n okuyoruz| Bültenden Herkese Merhaba!
Bu haftanın odağında Fox News’den kovulmasıyla birlikte ABD medyasının gündemine oturan Tucker Carlson’ın hem ABD’de hem de dünyada medyayı nasıl etkilediğini anlattım.
“Ne Okuduk” bölümünde ise CJR’ın otoriterlik özel sayısı, Vice News’in gidişatı, Twitter’ın katlanan sansür rakamları ve daha fazlası var.
Görüş, yorum ve önerilerinizi her zaman bekliyorum.
Haftaya görüşmek üzere!
—Ahmet Alphan Sabancı

Bu hafta ne okuduk?
CJR’dan Otoriterlik Özel Sayısı
Basının üzerindeki baskılar ve bunun kendisini gösterme biçimleri çok da yabancı olduğumuz bir konu değil. Ancak konuyu farklı açılardan görebilmek ve çözmek için yeni fikirler üretebilmek için dışarıya da bakmak gerekiyor.
Columbia Journalism Review, geçtiğimiz haftalarda yayınladığı yeni sayısının merkezine dünyadaki otoriterleşmeyi ve bunun gazetecilik üzerindeki etkilerini almış. Dergi için hazırlanan her yazı, konuya farklı bir perspektiften bakıyor ve sorunun dünyanın farklı yerlerinde kendisini nasıl gösterdiğini anlatıyor.
Bu özel sayıda farklı ülkelerdeki örnekler ve tecrübelerin yanı sıra baskının kendisini gösterme biçimleri üzerine de faydalı yazılar var. Runa Sandvik ile dijital güvenlik kariyeri ve gazetecilere yönelik saldırılar üzerine gerçekleştirdikleri söyleşi de bunlardan birisi. Yalnızca Sandvik’i tanımak için değil, sorunun ciddiyetini de anlamak için okunması gereken yazılardan birisi.
Haberi Tam Anlatmanın Önemi
Genel olarak gazeteciliğe karşı artan güvensizlik ve özellikle de toplumun belirli kesimlerinde medya ve gazeteciliğe karşı oluşan önyargılar alana dair akademik çalışmaların en sık ele aldığı konulardan birisi. Reuters Institute tarafından hazırlanan yeni bir rapor da bu konuya dair bize daha fazla veri sunuyor.
Raporu genel çalışmalardan farklı kılan ise dört farklı ülkedeki —Brezilya, Hindistan, ABD ve BK— azınlık gruplar ile gerçekleştirilmiş olması. Her ne kadar her ülkedeki azınlık gruplar birbirinden çok farklı olsa da, örneğin Hindistan’daki Müslüman azınlıklar ile ABD’deki siyahi topluluk, rapor gazetecilikle ilişkilerinde bazı ortak temalar olduğunu gösteriyor. Bunların başında da medyanın söz konusu grupları ilgilendiren haberlerde kullandığı dil ve yaklaşım geliyor.
Çalışmaya katılan kişilerin büyük bir kısmı medyanın kendileriyle ilgili haberleri tam olarak aktarmadığını, önemli detayları atladığını ve bütünü aktarmak yerine önyargılara yaslandığını söylüyor. Bu da medyanın ve gazetecilerin söz konusu azınlık gruplar olduğunda bu gruplara yönelik baskıyı bilinçli veya bilinçsiz olarak beslediğini ve kendilerine olan güvenin sarsılmasına neden olduğunu gösteriyor.
Sıra Vice News’de mi?
BuzzFeed News’in 2011’de başlayan ve geçtiğimiz hafta sona eren hikâyesiyle birlikte dijital medyada dengelerin ciddi bir şekilde değişme ihtimali olduğundan bir önceki bültende bahsetmiştik. Bu ihtimal yüzünden insanların gözünü çevirdiği ilk yayın Vice News oldu.
