n okuyoruz| Bültenden Herkese Merhaba!
Haftanın odak konusu iklim gazeteciliğinin geçirdiği dönüşüm. Yıllar içerisinde bu alanın nasıl bir dönüşüm geçirdiğini ve nelere ihtiyacı olduğunu ele almaya çalıştım.
“Ne Okuduk” bölümünde ise Fast Company’nin yaşadığı hack, platformların habere güvene etkisi, Bezos-WaPo ilişkisi ve daha fazlası var.
Görüş, yorum ve önerilerinizi her zaman bekliyorum.
Haftaya görüşmek üzere!
—Ahmet Alphan Sabancı
Bu hafta ne okuduk?
Haber Sitesi Hacklemede Bir İlk
Haber sitelerinin zaman zaman hacklenmesi çok da yabancı olmadığımız bir durum. Genellikle bu saldırıların sonucunda ya sosyal medya hesaplarından tuhaf paylaşımlar yapılır ya da sitede hackerlar tarafından içerikler bozulup farklı şeyler eklenir.
Ancak geçtiğimiz hafta Fast Company’nin başına gelen kesinlikle bir ilkti. 25 Eylül günü içerik yönetim sistemine —yani WordPress kurulumuna— yönelik bir saldırının ardından siteye saldırganların eklediği içerikleri temizlemek için iki saatliğine siteyi kapatıp ardından geri açmışlardı. Ancak alınan önlemlerin yetersizliği ve siteden çalınan bilgilerin bir forumda satılması yüzünden iki gün sonra saldırganlar bu sefer sisteme girip saldırıyı bir adım daha ileri götürdüler ve Fast Company’nin Apple News hesabı üzerinden tüm takipçilerine ofansif bildirimler gönderdiler.
Bunun ardından önce Apple News, ardından Fast Company Twitter üzerinden özür diledi. Sonrasında ise Fast Company sorunu tamamen çözene kadar sitesini devre dışı bıraktı. Bülteni yayına hazırladığımız sırada siteleri hâlâ kapalıydı.
Bu örnek aslında haber siteleri için güvenliğin ne kadar önemli olduğunu da bir kez daha gösteriyor. Giderek kendisini geliştiren saldırganların bu açıkları kullanarak yapabileceklerinin sınırı yok. O yüzden sistem güvenliği bütün yayıncılar için en öncelikli konulardan birisi olmalı.
Marvel Hakkında Yazma Zorunluluğu
Gazeteci Luke Winkie, ABD’deki dijital yayınlarda ilginç bir durumu fark etmiş: Konuyla ilgisi olsa da olmasa da herkes Marvel filmleri hakkında içerik yayınlıyor. Film sonu sahneler hakkında bir arama yaptığınızda konuyla ilgili sitelerin yanı sıra gazetelerde, yemek tarifi sitelerinde ve daha birçok yerde o konuya dair içerik girildiğini görüyorsunuz.
Bu durum aslında dijital yayıncılığın sürekli yeni ziyaretçiye ve yüksek tıklanma sayılarına bağımlı olmasından kaynaklanıyor. Bu içerikler ana sayfada görünür olmasa bile arama motorlarında çıkması size düzenli olarak ziyaretçi getirmesi için yeterli. Bu yüzden de yayınlar editoryal politikalarından bağımsız olarak Marvel hakkında tık getirecek her konuda içerik yayınlıyor.
Bunun benzeri bir durum ülkemizde de yoğun bir şekilde mevcut. Eğer bir arama motoruna yemek tarifi, rüya ve kahve falı tabiri, herhangi bir popüler kültür başlığını ve hatta iftar saati gibi başlıkları yazarsanız karşınıza çıkan haber sitesi sayısına inanmakta zorlanabilirsiniz. Maalesef ülkemizde dijital haberciliğin reklama olan bağımlılığı bunu gayet normal bir formata dönüştürdü ve dünyanın geri kalanında da bu durumu farklı içeriklerle görüyoruz. Dijital haberciliğin böyle bir formata kaynak ayırmak zorunda kalması da finansal yapılarının ne kadar hassas olduğunun en iyi kanıtı.
