Yaklaşık 25 yıl önce, mesleğe başladığım günlerdi. Çalıştığım kurum bir meslek içi eğitim düzenlemiş, bir bilge adamı, bilgiye aç olacağı varsayılan bir grup muhabir, kameraman ve editörün ortasına atıvermişti.
Bilge adam, “Kameralarınız neden sallanması doğal olmayan yerlerde sallanıyor?” diye soracak oldu, öfkeli kalabalık soruyu şikâyetle bastırdı: “Siz, bizim ne şartlarda çalıştığımızı biliyor musunuz?” Her biri, iştahla yaşadıklarını anlattı durdu.
Bir süre sabreden bilge adam, şaşırtmalı bir soruyla geri döndü: “Koşullarınızın iyi olduğunu mu düşünüyorsunuz?”
Sessizlik…
Bilge adam ekledi: “Bu koşulları bir hayli benimsemiş gibisiniz de.”
Şu an adını -ne yazık ki- hatırlamasam da, bilge adamın düsturu hep benimle kaldı: Planla, şartlara uymayı bil, ama şartları değiştirmeye çalışmaktan asla vazgeçme.
Planla
1. Yola çıkmadan ÇOK önce
Kişisel gelişimci jargonu olacak ama kaçış yok, kendinize yapmanız gereken yatırımla başlayacağım ahkâm kesmeye. Ama önerim basit: Ekipteki göreviniz dışında becerileriniz olsun. Bir gün kesin lazım olacak çünkü.
Ehliyetiniz yoksa alın, günün birinde direksiyona geçmeniz gerekecek. Aynı mantığı takiben, foto muhabiri ya da kameramanla çalışan bir muhabirseniz, fotoğraf ve video çekmenin, en azından temellerini mutlaka öğrenin. Biliyorum çok pahalı, benimki de pek matah sayılmaz, ama imkânınız varsa iyi fotoğraf ve video çeken bir akıllı telefona yatırım yapın.
İlk yardım eğitimi alın. Başlıktaki koşullar nedeniyle, sahada çoğu zaman tek başınasınız ya da yardım uzakta. Kendiniz ya da ekip arkadaşınız yaralandığında, yardım gelene kadar yapabileceğiniz çok şey var. Kaldı ki meslekten bağımsız olarak, herkesin sahip olması gereken bir meziyet bu.
Deprem ülkesindeyiz. Herkes meslek hayatında en az bir deprem takip edecek. Tetanoz aşınız mutlaka olsun.
2. Her an yola çıkacakmış gibi
Alanınız sıcak haber ise, koşullara uygun bir çanta hazırlamaya çoğu zaman vakit yok. Ama o çantaya girecek çantacıklar önceden hazır olabilir. Sağlık ve ilk yardım çantası mesela. Çok doldurmanıza gerek yok. Ama sargı bezi, gazlı bez ve Batikon olmazsa olmaz. Mümkünse, soğuk kompres, antiseptik solüsyon, turnike, yanık kremi ve kas gevşetici de ekleyin. İlk yardım gereçleri dışında, ağrı kesici, mide ilaçları, ateş düşürücü ve vitaminler de önceden hazır olsun.
“Nasıl taşıyacağım?” demeyin, bunların hepsi minik bir makyaj çantasına sığar. Tabii bu çantanın içinde olacağı sırt çantanızı da, sahaya çıktığınızda, arabada, otelde, çadırda vs bırakmayın, “Gider alırım” demeyin, öyle olmuyor.
Sağlam, telefonunuzu birkaç tur doldurabilen bir power-bank hep evde, bu çantada dursun. Peki bu boşaldığında ne olacak? İmkân ve yeriniz varsa, kamp türü güneş enerjisi panellerine yatırım yapın. Çok yer kaplamaz, portföy çanta büyüklüğünde. Bilgisayar ve diğer teknik ekipmanlarınızı şarj etmenizi de sağlar. Ama koşullar daha zorluysa ve araba ile seyahat edecekseniz, çalıştığınız kuruma isyan edip bir inverter aldırın derim.
