Gazetecilik etiği tartışmalarının değişmez konularından birisi, etik ilkelere aykırı haberler yapıldığında bunun nasıl bir yaptırımla cezalandırılması gerektiğidir. Ben derslerimde genellikle etik ve hukuk karşılaştırması yapar; hukuka yani yasalara aykırı davranıldığında bunun maddi bir yaptırımının olacağı, etik ilkelere aykırı davranıldığında ise uyarma ve kınama gibi genelde manevi ve vicdani bir yaptırımın söz konusu olduğunu anlatırım.
Etik ilkelere aykırı davranışların manevi yaptırımlarla engellenmeye çalışılmasının en önemli nedeni, etik ilkelerin genelde normatif ilkelerden oluşması ve cezalandırmaktan çok iyi gazeteciliğe teşvik edici nitelikte olmasıdır.
Yasalar kesin hükümlerle aykırı davranışları cezalandırma yoluna giderken, etik ilkeler yol gösterici niteliktedir ve iyi gazeteciliğin nasıl olması gerektiğine ilişkin, özendirici ilkelerden oluşmaktadır. Örneğin, Türk Ceza Kanunu’nun 134. maddesi, “Kişilerin özel hayatının gizliliğini ihlal eden kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır” derken; TGC Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’nde “özel hayata müdahale” konusu oldukça ayrıntılı biçimde ele alınmıştır. Bildirge’ye göre; “Asıl olan kamu yararıdır. Özel hayatın gizliliğinin geçersiz sayılabileceği başlıca durumlar şöyle sıralanabilir: 1) Büyük bir suç yahut yolsuzluk üstüne araştırma ve yayın. 2) Toplumu kötü etkileyici bir tutumla ilgili araştırma ve yayın. 3) Toplumun güvenliğinin veya sağlığının korunması. 4) İlgili kişinin sözleri yahut eylemleri sonucu halkın yanılmasının, yanıltılmasının veya yanlış yapmasının engellenmesi. Bu durumlarda dahi, özel hayatın kamuya açılan kesiti mutlaka konuyla doğrudan ilgili olmalı veya ilgili kişinin özel hayatının onun kamusal faaliyetini de etkileyip etkilemediği gözetilmelidir.”
Özdenetim: Zor ama imkânsız değil
Özdenetim, bir meslek grubunun herhangi bir dış müdahale olmadan kendi kendisini denetlemesi anlamına gelmektedir. Gazetecilikte özdenetim meselesi 20. yüzyılın başından bu yana tartışılagelmektedir. Bilindiği gibi, ilk önce ABD’de bazı gazetecilik meslek örgütleri gazetecilik etik ilkelerini oluşturmuşlar ve bu ilkeler pek çok ülke için örnek teşkil etmiştir. Gazetecilik tarihi açısından, ilk gazetecilik etik ilkeleri belgesi 1922 yılında Amerikan Gazete Editörleri Derneği (ASNE) tarafından kabul edilen belgedir. Bu belge daha sonra 1926 yılında Amerikan Profesyonel Gazeteciler Derneği (SPJ) tarafından da benimsenmiştir.
Etik ilkeleri belirlemenin ve profesyonel gazetecilerin bu ilkelere uygun davranmalarını beklemenin beyhude bir çaba olduğu anlaşılınca, gazetecilik meslek örgütleri 1950’lerden itibaren farklı özdenetim modelleri geliştirmeye çalışmışlardır. Bunlardan en çok bilinenleri, basın konseyleri ve medya ombudsmanlığı (okur temsilciliği) uygulamalarıdır. Her ne kadar basın konseyi uygulaması ilk olarak 1912 yılında İsveç’te başlamışsa da dünyada popüler bir özdenetim modeli haline gelmesi 1950’lerden sonra gerçekleşmiştir. Günümüzdeki uygulamaya benzer ilk medya ombudsmanı da 1967 yılında ABD’de göreve başlamıştır. Bu tarihte, Louisville Courier-Journal ve Times, gazeteci John Herchenroeder’ı okur temsilcisi olarak atamıştır. Uygulama daha sonra popüler hale gelmiş ve dünyaya yayılmıştır.
