n okuyoruz| Bültenden Herkese Merhaba!
Bu haftanın odağında yapay zekâ teknolojileriyle üretilen ilginç araçlar ve onların negatif etkileriyle mücadele etmek için ortaya atılan çözümler var. İlginç bir sürecin başlarında olduğumuz kesin.
“Ne Okuduk” bölümünde Reuters’ın 2023 tahminleri raporu, Mastodon’un devam eden büyümesi, kâğıt krizinin sonuçları ve daha fazlasını bulabilirsiniz.
Geçtiğimiz hafta Kuluçka Programımız için başvuruların açıldığını duyurmuştuk. Bu hafta da “bizim kuluçkaya değil uzman desteğine ihtiyacımız var” diyenler için bir duyurumuz var. Kurumsal olarak sürdürülebilirlik konusunda size destek sağlayacak birçok farklı alanda uzmanın yer aldığı Mentorluk programımıza katılmak isteyenler detaylı bilgi ve başvuru için bu linke tıklayabilir.
Görüş, yorum ve önerilerinizi her zaman bekliyorum.
Haftaya görüşmek üzere!
—Ahmet Alphan Sabancı

Bu hafta ne okuduk?
Reuters’ın 2023 Tahminleri Raporu
Her yıl olduğu gibi 2023’ün ilk haftalarında Reuters Enstitüsü medya ve gazetecilik sektörünün liderleriyle gerçekleştirdiği “Journalism, media, and technology trends and predictions” raporunu yayınladı.
Raporda öne çıkan başlıklar ve tahminler yıl sonunda yayınladığımız özel bültenle büyük anlamda örtüşüyor. Çoklu gelir modelleri, yapay zekâ konusundaki belirsizlik ve ekonomik zorluklar öne çıkan başlıklar arasında yer alıyor.
Özellikle dikkatimi çeken verilerden birisi Facebook ve Twitter’ın daha az önemli olacağını söyleyenlerin çoğunlukta olması. Bir diğer önemli başlık da iklim konusunda herkesin bu yıl daha fazla çalışacağını söylemesi. İklim krizi konusunun bu yıl içerisinde daha fazla öne çıkacağı ve diğer konularla iç içe ele alınacağı kesin görünüyor.
Rapor her zaman olduğu gibi özellikle sağladığı veriler açısından değerli ve incelemeye değer. Reuters’ın raporunu diğer öngörüler ve trend raporlarıyla birlikte sağlam bir 2023 senaryosu oluşturmak için kullanabilirsiniz.
Mastodon Büyümeye Devam Ediyor
Twitter’ın durumu iç açıcı sayılmaz. Özellikle moderasyon ve güvenlik kısmında daha fazla insanın işten çıkarılması, uygulamada ve sitede teknik sorunların artması, algoritmik akışın zorunlu hâle gelmesi ve cuma sabahından bu yana popüler üçüncü parti uygulamaların çalışmamaya başlaması son zamanlarda yaşananlar arasında.
Bu gidişat geçtiğimiz aylarda en çok öne çıkan alternatiflerden birisi olan Mastodon’a olan ilgiyi ve desteği de artırmaya başladı. Daha kullanışlı uygulamaların artması, aktif kullanıcı sayısının yükselişi ve giderek daha fazla popüler ismin de denemeye başlaması ile Mastodon ve ActivityPub sistemi giderek büyüyor.
Daha önce platformu ActivityPub ile entegre edeceğini söyleyen Medium, bunun öncesinde hem Mastodon’a sponsor oldu hem de Medium yazarlarına özel bir Mastodon sunucusu açtı. Cloudflare de kullanıcılarının birkaç basit adımda kendi Mastodon/ActivityPub sunucularını kurmasını sağlayan bir özellik duyurdu. Bu da özel sunucular kurmak isteyenlerin ihtiyaç duyduğu teknik bilgi seviyesinin ciddi bir şekilde azalması demek.
Alakalı: Twitter’ın bir diğer rakibi Post.News ciddi bir ilerleme kaydetmekte ve ilgi çekmekte zorlansa da ABD’nin büyük gazetelerinden USA Today’i platformu aktif şekilde kullanmaya ikna etmiş.