Kafa lambası, çok amaçlı çakı, içlik, uyku tulumu (en az -10 derece) ve mat, yağmurluk ve çizme de yine evde mutlaka bulunsun diyeceklerim arasında. Çatışma bölgesi söz konusu ise, kask ve çelik yeleğin kurumunuz tarafından sağlandığını umalım.
“Bu kadar şeyi taşımak mümkün değil” diyenler olacaktır. Saydığım hemen her şeyi, Voys Media ekibi olarak son depremde kullandık, hiç yük olmadı, çok da faydasını gördük.
Şartlara uymayı bil
3. Ayakta kalmak ve anlatmak
Deprem, doğal afet ve çatışma alanları sizden alışkanlıklarınızı değiştirmenizi bekler. Burada daha çok mesleki olanlardan bahsedeceğim. Ama yaşam alışkanlıklarına da geçerken değinelim.
Bulduğunuzda yiyin, durduğunuzda uyuyun. Bunları bir daha ne zaman yapabileceğiniz meçhul zira. Bol su tüketin, “ya sıkışırsam” endişesi ikinci planda olsun. Gördükleriniz canınızı sıkacak, iştahınızı kesecek. Ama unutmayın, “bir işe yaramak” için oradasınız. Beslenmek, ayakta kalmak da bir çeşit görev.
Arabada uyumanız gerekirse alarmı saat başlarına kurun: Motoru çalıştırıp susturmak için. Sürekli çalışması egzoz zehirlenmesine neden olabilir. Aynı mantık çadır için geçerli. Elektrikli ısıtıcı sorunsuz çalışıyor mu ya da soba tütüyor mu, saat başı kontrol edin.
Tüm engelleri aştınız, karnınız tok, sırtınız pek. Peki ne anlatacaksınız?
Her olay ve bölgenin kendine has koşulları olabilir ama deprem gibi bir felaketin ortasına düştüğünüzde, tabiri mazur görün, ambale olacaksınız. Çünkü konu her yerde ve hızlı çalışmak zorundasınız.
4. Ne gördün? Ne duydun?
Gazete, televizyon, websitesi ya da YouTube kanalı… Ana akım ya da bağımsız medya. Herkesin öncelikleri farklı. Ama genelleme tuzağına düşmeyi göze alarak, en azından ilk saatler için, şöyle bir ayrım yapabiliriz:
Canlı yayın, üstelik de kısa süre içerisinde, yapacaksanız mümkün olduğu kadar çok noktayı gezmeyi ve görmeyi hedefleyin. İzleyici bu saatlerde sizden genele ilişkin gözlemler ister. Canlı yayın gibi bir “ayak bağınız” (ne demek istediğimi aşağıda açıklayacağım) yoksa ve mesleki tabirle “hikâye peşindeyseniz” belirli bir noktaya odaklanın.
Kameranız olay yerinde belirdiğinde insanlar yanınıza gelecek ve dertlerini anlatmaya başlayacak. Dinleyin tabii. Ama onlarla sınırlı kalmayın. Bazen geri planda sizi izleyenlerin anlatacak çok daha fazla şeyi olabilir.
Konuştuğunuz, röportaj yaptığınız insanların mutlaka ama mutlaka telefon numaralarını alın, numaranızı verin. İlerleyen günlerde sahadaki muhabirlerinize dönüşecekler. Terk ettiğiniz bir alandaki son durumu öğrenebilir, bu bilgilerle haberinizi güncelleyebilir, bir ihtiyaçları varsa onlara yardım yönlendirebilirsiniz.
Video haberciliği yapıyorsanız, aralarda ortam sesi kaydetmeye özen gösterin. Benzer görüntüler birçok meslektaşınızda olabilir. Ama iyi kaydedilmiş ve dikkatli kurgulanmış doğal ses, yaratacağınız gerçeklik hissini güçlendirir. TV canlı yayını ya da gazete/web haberinde ise çekinmeyin, betimleyin ortamın sesini. O ortama özel bir koku varsa onu da es geçmeyin (mağdurlar ve izleyicileri rencide etmeden).
