Twitter’ın, yeni adıyla X’in, yolculuğu nerede bitecek bilmiyoruz; ama WeChat’ten Telegram’a ilginç ihtimallerle dolu bir geleceğin bizi beklediği ortada.
Twitter’dan X’e: Sonu belirsiz bir yolculuk
Elon Musk devreye girdiğinden beri Twitter’ın kaderi ile ilgili çok sayıda varsayımda bulunuluyor. Kendisinin Twitter’ın adını X olarak değiştirme kararı da küresel medya yorumcuları arasında karışık tepkilere yol açtı. Bazı yorumcular, bu ad değişikliğini cesur ve vizyoner bir adım olarak görüp överken, diğerleri ise bunu gereksiz ve anlamsız bir değişiklik olarak eleştirdiler.
Olumlu Tepkiler: Az ve “ziyadesiyle iyimser”
Bazı yorumcular, Musk’ın Twitter’ı X olarak yeniden markalaştırma kararını, şirketin daha kapsamlı ve kullanıcı dostu bir platforma dönüşmesi için gerekli bir adım olarak savundu. X harfinin genellikle yeni başlangıçlar ve yeniliklerle ilişkilendirilmesi ve Musk’ın Twitter için iddialı planları için uygun bir sembol olduğu görüşü bazı isimlerce dillendirildi.
Örneğin, Forbes köşe yazarı Siladitya Ray, “bu yeniden markalaşmanın Twitter’ın eski kimliğinden sıyrılıp gerçekten modern bir platform hâline gelmesine yardımcı olabileceğini” söyledi. Ray ayrıca, X harfinin “bir olasılık ve potansiyel sembolü olduğunu ve kendini yeniden icat etmek isteyen bir şirket için uygun bir seçim olduğunu” ekledi.
Olumsuz Tepkiler: “Yetişkin içerik sitelerini andırıyor“
Negatif görüşe sahip olanlarsa, Musk’ın Twitter’ı X olarak yeniden markalaştırma kararını, gereksiz ve anlamsız bir değişiklik olarak görüyorlar. Twitter’ın kuş logosunun dünyanın en tanınabilir markalarından biri olduğunu ve bunu değiştirmenin kullanıcıları yabancılaştırabileceğini ve şirketin itibarını zedeleyebileceğini belirtiyorlar.
Örneğin, The New York Times köşe yazarı Farhad Manjoo, “bu yeniden markalaşma yalnızca kullanıcıları şaşırtacak ve yabancılaştıracak gereksiz ve anlamsız bir değişiklik” dedi. Manjoo ayrıca, Twitter kuş logosunun “ikonik ve sevilen bir sembol” olduğunu ve bunu değiştirmenin “bir hata” olduğunu söyledi.
X ile ilgili yorumlar elbette bundan ibaret değil. Bazıları X kavramını seks çağrışımları ve porno sitelerin isimlerini andırması sebebiyle de alay konusu yaptı. X aslında kendi başına bir seks sembolü demek pek de doğru değil. Ancak, popüler kültürde, özellikle yetişkin film endüstrisinde seks ile ilişkilendirildiği bir gerçek. Bu daha çok MPAA’nın (Motion Picture Association of America) 1968’de cinsel olarak açık olarak kabul edilen filmleri derecelendirmek için harf X’i kullanmaya başlaması ile ilgili bir durum. Sonuç olarak, harf X bir seks sembolü olarak görülmeye başlandı ve yetişkin filmleri için reklam ve pazarlamada sıklıkla kullanılıyor.
X nereye: Daha kamusal bir Telegram mı WeChat mi?
Musk’ın Twitter’ı X olarak yeniden markalaştırma kararının uzun vadeli etkisinin ne olacağı henüz belli değil. Ancak, bu ad değişikliğinin küresel medya yorumcuları arasında ateşli bir tartışmaya yol açtığı açık. Yeniden markalaşmanın bir başarı mı yoksa bir başarısızlık mı olacağı zamanla belli olacak.
Beni ilgilendiren kısmı da esasen “uzmanların ne dediği” değil de bu değişiklikler serisinin gazeteciler ve siyasal elit için ne vaat ettiği. Öncelikle Musk’ın kafasındaki X’in neye benzediğine bakalım.
Bilindiği gibi Musk’ın kafasında X’i (Eski dostumuz Twitter) bir süper uygulama yapma fikri uzunca zamandır var. Nedir yahu bu süper uygulama diyenler için açalım: Süper uygulama, birden çok hizmeti tek bir platformda sunan bir tür uygulamadır. Örneğin, WeChat, mesajlaşma, ödeme, oyun ve daha fazlasını içeren bir süper uygulama olarak biliniyor.
Musk’ın kafasındaki dönüşüm X’in mesajlaşma, ödeme ve diğer hizmetleri sunmasını içerebilir. Musk, başından beri Twitter’ın bir süper uygulamaya dönüşmesinin, platformu daha çekici ve kullanıcı dostu hâle getireceğini düşünüyor. Ancak, X’in bir süper uygulamaya dönüştürülmesinin bazı zorlukları da var. Örneğin, X’in bu hizmetleri sunabilmesi için yeni altyapı geliştirmesi gerekecek. Ayrıca, X’in bu hizmetleri güvenli ve gizli bir şekilde sunması gerekecek.
Her ne kadar bir süper uygulama olmasa da gazeteciler ve politikacılar tarafından kullanımı ekseninde bakıldığında Telegram bile şu an X için bir sıkıntı oluşturuyor gibi.
