Fransız medyasının dinamikleri: ABD kadar kutuplaşmıyor ama medya 11 milyarderin elinde

“Gazetecilik önemlidir, çünkü her gün içinde yaşadıkları karmaşık ve değişen dünyada insanların yönlerini bulmalarını sağlar. Gazetecilik güç sahiplerini, özellikle de hükümettekileri düzenli olarak takip eder ve bu kişileri, sorumlusu oldukları tatsız gerçeklerle ilgili yanıt vermeye zorlayabilir. Gazetecilerin yaptığı iş sayesinde yolsuzluk önlenir, akılcı olmayan girişimler durdurulur, kamusal tehlikelerin önüne geçilir” diyor Columbia Üniversitesi gazetecilik profesörü Michael Schudson.

Gazetecilik, taşıdığı kamu yararı sorumluluğuyla diğer entelektüel sermayeli mesleklerden ayrılıyor. Son yıllarda büyük değişimlerden geçen gazetecilik pratiğinin önemli birkaç durağı oldu. 1990’larda başlayan medyada dijital dönüşüm 2010’lu yıllarda hız kazandı. Bu baş döndürücü hızı “Yazılı basın ölüyor mü?” başlıkları takip etmeye başladı. Öyle ki bu konu uzunca bir süre sivil toplum ve meslek örgütlerinin sektöre dair işlediği demirbaş konulardan biriydi. Yazılı ve görsel basın kurumları dijitale geçiş için projeler başlattı, kimi önemli basın kurumları ise zaten dijital olarak kuruldu. Medyanın küresel dönüşümünden her ülke kendi dinamiklerine göre etkilendi ve toplumu etkiledi.

Ülkelerin dinamiklerine göre gazetecilik pratiklerini araştırmayı da bu nedenle istedik. Bu küresel olgulardan etkilenen ülkelerden birisinin de Fransa olması bizi gazeteci Héléna Berkaoui ile buluşturdu. Fransa’da medya yapısı, gazetecilerin kronik sorunları ve daha pek çok şeyi Berkaoui NewsLabTurkey için anlattı.

“Olana bitene seyirci kalmamak için gazeteci oldum”

Hukuk eğitimi alan Berkaoui mesleğe Fransız senatosunun yayını olan Public Sénat websitesinde staj yaparak başladı. Ardından Mediapart, Le Bondy Blog ve Public Sénat için serbest olarak çalışan Berkaoui, eylül ayında Bondy Blog’un genel yayın yönetmenliğini devraldı. Çalışmalarını ayrımcılık ve güvencesizlik üzerine yoğunlaştıran Berkaoui, Bondy Blog’un misyonunu sesi en az duyulanların yani azınlıkların sesini duyurmak olarak açıklıyor. 

Gazeteci olmaya nasıl karar verdiğini sorduğum Berkaoui, “gazetecilik biraz üzerime düştü” diyor. Kendini ofiste çalışan bir avukat olarak göremediğini söylüyor ve ekliyor, “Olan bitene seyirci kalmamam gerektiğini düşünüyordum. Buna en uygun meslek gazetecilikti.”

Editoryal bağımsızlık

Fransa için Avrupa ülkeleri arasında en hareketli haber gündemine sahip ülke demek yanlış olmaz. Gazeteciliği biraz da bu hareketi için seçen Berkaoui, yoğun gündemin gazeteci için sıradan bir durum olduğunu düşünüyor, “Bir gazetecinin işi bilgiye öncelik vermektir. Haber kaynaklarımızı arayarak, ilgilendiğimiz konuları takip ederek, bilgiyi odağa koyarak gündemi yaratan bizleriz. Bu noktada siyasilerin medya gündemini kontrol etmesine ve yönlendirmesine izin vermemek meslek için elzem.”

Serbest gazetecilerin statüsü

Fransa’da 35 bin civarı basın kartı sahibi var. Bu sayının beşte birini serbest çalışanlar ve süreli kontrat sahibi gazeteciler oluşturuyor. Serbest çalışan gazeteciler basın kartı alabilmek için gelirlerinin yüzde 50’sinden fazlasını gazetecilik faaliyetlerinden kazanmak durumunda. Bu sebeple basın kartı sahibi olmayan pek çok serbest gazeteci olduğu tahmin ediliyor.

