Beni bu yazıyı yazmaya iten, Sabah gazetesinin eski ombudsmanı, Ahval isimli haber sitesinin genel yayın yönetmeni Yavuz Baydar’ın bir sosyal medya paylaşımıma verdiği tepkiydi. Medya ombudsmanı Faruk Bildirici, 10 Haziran’da muhalif televizyon kanallarının haberciliğini eleştiren bir yazı yayımlamış, ben de bu yazıyı sosyal medya hesabımda “Medya ombudsmanı Faruk Bildirici, dünyada ne olup bittiğinden habersiz muhalif kanalları uyarmış” notuyla paylaşmıştım. Beğendiğim, önemsediğim, okunması gerektiğini düşündüğüm yazıları doğrudan RT yapmak yerine bu şekilde bir notla birlikte paylaşmayı seviyorum.
Açıkçası, bu paylaşımıma hiç beklemediğim bir cevap geldi Yavuz Baydar’dan. Baydar, “‘Muhalif’ diye gazetecilik kategorisi olmaz. Olursa TR’deki gibi ucube bir şey olur. Partizandır bunlar, amigodurlar. Gözleri perdelidir. Seçimde gördük. Özgür, bağımsız ve eleştirel gazetecilik varsa halk haber alır. Eskiden böyle değildi. Şimdi yabancı dil bilen editör yok” diye yazarak cevapladı paylaşımımı. Yavuz Baydar ile kısa bir süre sürdürdüğümüz polemiği Baydar’ın cevabının altında görebilirsiniz.
Muhalif gazeteci kavramı yanlış mı?
Açıkçası muhalif gazeteci kavramını doğru bulmayan sadece Yavuz Baydar değil. Başka gazeteciler de var bu kavramın kullanılmasına karşı çıkan. Örneğin yakın geçmişte yazdığı medya yazılarıyla tanınan Alper Görmüş, 2012 yılında yayımlanan bir yazısında şunları yazmış: “‘Muhalif gazetecilik’, bütün fiyakasına rağmen doğru ve etkili bir gazetecilik çizgisini ima etmez. Doğrusu, gazetecinin ‘eleştirel’ olmasıdır. Bu da, bir durumu, bir olguyu bütün yönleriyle okurun dikkatine sunma sorumluluğuna ve ahlakına tekabül eder.”
Muhalif gazeteci tanımlamasıyla onlarca habere konu olan gazeteci İsmail Saymaz, bir röportajda o da bu tanımlamayı reddediyor: “Kendimi muhalif olarak konumlandırmıyorum. Bana sorsan, muhalif değilim, işimi yapıyorum. Muhalif olmak için bu işi yapmıyorum. AKP’ye ontolojik olarak karşı olduğum için yapmıyorum.”
Gazete Pencere Genel Yayın Yönetmeni Yavuz Oğhan da “muhalif gazeteci” kimliğini kabul etmeyenlerden. Bir haberde şunları söylemiş: “Soru soran gazeteciler, merak eden gazeteciler, her türlü uygulamaya evet demeyen, itiraz eden gazeteciler ya da başka nasıl söyleyebiliriz? Gereğini yapmayan gazeteciler diye birçok isimlendirme yapılabilir ama muhalif gazeteci dememek lazım.”
Gazeteci Rıdvan Akar da itiraz ediyor “muhalif gazeteci” tanımlamasına: “Gazeteci ‘muhalif’ olmaz. Ancak gazetecilik mesleğinin tek tipleştirildiği, iğdiş edildiği, otoriterliğin gazetecilik mesleğine çalışma ve hayat hakkı tanımadığı bir süreçte bu uygulamaların eleştirisi olmalıdır ve doğaldır. Gazeteci demokrasiyi, katılımcılığı, söz ve ifade özgürlüğünü savunur. Bunun adı da ‘muhalif’ olmak değildir.”
Gazeteci Murat Yetkin, neden “muhalif gazeteci” denilmemesi gerektiğini bir yazısında şöyle açıklıyor: “Muhalif gazeteci, muhalif haberci diye bir şey olmaz. Tanımı gereği olmaz. Haberci, hayatın olağan akışı içinde ve dışındaki gelişmeleri bir doğrulama ve denetleme süzgecinden geçirip işleyerek kamuoyuyla paylaşan kişidir.”
Kuşkusuz daha çok gazeteci vardır muhalif gazeteci kimliğini kabul etmeyen. Ancak bu kadar örneğin yeterli olduğunu düşünüyorum.
Muhalif gazeteci kimdir?