Her iki özdenetim modelinde de etik ilkelere uygunluk denetlenmekte ve ilkelere aykırı davrananlar uyarılmakta, kınanmakta ve daha iyi gazetecilik özendirilmektedir.
Talihsiz Basın Şeref Divanı deneyimi
Türkiye’deki gazeteciler dünyadaki gidişattan habersiz değildir. Özellikle Demokrat Parti iktidarının son döneminde basına getirilen yasaklamalar, gazeteci yargılamaları, 1960 askeri darbesinin ardından gazetecilik meslek örgütlerini harekete geçirmiştir. Siyasal otoritenin baskısından korunmak için gazeteci örgütleri kendi kendilerini denetlemenin daha doğru bir yol olacağını değerlendirerek 24 Temmuz 1960 tarihinde Basın Ahlak Yasası’nı kabul etmişler ve bu belirlenen ilkelere uyulup uyulmadığını denetlemek için de Basın Şeref Divanı’nı oluşturmuşlardır. Dr. Özkan Tikveş’in yazdıklarına göre, Uluslararası Basın Enstitüsü’nün o zamanki başkanı olan İsveçli Allan Hernelius, İsveç Basın Konseyi modelini örnek almalarını tavsiye etmiştir. Kurulan Basın Şeref Divanı da Basın Konseyi benzeri bir oluşumdur.
10 maddeden oluşan Basın Ahlak Yasası şu şekildedir:
- Bir amme müessesesi olan gazetecilik mesleği, bu mesleğin dışında kalan özel ve ahlaka aykırı maksat ve menfaatlere alet edilemez ve amme menfaatine zarar verici bir şekilde kullanılamaz.
- Yazı, haber, fotoğraf vesaire şekillerde yapılacak yayınlarda şu hususlara riayet edilir:
- Ahlaka aykırı veya müstehcen yayında bulunulmaz,
- Şahıs, müessese ve zümreleri hedef tutan yazılarda galiz kelimeler kullanılmaz, şeref ve haysiyetlere karşı haksız yayın yapılamaz,
- Amme menfaatini ilgilendirmeyen hallerde fertlerin hususi hayatları küçük düşürücü şekilde teşhir edilemez,
- Şahıslar, müesseseler veya zümreler aleyhinde iftira ve isnatta bulunulamaz.
- Haberlerde ve olayların yorumunda hakikatlerden, tahrif veya kısaltma yoluyla maksatlı olarak ayrılınamaz, doğruluğu şüphe uyandırabilen ve tahkiki gazetecilik imkânları içinde bulunan haberler, tahkik edilmeden ve doğruluğuna emin olunmadan yazılamaz.
- Gazetenin veya gazetecinin şahsi veya taraf tutan kanaatlerine haberlerin metninde yer verilmez.
- Haber başlıklarında, haberin ihtiva ettiği hususlar tahrif edilemez.
- Amme menfaati mutlak lüzum göstermedikçe, «mahrem» kaydı ile verilen malumat yayınlanamaz.
- Gazeteci, kaynaklarının mahremiyetini koruyacak ve kendisine verilen sırlara saygı gösterecektir.
- Haber, yazı veya resim kaynaklarının, yayın tarihi için koydukları zaman kaydı ihlal edilemez.
- İlan, reklam mahiyetindeki haber, resim ve yazıların, ilan veya reklam olduğu tereddüde yer bırakmayacak şekilde belirtilir.
- Mevkutelerin verdikleri yanlış bilgilerden dolayı, yollanacak haklı cevap veya tekzipler, cevap veya tekzibe sebep olan yazının tesirini tamamiyle giderecek şekilde en kısa bir zamanda yayınlanır.
Basın Şeref Divanı uygulaması başarılı olamamış ve 1967 yılında sonlandırılmıştır. Bu uygulamanın neden başarısız olduğuna ilişkin yazılıp çizilenler aşağı yukarı aynı şeyleri söylemektedir. Murat Özgen, Sulhi Dönmezer’in sunduğu bir sempozyum bildirisine atıfla başarısızlık nedenlerini sıralamaktadır.
