n okuyoruz| Bültenden Herkese Merhaba!
Bu haftanın odağında yeni Legend of Zelda oyunundaki gazetecilik yan görevlerini ve bunun nasıl birçok “gazeteciliği anlatma” projesinden çok daha etkili olabileceğini anlattım.
“Ne Okuduk” bölümünde ise Guardian Australia’nın onuncu yılı, Financial Times’ın yapay zekâ kuralları, NYT’nin ekstrem hava durumu bültenleri ve daha fazlası var.
Görüş, yorum ve önerilerinizi her zaman bekliyorum.
Haftaya görüşmek üzere!
—Ahmet Alphan Sabancı
Bu hafta ne okuduk?
Guardian Australia 10 Yaşında
Avustralya medyası ülkenin büyüklüğüne kıyasla çok sınırlı diyebileceğimiz bir yapıya sahip. Medyanın büyük bir kısmı iki büyük aktöre ait: News Corp ve Fairfax. Bunun anlamı da yapılabilecek gazeteciliğin ve gazetecilik alanındaki rekabetin iki şirket tarafından kontrol edilmesi demek.
10 yıl önce Guardian Avustralya’da yayına başlamaya karar verdiğinde küçümsenmesinin ana sebeplerinden birisi de bu durumdu. İki büyük aktörün kontrolündeki bir medya ekosisteminde kimse Guardian’ın bir etki yaratabileceğini düşünmemişti. Ancak Guardian’ın gazetecileri kısa sürede yanıldıklarını gösterecek işler üretmeye başladı.
Geçtiğimiz ay sonunda Avustralya’daki onuncu yılını kutlayan Guardian belki ekonomik anlamda dev bir aktör değil ancak gazetecilik olarak ciddiye alınıyor ve Avustralya’nın ihtiyaç duyduğu rekabet ortamına katkıda bulunuyor. Bu on yılı kutlamak için de kuruldukları günden bu yana neler yaptıklarını ve ileriye dair planlarını özel bir dosya olarak yayınlıyorlar.
Financial Times’ın Yapay Zekâ Kuralları
2023 yılıyla birlikte yapay zekâ adıyla anılan teknolojilerin özellikle gazetecileri nasıl etkileyeceği ve bu teknolojilerin hangi şekillerde kullanılacağı tartışması dünyadaki en önemli gündem başlıklarından birisi oldu. Birçok kötü örnekle ve planla karşılaştığımız gibi, bu teknolojilere temkinli ama açık bir şekilde yaklaşanları da görüyoruz.
Financial Times da ikinci grupta olduğunu genel yayın yönetmeni Roula Khalaf’ın yazısıyla duyurdu. Khalaf, FT olarak daima inovasyon ve yeni teknolojiler konusunda herkesin bir adım ilerisinde olmayı hedeflediklerini ancak şu anda adı geçen teknolojilerin sorunları, eksikleri ve yanlış bilgi üretme kapasiteleri sebebiyle doğrudan kullanılmayacağını söylüyor. FT’de haberleri her zaman alanının uzmanı gazetecilerin yazacağını vurguluyor.
Bunun yanı sıra bu teknolojiler ile gerçekleştirecekleri bütün deneyleri de şeffaf bir şekilde okurlarla paylaşacaklarını ve içeride de kendileri için bir arşiv tutacaklarını ekliyor. Böylece teknolojinin gidişatını ve güvenli bir şekilde gazetecilere yardımcı olmasının yollarını arayacaklar. Umarım büyük yayınların bu tür politikaları geri kalan herkese de örnek olur.
NYT’den Ekstrem Hava Durumu Bültenleri
İklim krizinin hayatımızın bir parçası hâline getirdiği normallerden birisi de ekstrem doğa ve hava olayları. Fırtınalar, yangınlar, aşırı sıcak ve soğuklar iklim krizini kontrol altına alamadığımız için artık hazırlıklı olmamız gereken normaller arasına katılıyor.
Gazeteciler için de bu durum farklı habercilik yolları bulmayı zorunlu kılıyor. Okurlara erken uyarılar sağlamak ve bu tür olaylara hazırlanmaları konusunda yardımcı olmak da bunlar arasında. Bunun farkında olan New York Times, bütün ülkeyi kapsayan yeni bir bülten sistemi oluşturdu.
Dört farklı konum seçebildiğiniz bu sistem düzenli olarak ekstrem hava olaylarını takip ediyor ve eğer bir ihtimal söz konusuysa size günde bir kez bu ihtimale dair bilgileri e-posta ile iletiyor. Hava olayının ne olduğu, şiddeti, olası sonuçları ve alınabilecek önlemler gibi bilgileri içeren basit bir format ile okurun kendisini hazırlamasına yardımcı olmayı planlıyorlar.
Keşke bunlara ihtiyacımız olmasaydı ancak artık her ülkede bu tarz bir uyarı sistemine ihtiyacımız var. Umarım Türkiye için de birileri kolları sıvayıp bu işe girişir.
WordPress E-Bülten Alanına Giriyor
Söz konusu internette bir site kurmak olduğunda ilk akla gelen ve en iyi bilinen seçenek WordPress. Ülkemizde büyük bir çoğunluğun kullandığı dünyada da internetin yaklaşık yüzde 43’ünü oluşturan sistem, her anlamda büyük bir aktör.
Ancak WordPress temelli bir siteniz varsa e-bülten için alternatif bir platforma ihtiyacınız oluyordu. Son dönemde Ghost gibi alternatifler ve Substack gibi e-bülten merkezli platformlar büyüdükçe WordPress geride mi kalıyor hissi oluşmaya başlamıştı. Sonunda WordPress bir süredir beklenen adımı attı.
