n okuyoruz| Bültenden Herkese Merhaba!
1 Ekim 2018’de başladığımız n okuyoruz| macerasında 200. sayıyı görebildiğimiz için nasıl heyecanlı olduğumu tarif etmem çok zor. Sizlerle bu önemli dönüm noktasını paylaşmak için bu hafta özel bir bülten hazırladım.
Bültenimizin başlangıç hikâyesinden 200 sayıyı özetleyen verilere ve ileriye dönük planlara kadar birçok şeyi “n okuyoruz| Bültenin Geçmişi ve Geleceği” bölümünde bulabilirsiniz.
Bu haftanın odağını ise bültenle ilgili en çok aldığım sorulardan birisine ayırdım: “Bülteni nasıl yazıyorsun?” Bu sayede hem işin mutfağını hem de bülteni üretme sürecinin arkasında yatan yaklaşımı sizlerle paylaşmak istedim.
Umarım keyifle okuduğunuz bir bülten olur. Her hafta okuduğunuz, paylaştığınız için çok teşekkür ederiz.
Her zaman dediğim gibi görüş, yorum ve önerilerinizi bekliyorum. Önümüzdeki hafta kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Haftaya görüşmek üzere!
—Ahmet Alphan Sabancı
n okuyoruz| bültenin geçmişi ve geleceği
Nasıl başladık?
2018 yazında, Sarphan NewsLabTurkey fikri için hazırlıklara başladığında, aklımızdaki en önemli başlıklardan birisi Türkiye’de medya ve gazetecilik alanının dünyanın geri kalanını takip etmekte zorlanması ve bu yüzden birçok trendi ve yeni üretim biçimini yakalamak konusunda yaşadığı zorluklar vardı. Bu yüzden ürettiğimiz içeriklerle bunu desteklemek bizim için bir öncelikti, hâlâ da öyle.
Neler yapabiliriz diye düşünürken o dönemde henüz Türkiye’de yeterince bilinmeyen ama kişisel olarak hem üretme hem de okuma konusunda bolca tecrübeye sahip olduğum e-bültenler aklımıza geldi. Haftalık olarak yayınlayacağımız ve dünyada medya, gazetecilik ve internet sektörlerinde neler olup bittiğini Türkçe olarak özetleyecek bir bülten fikri hepimizi heyecanlandırdı.
Bunun üzerine hazırlıklara başladık ve NewsLabTurkey’in de hayatına başladığı ilk gün olan 1 Ekim 2018’de ilk bültenimizi gönderdik. 2018’de Türkçe olarak bülten formatını merkeze alan ilk yayınlardan birisiydik. Şimdiyse yalnızca medya alanında bile üretilen bülten sayısı ve çeşitliliği, her yıl kuluçka programlarımızdan en az bir “e-bülten” projesi çıkması amaçlarımızdan ilkine ulaştığımızı hissettiriyor. Bültenimizi iki haftalık mola dışında her hafta size gününde ve saatinde ulaştırabildiğimiz için de çok mutluyum.
Sayılarla n okuyoruz|
200 bülten dediğimiz zaman zihnimizde bunun nasıl bir şey olduğunu canlandırmak zor olabiliyor. Çünkü dışarıdan bakınca haftada bir gelen bir emailden ibaret gibi görünüyor. Ancak bu sayıda sizlerle paylaşmak için bazı hesaplamalar yapınca ben bile geldiğimiz noktanın boyutuna şaşırdım.
200 bültenin toplam uzunluğu 254.140 kelime. İnternete göre ortalama bir romanın uzunluğu 60.000 kelime, bu da bültenlerin hepsinin dört kitaptan biraz daha uzun olduğu anlamına geliyor. Ünlü birkaç kitapla kıyaslamak isterseniz Mary Shelley’in Frankenstein romanı 74.800 kelime, Ursula K. Le Guin’in Karanlığın Sol Eli romanı 94.240 kelime, James Joyce’un Ulysses‘i 265.222 kelime ve George R. R. Martin’in Ejderhaların Dansı kitabı 422.000 kelime.
Bu sayıyı internetteki okuma süresi araçlarına koyduğumuzda hepsini okumanın 21 saat süreceğini söylüyor —eğer hiçbir linke tıklamazsanız.
Bültenlerin ortalama uzunluğu ise 1270 kelime. Günümüz medya standartlarıyla kıyaslarsak uzun bir haber ile long form arasında bir yerde kalıyoruz.
