LGBTİ+’ların Medyadaki Yeri

Getting your Trinity Audio player ready...

n okuyoruz| Bültenden Herkese Merhaba!

Bu haftanın odağında LGBTİ+ bireylerin medyadaki konumunu ve medyanın sorunlarını ele aldım. Onur Haftasının ardından konuyu özellikle medya ve ifade özgürlüğü ekseninde ele almanın faydalı olacağını düşündüm.

“Ne Okuduk” bölümünde ise Çin’in bilimkurgu seviyesine varan gözetim sistemi, Google aramalarının mevcut durumu, Hindistan ve Filipinler’de basın özgürlüğü ihlalleri ve daha fazlası var.

Son olarak yeni programımızı sizlere duyurmak istiyorum. EquaLab isimli projemizde LGBTİ+, kadınlar ve kız çocukları üzerinde olumlu etki bırakacak medya projelerinin hayata geçirilmesine destek olmayı amaçlıyoruz. EquaLab hakkında daha fazla bilgi edinmek ve başvurunuzu göndermek için bu linki ziyaret edebilirsiniz.

Görüş, yorum ve önerilerinizi her zaman bekliyorum. 

Haftaya görüşmek üzere!

—Ahmet Alphan Sabancı

Bir webcomic. İlk karede karakter Google logosuna bir soru soruyor, Google da "işte aynı cevabı içeren bin website" diyor. Sonra karakter "peki kopyala yapıştır olmayan başka fikrin var mı" diye sorduğunda Google logosu ağlayarak "hepsi spam" diyor.
Zenacomics

Bu hafta ne okuduk?

Çin’in Büyük Gözetim Sistemi

Çin devletinin ülkede yaşayan vatandaşların hayatına dair her noktayı gözetleme ve kontrol etme arzusunu hepimiz biliyoruz. Bu hedefe ulaşmak için yapılanların bir ucunda sansür ve üretilen dijital içeriği kontrol etmek var. Tıpkı en son yayınlanan düzenleme ile internette belirli konularda canlı yayın yapacak kişilerin yeterliliğini ispatlamasını istemeleri gibi.

Diğer uçta ise giderek büyüyen ve kapsamı genişleyen bir gözetim sistemi var. New York Times’ın ChinaFiles ile ortak hazırladığı ve bir yıllık çalışmanın ürünü olan dosya, bunun nasıl bir boyuta ulaştığını açıkça gösteriyor. Yüz tanıma ve arşivleme sistemine sahip güvenlik kameraları, DNA ve iris veritabanları, telefonların bağlantısına sızıp denetleyen ve konumunuzu takip eden teknolojiler ve internetteki hesaplarınızdan yaptığınız içerikleri derleyen parçalardan oluşan bu sistem hepsini bir araya getirerek Çin devletine inanması güç bir kontrol imkânı sağlıyor. Hedefleri ise bütün bu gözetim sistemlerini daha da entegre hâle getirmek ve kapsamını genişletmek.

Bütün bu gelişmeleri tüm dünya için tehlikeli kılan ise Çin’de olanın Çin’de kalmaması. Bu seviyede bir gözetimin mümkün olduğunu gören devletlerin benzerini kendileri için de istemeye başlaması kaçınılmaz, özellikle de demokrasi ve insan hakları zaten bir öncelik değilse. Bu da Person of Interest ve Minority Report arası bir dünyada yaşama ihtimalimizin artması anlamına geliyor.

Google Aramalarına Ne Oluyor?

Geçtiğimiz günlerde Charlie Warzel’in The Atlantic’te yayınlanan yazısı, hepimizin bir şekilde fark ettiği ama ismini koyamadığı bir sorunu gündeme taşıdı: Google aramalarının giderek tuhaf ve faydasız bir hale gelmesi.

Warzel kişisel tecrübesi üzerinden yola çıkarak yaptığı araştırma sonucunda Google aramalarının gerçekten kötüye gidip gitmediği sorusunu cevaplamaya çalışıyor. Bulduğu sonuç ise aslında net bir cevabın mümkün olmadığı. Çünkü bir yandan Google’ın arama algoritması belirli konularda gerçekten çok daha iyi sonuçlar sunarken, diğer tarafta kendi yan ürünleri ve reklamlara boğulmuş sonuçlar arasında boğulabiliyoruz. Bunun üzerine SEO konusuna yapılan yatırım ile özellikle daha boş ve kopya içeriklerin kendisini öne çıkarabilmesi, bu durumu daha kötü bir hâle getiriyor. Bu da para kazanılabilecek konuların, reklama müsait alanların sonuçlarının daha kullanışsız hale gelmesi demek.

