Medyaya güveni yıkmanın sonuçları

Bu haftanın anahtar kelimeleri: basın özgürlüğü, mikro-ödemeler, deepfakes, Socrates.

Bir duvardaki graffitide mor renkte fake yazılmış. Altında da kırmızı renkle gülen bir yüz çizilmiş.

n okuyoruz| Bültenden Herkese Merhaba!

Bu haftanın odağında gündemimize giren deepfakes ve dark web gibi konulara biraz daha farklı bir açıdan baktım. Bütün bu taktiklere karşı savunmasız hâlde olmamızda medyaya güvenin yıkılmasının ve yapılan diğer hataların rolünü inceledim.

“Ne Okuduk” bölümünde ise World Press Freedom Index’in 2023 güncellemesi, Musk’ın mikro-ödemeler macerası, Socrates’in ders niteliğindeki uygulaması ve daha fazlası var.

Görüş, yorum ve önerilerinizi her zaman bekliyorum.

Haftaya görüşmek üzere!

—Ahmet Alphan Sabancı

RSF'nin dünyada basın özgürlüğünün durumunu gösteren haritası. Ülkeler yeşille kırmızı arasında renklendirilmiş ve çoğu kırmızıya yakın tonlarda. Görselin sağında da en kötü durumda olan otuz ülkenin sıralaması görülüyor.
RSF

Bu hafta ne okuduk?

RSF Dünya Basın Özgürlüğü Endeksini Güncelledi

Reporters Without Borders tarafından her yıl düzenli olarak yayınlanan World Press Freedom Index hem dünyanın basın özgürlüğü durumunu görmemize hem de kendi durumumuzu küresel bağlamda anlamamıza yardımcı olan en önemli kaynaklardan birisi. Bu yıl yayınlanan güncelleme de maalesef kötü haberler ile geldi.

Dünya genelinde bir süredir gözlemlediğimiz kötüye gidiş bu yıl da devam ediyor. RSF’nin raporuna göre dünyadaki her 10 ülkeden yedisinde basın özgürlükleri kötü durumda. Yani 180 ülke içerisinde yalnızca 62’si basın özgürlüğü konusunda iyi ya da tatmin edici kategorisine girebiliyor. En büyük düşüş gösteren ülkeler arasında 31 sıra birden düşen Senegal ve 29 sıra birden düşen Haiti var.

Türkiye ise tahmin edebileceğimiz üzere düşüş ivmesini kaybetmeden devam ediyor. Bu yıl listede 16 sıra birden düşerek 180 ülke içerisinde 165’inci olmuşuz. Durumumuzun ne kadar kötü olduğunu daha net bir şekilde anlamak istiyorsanız bizden sonra geriye kalan 15 ülke sırasıyla Mısır, Irak, Yemen, Honduras, Suudi Arabistan, Bahreyn, Küba, Myanmar, Eritre, Suriye, Türkmenistan, İran, Vietnam, Çin ve Kuzey Kore. 

Musk Mikro-ödemeleri Öğreniyor

Twitter’ı satın aldığı günden bu yana ne zaman gündemimizden çıkacak diye beklediğim hiçbir şeyi bilmeyen dahimiz Elon Musk bu hafta da bilmediği hâlde uzman olduğu bir konu buldu: Mikro-ödemeler. Twitter üzerinden haber sitelerine mikro-ödeme fırsatı sağlayacağını söylüyor ve bunun çok başarılı olacağını düşünüyor.

Eğer bülteni yeni takip edenlerdenseniz ya da hafızanızı tazelemek isterseniz mikro-ödeme konusuna hem odaklarda hem de bültende ele aldığımız haberlerde bolca değinmiştim. Genel olarak geldiğimiz nokta bunun zahmetli olduğu ve haber yayıncılarının buna gerçekten ihtiyacı olmayabileceği. Yine de konuyu daha güncel bir şekilde ele alan ve neden Musk’ın bu konuda da elle tutulur hiçbir şey yapamayacağını anlatan bir yazı okumak istiyorsanız Joshua Benton tam da ihtiyacınız olan yazıyı yazdı

Sonuç olarak eğer Musk’ın tweetini görüp de heyecanlandıysanız kendinizi yorup bu ihtimale göre plan yapmamanızı tavsiye ederim. Harcadığınız zamana ve kaynaklara yazık etmiş olursunuz.