Bültenin en önemli parçalarından birisi de kaynak linkler. Şu ana kadar 200 bülten içerisinde toplam 6307 adet linki sizlerle paylaşmaya değer bulmuşum. Bu da her bültende ortalama 32 link demek. Bunları seçmek için her hafta kaç linke tıkladığımı hesaplamaktan korktuğum için onunla ilgili elimde bir veri yok. 😁
Okur sayısı bültenler için kesin konuşmanın zor olduğu bir konu. Özellikle gizlilik odaklı teknolojik gelişmeler kesin bir veriye sahip olmayı zorlaştırıyor. Ancak bültenimizin elimizdeki verilere göre güncel okur sayısı (yani yayınlandıktan sonraki iki hafta içerisindeki okurlar) ortalama 1000 kişi. Daha da yükselmesi ve daha fazla okura ulaşabilmek en büyük hedefimiz.
Bültenin düzenli konukları
Medya ve gazetecilik alanı üzerine haftalık bir bülten yazmak belirli isimlerin ve konuların zaman zaman daha fazla ön plana çıkmasına neden oluyor. Bazı isimler ise neredeyse her hafta bültene bir yerden dahil olmayı başarıyor.
Bu bülteni dahil etmeden yaptığım kelime analizinde öne çıkan ilk üç kelime Facebook (529 kez), Twitter (364 kez) ve podcast (311 kez). Bu da aslında geçtiğimiz dört yıl boyunca medya ve gazetecilik sektörünün gündemini en çok meşgul eden üç konunun ne olduğunu hepimize bir kez daha hatırlatıyor. Diğer teknoloji devleri ise bu üçlüyü geriden takip ediyor: 100 kez Spotify, 134 kez Apple, 162 kez YouTube, 258 kez Google yazmışım.
Bazı konuların popülerliği de bu kelime analizinde kendisini gösteriyor. Örneğin komplo kelimesi 202 kez, yalan kelimesi 117 kez bültende yer almış, doğrulama ve teyit kökenli kelimeler de 113 kez. İklim ise 119 kez bültende geçen bir başka güncel kelime.
İşin teknoloji boyutuna bakarsak algoritma kelimesi 147 kez, kripto(para) 20 kez, blockchain ve blokzincir 44 kez, Metaverse 26 kez, RSS 44 kez bültende yer almış.
Gelecek için planlar
200 bülten düşüncesinin beni en çok korkutan kısmı tekrara düşme ve sıkıcı hâle gelme ihtimali. Her ne kadar yıllar içerisinde bülteni değiştirmiş ve geliştirmiş olsak da 200 hafta sonra insanın aklına ister istemez bu ihtimal de geliyor.
Bu yüzden geçtiğimiz aylarda bazı deneyler yaptık. Sarphan Uzunoğlu’nun Reuters Digital News Report incelemesini özel bir bülten olarak yayınladık ve ilk kez bültenimizin bir sayısını benim dışımda birisi, gazeteci Gülsin Harman, yazdı. İkisi de kişisel olarak heyecanlandığım deneylerdi ve ortaya çıkan sonuçlar beni çok mutlu etti. Bundan sonra da bu deneylere devam edeceğiz.
Burada sizlerin de düşünceleri ve fikirlerini çok önemsiyoruz. Geri bildirimlerinizi mutlaka bana yazın.
Haftanın odağı: n okuyoruz| nasıl yapılır?
Bülten hakkında en sık sorulan sorular her hafta yazacak bir şeyleri nasıl bulduğum ve arka planda nasıl bir süreç işlediği hakkında oluyor. Spesifik araçları ve yöntemimi paylaşmamın ne kadar faydası olur emin değilim, çünkü benim kişisel alışkanlıklarıma ve çalışma biçimime göre tasarlanmış bir süreç. Fakat genel olarak kullandığım araçları ve yöntemi bu sayıda sizlerle paylaşmak istedim.
Başlangıçta basit bir haber bülteni gibi başlamış olsam da zaman içerisinde bültene ve içeriğine dair yaklaşımım da bir evrim geçirdi. Şu anda bülteni hazırlarken basit bir şekilde gündem olan veya çok konuşulan başlıkları seçmek yerine, daha sıkı bir eleme sürecini tercih ediyorum.