Yapılan itirazlara karşın “muhalif gazeteci” tanımlamasının oldukça yaygın olduğunu belirtmem gerekiyor. Ama önce bir tanım yapalım ki bizim muhalif gazeteciden ne anladığımız anlaşılsın. Muhalif sözcüğü TDK Sözlüğü’nde “Bir tutuma, bir görüşe, bir davranışa karşı olan, aykırı olan kimse” şeklinde tanımlanıyor. Gazetecilik jargonunda da iktidara eleştirel yaklaşan, iktidarın icraatlarını eleştiren gazetecilik için kullanılıyor. Özellikle otoriter ülkelerde muhalif gazeteci tanımlamasının genelde baskı gören, dayak atılan, yargılanan, hapsedilen gazeteciler için kullanıldığını görüyoruz.
Dünyadan örnekler çok:
- İran’da muhalif gazeteci Ruhullah Zem idam edildi (BBC Türkçe)
- Türkiye’de yaşayan İranlı muhalif gazeteciden haber alınamıyor (T24)
- Muhalif Rus gazeteci Oksana Baulina, Kiev’de haber yaparken öldürüldü (ntv.com.tr)
- Muhalif Rus gazeteciye 25 yıl hapis (sozcu.com.tr)
- Mısırlı muhalif gazeteci Türkiye’de gözaltına alındı (mepanews.com)
- Ankara, Mısırlı muhalif medyaya Sisi eleştirilerini “yumuşatma” telkininde bulundu iddiası (euronews.com)
- Çinli muhalif gazeteci serbest (odatv4.com)
- Suudi muhalif gazeteci ile ilgili AK Parti’den açıklama (cnnturk.com)
- Azerbaycanlı muhalif gazeteci Aslanov’un tedavisi engelleniyor (penceretv.com)
- Özbekistan: Muhalif gazeteciler ifade özgürlüğünün artmasından umutlu (euronews.com)
- Muhalif gazeteci yüksek binadan aşağı atıldı (hurriyet.com.tr)
Türkiye’de de “muhalif gazeteci” tanımlamasının oldukça yaygın kullanıldığı görülüyor. Bu kullanımlara bakıldığında, genelde iktidara eleştirel yaklaşan, muhalif olarak konumlandırılan medyada çalışan ya da kendi alternatif mecralarını kuran gazetecilerin muhalif olarak tanımlandığı görülüyor:
- Muhalif gazeteci Yılmaz Özdil bile isyan etti! (sabah.com.tr)
- Kıbrıslı Türk muhalif gazetecilere Türkiye duvarı (diken.com.tr)
- AKP’den medya atağı: Erdoğan’ın programına pek çok muhalif gazeteci davet edildi (gercekgundem.com)
- Muhalif gazeteciden Kemal Kılıçdaroğlu’na istifa çağrısı (yenihaberden.com)
- İsmail Saymaz’dan Eda Ece’ye tepki (beyazgazete.com)
Muhalif gazeteci tanımlamasının akademik çalışmalarda da sıkça kullanıldığını görüyoruz. 2016 yılında 67 ülkede gazetecilerin profesyonellik anlayışlarını, mesleğe bakış açılarını ortaya koymayı amaçlayan “Worlds of Journalism” (Gazetecilik Dünyaları) isimli çalışma için geliştirilen anket formunda yer alan gazetecilik rollerine ilişkin ifadelerden biri şöyle: “Be an adversary of the government” (İktidara muhalif olmak). Bu ifadeye, “çok önemli“ diyerek katılanların oranı elbette ülkeden ülkeye farklılık gösteriyor. Örneğin Fransız (%0.5), Çekyalı (%1.8), Britanyalı (%9.4) gazeteciler iktidara muhalif olmayı çok önemli bir gazetecilik rolü olarak görmezken; Mısırlı (%52,3), Hollandalı (%46.2), Danimarkalı (%43.7), Sudanlı (%43.2), İsveçli (%36) gazeteciler muhalif olmanın çok önemli bir gazetecilik rolü olduğunu düşünüyorlar. Ankete katılan Türkiyeli gazetecilerin yüzde 36’sının da bu rolü çok önemli bulduğu görülüyor. Bu araştırma 2016 yılında yapılmıştı. Türkiye’de o zamandan bugüne bu soruya verilen cevaplarda değişiklikler ortaya çıkmış olabilir. Ana akım medyanın yaklaşık yüzde 90’ının iktidara yakın medya patronlarının elinde olduğu düşünülürse, muhalif gazetecilik rolünün giderek önemsizleştiği gözlemlenebilir. Bakalım 2021-2023 yıllarını kapsayan ve Prof. Dr. İncilay Cangöz hoca tarafından yürütülen Türkiye araştırması nasıl bir sonuç verecek?
