüştürme şartı koştuğu için kendi çözümlerini kendileri üretmeyi denediler, ortaya bu proje çıkmış oldu.
Bir basın kartı nasıl hak edilir?
Bugün ABD’de 18 eyalette faydalanılabilen bu “gazetecilik kursu” gazeteci dernekleri ve basın organları tarafından satın alınıp üyelerine sunulmaya başlandı. Gazeteciliği bir üniversitede dört yıl geçirip sonrasında statikleşmiş bir çıraklık sürecine sıkıştırmanın şart olmadığı düşüncesi, bu projenin en mühim yakıtı. Sektöre girmek, gazeteci olmak isteyenlere demokratik bir yol sunmasının yanında yerel basın için de hevesli, yerel gazeteciler doğmasının önünü açtı. Programa katılanlar kusursuz gazeteciler olarak bu kursu bitirmiyorlar ancak medyada editörlük yapan herkesin bildiği üzere, zaten bu işin eğitimini almış çoğu profesyonel kalem editör desteğine muhtaç. Öte yandan, gazetecilerin tutkuyla yaklaşmadığı yerel alanı, gerçekten tutkuyla bu işe sarılanlarla donatmaya çalışmanın gazeteciler arasında bir istihdam krizi yaratmamış olması da dikkate değer.
Yerel basın açısından ortak şikâyetlerin dillendirildiği son yılları gözlemlemek bile ABD örneğini Türkiye’ye dönüştürmenin hiç de zor olmadığını düşündürüyor. Bilhassa coğrafi olarak kökleşmiş geleneklere ve bölge tarihine hakim kişilerin yerel basında yer almasının yaratacağı faydayı dahil edince yepyeni bir örnek doğabilir. Bu tip bir program için en büyük engelin teknolojiye erişim olduğunu düşününce, NewsLabTurkey’de yıl boyunca yerel basın aktörlerine sunulan mentorluk, eğitim ve hibelerin bu yolda güçlendirici ve kararlı adımlardan biri olduğunu hatırlamak gerekir.
Yerel basına proje, ulusal basına fayda
“Kendi Basın Kartını Kendin Kazan” projesi yerel basının kaynaklarını ve araştırma kabiliyetini güçlendirirken ulusal ölçekte de bir faydayı beraberinde getirmiş. Zamanla yarışan, her zaman eksik insan kaynağıyla haberin peşinde koşan haber odalarında çalışmaya yeni başlayanlar ve stajyerlerin adaptasyonu için hayli faydalı olmuş. Bu yolla, akademik gazetecilikle sahadaki gazetecilik arasındaki pratik boşluğu da doldurmayı sağlamış. Bunun da Türkiye’de de haber odalarının, genel olarak da içerik üreten tüm yayıncıların karşı karşıya olduğu bir tümsek olduğunu hatırlatmaya gerek yok.
Yayın organlarının bir bir kapandığı, okuyucu nezdinde ilginin her gün daha da azaldığı basın dünyasının bir kurtuluşu varsa bu program bunu tek başına sırtlayabilir mi? Programın böyle bir iddiası olmasa bile hiperyerel basından yerel basına, oradan da ulusal basına bir zincir olarak nitelik artışı sağlayan her girişim, medyanın kurtuluşunda ortak sayılabilir.