Alakalı: Twitter’ın getirdiği abartılı API ücretleri giderek daha fazla zarara sebep oluyor. En son WordPress şirket ile bir anlaşmaya varamadığını ve yeni içerikleri otomatik olarak Twitter’da paylaşma özelliğini kaldıracağını duyurdu. Eğer bu özelliği kullanıyorsanız alternatif bir çözüm bulmanız lazım.

Substack’in Financial Times Üzerindeki Etkisi

Her ne kadar son zamanlarda konumuz Substack olduğunda haberler iyi olmasa da bu sefer e-bülten platformunu bültenimizde iyi bir sebepten ötürü anıyoruz: Financial Times’a ilham vererek bültenlerini geliştirmelerini sağlamışlar.

Financial Times’ın e-bültenlerden sorumlu editörü Sarah Ebner, Londra’da katıldığı bir etkinlikte Substack gibi platformların yükselişinin gazeteye nasıl bir etkisi oldu sorusuna verdiği cevapta bu durumun faydasını gördüklerini söylemiş. Ebner, Substack gibi platformlar sayesinde insanların e-bültenlere olan ilgisinin ve farkındalığının arttığını ve bunlar için para ödemeyi de doğal karşılamaya başladıklarını söylüyor.

Financial Times’ın son yıllarda giderek daha kaliteli ve çeşitli bültenler yayınlamasında da bu etkiyi görmemiz mümkün. Hatta yakın zamanda kendileri için bir ilki gerçekleştirip normalde FT’ye abone olmayanların yalnızca Inside Politics e-bültenine ücretli abone olabilecekleri bir sistem de kurdular. Bakalım yıllar içerisinde bu dalga ile başka nasıl değişimler göreceğiz.

Socrates’ten Uygulama Dersi

Türkiye’de dijital medyaya dair en çok şikâyet ettiğim konulardan birisi mobil uygulamaları ciddiye almamaları ve çoğunlukta sitenin üstüne basit bir kod geçirerek uygulama diye insanları kandırmaları. Bu da genellikle kötü bir okuma tecrübesi ve bolca hata çıkaran uygulamalar demek.

Yakın zamanda basılı yayına ara vermek zorunda kalıp dijitale yoğunlaşma kararı alan Socrates hafta içinde yayınladığı uygulama ile bu işin nasıl yapılması gerektiği konusunda herkese örnek olabilecek bir iş çıkarmış. Tasarım detaylarından uygulama içerisine eklenen yer imi ve yazılara not ekleme gibi gelişmiş özelliklere kadar uygulama birçok ek kullanım imkânı sunuyor.

Bu da Socrates ekibinin uygulamalarını sırf laf olsun diye yapmadıklarını ve onun da tıpkı diğer formatlar gibi değerlendirilebilecek ve ön plana çıkartılabilecek özellikleri olan farklı bir yayın formatı olduğunu anladığını gösteriyor. Umarım hem Socrates uygulamasını bu kalitede geliştirmeye devam eder hem de diğer dijital yayıncılar bu uygulamadan alması gereken dersleri çıkarıp kendisini geliştirir. 

Kısa Kısa

🤓 Geçen hafta Vice News’in tehlikede olduğunu söylemiştim. Bu hafta iflas ilan etmek üzere oldukları ortaya çıktı.

🌤️ Bluesky’ın artan popülerliği ile birlikte orada hesap açan haber yayınları da artıyor. Biraz daha kullandıktan sonra ilk gözlemlerimi sizlerle buradan paylaşacağım.

🇷🇺 Rusya’da casusluk iddiasıyla tutulan WSJ muhabiri Gershkovich için tek çıkış yolu mahkum takası olabilir.

📉 Quartz ödeme duvarını kaldırsa da okur sayısı düşmeye devam ediyor. Ne kadar ücretli abonelerinin kaldığını ise bilmiyoruz.

🆕 The Messenger isimli yeni start-up 15 Mayıs’ta 150 gazetecilik bir ekiple yayına başlıyor.

🇺🇸 ABD Başkanı Joe Biden’ın medya diyetini merak ediyorsanız Politico sizler için öğrenmiş.