Bence asıl neden, Özkan Tikveş’in de açıkça belirttiği gibi, 1964 yılında Basın İlan Kurumu’nun aldığı bir karardır.
Basın İlan Kurumu, ilk özdenetim deneyiminin sonunu getirdi
Basın İlan Kurumu Genel Kurulu 1964 yılında aldığı bir kararla, Basın Şeref Divanı tarafından uyarı ve kınama cezası verilen gazetelere ilan kesme cezası uygulanmaya başlanmıştır. İlk özdenetim deneyiminin sonunu getiren de bu karardır. Özkan Tikveş bu konuda şunları ifade etmektedir: “Görülüyor ki, Türkiye’deki kendi kendini kontrol sistemindeki asıl çözülme yukarıda zikredilen Basın İlan Kurumu Genel Kurulu kararının üzerine olmuştur. Öyleyse, bu karar, kendi kendini kontrol sistemi üzerinde esaslı menfi bir etki yapmıştır diyebiliriz.”
1967 yılında Basın Şeref Divanı’nın kendi kendisini lağvetmesi sonrasında Basın İlan Kurumu etik ilkelere dayalı ceza verme uygulamasını sonlandırmıştır. Peki ne zamana kadar? 1994 yılında birtakım aklıevveller tarafından “Basın Ahlak Esasları” isimli bir belgenin hazırlanmasına ve Basın İlan Kurumu’nun bu esaslar çerçevesinde yeniden ilan ve reklam kesme cezaları vermeye başlamasına kadar. Tarihe not düşmek adına, 1994 yılında kabul edilen “Basın Ahlak Esasları” isimli belgeyi de verelim:
Madde 1: Bir kamu hizmeti olan gazetecilik, kişisel veya ahlâka aykırı amaç ve çıkarlara alet edilemez ve kamu yararına aykırı bir şekilde kullanılamaz. Haberlerde ve olayların yorumunda gerçeklerden saptırma, çarpıtma veya kısaltma yoluyla amaçlı olarak ayrılınamaz. Doğruluğu kuşku uyandırabilen ve araştırılması gazetecilik imkânları içinde bulunan haberler, araştırılıp doğruluğuna emin olunmadan yayınlanamaz. Bu hizmetin görülmesinde aşağıdaki Basın Ahlak Esasları’na uyulur:
a) Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü ve Cumhuriyetin insan haklarına dayalı, demokratik, laik, hukuk devleti niteliği, Atatürk ilke ve inkılâpları ve Anayasa’nın 174’üncü maddesinde yazılı “İnkılap Kanunları” aleyhine yayın yapılamaz.
b)Haberler hukuka aykırı yollardan elde edilemez ve yayınlanamaz.
c) Hiç kimse, suçlu olduğu kesin yargı kararıyla belirtilmedikçe suçlu olarak ilan edilemez; cezai soruşturma aşamasında veya devam eden davaların konusu olan olaylarla ilgili haber veya yorumlarda “Suçsuzluk” ilkesi ihlal edilemez; soruşturma ve yargılamanın doğal ve yasal akışını, özellikle hâkimlerin kararını etkileyecek beyan ve yorumlarda bulunulamaz.
ç) Suça tahrik veya teşvik edecek ve suç ile mücadeleyi etkisiz kılacak yayın yapılamaz.
d) Şiddet ve terörü özendirecek; uyuşturucu maddeler ve her türlü örgüt suçları ile mücadeleyi etkisiz kılacak yayın yapılamaz.
e) Küçüklerin ve gençlerin toplum içinde, kişiliklerinin gelişmesini ve korunmasını olumsuz etkileyecek veya onlara yönelik cinsel tacize teşvik eden ve şiddeti özendiren yayın yapılamaz.
f) Kadınların, ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel alanlardaki bütün hak ve yetkilerden eşit olarak yararlanmasını engellemeye özendiren, kadın-erkek ayrımcılığını öngören, kadını sadece bir “cinsel nesne” olarak gösteren yayınlar yapılamaz.