Bir süredir çok iyi durumda olmayan ve sürekli gazetecilerini işten çıkartıp küçülmeye giden Vice, pek de iyi bir durumda sayılmaz. Her ne kadar ileriye dönük planlar yapmaya devam etseler de diğer yandan kendilerini satmak isteyip alıcı bulamadıklarına dair haberlerin de geliyor olması, insanların BuzzFeed News’i takip edebileceklerini düşünmelerine neden oluyor.
Dijital medyanın büyük isimlerine dair benzer haberlerin de giderek artıyor olması, geçtiğimiz hafta bahsettiğim dönüşüm senaryosunun ciddiyetini daha da artırıyor. Şu anda her şey belirsiz görünse de bu isimleri büyüten ve ardından bu noktaya getiren dinamikleri incelemek ve sonrasına dair bir strateji geliştirmek artık bütün dijital medya ve gazetecilik kurumları için şart.
Musk’ın Twitter’ı Daha Fazla Sansürlüyor
Artık Twitter’a dair haberlerin hemen hepsini üç başlık altına toplamak mümkün görünüyor: platformda giderek artan keyfi sansür, bot ve trol sayısındaki artışın sonuçları ve yönetimden kaynaklı sorunlar. Bu hafta gündemimiz ağırlıkla ilk kategoride.
İlk haber Wired’da yazan gazeteci Dell Cameron’ın hesabının kapatılması. Cameron, ABD’li aşırı sağcı internet ünlüsü Matt Walsh’un hesabının hacklenmesi ve oradan çıkanlar hakkında yaptığı haberi Twitter hesabında paylaştıktan kısa bir süre sonra hesabı kapatıldı. Gerekçe olarak Twitter’ın hack yoluyla edinilen materyaller kuralı gösterilse de herkes bunun zorlama bir yorum olduğunun ve Cameron’a keyfi bir ceza verildiğinin farkında.
İkinci haber ise Rest of World tarafından Twitter’ın devletlerden gelen sansür taleplerine verdiği cevapların Musk ile birlikte nasıl değiştiğine dair yaptığı araştırma. Haber açık bir şekilde Musk’ın devletlerin taleplerini her fırsatta karşılamaya çalıştığını gösteriyor. Eskiden gelen talepleri karşılama oranı yüzde 50 civarındayken, şu an bu oran yüzde 83.
Türkiye ise Musk’ın devralmasından bu yana en çok talep gönderen ülke olma ünvanını korumakla kalmamış, aynı zamanda taleplerinin kabulünde de ciddi bir artış var. Geçmişte sorgusuzca kabul etmek yerine Türkiye’de engellenmeyi göze alan platform, Musk ile birlikte her şeye evet demeye başlamış. Gönderilen toplam 491 talebin yalnızca ikisi cevapsız bırakılmış, 102’si kısmen, gerisi tamamen kabul edilmiş.
Kısa Kısa
🪖 NPR’ın küçülme sürecinde işten çıkardığı gazeteci Tim Mak, ilk savaş muhabirliği odaklı e-bülteni yayınlamaya başladı.
🤖 Haber kürasyon uygulaması Artifact, yapay zekâ ile haber özetleme özelliği getirdi. Sade özetlerin yanı sıra emojiyle özet gibi daha eğlenceli formatlar da mevcut.
🌚 New York Times teknoloji ekibi, uygulama için karanlık modu nasıl geliştirdiklerini kapsamlı bir şekilde anlatmış.
👋 22 dijital gazetenin abonelik iptal etme sürecini inceleyen bu yazı, neleri yapmamanız gerektiğini örnekleriyle anlatıyor.
🇰🇪 ChatGPT Kenya’daki hayalet yazarların işlerini elinden almaya başlamış.
🤨 Trusting News projesi, haber odalarının okur güvenini artırmak için yapabileceklerini anlatan kitler yayınlamaya başladı.