Jetpack sistemi üzerinden WordPress’e entegre edebildiğiniz e-bülten sistemini tıpkı Substack veya benzer e-bülten platformları gibi kullanmanız mümkün. Eğer sadece bir e-bülten olarak değil de websiteniz etrafında kapsamlı bir yayın olarak gelişmek istiyorsanız ve bülteninizi de ortak bir yerden yönetmeyi tercih ediyorsanız WordPress’in bu yeni özelliği kesinlikle işinize yarayacaktır.
Kısa Kısa
👋 Hem Quartz’ın hem de Wired’ın genel yayın yönetmenleri aynı gün içerisinde görevlerini bırakacaklarını açıkladılar.
🤖 Poynter ekibi ChatGPT ile doğrulama yapmayı denemiş ve sonuç hiç olumlu değil.
🇮🇷 İran’da kadın gazeteciler üzerindeki baskı katlanarak artıyor.
📉 Yatırımcılara göre Twitter’ın şu anki değeri satın almanın üçte biri seviyesinde.
🛢️ Opec, birçok büyük medya grubunun Viyana’daki toplantılarına katılmalarına izin vermedi.
📱 Apple 2023 Design Awards finalistlerini açıkladı.
🇲🇽 María Teresa Montaño Delgado, bir Meksika eyaletindeki yolsuzlukları araştırırken kaçırılan ve ölümden dönen bir gazeteci.
Haftanın odağı: Legend of Zelda’dan gazetecilik dersleri
Türkiye’de teknolojiye dair her şeyin pahalılaşmasından oyunlar ve oyun konsolları da nasibini aldı. Ancak buna rağmen oyunlarla ilgili olan herkes satın alamamış olsa da Legend of Zelda serisinin Nintendo Switch için çıkan yeni oyunu Tears of the Kingdom‘dan haberdar ve muhtemelen bolca incelemesini okuyup izlemiştir.
Ancak bu oyunu bültenimizin konusu yapan kısmı yan hikâyelerinden birisi ve onun karakterleri. Oyundaki karakteriniz Link, hikâye içerisinde ilerlerken uğradığı kasabalardan birisinde Lucky Clover Gazette isimli bir gazeteye uğruyor ve gazetenin çalışanları Traysi ve Penn ile karşılaşıyor. Gazetenin çalışanları da onu serbest çalışan bir muhabir olarak görevlendirip habere gönderiyor. Böylece bir yandan oyunun hikâyesine dair detayları öğrenirken diğer yandan gazetecilik yapmış oluyorsunuz.
Legend of Zelda’nın böyle bir yan hikâye eklemiş olması birçok anlamda önemli. Gazeteciliğe dair pozitif bir imaj çizmesi ve onun önemini anlatan diyaloglar içermesi —örneğin gazeteyi okurken denk geldiğiniz birisi “Dünyada olan bitenleri sadece gazete okuyarak öğrenebiliyor olmamız çok ilginç” diyor— her yaştan oyuncu kitlesi olan bir oyunun özellikle çocuklar ve gençler açısından eğitici olması demek. Muhtemelen çoğu çocuk açısından gazeteciliğin nasıl bir şey olabileceğine dair ilk örneklerden birisinin böyle bir hikâye olmasının çok olumlu bir etkisi olacaktır.
Diğer yanda oyun sektörünün gazetecilik ve gazetecilerle olan ilişkisinin uzun zamandır sıkıntılı olduğu gerçeği var. Hem Gamergate gibi olaylar hem de oyun gazeteciliğine dair sıkıntılar düşünüldüğünde oyuncuların gazeteciliğe dair genel algısı çok da olumlu değil. Çıktığı ilk üç günde 10 milyondan fazla kopyası satılan bir oyunun böyle bir hikâye içermesinin bu konuya bir etkisi olmamasının da imkânı yok.
Bir de bu oyun ile ortaya çıkan durumun gazeteciler ve medya akademisyenleri için düşünülmesi gereken bir boyutu var. Gazeteciliğe güvenin azalması, gazeteciliğin özellikle daha genç nesillere anlatılıp onlarla daha aktif bir iletişim kurulması tartışmalarının büyük bir kısmı hâlâ ne yapılabileceği üzerine kafa yorarken bir oyunun yan hikâyesi muhtemelen bütün bu tartışmalara pozitif bir etki yaratmayı başaracak.
Medyanın genel çerçevesine baktığımızda böyle büyük bir kültürel olaya bile hakettiği seviyede yer ayrılmadığını görüyoruz. İçerisinde gazetecilikle alakalı bir şey olmasa bile dünyada çok az kültürel üretim çok kısa sürede böyle büyük bir kitleye ulaşmayı başarabiliyor. Bu eksiklik de aslında bahsi geçen sorunlara dair çözüm üretmede yaşanan zorlukların aslında iki grup arasındaki kopukluk ile olan ilişkisini de görmemizi sağlıyor. Bu elbette çok yabancı olduğumuz bir durum değil, bundan önce de bu kopukluğun sonucu olan birçok gariplik ile karşı karşıya kaldık.
Bu sorunların çözümü için en temelde yapılması gereken şey aslında çok açık: Yukarıdan bir şeyler dayatmak yerine insanların kendileri için üretebilecekleri alanın açılmasını sağlamak. Ama çözüm ısrarla görmezden geliniyor çünkü bunun olması için de birilerinin oturdukları yerleri boşaltması gerekiyor. Böyle olunca da gazeteciliği gençlere ve çocuklara anlatma işi Japonya’daki bir grup oyun geliştiricisine düşüyor.