g) Gazete ve dergiler, verdikleri gerçeğe aykırı bilgilerden dolayı, yollanacak, yayın organına ve üçüncü kişilere hakaret ve suç unsuru içermeyen cevap ve düzeltme metinlerini; bunların gönderilmesine sebep olan yazının etkisini bütünüyle giderecek şekilde, günlük süreli yayınlarda cevap ve düzeltme metinlerinin alındığı tarihten itibaren en geç üç gün içinde, diğer süreli yayınlarda ise cevap ve düzeltme metinlerinin alındığı tarihten itibaren üç günden sonraki ilk nüshada, ilgili yayının yer aldığı sayfa ve sütunlarda, aynı puntolarla ve aynı şekilde yayımlar.
ğ) Gazete veya dergiler kadro, baskı, dağıtım veya fiili satış miktarı konusunda yanlış veya yanıltıcı bilgi veremez.
h) Ahlaka aykırı yayın yapılamaz.
ı) Kişi, kurum ve toplum katmanlarına yönelik yayınlarda, eleştiri sınırlarını aşan aşağılayıcı sözcükler kullanılamaz; hakaret edilemez, sövülemez iftira ve haksız isnat yapılamaz.
i) Kamu yararını ilgilendirmeyen durumlarda bireylerin özel hayatlarının gizliliği ihlal edilemez.
j) Din istismar edilemez.
k) Yayınlarda hiç kimse ırkı, cinsiyeti, sosyal düzeyi ve dini inançları sebebiyle kınanamaz, aşağılanamaz. Vicdan, düşünce ve anlatım özgürlüklerini hukuka aykırı şekilde sınırlayıcı, sarsıcı veya incitici yayın yapılamaz.
l) Haber başlıklarında, haberin içeriği saptırılamaz ve çelişki yaratılamaz.
m) Gazeteci, kaynaklarının gizliliğini korur, kendisine verilen sırları ve kaynağını açıklayamaz.
n) İlan veya reklam niteliğindeki haber, resim ve yazıların, tereddüte yer bırakmayacak şekilde ilan veya reklam olduğu belirtilir.
Verilen cezalar kamuoyundan sır gibi saklanıyor
Basın İlan Kurumu 1994 yılından itibaren, Basın Ahlak Esasları’na aykırılık tespit ettiği gazetelere ilan ve reklam kesme cezaları vermeye başlamasına karşın, bugüne kadar hangi gazeteye hangi maddeyi ihlalden dolayı ceza verdiğine ilişkin hiçbir detaylı açıklama yapmadı, rapor yayımlamadı. Sadece, Yönetim Kurulu kararlarını açıklarken, verilen cezaları üstü örtülü biçimde duyurmakla yetindi. Örneğin, 5 Temmuz 2022 tarihli Yönetim Kurulu toplantısında, İstanbul’da yayımlanan bir gazete ile İzmir’de yayımlanan bir gazeteye Basın Ahlak Esasları’na aykırılık gerekçesiyle ceza verildiği ifade ediliyor. Ne gazete isimleri var ne de hangi ilkeye aykırılıktan ceza verildiği belli.
Şahsen, 2021 yılı başında CİMER üzerinden Basın İlan Kurumu’na bir soru yöneltmiş ve 1994 yılından 2021 yılına kadar Basın Ahlak Esasları kapsamında verilen ilan ve reklam kesme cezalarını sormuştum. Tahmin edebileceğiniz gibi soruma verilen cevapta istenen bilgiler yoktu. Bana sadece, “2020 yılı içerisinde mevzuatla yükletilen şartları ihlal etmeleri nedeniyle 231 günlük, Basın Ahlak Esasları’nın ihlal edildiğinin tespitine ilişkin olarak 572 gün olmak üzere toplam 803 günlük resmi ilan ve reklam kesme müeyyidesi kararı alınmıştır” şeklinde bir cevap iletilmişti.
