Masumiyet karinesi lafta kalmamalı

Gazetecilik etiği derslerimde öğrencilerime mutlaka masumiyet karinesinden söz eder, özellikle suç haberciliğinde masumiyet karinesine uygun haberler yapmanın önemine vurgu yaparım. Kısaca söylemek gerekirse, masumiyet karinesi, hakkında suç isnadı yapılan kişinin suçlu olduğu mahkeme kararıyla kesinleşene kadar suçsuz kabul edilmesi gerektiği anlamına gelmektedir.

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti tarafından ilan edilen Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’nde Yargı başlığı altında bu konu ele alınmıştır: “Gazeteci yargı sürecinde taraf olmamalıdır. Yargı kararı kesinleşmedikçe, şüpheli ya da sanık suçlu ilan edilmemelidir. Soruşturmayı etkileyecek ya da yönlendirecek ya da suçlanan kişi ya da kişilerin yakınlarını zor durumda bırakacak ifadelerden kaçınılmalıdır.”

“Profesör kâbusun icraatı” haberi sorunlu

Beni bu yazıyı yazmaya iten, BirGün gazetesinde Timur Soykan imzasıyla 17 Eylül 2023’te yayımlanan, “Profesör kâbusun icraatı” başlıklı haber oldu. Öncelikle, Timur Soykan’ın başarılı bir gazeteci olduğunu belirteyim. 2022 yılı sonlarında yaptığı Hiranur Vakfı’ndaki çocuk istismarı haberi başlı başına övgüye değer bir haberdi ve nitekim Timur Soykan bu konudaki haberleriyle 26. Metin Göktepe Gazetecilik Ödülleri’nde “En İyi Haber” ödülünü aldı. Bu haber için ÇYDD (Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği) onur ödülü; Basın Konseyi basın özgürlüğü ödülü; Çağdaş Gazeteciler Derneği de haber ödülü verdi Timur Soykan’a. Ben derslerimde bu haberi ve devamındaki gelişmeleri “Ahlâk Paniği” örneği olarak anlatıyorum.

Ne olmuştu?

Timur Soykan, BirGün gazetesindeki köşesinde 17 Eylül tarihinde “Profesör kâbusun icraatı” başlıklı bir yazı/haber yayımladı. Yazının giriş paragrafı aynen şu şekildeydi: “İstanbul’da korku filmlerini aratmayan olay… Psikiyatrist Zoroğlu, çocuk hastalarına ketamin enjekte ederek ‘Çoklu Kişilik Bozukluğu’ teşhisi koydu. Çocukları telkinle, babaları tarafından cinsel istismara maruz kaldıklarına inandırdı. Ailelerin başvurusuyla tutuklandı. Prof., FETÖ’den de yargılanmıştı.” Yazının devamı da aynı dozda kesinleşmiş hükümler içeren ifadelerle doluydu. Haber aynı gün gazetenin manşetinden, “Profesör onlarca çocuğu felakete sürükledi” üst başlığı ve “Profesör Kâbus” başlığıyla yayımlandı. Yazıda/haberde, İstanbul Üniversitesi’nden 2016 yılında FETÖ suçlamasıyla atılan Psikiyatrist Prof. Dr. Süleyman Salih Zoroğlu’nun özel kliniğinde çocuk hastalarına yanlış tedavi uyguladığı ve bu çocukları ailelerine karşı kışkırttığı iddia ediliyordu.

Yazıda her ne kadar tutuklamanın iddialara dayalı olduğu belirtilmişse de yazının bütünü okunduğunda tek taraflı, sadece suçlamalara dayalı, masumiyet karinesini göz ardı eden, suçlanan tarafa cevap hakkı tanımayan bir yazı/haber olduğu görülmektedir. 

Medyada geniş yankı buldu

Bu yazı/haber yayımlanır yayımlanmaz bir sağlık skandalı haberi olarak hızla yayıldı, diğer gazeteler ve televizyonlar da haberleştirdi. BirGün’deki aynı sorunlu üslubun medyanın geri kalanına da hâkim olduğunu gördük. Bundaki en büyük pay, suçlanan kişinin FETÖ’cü olduğu iddiasıyla Adli Tıp Kurumu’ndan atılmış olması mıdır bilinmez ama bazı gazetelerin bu unsuru ön plana çıkardığını görüyoruz.