Bu eleme sürecinin merkezinde de sinyal ile gürültüyü ayırt etmek ve önüme düşen bütün içerikler içerisinden ileriye dönük öngörü sağlayabilecek olanları seçmek var. Çünkü bültenin de basit bir gündem derlemesinin ötesine geçmesini ve bu alanla ilgili insanlara geleceğe dair öngörü sağlayacak, ileriye dönük planlarını daha sağlam bir şekilde yapmalarına yardımcı olacak bir araç olmasını amaçlıyorum.
Bu da takip ettiğim şeylerden, onları nasıl takip ettiğime ve yazma sürecinde neleri önemsediğime kadar birçok alanda daha sıkı bir filtreleme yapmamı gerektiriyor. Örneğin sosyal medya platformları bültenin üretim sürecinde en az kullandığım yerler, çünkü o gürültü içerisinde faydalı sinyalleri yakalamak çok zor. Yine de özel Twitter listeleri veya TweetShelf gibi uygulamalar ile gözümden bir şey kaçmadığına emin oluyorum.
Bu filtreleme sürecinde en büyük kaynağım RSS okuyucum. Ben Inoreader‘ı kullanıyorum ama Newsblur veya Feedly de önerebileceklerim arasında. RSS hem gürültü seviyesini minimuma indirmemi sağlıyor hem de yanında gelen ek özellikler ile kendi ihtiyaçlarıma göre şekillendirebildiğim bir haber akışına sahip olabiliyorum. Birçok bülteni de oraya yönlendirmemle birlikte benim için tam anlamıyla bilgiye erişim merkezine dönüştü.
Benzer bir filtreleme haber ve güncel bilgi için kaynak seçiminde de söz konusu. Her ne kadar aralıklarla birçok farklı kaynağa bakıyor olsam da, kişisel olarak belirlediğim standartın altındaki kaynakları asla düzenli medya diyetime eklemiyorum.
Sürecin bir diğer önemli parçası da bütün bu takip ve derleme aşamasının sonucunda çıkanları kullanışlı bir yerde toplamak. Bunun için bir bookmark aracı, bir de gelişmiş not uygulaması kullanıyorum. Eğer sadece link kaydetmem gerekiyorsa Are.na içerisinde oluşturduğum bir kanala kaydediyorum, linkle birlikte ya da sadece not almam gerekiyorsa onlar da Obsidian‘a gidiyor. (Kimi zaman da sadece defterimi ve kalemimi çıkartıp notlar aldığım da oluyor tabii ki.)
Bundan sonra yazma sürecine yaklaşırken Obsidian’da daha çok vakit geçirmeye başlıyorum. Çünkü Obsidian’da bütün bülten arşivinin yanı sıra kendi aldığım notlara, alakalı notlar içerisinde Are.na kanallarının linklerine ve Readwise senkronizasyonuyla dijital olarak okuduğum her şeyden altını çizdiğim kısımlar ve aldığım notlara erişebiliyorum. Notları eleyip o hafta kullanacaklarımı seçtikten ve diğerlerini de başka zaman kullanmak için ayırdıktan sonra yazı programları arasında kişisel favorim olan iA Writer‘a geçip bülteni yazmaya başlıyorum. Bülten bittikten sonra da son okuma ve edit için Duygu Uzunoğlu’na gönderiyorum.
Bütün bu sürecin yanında test ettiğim veya ek olarak kullanabilirim diye düşündüğüm başka araçlar da var ama özetle bir bültenin (veya herhangi bir konu üzerine yaptığım araştırmanın) arka planında yaşananlar hemen hemen böyle.
Ancak bütün bunlar elbette belirli bir yaklaşım ve amaç olmadan pek de anlamlı değil. Çünkü her aşamadaki tercihlerin arkasında belirli ihtiyaçlar yatıyor. Örneğin Obsidian gibi bir araca ihtiyaç duymamın sebeplerinden birisi bütün arşive ve bültende yazdığım konulara dair elimdeki her şeye rahatça erişmemi ve onları sentezlememi sağlaması. Bunu yapmamın sebebi ise yukarıda da bahsettiğim gibi bülteni basit bir haber bülteninden daha fazlasına dönüştürmek istemem.
Umarım bütün bu anlattıklarım ile sizi kendinize özgü sisteminizi kurmak konusunda heveslendirmiş ve ilham verebilmişimdir.