Zira Telegram, kullanıcılarına seçmeli de olsa şifreli mesajlaşma, grup sohbeti ve dosya paylaşımı gibi özellikler sunuyor. X’den çok daha fazla özelliğe sahip ve kullanıcılara daha fazla kontrol sağlıyor. Bu nedenle, Telegram, X’den daha çekici bir seçenek olabilir. Ama tabii kamuya açık kullanım, ortak timeline gibi birçok mesele ve bir de Telegram’ın çoğunlukla Doğu Avrupa, Rusya, Balkanlar ve Orta Asya ülkelerine has bir uygulama gibi görülüyor olması bir tür “algı bariyeri” de yaratıyor. Özellikle Batı pazarı için bir ikame söz konusu değil; yine de ben Musk’ın Telegram’a bakarak da süper uygulamalaşma konusunda adımlar atabileceğini düşünüyorum.
WeChat kıyasına gelirsek orada mesele daha karışık. WeChat, kullanıcıların diğer kullanıcılara metin mesajları, sesli mesajlar, fotoğraflar, videolar ve konum bilgileri göndermesine olanak tanıyor. Ayrıca, WeChat Pay ile, kullanıcıların mağazalarda, restoranlarda ve çevrimiçi olarak ödeme yapmasına da izin veriyor. Buna ek olarak WeChat’in içinde küçük, bağımsız uygulamalar yer alıyor. Bu mini programlar, yemek siparişi, taksi çağırma ve alışveriş gibi çeşitli hizmetler sunuyorlar. Bir de tabii oyunlar var. WeChat, arkadaşlarla veya yabancılarla oynanabilecek çeşitli oyunlar sunuyor. Buna bir de WeChat’in iş, grup sohbeti, dosya paylaşımı ve video konferans gibi özellikler sunan iş odaklı işlevlere sahip hizmeti de eklendiğinde “süper uygulama” kavramının altının ziyadesiyle dolduğunu görüyoruz. Burada X için alınması gereken mesafe çok. Özellikle AB ve ABD’nin veri denetim uygulama ve kuralları düşünüldüğünde büyük bir gözetim aracı olarak da bilinen WeChat’e benzeşmenin o kadar da kolay gerçekleşmeyeceği ortada.
Gelir paylaşımı işe yarar mı?
X’in yolculuğunda gelir paylaşımının içerik üreticileri için mühim bir yapı taşı olacağını düşünmek mümkün.
Şirket, adını değiştirmeden önce, 2023 Temmuz’unda “İçerik Oluşturucu Reklam Geliri Paylaşımı” adlı bir program başlattı. Bu program, “uygun görülen” içerik oluşturucuların, tweet’lerine verilen yanıtlarda gösterilen reklamlardan elde edilen reklam gelirini paylaşmasına olanak tanıyor.
Programa katılmaya uygun olmak için içerik oluşturucuların bildiğimiz kadarıyla aşağıdaki kriterleri karşılaması gerekiyor:
- Twitter Blue abonesi olmalı veya doğrulanmış bir kuruluş olmalıdır.
- Son 3 ayda tweet’lerinde en az 15 milyon görüntüleme almış olmalıdır.
- Stripe hesabına sahip olmalıdır.
Bir içerik oluşturucu program için onaylanır onaylanmaz, tweet’lerine verilen yanıtlarda gösterilen reklamlardan elde edilen reklam gelirinin bir kısmını almaya başlıyor. Şirketin açıklamasına göre bir içerik oluşturucunun aldığı reklam geliri payı, tweet’lerinin aldığı görüntüleme sayısına ve bu görüntülemelerden elde edilen reklam geliri miktarına bağlı.
“İçerik Oluşturucu Reklam Geliri Paylaşımı” programı, kurumun platforma katkıları için içerik oluşturucuları ödüllendirmenin bir yolu olarak sunuluyor. Aynı zamanda, platforma daha fazla içerik oluşturucu çekmenin ve onları yüksek kaliteli içerik üretmeye teşvik etmenin bir yolu olarak görüldüğünü anlamak zor değil.
Peki burada tehlikeler var mı? Elbette var. Her şeyden önce bir içeriğin yayılma (ya da viralleşme) hızı içeriğin kalitesine ya da güvenilirliğine bağlı değil. Platformun son hâlinde bu karakteristiklerin pek değerli olmadığı ortada. Bu da esasen “içerik” ve “haber” dediğimiz şeylerin farklı şeyler olması gereği gazetecilik endüstrisi için büyük kayıp. Politikacılar ve siyasal elit için de durum farklı değil. Eğer X düzgün bir doğrulama politikası uygulamazsa “görünürlük temelli gelir” için çok kalp kırılır, çok can yakılır gibi.
Sonuç olarak X’in yolculuğunun varacağı yer Musk’ın kişisel hırsları olduğu kadar siyasal görüşleri ve siyasal iletişim alanına yapmak istediği etkinin boyutu ile de ziyadesiyle alakalı. Bir akademisyen olarak baktığımda “ilginç ama riskli” gördüğüm bu deneyi bir medya girişimcisi olarak baktığımda “tehlikeli ve belirsizliklerle dolu” bulduğumu söylemem gerek. Görünürlüğün Blue aboneliği ile satıldığı bu garip günlerde, “gelir kazanma umudunun” da bu abonelikle bağlanması manidar olsa da bir yandan da bu ilginç deneyler bütününün demokrasilere etkilerini kısa vadede umarım karanlık şekillerde deneyimlemeyiz.