Peki buna bir çözüm bulmak mümkün mü? Kişisel olarak belki bu duruma maruz kaldığınız konularda DuckDuckGo gibi alternatif arama motorlarını kullanarak kısmen kurtulabiliriz fakat sonuç olarak Google’ın ana gelir kaynaklarından birisi arama olduğu ve internette bir şey aramak Google’da arama yapmaya denk olduğu sürece bu durumdan kurtulma şansımız yok

Asya’da Sansür ve Baskı Artıyor

Geçtiğimiz günlerde Asya’daki ülkelerden gelen sansür ve ifade özgürlüğü haberleri, küresel çapta basın özgürlüğünün maruz kaldığı saldırılarda hiçbir şeyin değişmediğini tekrar gösterdi. 

Hindistan’da devletin hedefinde Twitter ve onu kullananlar vardı. Modi hükümeti önce komşusu Pakistan’a ait birçok Twitter hesabının ülkede engellenmesini sağladı. Daha önce YouTube’da da benzer engellemeleri yapan hükümet gerekçe olarak Hindistan karşıtı görüşler ve yanlış bilgiyi gösteriyor. Yine aynı günlerde Hindistan’da yaşayan Müslüman bir gazeteci, Twitter üzerinden halkın dini hassasiyetlerini incittiği gerekçesiyle tutuklandı

Filipinler’de ise hedefte Nobel ödüllü gazeteci Maria Ressa’nın yayını Rappler vardı. Hükümet bir mahkeme kararı ile Rappler’ın kapatılmasını emrederken, Ressa mahkeme kararına itiraz edeceklerini ve Rappler’ı kapatmayacaklarını söyledi. Merak edilen bir konu da önümüzdeki hafta göreve başlayacak yeni hükümetin Duterte gibi Rappler ve Ressa’yı susturmaya çalışıp çalışmayacağı.

Cannes Üzerine Notlar

Her ne kadar Cannes dediğimiz zaman akla ilk gelen sinema ve o alanda verilen ödüller olsa da, her yıl gerçekleştirilen “Cannes Lions: The International Festival of Creativity” medyadan tasarıma, modadan eğlence sektörüne kadar birçok farklı alanı kapsayan ve önemli çıktıları olan bir festival. Eğer festivalde konuşulanlara dair derlemeler arıyorsanız, What’s New In Publishing iki ayrı derleme yayınladı.

Ancak özellikle bu yıl içerisinde Cannes’ın değerine ve öneminin azalıp azalmadığına dair yazıların sayısında da bir artış var. Sanırım bunun arkasındaki en önemli faktör özellikle medya kısmında giderek yaratıcılık kısmının azalıp bir sektör etkinliğine dönüştüğü hissini vermesi. Brian Morrissey’in bülteni The Rebooting’de yayınladığı bu sayı, duruma dair okuduğum en faydalı yazılardan birisi.

Kısa Kısa

🎧 Apple, podcastinizi sosyal medyada paylaşırken kullanabileceğiniz özel görseller yaratmanızı sağlayan bir araç yayınladı.

📚 Wikipedia yakında sitenin tasarımını ve teknolojisini yeniliyor.

📦 Substack ekonomik gerekçelerle 13 kişiyi işten çıkartıyor. Bu sayı şirketin toplam çalışanlarının yüzde 14’üne denk geliyor.

🇺🇦 Avrupa medya sektörü üzerine yayın yapan The Fix, Ukrayna ve Doğu Avrupa’da özgür ve yenilikçi medyayı desteklemek için The Fix Foundation isimli bir yapı kurdu

🇺🇸 ABD’de kürtaj yasaklarının önünün açılmasıyla birlikte insanlar yasakların hayata geçtiği eyaletlerde yaşayan kadınlara yardım etmek istiyor. Fakat Facebook ve Instagram bu konuda birçok içeriği ve kullanıcıyı engelliyor.

🐦 Pew Research verilerine göre, ABD’de gazetecilerin yüzde 69’u iş için Twitter’ı kullanıyor. Fakat ABD vatandaşları içerisinde haber almak için Twitter’ı kullananların oranı yüzde 13.