Serbest gazetecilik deneyimine sahip Berkaoui, Fransa’da bağımsız gazetecilerin statüsüne dair istikrarsızlıklar olduğunu söylüyor. En bilinenleri de dahil olmak üzere birçok haber merkezinin, serbest çalışanlarına düzgün bir şekilde ödeme yapmak konusunda isteksiz olduğunu dile getiriyor.

“İlk yıllar, statümüzün belirsizliği nedeniyle fedakârlıklarla geçiyor. Yine de elimizden geldiğince dayanmanız gerektiğini düşünüyorum. Gittikçe daha fazla haber odası karşılaştığımız zorlukları dikkate alıyor. Bağımsız gazetecilerden oluşan topluluklar da daha görünür olmak ve birbirlerini desteklemek için şekilleniyor. Bu kolektifler, freelance çalışanın yalnızlığının üstesinden gelmek için çok önemli. Network, medyaya erişim için çok önemli olmaya devam ediyor.”

Berkaoui, serbest çalışmanın avantajlarını ve tavsiyelerini de paylaşıyor.

“Serbest çalışma avantajlarından birisi de araştırma yapmak ve hatta belirli alanlarda uzmanlaşmak için ana akım medyaya göre daha fazla zamanımızın olması. Çalışmak istediğiniz medya kurumlarını takip etmek de oldukça önemli. Böylece haber merkezlerinin sizden nasıl bir beklentiye gireceklerine dair ipucu elde ediyoruz. Editoryal ekibin hiçbir zaman her şeyi ele almaya vakti olmaz, bu yüzden onların ihtiyaçlarını tahmin etmek serbest çalışan için önemli.”

Medya sahiplik yapısı

Berkaoui’ye göre Fransa’da gazetecilik yapmanın temel sorunu güvencesizlik. İşlemesi imkânsız olan konular, meslek üzerindeki tehdit ve dolayısıyla otosansür bu güvencesizliği besliyor.

Diğer bir sorun ise medya sahiplik yapısı. Fransız medyasının yüzde 90’ı bir grup iş insanına ait. Libération’un 2022 başında yayınladığı araştırmaya göre 11 milyarder, günlük ulusal gazetelerin yüzde 81’ini, günlük bölgesel gazetelerin yüzde 12’sini, haftalık ulusal gazetelerin yüzde 95’ini, ulusal radyoların yüzde 47’sini, ulusal televizyonların yüzde 57’sini ve ulusal websitelerinin yüzde 44’ünü ellerinde bulunduruyor.

Bu durumun editoryal bağımsızlık önündeki en büyük tehlike olduğunu söyleyen Berkaoui, görevinden ayrılan Bruno Jeudy’i anımsatıyor. Jeudy, milyarder Vincent Bolloré’nin sahibi olduğu medya grubuna ait haftalık Paris Match gazetesinin ekonomi ve politika şefiydi. Ağustos ayında grup yönetimiyle yaşadığı anlaşmazlıklar nedeniyle görevinden ayrıldı.

Sol radikal parti Boyun Eğmeyen Fransa, mevcut medya sahiplik yapısına karşı harekete geçti. 24 Kasım 2022’de meclise 12 farklı yasa tasarısı sunacak olan partinin ajandasında medya ve kültür endüstrisindeki yoğunlaşmayı sona erdirmeyi amaçlayan bir yasa tasarısı da yer alıyor. Fransız anayasasının 34’üncü maddesinde yer alan basın özgürlüğünün, çoğulcu ve bağımsız karakterine aykırı bir durumun yaşandığını düşünen Boyun Eğmeyen Fransa’ya göre, sermaya sahibi milyarderlerin medyadaki konumunun sadece gazetecilik tutkusuna ya da salt ekonomik çıkarlara bağlı olduğunu düşünmek son derece yanıltıcı. Bu durum Fransa’nın demokratik ve siyasi durumu üzerinde doğrudan ve önemli sonuçlar doğuruyor.