Olayın öznesi olan insanları arka plana alarak canlı yayın ya da anons yapmayın. Bu onları konu mankeni yapmaktır. Sene 2023, ana akım bu hastalıktan kurtulamadı, siz yapmayın!
Muhabirler! Ekip adına bir karar almadan önce mutlaka foto muhabiri ve kameramanla bunu paylaşın, fikir alın. Aksi, ikinci bir gözden mahrum kalmak, kendi ayağına sıkmaktır.
Canlı yayın ya da metin yazımı… Anlatmaya başlamadan önce mümkünse sakin bir köşeye çekilin ve kendinize şu soruyu sorun: Ben ne gördüm? Anlamadığınız bir şeyi anlatamazsınız.
Şartları değiştirmeye çalış
Buraya kadarı ve belki devamı da, tecrübeli meslektaşlara pek bir şey ifade etmeyecektir. Çoğunun yıllar içinde içselleştirdiği şeyler, bazısı daha iyisini bilir. NewsLabTurkey’in öncelikleri doğrultusunda, mesleğe yeni başlayanlara yönelik bir yazı bu.
“Şartları değiştirmeye çalış” çağrısı ise, genç meslektaşların bu ilk yıllarından bir beklenti değil. Gerçekçi olmaz. Ama ileride yönetici pozisyona geldiklerinde, hani bir umut, bu sektörde bir şeylerin değişmesine vesile olurlar diye…
5. Bize biraz “hantallık” lazım
Geçen hangi kanaldaydı hatırlamıyorum, dizi sektöründen profesyonellerle röportajlar yapmışlar. Bir ışık şefi anlatıyor. Bir Japon ekiple ortak bir iş yapmışlar; Japon ekipte ışığın kafasını bir kişi, ayağını ikinci bir kişi, kablosunu üçüncü bir kişi taşıyormuş. Gururla ekledi: “Bizim çocuklar öyle mi? Yüklendi mi götürüyor kaç kiloluk ışığı.”
Alkış…
Gün kurtuldu. Peki sürdürülebilir mi?
Sahada Batı’dan meslektaşlarla karşılaşmışsınızdır. Buraya kıyasla daha yavaş çalıştıklarını da fark etmişsinizdir. Daha kalabalık ekipler, sahadakilerin belirli aralıklarla rotasyonu, daha az koşuşturma.
Kimimiz onlara bakıp “Abi, adamlarda imkân var tabii” der. Kısmen doğru, ama mevzu bu değil. Kimi de “Abi çok hantallar ya, adam tripodu kurup çekene kadar ohooo!” Kısmen doğru, ama yine ıskaladık.
Şartları değiştirmekten kastım, dinamizm ya da pratik zekâ dediğimiz bu lanetten, biraz uzaklaşmak. Üç somut sonuç beklentisi ile.
- Birincisi, gazetecilerin sahadaki koşullarının iyileşmesi tabii ki. Böylece, mesela Hatay’da görevliyseniz, yukarıda saydığım şapkadan tavşan çıkarma yöntemlerine daha az gerek kalır, her gece olmasa da, arada bir Adana’da düzgün bir otelde kalabilirsiniz.
- İkincisi, saha operasyonunun yapısının değişmesi. Muhabir-kameraman denklemine yapımcının da eklenmesi ve bu iki meslek erbabının üzerinden yük alarak, işlerine daha fazla odaklanmalarını sağlaması. Ya da sahada iki ekip bulundurulması ve biri canlı yayına “saplanmışken” diğerinin sahada haber üretebilmesi.
- Üçüncüsü, sahadaki koşullarının iyileşmesi ve üretimlerinin daha kaliteli hâle gelmesiyle, gazetecilerin bu mesleği daha uzun süre (sahada) sürdürme iradesine kavuşması.
Günün birinde, sahada 60-70 yaşında gazeteciler görebilmek umuduyla…