Muhalif gazetecilik demokrasinin bir gereğidir
Ben, gazeteci güç odaklarına karşı mesafeli olmalı denildiğinde kastedilenin muhalif olmak olduğunu, bu şekilde okumak gerektiğini düşünüyorum. Elbette bir ülkede bütün gazetecilerin muhalif olmasını beklemek doğru değil. Bazıları, hatta Türkiye’de olduğu gibi büyük çoğunluğu “erkçi gazeteci” yani iktidarı destekleyen gazeteci olabilirler. Bunda bir sakınca yok elbette. Türkiye gibi “otoriter demokrasi” ile yönetilen ülkelerde iktidarı desteklemekten kolay bir şey yoktur. Zor olan, muhalif gazeteci olabilmektir. Esasında demokrasi için elzem olan da iktidarı desteklemek değil, muhalif kalabilmektir. Muhalif medya olabilmenin zorluklarını görmek için RTÜK’ün son birkaç yıldır cezalandırdığı televizyon kanallarına bakmak yeterli. Muhalif gazetecilerin başlarına neler geldiğini görmek istiyorsanız da, daha birkaç gün önce öldüresiye dövülen Bitlis Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Sinan Aygül’ün saldırı haberini okuyabilirsiniz.
Bu yazıyı, Abdulbaki Erdoğmuş’un Independent Türkçe’de yayımlanan “Türkiye’de muhalif olmak!” başlıklı yazısından bir alıntıyı gazetecilik alanına uyarlayarak bitirmek istiyorum: Medeni ve demokratik bir toplum olmanın ön koşulu iktidar yanlısı olmak değil, muhalif gazetecilik potansiyeline sahip olabilmektir. Siyasal sistemin ve iktidar uygulamalarının denetimini sağlayan esas unsur, dördüncü güç olarak tanımlanan gazeteciliğin muhalif potansiyelidir. Medyaya dördüncü güç denmesinin nedeni de bu muhalif potansiyelidir. Bu potansiyel de ancak özgür bir ortamda ortaya çıkabilir.
Eğer gazetecinin “güç odaklarına karşı mesafeli olması” muhalif olmak ise o zaman, örneğin Koç Holding’i ve Ali Koç’u eleştiren bir gazeteci muhalif sayılacak mı, yoksa güç odaklarının bazılarının dokunulmazlığı mı var? Kendini iktidar karşısındaymış gibi konumlandıran ve muhalefeti destekleyen güç odakları konusunda muhalif gazeteci nasıl davranacak? Öte yandan, “zor olan, muhalif gazeteci olabilmektir” ise, o zaman zor olanı yapan muhalif gazetecilerin yanlış ve eksik haberleri yine de erkçi gazetecilik yapanların doğru ve eksiksiz haberlerinden daha kıymetli mi olacak?
Muhalif gazeteci tanımı elbette ekonomik güç odaklarına karşı eleştirel yaklaşanlar için de geçerlidir. Ancak bu kavram daha çok politik anlamda kullanılmakta ve iktidarla ilişkisi içinde tanımlanmaktadır. Ayrıca, muhalif gazetecilik savunusu, bu gazetecilerin yanlış ve eksik haberlerinin savunusu anlamına gelmez. Kötü gazeteciliğin savunusu olamaz.
Sayın Hocam, açıklamalarınızdan muhalif gazeteciliğin öncelikle güncel siyasal iktidara muhalif olmak anlamına geldiğini anlıyoruz. Bu durumda, bir ülkedeki siyasal iktidar dışındaki güç odaklarına (örneğin emperyalist ülkelere, Dünya Bankası’na ya da TÜSİAD’a muhalefet etmenin gazetecilik açısından değeri siyasal iktidara muhalefetten daha değersiz mi oluyor? Sizce neye muhalif olunursa “muhalif gazeteci” olunuyor? İktidar dışındaki bir partiye, örneğin ana ya da herhangi bir başka muhalefet partisine muhalefet etmek gazetecilik değerleri açısından yeterince değerli değil mi? Muhalefeti salt güncel siyasete göre tanımlamak, güncel iktidara muhalefet eden, dolayısıyla da muhalefetteki partiyi ya da partileri destekleyen gazetecinin, sonradan iktidar değiştiğinde “muhalif gazeteci” kimliğini korumak için bu kez mutlaka iktidardaki yeni partiye (eskiden desteklediği partiye) mi mesafeli olması gerekiyor? Ayrıca, örneğin Rusya Federasyonu’nda muhalefetteki Komünist Parti’yi destekleyen ve Putin’e muhalefet eden gazeteciler niçin “muhalif gazeteci” unvanını alamıyor? Öte yandan, “Fransız gazeteci” olunabiliyor da niçin Türk gazeteci olunamıyor ve Türkiyeli gazeteci deniliyor bunlara? Alsace–Lorraine’deki ya da Korsika’daki gazeteciler sayılmıyor mu? Yanıtlarınız için önceden teşekkür eder saygılar sunarım.