Neyse ki akademisyenler Gül Karagöz Kızılca ile Fikret Kemal Kızılca da benzer bir sorunun cevabını iğneyle kuyu kazarak aramışlar ve kısmen de olsa bir cevap bulmuşlar. Bu akademisyenlerin Galatasaray İletişim dergisinin 2022 yılındaki 36. sayısında yayımlanan “Basın İlan Kurumu ve 2017-2021 Arasında Basına Verilen İlan Durdurma Cezaları” başlıklı makaleleri oldukça aydınlatıcı. Yönetim Kurulu kararlarından yola çıkılarak yapılan araştırmaya göre, Basın İlan Kurumu 2017-2021 arası 5 yılda toplam 1682 gün ilan kesme cezası vermiş. Bu cezanın 942 günü yani yüzde 56’sı Basın Ahlak Esasları’na aykırılık iddiasıyla verilmiş. Bilin bakalım bu cezalar hangi gazetelere verilmiş? Gül Karagöz Kızılca ve Fikret Kemal Kızılca bu sorumuza da cevap veren bir tablo oluşturmuşlar. Bu tabloya göre, 2017-2020 arası 4 yılda Basın Ahlak Esasları’na aykırılıktan verilen 572 günlük ilan kesme cezasında sıralama şöyle: Cumhuriyet, 150 gün; Birgün, 130 gün; Evrensel, 93 gün; Balıkesir Postam, 60 gün; Sözcü, 45 gün; Bursa Şehir, 36 gün; Açık Mert Korkusuz, 35 gün. Örneğin, kendi okur temsilcisinin bile defalarca eleştirdiği Sabah Gazetesi ile neredeyse her nefret söylemi raporunda birinciliği kimselere kaptırmayan Akit Gazetesi’ne hiç ceza verilmemiş bu dönemde. İlginç değil mi?
Basın Ahlak Esasları neden güncellendi?
Basın İlan Kurumu sayfasında yayımlanan habere göre, Basın İlan Kurumu Genel Kurulu, 25-27 Mayıs 2022 tarihlerindeki toplantısında Basın Ahlak Esasları’nın kapsamı genişletildi. Haberde şu ifadeler dikkat çekici: “Yürürlüğe giren Basın Ahlak Esasları, çocuk haklarının korunması, kadın-erkek eşitliği, kadına şiddet ve cinsiyet ayrımcılığı başta olmak üzere her türlü ayrımcılığın önlenmesini hedeflerken; cevap ve düzeltme hakkı, içeriğin çıkarılması, erişimin engellenmesi, özel hayatın gizliliği, hakaret, sövme, iftira ve haksız isnat, haber kaynağının gizliliğinin korunması, milli ve toplumsal değerlere saygı gibi sıkça gündeme gelen konuları başlıklar halinde yeniden ele aldı. Doğruluğu teyit edilemeyen içerik ve dezenformasyona yönelik ihlallere de düzenlemede yer verildi.”
Basın Ahlak Esasları’na ilişkin güncelleme, 6 Temmuz 2022 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Bu belgede yeniden düzenlenen etik ilkeler şu şekilde sıralanıyor:
Esaslara aykırılık
MADDE 5 – (1) Süreli yayınların basılı nüshaları ile resmi ilan yayımlayan gazetelerin kendilerine ait internet haber siteleri ve sosyal ağ hesapları Basın Ahlak Esasları’na uymak zorundadır.
(2) Kuruma yapılacak şikâyetler ve Yönetim Kurulu’nun incelemeleri, bu Genel Kurul kararında belirlenen usul ve esaslara göre gerçekleştirilir.
Anayasa ve kanunlara uygunluk
MADDE 6- (1) Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü, Cumhuriyet’in insan haklarına dayalı, demokratik, laik, hukuk devleti niteliği ve Atatürk ilke ve inkılapları ile Anayasa’nın 174’üncü maddesinde yazılı İnkılap Kanunları aleyhine yayın yapılamaz.
(2) Haberler hukuka aykırı yollardan elde edilemez ve yayınlanamaz.