Haftanın odağı: Tucker Carlson ve Fox News’in gücü
Geçtiğimiz hafta ABD medyasında gündemi en çok meşgul eden konulardan birisi Fox News’in en ünlü sunucularından ve genel olarak ABD sağının favori medya isimlerinden birisi olan Tucker Carlson’ın tam da büyük bir davanın ardından, üstelik kendisine dair de şikâyetler gündem olmuşken, işten çıkartılması oldu. Fox News’in neden kendisi için bu kadar değerli bir isimden vazgeçtiğinden tutun da Carlson’ın bundan sonra ne yapacağına kadar birçok konu tartışıldı.
Ama bu dedikodular ve teoriler yerine benim asıl odaklanmak istediğim konu Carlson ve Fox News’in nasıl bu kadar etkili olabildiği ve kullandıkları kimi taktikler. Özellikle ülkemizdeki seçim atmosferiyle birlikte ABD sağının taktiklerini kopyalama alışkanlıklarının giderek bariz bir hâle gelmiş olması sebebiyle bu incelemenin faydalı olacağını düşünüyorum.
Fox News’i ve ekiplerinde yer alan Tucker Carlson gibi yorumcuları ABD’deki One America Network ya da Birleşik Krallık’taki GB News gibi örneklerden ayıran en önemli özellikleri, onlara kıyasla daha “ılımlı” bir yayın yapıyor izlenimi yaratmak için çaba göstermeleriydi. Aşırı sağ argümanların hiçbirini doğrudan kendileri söylemiyor ama bunları daha dolaylı yollarla dile getirip izleyicilerinin bir sonraki seviyeye gitmesine yardımcı olacak aracılarla buluşmalarını sağlıyorlar.
Tucker Carlson da bunu en iyi başaran isimlerden birisi. Kendisi son dönemde bizim de sıkça maruz kaldığımız LGBTQ karşıtı argümanların, “woke” karşıtlığının ve aşırı sağ retoriğin yaygınlaşmasında önemli bir rol oynadı. Kendisi asla internette ya da daha radikal kişilerden gördüğümüz argümanları doğrudan dile getirmese de “sadece soruyorum” yaklaşımıyla bunları söyleyecek isimleri düzenli olarak konuk etti. Aynı sorgulama taktiği sayesinde Fox News’in başına gelen davanın sebebi olan komplo teorisi dahil birçok başka teorinin de yaygınlaşmasını sağladı.
Carlson’ın büyümesine yardımcı olan bir diğer taktiği de “politik doğruculuk sansürü” argümanını kendisine yönelik eleştirilere karşı sıkça kullanmasıydı. Bu argümanı o kadar etkili bir şekilde kullandı ki ABD medyasındaki yanlış objektiflik algısı sayesinde medyanın her köşesinde görünür oldu. Ünlü ama “o kadar da radikal olmayan” Carlson, özellikle Trump döneminde en çok aranan isimlerden birisi oldu.
Bütün bunlar ve daha fazlası sayesinde Carlson ABD kamuoyundaki yerini iyice sağlamlaştırdı. Örneğin Alex Jones başına gelenlerden sonra görünürlüğünü yitirmişti ama Carlson için ABD başkanlığına aday olma ihtimali konuşuluyor. Medyanın ve ABD’deki politik dinamiklerin zayıf noktalarıyla çok iyi oynamasına ve onları kendi çıkarları için manipüle etmesine rağmen medyanın kendisi hakkında konuşmaktan vazgeçememesi de aslında sorunun ne kadar derin olduğunu gösteriyor.
Carlson hem yaygınlaştırdığı komplo teorileri ve retoriğin hem de uyguladığı taktiklerin dünyanın farklı yerlerindeki kopyalarıyla aslında görülenden daha büyük bir etki yaratmış durumda. Ülkemizde bile sağ politikacıların kullandığı argümanların bunların çevirisi olmasının sebebi Carlson ve onun gibi isimlerin büyümesine imkân tanıyan Fox News. O yüzden bunları iyi tanımak ve ABD medyasının yaptığı hataları tekrar etmemek gerekiyor.