💻 The Markup’ın sitelerdeki takip teknolojilerini takip etmek için tasarladığı Blacklight uygulaması 10 milyon tarama sınırını geçmiş.

🦣 Mozilla, kendi Mastodon sunucusu Mozilla.social‘ın kapalı beta testine başladı.

🇵🇦 Panama’da bilgi edinme hakkıyla kamu kurumlarından edindikleri fotoğraf ve bilgileri haberleştiren La Prensa’ya ülkenin şeffaflık ofisi tarafından ceza kesildi.

Bir duvardaki graffitide mor renkte fake yazılmış. Altında da kırmızı renkle gülen bir yüz çizilmiş.
Unsplash

Haftanın odağı: Medyaya güveni yıkmanın sonuçları

Geçtiğimiz haftayla birlikte ülkemizde seçime geri sayım başladı ve hemen ardından gündemimiz sahte görseller, deepfakes, dark web ve Cambridge Analytica’nın manipülasyon taktikleri oldu. Bunlar üzerine benim de dahil olduğum konunun uzmanı olan isimler her fırsatta insanları bilgilendirmeye çalıştı, çalışmaya devam ediyor. 

Ancak bültende bu tartışmaların biraz daha farklı bir boyutuna değinmek istiyorum. Bu taktikler ve senaryolar önemli olsa da bunların etkili olabilmesi için medyanın koşullarının da buna izin vermesi gerekiyor. Yukarıdaki World Press Freedom Index’in de bize gösterdiği gibi gayet iç karartıcı bir noktadayız. Bunun da ötesinde, içerisinde bulunduğumuz toplumsal güvensizlik hâli bütün bunları daha da kötüleştiriyor.

Bu yöntemlerin arkasındaki motivasyonlara ve verdikleri mesajlara baktığımızda ağırlıkla insanların toplumsal ve siyasi anlamda yaşadıkları güvensizlik hissini manipüle etmeye ve bunun üzerinden bir propaganda geliştirmeye çalıştıklarını görüyoruz. Oy verecek insanlarda güven inşa etmek ve onların oylarını kazanmak yerine rakip olarak gördükleri tarafın güvensizliklerine oynamak ve onlara gidecek oyları engellemek en sık kullanılan taktik.

Bu taktiklerin etki gücünü artıran bir diğer faktör de siyasetin medyaya, gazetecilere ve doğrulama ekiplerine güveni sarsmak için uzun zamandır gösterdiği çabalar. İnsanların doğru ve sağlıklı bilgiye ulaşmak için tercih etmesi gereken kurumları siyasetin oyuncağı hâline getirmeleri, her sıkışma anında bu kurumlara saldırmaları ve insanların medya okuryazarlığını geliştirmek yerine bunu baltalayacak yöntemler izlemeleri sayesinde internetteki herkes bu tür propaganda ve manipülasyonlar için açık birer hedef hâline geldi. 

İşin daha kötüsü, bu kurumlar içerisindeki aktörler de kendilerini buna kaptırıp birbirlerine sataşmak ve kendilerini haklı göstermek uğruna başkalarına olan güveni yıkmak için fırsat kolladılar. Bu noktaya gelmiş olmamızda ve birçok topluma göre Türkiye’nin bütün bunlardan etkilenmeye daha açık olmasında maalesef herkesin payı var.

Bütün bunların sonucunda ise güven sorunu yaşayan bir toplum ve her türlü manipülasyona açık bir medya ortamı ile baş başa kalıyoruz. Yanlış bilginin ve şu anda gündemimizde olan taktiklerin dünyanın her yerinden farklı gruplar tarafından neredeyse bir silah gibi kullanıldığı bu dönemde bu kadar savunmasız bir durumdayken seçimlere gidiyor olmamız da kaçınılmaz olarak en kötü senaryoların bile ihtimal olarak görülmesine neden oluyor. 

Umarım bütün bunlardan ders alıp hızlı bir şekilde toplumsal güvene ve medyaya olan güvene verilen hasarı tamir etmeye ve daha sağlıklı bir medya ekosistemini inşa etmeye başladığımız bir döneme girebiliriz.

Yazar hakkında

Ahmet A. Sabancı

Eleştirel fütürist. NewsLabTurkey Strateji Koordinatörü ve Bülten Editörü.