(3) Suça tahrik veya teşvik edecek, suçu ve suçluyu övecek, halkı kin ve düşmanlığa tahrik edecek ve suç ile mücadeleyi etkisiz kılacak yayın yapılamaz.
(4) Şiddet ve terörü özendirecek; uyuşturucu veya uyarıcı maddeler ve her türlü örgüt suçları ile mücadeleyi etkisiz kılacak yayın yapılamaz.
(5) Terör örgütleri, bunların üyeleri ve olaylar hakkında bilgi ve görsellere bu örgütleri meşru gösterecek şekilde yer verilemez.
Doğruluk ilkesi, haber ve bilgi sunumu
MADDE 7 – (l) Bir kamu hizmeti olan gazetecilik, kişisel veya ahlaka aykırı amaç ve çıkarlara alet edilemez ve kamu yararına aykırı bir şekilde kullanılamaz.
(2) Haberlerde ve olayların yorumunda gerçeklerden saptırma, çarpıtma veya kısaltma yoluyla amaçlı olarak ayrılınamaz.
(3) Haberler ve yorumlar gerçeği gösterir, yanlış ya da yanıltıcı olamaz.
(4) Haber başlıklarında, haberin içeriği saptırılamaz, yanıltıcı olunamaz ve çelişki yaratılamaz.
(5) Doğruluğu kuşku uyandırabilen ve araştırılması gazetecilik imkânları içinde bulunan haberler, araştırılıp doğruluğu ve görünürdeki gerçekliği teyit edilmeden yayınlanamaz.
(6) Süreli yayınlar kadro, baskı, dağıtım veya fiili satış miktarı konusunda yanlış veya yanıltıcı bilgi veremez ve yayın yapamaz.
(7) İlan veya reklam niteliğindeki haber, resim, çizgi ve yazıların, tereddüte yer bırakmayacak şekilde ilan veya reklam olduğu belirtilir.
Suçsuzluk ilkesi
MADDE 8 – (1) Hiç kimse, suçlu olduğu kesin yargı kararıyla sabit olmadıkça suçlu olarak ilan edilemez; cezai soruşturma aşamasında veya devam eden davaların konusu olan olaylarla ilgili haber veya yorumlarda suçsuzluk ilkesi ve lekelenmeme hakkı ihlal edilemez; soruşturma ve yargılamanın doğal ve yasal akışını, özellikle hakimlerin kararını etkileyecek beyan ve yorumlarda bulunulamaz, soruşturmanın gizliliği ihlal edilemez.
Çocukların korunması
MADDE 9 – (1) Çocukların ve gençlerin toplum içinde kişiliklerinin gelişmesini ve korunmasını olumsuz etkileyecek veya onlara yönelik cinsel istismar ve cinsel tacize teşvik eden ve şiddeti özendiren yayın yapılamaz.
(2) Çocukların konu edildikleri yayınlarda, çocukların üstün yararı gözetilir, onların sağlıklı ve güvenli geleceği için her türlü hassasiyet göz önünde bulundurulur. Yayınlarda geleceklerinin olumsuz etkilenmemesi amacıyla kimlik ve yerleşim bilgilerine açık veya dolaylı olarak yer verilmez.
(3) Kamu yararı ile çocuğun yararının karşılaştığı hallerde çocuğun üstün yararı esas alınır.
Cevap ve düzeltme hakkı
MADDE 10- (1) Süreli yayınlar, kişilerin şeref ve haysiyetini ihlal edici veya gerçeğe aykırı bilgilerden dolayı, kendilerine yollanacak, süreli yayma ve üçüncü kişilere hakaret ve suç unsuru içermeyen, üçüncü kişilerin hukuken korunan menfaatlerine aykırı olmayan cevap ve düzeltme metinlerini; bunların gönderilmesine sebep olan yazının etkisini bütünüyle giderecek şekilde, herhangi bir düzeltme ve ekleme yapılmaksızın günlük süreli yayınlarda cevap ve düzeltme metinlerinin alındığı tarihten itibaren en geç üç gün içinde, diğer süreli yayınlarda ise cevap ve düzeltme metinlerinin alındığı tarihten itibaren üç günden sonraki ilk nüshada, ilgili yayının yer aldığı sayfa ve sütunlarda, aynı puntolarla ve aynı şekilde yayımlar.
