Bursa, 31 Mart 2019 Yerel Seçim sonuçlarına göre AKP’nin 898.292, CHP’nin 851.360 oy aldığı bir kent. Hal böyleyken yerel gazetelerde farklı seslerin olması hiç de şaşırtıcı değil demek istesek de, diyemiyoruz. Hatta Bursa Muhalif’in kurucularından Ozan Kaplanoğlu’na göre, kendileri Bursa’nın tek muhalif gazetesi. Kaplanoğlu’yla yaptığımız söyleşiyi sevgili okurlarımıza sunuyoruz.
Yerelde gazetecilik yapmanın zorlukları neler?
Bursa “büyükşehir” ama büyük değil aslında, herkes birbirini tanıyor. Dolayısıyla özellikle polis-emniyet baskısını hep tepemizde hissediyoruz; bunu söylemek gerekir. Bir haber yapıyoruz acaba bizi alırlar mı diye düşünüyoruz. Mesela çok yakın zamanda Gemlik Yürüyüşü’nü haberleştirdik, gözaltı olmadı ama üç gün boyunca o tedirginliği yaşadık, acaba gelecekler mi diye. Ama zorluk bizim açımızdan çoğu zaman finansal oluyor.
Bursa’nın tek muhalif yayınıyız, bunun zorlukları elbette var, ama yayın politikamız hiçbir zaman bunu engel olarak görmüyor ve görmeyecek. Bu bir mücadele bizim için ve devam edecek.
Gezi sonrasında Kesinbilgi16 adıyla ilk olarak ortaya çıktınız, nasıl bir süreçti ve o günden bugüne neler değişti?
Biz Gezi’den önce sendika.org’un Bursa muhabirleriydik. Biraz yurttaş haberciliği gibiydi bizim gazeteciliğe başlama sürecimiz. Gezi’de de aslında Bursa’da alternatif bir medyaya ihtiyaç olduğu açıkça ortaya çıkmıştı, biz de teknolojinin nimetlerinden yararlanarak küçük bir internet sitesi kurduk ve öyle başladık. İki kişi başlamıştık (Hatice Nur Derya ile) ondan sonra uzun yıllar böyle çalışmaya devam ettik. Profesyonel olarak yürüttüğümüz bir çalışma değildi bu, ikimiz de başka işler de yaptık ama Kesinbilgi16’ya çalışmayı da sürdürdük.
2015 seçimlerinden sonra ismimizi değiştirdik, 2018’de haftalık gazete olarak yayınlanmaya başladık, finansal nedenlerle gazeteyi durdurduğumuz bir dönem oldu, bu sefer de web tv çalışmalarına başladık ve bugüne kadar getirdik süreci.
Neden “Kesin bilgi”, neden 16?
O zaman isim üzerine çok tartışmıştık, biraz alternatif yürüttüğümüz işi anlamlandıran bir isim olsun diye uğraştık aslında, “kesin bilgi” de o dönemin Twitter’da mottosuydu: “Arkadaşlar kesin bilgi yayalım”. Çok yaygındı ve bizim yaptığımız işe de çok uyan bir isimdi ve bu ismi koymamızdaki gerekçe biraz Gezi’nin havasıyla ana akımın bilgi yayım biçimlerine alternatif bir alternatif olmaktı ama üzerinden 2 sene geçtiğinde bu tabir eski etkisini yitirdi. (…)
16 da Bursa’nın plakası.
“Genel yayın yönetmeni de muhabir de aynı maaşı alıyor”
Bursa Gezi’yi nasıl yaşadı?
Bursa’da en fazla gezi davası ve soruşturması açılan ilk 3 kişiden biriyim. 50’nin üzerinde soruşturma 30’un üzerinde dava geçirdim.
Bursa’da Gezi, İstanbul’daki gibi çatışmalı geçmedi ama her gün binlerce insan sokaktaydı. İstanbul’daki eylemler bitene kadar Bursa’daki eylemler de devam etti, biz de tabii çok yakından takip ettik.
Kendini solda konumlandıran medya kuruluşları sık sık kendi içinde eşitlikçi olmadığı (toplumsal cinsiyet, maaşlar, hiyerarşi) için eleştiriliyor. Sizde işler nasıl yürüyor?
Şu an gazetede 10 kişi var, yarısı kadın, maaşların tamamı eşit. Genel yayın yönetmeni de aynı maaşı alıyor, editör de, muhabir de, sosyal medyacı da. Eşitlikçi bir politika uyguluyoruz. Bütün çalışanlarımız sendikalı, hem Türkiye Gazeteciler Sendikası üyeleri hem Disk Basın-İş. (…)
Maaşlardan, yeni birinin işe alımına, konumuna ve kimin alınacağına kadar ortak masada eşit söz hakkıyla karar veriyoruz. İzin günlerinden mesai saatlerine kadar.
Herkesin ağırlıklı yaptığı bir iş var ama herkes her işi az da olsa yapabiliyor. Bu da bir ihtiyaçtan hasıl oldu aslında. Küçük bir kentte muhalif medya olmanın dezavantajı şu, her an eylemcilerle birlikte sen de gözaltına alınabiliyorsun, biz bunu çok yaşadık. Dolayısıyla bir kameraman gözaltına alındığında ya da rejisör, o akşam canlı yayını birilerinin yapması gerekiyor ya da o kurguyu, o haberi… Dolayısıyla bu ihtiyaçtan hasıl oldu; herkes az buçuk Photoshop kulanabiliyor, herkes iyi kötü bir haber kurgusu yapabilir pozisyonda, herkesin birbirinin yerini ikame edebilir pozisyonda olmasına özen gösteriyoruz. Çünkü kameramanımız da muhabirimiz de gözaltına alınabiliyor bir habere gittiğinde. Ama görev tanımları net.
