Genelde ekonomi ve finans temalı filmler “konjonktüre karşı” çekilir. Yani piyasalarda her şey yolunda giderken bu konularla alakalı fazla film çekilmez. Ne zaman borsalar çöker, krizler çıkar o zaman ekonomi ve finans temalı filmler daha fazla çekilir. Bu bağlamda 1973-74 borsa çöküşü, 1987’deki kara pazartesi, 1997 Asya krizi, 2000’de dot-com balonunun patlaması, 2007-2008’deki küresel finansal çöküş kırılma noktaları olarak düşünülebilir…
1- Margin Call (2011)
Başrollerinde Zachary Quinto, Jeremy Irons, Kevin Spacey ve Demi Moore’un olduğu Margin Call listedeki diğer filmlere göre daha az bilinse de finans temalı filmler arasında benim en sevdiğimdir. 2007-2008 krizinin başladığı gece, 24 saat içinde gelişen olayları [Lehman Brothers benzeri] bir yatırım bankasında çalışan bir broker’ın gözünden yansıtıyor. Aslında hiçbir değeri olmayan toksik finansal varlıkların nasıl trade edildiğini, Wall Street yatırım bankalarındaki kurumsal hayatı, açgözlülüğü, güvensizliği, verimsizliği ve finansal krizin mutfağını oldukça gerçekçi bir şekilde anlatıyor. Margin Call, finans gazetecisi olmayanların da izlemesi gereken iyi bir kapitalizm eleştirisi…
Filmden alıntı: “Bu işte geçimini sağlamanın üç yolu vardır: ilk olun, daha akıllı olun veya hile yapın.”
2- The Big Short (2015)
Başrollerini Christian Bale, Brad Pitt ve Ryan Gosling’in oynadığı The Big Short da 2007-2008 krizine giden süreçte, yani krizden önceki 1-2 yıllık dönemde geçiyor. Finans jargonunda, sahip olmadığınız ve fiyatları düşeceği beklenilen bir varlığı bugün (yüksek fiyattan) satıp ilerdeki belli bir tarihte (düşük fiyattan) alma taahhüdüne “short etmek” denir. Tabii bu riskli bir pozisyondur çünkü o tarih geldiğinde varlığın fiyatı beklendiğini gibi düşmek yerine artmışsa yok yere zarar edersiniz. Yani “short etmek” ve tam tersi olan “long yapmak” aslında bir çeşit kumardır. The Big Short filmi de 2000’li yıllarda bazı borsa simsarlarının Amerikan ekonomisinin tamamıma karşı oynadığı o büyük kumarı karakter odaklı bir senaryo ile anlatıyor.
O dönem ekonomi sayfalarını epeyce dolduran CDS, CDO, türev araçlar gibi oldukça karmaşık finans terimlerini anlaşılabilir, zaman zaman da mizahi bir dil kullanarak açıklayan film finans gazetecileri için olmazsa olmazlar arasında.
Filmden alıntı: “Eğer haklıysak insanlar evlerini kaybeder. İnsanlar işlerini kaybeder. İnsanlar emeklilik tasarruflarını kaybeder, insanlar emekli maaşlarını kaybeder. Lanet bankacılığın nesinden nefret ediyorum biliyor musun? İnsanları sayılara indirger. İşte bir rakam: İşsizlik her %1 arttığında 40.000 kişi ölüyor, bunu biliyor muydun?”
3- The Wolf of Wall Street (2013)
Jordan Belfort, seksenlerin sonunda iş hayatına başlayan bir girişimci, borsa simsarı ve dolandırıcı. Başrolünde Leonardo DiCaprio’nun olduğu The Wolf of Wall Street filmi de Jordan Belfort’ın gerçek hayat hikâyesini dramatize ederek anlatıyor. Borsa manipülasyonu ve dolandırıcılıktan 4 yıl hapis cezası almış, benzer işler çeviren başka dolandırıcıları yakalamak isteyen FBI ile işbirliği yaparak 26 ay indirim alıp 22 ay hapis yatan Belfort bugünlerde kişisel gelişim uzmanı ve motivasyon konuşmacısı olarak dolandırıcılığa devam etmekte… Zaten filmde de DiCaprio birçok motivasyon konuşması yapıp kişisel gelişim sloganları saçıyor.