(2) Bu maddenin birinci fıkrasında belirtilen cevap ve düzeltme metinlerinin süreli yayınlar tarafından yayımlanmaması halinde, açılan dava sonucuna göre mahkemece yayımlanmasına kesin olarak karar verilen cevap ve düzeltme metinlerinin, birinci fıkraya uygun şekilde ve süresi içinde yayımlanması zorunludur.
İçeriğin çıkarılması ve/veya erişimin engellenmesi kararı
MADDE 11 – (1) Resmi İlan ve Reklamlar ile Bunları Yayınlayacak Süreli Yayınlar Yönetmeliğinin 73’üncü maddesinin birinci fıkrasının (g) ve (ğ) bentleri ile 82’nci maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendine göre ek gösterge uygulamasından yararlanan gazeteler, kendilerine ait İnternet haber sitelerinde ve sosyal ağ hesaplarında yayınlanan bir içerik hakkında 04/05/2007 tarihli ve 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanuna göre içeriğin çıkarılmasına ve/veya erişimin engellenmesine ilişkin kesinleşmiş hakim veya mahkeme kararı bulunması halinde ilgili içeriği yayından kaldırır.
Özel hayatın gizliliği
MADDE 12 – (1) Kamu yararını ilgilendirmeyen durumlarda bireylerin özel hayatlarının gizliliği ihlal edilemez.
Hakaret, sövme, iftira ve haksız isnat
MADDE 13 – (1) Kişi, kurum veya toplumsal gruplara yönelik yayınlarda, eleştiri sınırlarını aşan, kişinin, kurumun veya grubun onur, şeref ve saygınlığını rencide edecek sözcükler kullanılamaz; hakaret edilemez, sövülemez, iftira ve haksız isnatlarda bulunulamaz.
Ayrımcılık yapılmaması
MADDE 14- (1) Yayınlarda hiç kimse ırkı, dili, dini, mezhebi, milliyeti, rengi, cinsiyeti, siyasal veya diğer düşünceleri, felsefi inancı, milli veya sosyal kökeni, doğum yeri, ekonomik ve diğer toplumsal konumları sebebiyle kınanamaz ve aşağılanamaz. Vicdan, düşünce ve anlatım özgürlüklerini hukuka aykırı şekilde sınırlayıcı, sarsıcı veya incitici yayın yapılamaz.
(2) Kadınların, ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel alanlardaki bütün hak ve yetkilerden eşit olarak yararlanmasını engellemeye özendiren, kadın-erkek eşitliğine aykırı olan, kadını sadece bir cinsel nesne olarak gösteren yayınlar yapılamaz.
Haber kaynağının gizliliği
MADDE 15 – (1) Gazeteci, kaynaklarının gizliliğini korur, kendisine verilen sırları ve kaynağını açıklamaya zorlanamaz.
Milli ve toplumsal değerlere saygı
MADDE 16 – (1) Din ve dini duygular yahut dinen kutsal sayılan değerler istismar edilemez ve kötüye kullanılamaz.
(2) Genel ahlaka aykırı yayın yapılamaz.
(3) Toplumun temeli olan aile yapısını bozmaya yönelik ve ailenin korunmasına aykırı yayın yapılamaz.
(4) Türk toplumunun ortak milli ve manevi değerlerini zayıflatmaya yönelik yayın yapılamaz.
Görüldüğü gibi, maddelerin büyük çoğunluğu emir kipi şeklinde ve zorlayıcı bir dille yazılmış. Temel sorunlardan birisi, oldukça tartışmalı maddelere yer vermesi. Örneğin, “Haberler hukuka aykırı yollardan elde edilemez ve yayınlanamaz” deniliyor. Bu madde katı biçimde uygulandığı takdirde sızdırma belgelere dayalı habercilik yapmak imkânsız hale gelecektir. Wikileaks, Panama Belgeleri, Cennet Belgeleri, son olarak Uber Belgeleri, hepsi de sızıntı belgeler. Bunlar haber yapılamaz demek, araştırmacı gazeteciliği yok saymaktan başka anlama gelmez.