Platformlarda Habere Güven Düşüyor
Çoğu internet kullanıcısı için internette habere ulaşmanın ana yolu sosyal medya platformları oluyor. Dijital haber kaynaklarını doğrudan takip etme oranının düşüklüğü de kaçınılmaz olarak haberlerle ilgili bakış açılarının platform etkisinde kalmasına neden oluyor.
Reuters Enstitüsü tarafından yayınlanan yeni bir araştırma da dört farklı ülkede —Brezilya, Hindistan, Birleşik Krallık ve Amerika Birleşik Devletleri— platformlar ile habere güven arasındaki ilişkiyi inceliyor. Raporun en önemli bulgularından birisi genel olarak habere güven oranı ile platformlarda karşılaşılan haberlere güven oranı arasındaki fark. Yani insanlar haberlere genel olarak güvense de sosyal medyada karşılarına çıktığında daha şüpheci oluyorlar.
Araştırma bunun dışında da platformlar ve haberler arasındaki ilişkiye dair ilgi çekici birçok veri içeriyor. İnsanların platformlarla olan ilişkileri, haberlere dair eleştirileri nereden gördükleri ve haberlere dair algıları ele alınan konular arasında.
Dikkatimi özellikle çeken verilerden birisi Hindistan ve Brezilya’da araştırmaya katılan insanların yarısından çoğunun bir habere güvenmeden önce sosyal medya kullanıcılarının tepkilerine bakması. Bu da aslında bu kullanıcıların yeterince yapay etkileşimle manipüle edilebileceği anlamına geliyor. Bu tarz veriler sosyal medyanın insanların bilgiye erişiminde rol oynayan dinamikleri anlamak açısından çok önemli ve benzer verilere ülkemizde de ihtiyaç var.
Washington Post’un Bezos Sorunu
Haber kurumlarının ekonomik ilişkileri ve bunlarla birlikte gelen etik sorunlar bültende sıkça gündem olan başlıklar arasında. Özellikle de söz konusu haber kurumlarının sahipliği olduğunda ortaya çıkabilecek potansiyel sorunlar daha da tehlikeli hale gelebiliyor.
Ancak Washington Post’un dünyanın en zengin isimlerinden birisi olan Jeff Bezos’a ait olması ABD’de çok da fazla tartışılmayan bir konu. Elbette burada Amerikalıların etik konusunda dünyanın geri kalanına göre daha farklı bir anlayışa sahip olmasının payı büyük ama Bezos’un giderek gündem konusunda daha fazla konuşmaya başlaması ve Amazon’un giderek daha fazla alanda çalışan bir deve dönüşmesi bu tartışmanın aciliyetini artırıyor.
Dan Froomkin’in CJR için yazdığı bu yazı, konuya dair okuduğum en iyi analizlerden birisi. Yalnızca Bezos ve Post özelinde durumu incelemekle kalmıyor, aynı zamanda neler yapılabileceğine dair öneriler de içeriyor. Yazı hem medya patronlarının oluşturabileceği riskleri anlamak hem de editoryal bağımsızlık için yapılabilecekleri öğrenmek açısından oldukça eğitici. Washington Post bu tavsiyeleri ne kadar dinler bilemem ama her haber kurumu buradan kendisine notlar çıkarabilir.
Kısa Kısa
🌍 Google, 2023 içerisinde arama sonuçlarında farklı dillerdeki haberleri otomatik olarak çevirip doğrudan okuyabilmenizi sağlayacak.
🆕 Substack Reader uygulamasını güncelleyerek yeni özellikler ekledi.
🖌 Figma kullanıcıları CEO Dylan Field ile yapılan bu röportajı okumak isteyebilir.
🎥 The Atlantic haberlerini sinema ve televizyon için lisanslayarak gelir sıkıntısını çözmeyi planlıyor.
🤫 ABD’de bir gazetecinin daha önemli bir haberi kitabı için sakladığının ortaya çıkması ile artık klasikleşen bir tartışma başladı.
🎧 Podcast dinleme sayılarına dair daha gerçekçi bir yaklaşım için bu yazıya bakmanızı tavsiye ederim.