Bazı haber örnekleri vereyim:

– “FETÖ’cü doktorun hipnoz oyunu: İfadesi ortaya çıktı” (NTV / 17 Eylül)

– “FETÖ’cü psikiyatristten korkunç telkin: Babanı ortadan kaldırman gerekiyor” (Sabah / 18 Eylül)

– “FETÖ’cüden çocuklara tuzak: İğrenç profesör çocuklara ev açmış” (Türkiye / 18 Eylül)

– “Profesörün korkunç planı: Çocukları katil ve düşman yapma deneyi” (Yeni Şafak / 18 Eylül)

– “Aileye hipnozlu tuzak” (Milat / 18 Eylül)

Profesör suçlamaları reddediyor

Profesör Zoroğlu tutuklandıktan sonra adına açılan bir X hesabından suçlamaları reddeden paylaşımlar yaptı ve gazeteci Timur Soykan’ın haberini eksik bilgilerle yazdığını ileri sürdü.

Elbette bu konuda kimin doğruyu söylediğinden/yazdığından çok, bir haber yapılırken nelere dikkat edilmesi gerektiğini irdeliyoruz. Benim psikiyatri konusunda herhangi bir uzmanlığım olmadığı için doktorun yaptığının doğru ya da yanlış olduğunu söyleyebilmem mümkün değil. Bunu Timur Soykan ya da başka bir gazeteci de söyleyemez. Bu tür durumlarda olması gereken, tek taraflı haber yapmaktan kaçınmak ve suçlanan kişilerin suçsuz olabileceğini hatırdan çıkarmamaktır.

Nitekim Türk Tabipler Birliği Başkanı Şebnem Korur Fincancı Artı TV’de katıldığı bir televizyon programında, “Temkinli yaklaşmamız gerekiyor. Özellikle bu tür alanlarda meslek örgütlerinin, mesleki sorumluluk değerlendirmesine itibar etmek daha doğru bir yaklaşım. Meslektaşınız bize danışsaydı biz bu haberin bu şekilde verilmesinin sakıncalarını anlatabilirdik haber çıkmadan önce. Araştırmacı gazetecilik sadece tek yönden bakmak değil, tüm yönlerini araştırarak doğruyu bulmaya çalışmak anlamına gelmeli” dedi. Açıkçası özellikle bu son cümleye herhangi bir araştırmacı gazetecinin itiraz edebileceğini sanmıyorum.

Türkiye Psikiyatri Derneği de kendi web sayfasından bir açıklama yayımladı ve şunları söyledi: “Mahkemeye intikal etmiş bir konu üzerinden insanların hekimleri ile sürdürdükleri tedavilere yönelik güvensizlik oluşturan, tedavileri değersizleştiren ve özellikle ülkemiz açısından önemli bir sorun olan çocukluk çağı travmaları ile ilgili belirsizlik yaratan açıklamalardan kaçınılması, mahkeme sürecinde olan bir konunun genelleştirilmemesi gerektiğini kamuoyu ve ilgililere duyurmak isteriz. Hekimlerimizce gerek psikoterapi gerekse ilaç kullanımı ile yürütülen tedavilerin sürdürülmesi, tedavilere olan güvenin korunması son derece önemlidir.”

Türkiye Çocuk ve Genç Psikiyatrisi Derneği ise profesörü suçlayan bir açıklama yayımladı. Açıklamada, hekimin çocuk hastalarda kullanmaması gereken bir ilacı kullandığı ve bu nedenle “bilimsel ve etik olmayan” girişimlerde bulunduğu ifade edildi. 

“Haber dili olayın boyutlarının anlaşılmasını zorlaştırabilir”

Gazete Duvar’dan Meral Candan’a konuşan Psikiyatrist Prof. Dr. Burhanettin Kaya, olayın aktarılışındaki haber dilinin sorunlu olduğuna dikkat çekiyor: “Olayın ilk aktarılış biçimi ve bunu dayanak alarak yapılan haberin dili, haberlerin yayılış biçimini ve verilen tepkileri de şekillendirmeye başlar. Ortaya çıkardığı duygularla ilk haber, kişiye ya da bir meslek alanına karşı bir linç propagandasını tetikleyebilir, bunun yanında olayın bağlamını, nedenselliğini, boyutlarının anlaşılmasını da zorlaştırabilir.”

Etik ilkelere sadık kalmak en iyisi

Bu davanın nasıl sonuçlanacağını, suçlanan hekimin suçlu mu masum mu olduğunu henüz bilmiyoruz. Bunu bekleyip göreceğiz. Ancak her koşulda ve olayda etik ilkelere sadık kalırsak hem toplumu doğru bilgilendirmiş olacağız hem masumiyet karinesini gözetmiş olacağız hem de tedavi gören çocuk hastaların üstün yararını göz ardı etmemiş olacağız. Suçlamalar çok ciddi ve elbette haber yapılmalı, ancak olayın sansasyonel büyüsüne kapılmadan haber yapılmalı.

Yazar hakkında

Süleyman İrvan

Prof. Dr. Süleyman İrvan, Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi'dir.