Basın meslek örgütleri kaygılı
Daha da kötüsü, Basın İlan Kurumu’nun bu genişletilmiş ilkeleri daha iyi gazeteciliği teşvik etmek için değil, eleştirel gazeteciliği susturmak için kullanacak olmasıdır. Nitekim basın meslek örgütleri, Basın Ahlak Esasları yayımlanır yayımlanmaz kaygılarını dile getiren açıklamalar yaptılar. Basın Konseyi, Çağdaş Gazeteciler Derneği, Diplomasi Muhabirleri Derneği, DİSK Basın-İş, Ekonomi Muhabirleri Derneği, Gazeteciler Cemiyeti, İzmir Gazeteciler Cemiyeti, KESK Haber-Sen, Parlamento Muhabirleri Derneği, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, Türkiye Gazeteciler Sendikası, “Basın İlan Kurumu’nun ahlak bekçiliğini reddediyoruz” başlıklı ortak bir bildiri yayımladılar. Bildiride şu ifade asıl kaygıyı ortaya koyuyor: “Basın İlan Kurumu Yönetim Kurulu’nun daha önce kötüye kullandığını herkesin gördüğü resen ceza verme yetkisi yeni ahlak ilkeleriyle güçlenecek, iktidarın sansür sopası haline gelecektir. Eleştirel basına yönelik cezalandırma furyası, yeni ahlak ilkeleriyle gazetelerin internet sayfalarının ve sosyal medya hesaplarının da denetim altına alınıp ceza kesilmesiyle yaygınlaşacaktır.”
İlkeleri ceza verme sopası gibi kullanmak etik ilkeleri değersizleştiriyor
Basın İlan Kurumu Yönetim Kurulu’nun yapısına bakarsanız, tıpkı RTÜK gibi iktidarın kontrolünde bir yapı olduğunu görürsünüz. Son birkaç yıldır nasıl RTÜK sadece eleştirel kanalları cezalandırıyorsa (ki bunun doğruluğunu tartışmak bile abestir) Basın İlan Kurumu da aynı şekilde eleştirel gazeteleri cezalandırmaktadır, anlayış değişmediği sürece cezalandırmaya da devam edecektir. Başka bir ciddi sorun da, Basın Ahlak Esasları isimli bu belgenin hayatta kalmak için resmi ilanlara muhtaç olan yerel gazeteler üzerinde caydırıcı bir etkiye yol açacak ve otosansürü daha da yaygınlaştıracak olmasıdır. Ayrıca, ekli haberde de görüldüğü gibi, Sulh Ceza Hakimleri de Basın Ahlak Esasları’na aykırılık gerekçesiyle eleştirel haberlere kolaylıkla erişim engeli kararı verebilecektir.
Oysa etik ilkelerin ana amacı gazetecileri korkutmak, sindirmek, otosansür uygulatmak değildir; tam tersine kamu yararına gazetecilik yapmayı, iyi araştırmacı gazeteciliği, halkın çıkarlarını gözetmeyi teşvik etmektir. Basın İlan Kurumu etik ilkelere uygunluğu denetleyebilecek yapısı ve uzmanları olan bir özdenetim kurumu değildir. Eğer kurum iyi gazeteciliği özendirmek istiyorsa özdenetim alanına müdahale etmekten vazgeçmeli, eleştirel gazeteleri cezalandırma uygulamasını sonlandırmalı, okur temsilciliği ve yerel basın konseyleri gibi özdenetim mekanizmalarının oluşmasına destek olmalıdır.
Basın Şeref Divanı gibi bu ülkedeki ilk özdenetim girişiminin sonunu, Basın İlan Kurumu’nun etik ilkelere aykırılık gerekçesiyle gazetelere ceza vermesinin getirdiği unutulmamalıdır.