Medyada kutuplaşma

Tüm bu olumsuzlara rağmen Le Figaro, Le Monde, Mediapart gibi haber merkezlerine sahip oldukları için Fransız medyasının şanslı olduğunu düşünen Berkaoui, aşırı sağın yükselişiyle medyadaki kutuplaşma eğilimin arttığını söylüyor.

Fransız düşünce kuruluşu Montaigne Enstitüsü, ABD medyasının kutuplaşmasından yola çıkarak Fransa medyasındaki kutuplaşmayı incelediği bir araştırma yaptı. 2019 yılında yayınlanan araştırmada ABD ve Fransa’daki medya kutuplaşması karşılaştırıldı.

Montaigne Enstitüsü’ne göre, dijital çağda ekonomik modellerinin bozulması, medyanın görünürlük kazanmak için sosyal medya ve arama motorlarındaki varlığı ve medyadan bağımsız olarak etkilerini gösterebilen politikacılar, blog yazarları ve komedyenler gibi aktörlerin rekabeti gibi gelişmeler nedeniyle ABD seçimleri üzerinde önemli etkileri olan muhafazakâr basının radikalleşmesiyle karakterize edilen kamusal alan hızla kutuplaşmaya başladı. 

Enstitü, Fransa’daki medya yapısını etkileyen değişikliklere geniş bir çerçeveden bakabilmek için 420 medya ve blog yazısı ile 18 milyon tweeti analiz etti. Makalelerdeki hyperlinkleri de araştırmaya dahil eden Montaigne Enstitüsü, böylece medya arasındaki atıf ilişkisini de incelemiş oldu.

Medya kutuplaşma araştırmasına göre, Fransız medyası kutuplaşması, “elit karşıtı” sayılabilecek kurumlara karşı dikey bir eksende gözlemleniyor. Medya kutuplaşması ideolojiden ziyade elit ve elit karşıtı olarak şekilleniyor. Bu kutuplaşma karşılaştırma yapılan ülke olan ABD’de ideolojik olarak gerçekleşiyor.

Medya günlük gazeteler, websiteleri, radyo ve TV kanallarından oluşan merkez etrafında şekilleniyor. Enstitü tarafından merkez olarak tarif edilen kurumları Le Monde, Le Figaro, Libération, Le Parisien, 20 Minutes, Les Echos vb. oluşturuyor. Bu merkez medya Libération’dan Le Figaro’ya sol ve sağ medyayı bir araya getiriyor.

Araştırma sonucuna göre, Fransa’da ABD’de gözlemlenen bir medya kutuplaşması yaşanmıyor. Bunun nedeni olarak da merkez medya olarak tarif edilen basın kurumlarının kendi aralarında devam ettirdiği bağlar görülüyor.


Türkiye’nin batılılaşma deneyimlerinde sık sık model alınan Fransa medyasındaki bazı dinamikler Türkiye’yi hatırlatsa da köklü basın kurumları ve demokrasi geleneğiyle Türkiye’den ayrılıyor. Fransa’nın İtalya ve İspanya gibi diğer Batı Avrupa ülkelerine göre haber kaynaklarının daha parçalı olması medya karakterine dair güçlü bir ipucu veriyor.

Yazar hakkında

Seda Karatabanoğlu

İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde lisans, l'Université Paul-Valéry’de Avrupa Çalışmaları ve Uluslararası İlişkiler bölümünde yüksek lisans eğitimi aldı. Gazeteciliğe Cumhuriyet Gazetesi’nde muhabir olarak başladı. Ardından çeşitli internet sitelerinde muhabirlik ve editörlük yaptı. 2016 yılından beri serbest gazeteci olarak çalışıyor. Ulusal ve uluslararası basın kurumları için yazı ve video haberler hazırladı. Çeşitli dergilerde aktüel ve politika yazıları yayınlandı. Dış haber odaklı Dünya Podcast’in kurucusu.