Nasıl karşılıyorsunuz ihtiyaçlarınızı? Ekipman? Ofis kirası?
EED ve SIDA’nın destekleriyle aldık tüm ekipmanları, ofisin kirasını ve insan kaynaklarını da bu şekilde karşılıyoruz. Bir kısmını da Bursa Muhalif kendi bütçesinden karşılıyor.
“Yayın politikamızı yalnızca biz belirliyoruz”
Fon alan medya kuruluşlarına yönelik fon aldıkları yerden bağımsız bir politika yürütemeyecekleri yönünde eleştiriler var. Sizin açınızdan ne kadar doğru bu?
Biz 2018’e kadar CHP’li belediyelerden dahi ilan almayan bir kuruluştuk. Aramızda finansal bir ilişki olmasın, CHP’li belediyeler hakkında da haber yapabilelim diye. 2018’de gazetenin maliyetini karşılayabilmek için CHP’li belediyelerden destek almaya başladık çok cüzi rakamlardı bunlar. 2020’de de SIDA ve EED ile çalışmaya başladık ama bizim hiçbir zaman yayın politikamızla ilgili bir ödün verme durumumuzun olmayacağını hem ilan veren bilir hem de fon veren bilir yani bu bizim kırmızı çizgimizdir. Yayın politikamıza kesinlikle müdahale ettirmeyiz. Çünkü Bursa Muhalif’in Bursa’daki diğer kuruluşlardan bir farkı olması gerekli.
Bizim 2013’ten beri sürdürdüğümüz kadın, LGBTİ+, çevre, kent, ırkçılık konularında belli bir politikamız var, bundan hiçbir zaman ödün vermeyiz.
(…)
7 Haziran seçimlerinden sonra Bursa Muhalif oldunuz. “Daha kararlı ve iktidar perspektifine sahip bir yayın çizgisi” ile kastettiğinizi açar mısınız?
Ben gazeteciliği salt haber veren, halkı aydınlatma ya da bilgi verme görevini yerine getiren bir meslek olarak görmüyorum; gazeteciliğin aynı zamanda bir mücadele olduğunu ve bir hedefi olması gerektiğini düşünüyorum. Bizim yaptığımız gazetecilik de biraz böyle, bir hedefi olmalı.
Tabii ki emekten, barıştan, demokrasiden yana; sistemi hedefleyen bir gazetecilik biçimi örgütlüyoruz biz. Bunu söylüyoruz orada, yani bu bir meslekten, enformasyon görevinden öte bir mücadele biçimi. Başladığımız günden bugüne buna inandık.
“İktidardan kimseye ulaşamıyoruz”
Genelde muhaliflerle konuşuyorsunuz. Bunu tercih mi ediyorsunuz yoksa AKP ve MHP’den isimlere ulaşmada zorlanıyor musunuz?
Hiçbir zaman ulaşamadık. Şöyle düşünün, yakın bir zamanda Bursa’daki tüm partilerle söyleşiler yaptık; mesela AKP İl Başkanı başlangıçta kabul etti ama sonradan vazgeçti. Belediye Başkanı’na zaten hiçbir şekilde ulaşamıyoruz; kendisiyle şahsen de tanışıyoruz; kesinlikle ve kesinlikle muhaliflere görüş vermiyor.
Danışmanıyla kanlı bıçaklıyız. Ücretsiz ulaşım kartlarımızı mesela muhalif olduğumuzu bilerek vermişlerdi, Başkan’ın önceki basın yayın halkla ilişkiler dairesi görevlisi tarafından verilmişti. Yeni danışman bir günde iptal etti kartlarımızı.
Yaptığımız her haberde mutlaka karşı taraftan da görüş istemeye gayret ediyoruz, ilgili birimleri mutlaka arıyoruz, ancak ne AKP’lilerle ne MHP’lilerle konuşabiliyoruz.
Ulaşım kartları için yargıya gitmediniz.
Gitmedik. Avukat arkadaşlarımız inceledi, mevzuata baktı ve buradan sonuç alınamayacağını söylediler. İdare Mahkemesinde itiraz edilebilir ancak belediyenin böyle bir hizmet verme yetkisi yok; yani aslında yetki aşımı var. Biz dava açarsak ücretsiz Bukart verme yetkisi elinden alınabilir denildi bu yüzden dava açmadık. Ama büyükşehir yetkilileriyle, danışmanla ve basın halkla ilişkilerle görüştük ve hepsinden yukardan talimat geldiği yolunda yanıt aldık.
Peki bundan sonra yola nasıl devam edeceksiniz?
Bursa Muhalif, kurulduğu günden bugüne olduğu gibi bağımsız çizgisini, gazetecilik ilkelerini koruyacaktır. Haber içeriklerinin yanı sıra video içerik ve belgesellerle birlikte yayın alanını genişletmeye çalışmakta olan BursaMuhalif, önümüzdeki dönemde de bu alanda yeniliklere imza atmayı hedeflemektedir. Yalnızca haber veren, enformasyon görevini yerine getiren bir medya kuruluşu olmaktan ziyade, sanatsal yönü daha ağır basan ama yine de önermeler içeren içerikler üretmeye devam edecektir. Aynı zamanda çetele tutmanın yanı sıra toplumun nabzını tutan toplum araştırmaları yapmayı ve bunların analizlerini yine toplumla paylaşmayı da hedeflemektedir. Bursa gibi ırkçı, gerici, cinsiyetçi, homofobik ve transfobik bir ilde, doğrudan dezavantajlı grupların ve ezilenlerin sesi olmaya devam edecektir.