📰 New York Times, tam erişim abonelik paketine yakın zamanda satın aldığı spor yayını The Athletic’i de ekledi.

Katar'da yayınlanan New York Times uluslararası edisyonu, LGBTİ+ konusundaki her haberi sansürlemek zorunda. Sonucu fotoğraftaki gibi gazete sayfasının ortasındaki boş bölümler oluyor. NYT hepsinin altına not olarak yazının ne hakkında olduğunu ve bu edisyonda sansürlendiğini not olarak ekliyor.
HRW

Haftanın odağı: LGBTİ+’ların medyadaki yeri

LGBTİ+ Onur Haftasını ve Onur Ayı olarak da kutlanan haziranı geride bıraktığımız temmuz ayının ilk günlerindeyiz. Bu yüzden bu haftanın basının ve genel olarak medyanın LGBTİ+ bireylerle olan ilişkisini ele almak için iyi bir zaman olduğunu düşündüm. 

Hem ülkemizde hem de küresel olarak ağırlıkla muhafazakâr medyada LGBTİ+ bireylere dair bakışın ve onların ele alınma biçimlerinin ne kadar tehlikeli ve sorunlu olduğunu bu sıralar daha açık bir şekilde görüyoruz. Onur yürüyüşü ülkemizde bir kez daha yasaklanıp LGBTİ+ bireyler ve gazeteciler şiddete maruz kalırken, neredeyse basının tamamı bunu görmezden geldi. Fakat buna karşılık başka bir medya platformundaki en ufak temsiliyetlerini bir korku imgesi olarak kullanıp günlerce haber yapmaları ya da bunu sansürlemeye çalışmaları karşımızdaki sorunun en basit örneği.

Maalesef dünyanın geri kalanı da bu açıdan çok iyi bir durumda sayılmaz. Birçok ülkede eşcinsellik hâlâ suç olarak görülüyor ve çok farklı biçimde toplumda görünmez kılınıyorlar. LGBTİ+ bireylerin Batıdaki popüler medyada görünürlükleri artmış olsa da, söz konusu kendilerine veya yaşadıkları sorunlara dair haberler olduğunda orada da hâlâ haberin öznesi olamıyorlar. Çoğu zaman birileri dışarıdan gelip onlar adına konuşuyor ve bu haberleri nasıl doğru bir şekilde yazacaklarını da öğrenme zahmetine girmiyorlar. Günümüz küresel eğlence medyasının devleri olan Netflix ve HBO gibi platformlarda eşcinsel karakterlerin varlığı, onların sorunlarına dair haberlerde seslerinin kısıldığı gerçeğini değiştirmiyor. Geleneksel medya kurumları Onur Ayı boyunca aslında böyle davranmıyormuş gibi görünmek için çabalasa da, temmuz başlayınca çoğu normale dönüyor.

Geleneksel medyada durum böyle olunca, internet ve sosyal medya platformları LGBTİ+ bireylerin seslerini duyurabilmeleri ve kendileri için önemli olan haber ve içerikleri üretebilmeleri konusunda en önemli alan haline geldi. LGBTİ+ bireyler YouTube’da uzun video makaleler üretmekten, Twitch’te haber sunmaya kadar birçok farklı format ile günümüzde bu sorunun üstesinden gelmeye çalışıyor. Fakat kendilerine ait bir alan kurma çabaları daima homofobik ve transfobik saldırıları da beraberinde getiriyor. Bunun yanı sıra birçok ülkede internetteki içeriği kontrol etmek için getirilen düzenlemelerin de hedef aldığı ilk grup oluyorlar.

Homofobi ve transfobi, girdiği binbir kılıf ile LGBTİ+ bireyleri yok saymak ve görünmez kılmak için onların haber alma ve ifade özgürlüğü haklarına düzenli olarak saldırıyor. Büyük medya kurumları da bunu yalnızca sağladıkları minimum görünürlük ile çözebileceklerini zannediyor. Kimileri için kabul etmesi zor olsa da, LGBTİ+ bireyler ve medya arasındaki bu ilişkinin bir basın ve ifade özgürlüğü meselesi olduğunu, ciddi gazetecilik etiği ihlallerinin kaynağı olduğunu kabul etmek gerekiyor.

Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
İlginizi çekebilir