✊ NYT’deki sendika ve sözleşme sürecine dair sıkıntılar büyüdükçe konu internete taşmaya başladı.
⌨️ Uzaktan çalışanlar “verimliliklerini” kanıtlamaya zorlandıkça daha verimsiz çalışmaya ve zamanlarını patronlarını tatmin edecek boş şeylere harcamaya başlıyor.
Haftanın odağı: İklim gazeteciliğinin geldiği nokta
İklim gazeteciliğinin önemini ve ihtiyacını hayatımızın her alanında görmeye devam ediyoruz. Yaşadığımız hava değişimleri, ekonomik sıkıntılar ve daha birçok şey iklim krizinin farklı şekilde etkilerini gösterdiği alanlar. Ancak iklim gazeteciliğinin hâlâ hak ettiği ilgi ve önemi gördüğünü söylemekte zorlanıyoruz.
Bunun en temel sebeplerinden birisi gazeteciliğin bazı yapısal değişimlere ihtiyaç duyması ve gazetecilerin iklim gazeteciliğini nasıl en iyi şekilde yapabileceğini öğrenmesi gerekliliği. Bunlar elbette zaman isteyen süreçler ancak yeterince hızlı ilerlemediğimiz de ortada.
Diğer yandan iklim krizinin politik bir hedef olması da bu alanda gazeteciliği zorlaştırıyor. Düzenli olarak yanlış bilginin ve internet trollerinin hedefi olan bir konu olması, bu alanda sağlıklı bilgiye olan ihtiyacın artmasına neden oluyor ama gazeteciler için de bu konuda çalışmayı zorlaştırıyor. Diğer yandan Amazon ormanları gibi bölgelerde konuya dair araştırma yapmak, devletler tarafından desteklenen kimi grupların hedefi haline gelmenize de neden olabiliyor. Bu yıl içerisinde Brezilya’da öldürülen gazeteci Dom Phillips ve ona eşlik eden Bruno Pereira bunun en ağır örneklerinden birisi.
Buna rağmen iklim gazeteciliği konusunda pozitif gelişmeler de yaşanıyor. Okurun giderek bu konuya ilgisinin artması ve daha fazlasını talep etmesi bunlardan birisi. NYT İklim Editörü Hannah Fairfield, geçtiğimiz beş yıl içerisinde bu değişimi doğrudan gözlemlediğini söylüyor.
İklim gazeteciliğine odaklı yayınların büyümesi ve kalitesini de aynı oranda artırması alandaki önemli gelişmelerden birisi. Daha fazla profesyonel ve niş yayının bu alana girmesi ile birlikte genel kalite de yükselişe geçiyor. Grist’in yıllar içerisinde yaşadığı büyüme ve şu anda geldiği nokta, bu alanda neler yapılabileceğine dair de önemli bir örnek.
Diğer yandan iklim krizinin öneminin artmasıyla birlikte yayınlar için farklı alanları keşfetme şansı da doğuyor. Bunu en ilginç şekilde değerlendirenlerden birisi Time. Yeni kurdukları “CO2 by Time” isimli yapı ile iklim gazeteciliği alanında yaptıklarından edindikleri bilgi ve içgörüyü bu konuda danışmanlığa ve araçlara ihtiyaç duyan kurumlara ve şirketlere bir hizmet olarak sunmaya başladılar. Bu sayede şirketlerin iklim krizi konusunda daha etkili adımlar atmasını sağlarken, elde ettikleri gelir ile iklim konusundaki çalışmalarını destekleyebilecekler.
İklim krizi konusunda daha fazla habere, araştırmaya ve düzenli bir bilgi akışına ihtiyacımız var, çünkü bu sorunla mücadele edebilmenin ilk adımı sağlıklı bilgiye erişebilmek. Bu yüzden gazetecilerin ve haber kurumlarının bu konuda daha sıkı çalışması ve genel olarak yapılan gazeteciliğin hem kalitesini hem de görünürlüğünü artırması gerekiyor. Alandaki pozitif gelişmeler de ihtiyaç duyulan motivasyon ve ilhamı sağlayabilecek kadar güçlü olduğunu düşünüyorum.