Belfort gerçekten tiksindirici, ahlaksız, yozlaşmış bir insan… En azından benim için öyle. Çünkü başka birçok insan için Belfort bir idol, bir Amerikan rüyası örneği. Fakat film zengin ve tiksindirici erkekler üzerine çekilmiş kesinlikle en eğlenceli filmlerden biri. Listedeki diğer filmlerden farklı olarak daha çok üçkâğıt, dolandırıcılık, kara para aklama gibi konulara odaklanıyor. Bu tarz her listenin demirbaşlarından.
Filmden alıntı: “Halka arzda ilk kez bir hisse senedi genel nüfusa satışa sunulur. Hisseleri halka açan firma olarak ilk satış fiyatını belirleriz ve bu hisseleri arkadaşlarımıza geri satarız. Yine de… Bak, zaten söylediklerime uymadığını biliyorum, değil mi? Sorun değil, önemli değil. Asıl soru şu: Bütün bunlar yasal mıydı? Kesinlikle hayır. Ama ne yapacağımızı bildiğimizden daha fazla para kazanıyorduk.”
3- Glengarry Glen Ross (1992)
Alec Baldwin, Al Pacino, Jack Lemmon, Kevin Spacey, Alan Arkin ve Ed Harris’in oynadığı Glengarry Glen Ross daha ziyade emlak sektörünü merkeze alıyor. Bir tiyatro oyunundan sinemaya uyarlanan filmde tek ahlaki değerin “satış yapmak” olduğu küçük bir satış ofisinde, dört “loser” arkadaş kimsenin almak istemediği değersiz evleri telefonla enayi müşterilere satmaya çalışıyorlar. Fakat bir noktada bunlar sadece müşterileri değil birbirlerini de avlıyorlar aslında. Zaten reklam, pazarlama ve satış işleri biraz böyledir, köpek köpeği yer. Aynı dinamik Wall Street’te de olduğu için diğer filmlerle aynı listeye alabiliriz diye düşündüm.
Benim çok sevdiğim, Arthur Miller’ın The Death of a Salesman oyununun/filminin modern versiyonu gibi ve en az Margin Call kadar gerçek, muhakkak izlenmesi gereken bir film.
Filmden alıntı: “Ben aksi yöndeki kamuoyu kanununa katılıyorum… Herkes aynı şeyi düşünüyorsa, aksi yönde bahse girerim…”
5- Inside Job (2010)
Inside Job, 2007-2008 krizi üzerinden hem finans piyasalarının pratikteki işleyişinin hem de akademideki teorinin eleştirisini yapan dört dörtlük bir belgesel. Filmde 2007-2008 krizinin arka planı, çöküş süreci ve sonrası belgeler ve istatistikler ile net bir şekilde resmediliyor. Paul Volcker, George Soros, Nourel Roubini, Glenn Hubbard, Chiristine Lagarde, Dominique Strauss-Khan, Fred Mishkin gibi yıldız isimlerin görüş belirttiği belgesel finans gazetecileri için adeta bir alet çantası niteliğinde.
Belgeselde emlak balonunun nasıl başladığı, reel bir sektör olan emlak sektörünün nasıl finansallaştığı, İzlanda’nın neden battığı, Moody’s ve Standard and Poors’un Lehman Brothers gibi yatırım bankalarına nasıl AAA verdiği, akademik teorinin neden çöktüğü olabildiğinde sadeleştirilerek anlatılıyor.
Filmden alıntı: “Neden bir finans mühendisine gerçek bir mühendisten dört ila 100 kat daha fazla maaş ödensin? Gerçek bir mühendis köprüler kurar. Bir finans mühendisi ise hayaller kurar. Ve biliyorsunuz, bu rüyalar kabusa dönüştüğünde, bunun bedelini başkaları ödüyor.”
Finans piyasalarıyla ilgili birçok iyi film olduğundan İlk beşi oluşturmakta zorlandığımı söylemeliyim… Enron: The Smartest Guys in the Room (2005), Boiler Room (2000), Money Monster (2016), Rogue Trader (1999), Trading Places (1983), Wall Street (1987), American Psycho (2000), Barbarians at the Gate (1993), The Company Men (2010), Too Big to Fail (2011), Four Horsemen (2012) ve Capitalism: A Love Story (2009) ayırt etmeden izlenmesi gereken diğer filmlerden.
Benim kaçırdığım, sizin önerdiğiniz başka filmler varsa yorumlara yazabilirsiniz.