İyi Tasarlanmış Bir Veri Gazeteciliği
Veri gazeteciliği son yılların en sık konuşulan başlıklarından birisi. Ancak bu türün en önemli zorluklarından birisi iyi tasarlanmış ve veriyi etkili bir şekilde kullanan işler üretmenin göründüğü kadar kolay olmaması. İşin teknik boyutuna aşırı odaklanıldığı için tasarımın önemi genellikle unutuluyor.
Sky News ve Tortoise tarafından hazırlanan “The Westminster Accounts” projesi, iyi tasarlanmış bir veri gazeteciliği örneği olarak ele alabileceğimiz işlerden birisi. Birleşik Krallık parlamentosunda her ne kadar maddi konularda şeffaflık söz konusu olsa da bu konuda veriler ve dökümanlar incelemesi ve bir bağlam içerisinde ele alınması zor bir şekilde paylaşılıyor. İki yayın bir araya gelerek bu verileri toplamış ve herkesin rahatça inceleyebileceği ve anlayabileceği bir formata dönüştürmüş.
Ortaya çıkan sonuç hem teknik anlamda hem de tasarım anlamında oldukça başarılı bir dosya. Görselleştirmeler tek tek örnekleri incelerken onları bir bağlam içerisinde görmenize yardımcı oluyor ve içerisinde dilediğiniz gibi hareket edebiliyorsunuz. Ayrıca başlangıçta kısa bir tanıtım bölümü ile size nasıl kullanabileceğinizi de anlatıyor. Eğer etkili veri gazeteciliği işleri üretmek istiyorsanız bu örneği inceleyip üzerine çalışmanızı tavsiye ederim.
Kâğıt Kriziyle Gelen Zorunlu Dijitalleşme
Pandemi ile birlikte küresel ekonomide yaşanan ve medyayı ciddi şekilde etkileyen sorunlardan birisi de kâğıt sektörünün girdiği kriz ve ardından yaşanan fiyat artışları oldu.
2020’den bu yana birçok basılı yayın stratejilerini değiştirmek zorunda kaldı, dünyanın en büyük dergi yayıncılarından Condé Nast’ın artık bir dergi şirketinden çok dijital medya şirketi olduğunu söylemesi bu dönüşümün 2022’deki en bariz örneklerinden birisiydi. Dünyanın birçok yerinde de dergi yayıncılığının benzer koşullar içerisinde olmasının ana sebeplerinden birisi bu kriz.
Bu kriz ülkemizin ekonomik koşullarıyla da birleşince daha ağır bir hâle büründü. Kitap, dergi ve gazete fiyatlarındaki mecburi yükselişlerin yanı sıra birçok yayıncı artık eskisi kadar çok yayın yapmaya da korkuyor. Socrates dergisinin de 2023 yılında basılı yayınına son verme kararı almış olması bu krizin yakın zamanda sona ermeyeceğini gösteriyor.
Kısa Kısa
🇨🇦 Kanada merkezli Investigative Journalism Foundation, haberlerinde kullandığı veritabanlarını herkese açık hâle getiriyor.
📈 Press Gazette, TikTok’taki haber yayıncılarının durumunu incelemiş.
👋 The Intercept, First Look Media’dan ayrılıp bağımsız kâr amacı gütmeyen bir kurum olarak yayın hayatına devam edecek.
🤨 New York Times bir yıldır Ben Smith’in yerine medya köşesini yazacak birisini seçmedi.
💬 Punchbowl, Twitter’ın belirsiz durumu karşısında kendi metin bazlı haber bildirim sistemini geliştirmiş.
🇩🇪 Almanya’nın rekabet denetleme kurumu Google’a veri kullanım şartlarıyla ilgili uyarı verdi.

Haftanın odağı: Yapay zekânın risklerine karşı radyoaktif veri
Yapay zekâ teknolojilerinin yaygınlaşması ve giderek daha kolay kullanılabilir hâle gelmesi, beraberinde birçok farklı kullanımı da hızlı bir şekilde görmemizi sağladı. Ancak bunların arasında giderek riskli ve kötü niyetli kullanımların artışa geçmesi de nasıl önlemler alınabileceği sorusunu beraberinde getiriyor.
Sadece 2023’ün başından bu yana öne çıkan bu kullanım örnekleri arasında CNET’in yetmişten fazla SEO odaklı içeriği yapay zekâ sistemlerine yazdırmış olması, oltalama saldırıları ve dolandırıcılık için yapay zekâya metin yazdıranların artması ve yapay zekânın kod yazma yeteneği ile hızlı bir şekilde zararlı yazılımlar yazılmaya başlanması gibi örnekler var. Bunların yanına geçmişte gördüğümüz diğer örnekleri de eklediğimizde karşımızda ciddi bir risk olduğunu kabul etmek gerekiyor.
Yapay zekâ ile üretilen içeriklerin getirdiği bu risklere karşı neler yapılabileceğini inceleyen ve çözümler üretmeye çalışan araştırmalar şimdiden başladı. Örneğin GPTZero isimli proje yazılı bir metni kimin yazdığını tespit edebileceğini söylüyor. Ancak ChatGPT ile bunu atlatmayı başaran örnekler şimdiden mevcut.
Bu duruma dair en karamsar senaryo, 2016 yılında fake news tartışmaları büyümeye başladığında ortaya atılan “infocalypse” kavramı: yani internette gerçek bilgi ile sahtelerin ayırt edilmesinin neredeyse imkânsız hâle geldiği nokta. Bazı yapay zekâ girişimlerinin neredeyse bunu pazarlayacak noktaya gelmiş olması da insanların tedirginliğini artırıyor.
Stanford Internet Observatory tarafından yayınlanan “Generative Language Models and Automated Influence Operations: Emerging Threats and Potential Mitigations” isimli rapor, yapay zekânın kötü amaçlı kullanımına kapsamlı bir şekilde bakıyor ve hem sorunun gelebileceği nokta hem de çözümler konusunda farklı senaryolar sunuyor.
Çözüm senaryolarının önemli bir kısmı mevcut olarak tartışılan yasal düzenlemeler ve başka türde kısıtlamalardan oluşuyor. Ancak özellikle dikkat çekici olan bir çözüm önerisi, bu teknolojileri geliştirenlerin sistemlerini daha tespit edilebilir bir şekilde eğitmeleri. Yani bu yapay zekâ sistemlerinin öğrendiği veri kaynaklarına radyoaktif veri adını verdikleri kasıtlı olarak üretilmiş sahte veriler yerleştirilmesi ve bunların o sistemler tarafından üretilen içerikleri tespit amaçlı kullanılması.
Bu ekstrem senaryonun gerçekleşebilmesi için bir grup insanın bu tarz radyoaktif veriler —yani sahte bilgiler— üretip internete yayması gerekiyor, çünkü bu sistemlerin çoğu internetten rastgele toplanan veriler ile eğitiliyor. Bunu yaptıklarının kimse tarafından bilinmemesi ve bu üretimin iyi bir şekilde gizlenmesi lazım, aksi takdirde bu teknolojileri geliştirenler o verileri filtreleyebilir. Bu aynı zamanda tespit aracının da muhtemelen belirli bir kesimle paylaşılması demek, çünkü aracı kullanarak bu radyoaktif verileri tespit etmek mümkün olabilir. Fakat bu senaryoda radyoaktif verileri bilen kişilerin tespit edilemez sistemler üretebilmesi de mümkün oluyor.
Neredeyse komplo teorisi seviyesine yaklaşan bir çözüm önerisini neden yaptıklarına emin değilim. Ancak hem bu yapay zekâ teknolojileriyle üretilen yeni araçlar hem de onların risklerine karşı üretilmeye çalışılan önlemler, önümüzdeki süreçte bol miktarda bilimkurgu tadında olaylar yaşayacağımızın işareti. Kendimizi şimdiden hazırlamakta fayda var.