Etimolojik olarak kökeni Antik Yunan’da “kryptos”a dayanan ve “gizli, gizlenmiş, aşikâr olmayan” anlamlarında kullanabileceğimiz kripto kavramı, günümüzün popüler konularından kriptopara piyasasına da bir nevi ilham kaynağı olmuştur. Gündelik hayatta artık neredeyse her kesimden pek çok kişinin sohbet konusu haline gelen kriptopara, güncel tartışmalar açısından yoğun ilgi görüyor.
2008 yılından itibaren gitgide daha hızlı bir şekilde gündeme dahil olan bu konu, yalnızca kamusal alandaki tartışmalarla değil aynı zamanda alandaki gelişmeleri farklı açılardan ele alan kapsamlı tez çalışmalarıyla da dikkatleri üzerine çekmeye devam ediyor. Ancak blokzincir (blockchain) teknolojisi, akıllı sözleşmeler (smart contracts), kriptopara madenciliği (mining) gibi görece yeni sayılabilecek kavram setiyle insanların karşı karşıya kalması, kafa karışıklıklarına da yol açabiliyor. Zira, ciddi anlamda ekonomi/finans bilgisi gerektirmesinin yanı sıra son derece dinamik bir yapıya sahip olması sebebiyle, kriptopara alanındaki gelişmeleri doğru bir süzgeçten geçirerek hareket etmekte birçok kişi zorlanıyor. Nitekim devletlerin ve uzmanların dahi konuya yaklaşım tarzları farklı şekilde olabiliyor.
Hal böyleyken, bir taraftan kriptoparayı resmi para birimi olarak kabul eden ülke haberiyle de güne başlanabiliyor, kriptopara kullanımını kısıtlayan ya da yasaklayan ülkelere her gün yenisi de eklenebiliyor. Başka bir örnek, bazı büyük şirketler kriptoparaları ödeme aracı olarak kabul ederken ya da buna sıcak bakarken, Türkiye’de olduğu gibi buna mesafeli yaklaşıp yasaklayanlar da var. Yani, Apple’ın dokun öde (tap to pay) temassız ödeme uygulamasının kriptoparayı kapsayıp kapsamayacağını merakla bekleyenler kadar olaya bambaşka bir pencereden bakarak, Diyanet İşleri Başkanlığı aracılığıyla kriptoparanın caiz olup olmadığını sorgulayanları da görmek mümkün oluyor.
Borsalarda alışverişi yapılan bitcoin ve türevlerinin getiri beklentisiyle satın alındığını ve dolayısıyla bunların para olmaktan çok birer finansal varlık olduğunu vurgulayan kimi uzmanlar, “kripto para birimi” yerine “kripto varlık” tabirinin daha doğru düşeceğini dile getirirken, mevcut durumu da “balon” olarak nitelemekte ve “balon patladığında bazılarının birer bardak soğuk su içeceklerini” öne sürmekte. Küresel finans için kriptoparaların önemli bir finansal araç haline geldiğini ve dolayısıyla devletlerin artık burada devreye girmesi gerektiğini belirten bazı uzmanlara göre ise yapılacak regülasyonlar gelecekteki fırsatları kaçırmamak adına inovasyona ket vurmamalıdır. Tüm bu tartışmalar ışığında, iki önemli sözcük ön plana çıkıyor: Yenilik ve güvenlik.
Yenilik ile güvenlik üzerinden çok temel iki anahtar kavrama sıkışmış gibi görünen kriptoparanın geleceğinde ibrenin hangi yöne kayacağı ya da nereye doğru evrileceği hususunda, devletlerin yasal düzenlemelerde atacağı adımların belirleyici rol oynayacağını düşünmek yanlış sayılmayacaktır. Bu minvalde, henüz tam anlamıyla regüle edilmemiş bir piyasa olmasından kaynaklı güvenlik ile ilgili riskleri ve endişeleri erkenden fark edip kriptopara piyasalarının denetimini üstlenmek isteyen birtakım kurumların kolları şimdiden sıvamaya başlamış olması da şaşırtıcı olmuyor.
AB, ilk uluslararası düzenlemeye hazırlanıyor
İster yenilikçi bir bakış açısıyla olsun isterse de güvenlikçi bir anlayışla yaklaşılsın, pek çok ülke kriptopara piyasasına ilişkin yasal zemin oluşturulması ve güçlendirilmesi için çeşitli adımlar atıyor ya da atmaya hazırlanıyor. Dokuz Eylül Üniversitesi Avrupa Birliği Anabilim Dalı’nda doktora tez çalışmalarını yürüten ve konuyu yakından takip eden Sadık Demirbağ, bu bağlamda Avrupa Birliği’nin, kripto varlıklar konusunda ilk uluslararası düzenlemeye hazırlandığını hatırlatıyor ve AB’nin, dijital gündemin bir parçası olarak atacağı bu yasal düzenleme adımıyla inovatif, istikrarlı ve düşük riskli bir piyasa modeli oluşturmayı hedeflediğini belirtiyor.
Finans alanında blokzincir teknolojisinin ana uygulamalarından biri olan kripto varlıklara yönelik AB’nin, 2018 yılında FiTech Eylem Planı’yla başlayan yasal süreci bu yıl tamamlamayı amaçladığını belirten Demirbağ, süreci şu şekilde aktarıyor: “Kripto Varlıklardaki Piyasalar (MiCA) çerçevesinde, 2019/1937 Sayılı AB Direktifi‘nde yer alan değişiklik ile mevcut AB finansal hizmetler mevzuatının dışında kalan kripto varlıkları ve e-para jetonlarını (token) kapsayan dört genel amaç belirlendi. İlk olarak, AB içinde kripto varlık pazarlarının gelişmesi için mevcut finansal hizmetler mevzuatı kapsamında olmayan tüm kripto varlıklarının düzenleyici kurallarını açıkça tanımlayan güçlü bir yasal çerçeveye ihtiyacı olduğu saptandı. Ardından, kripto varlıkların gelişimini ve dağıtılmış defter teknolojisinin (DDT) (Distributed Ledger Technology-DLT) daha geniş kullanımını teşvik etmek üzere yeniliği ve adil rekabeti desteklemek için güvenli ve orantılı bir çerçeve oluşturulması hedeflendi. Bir diğer adımda, uygun düzeyde tüketici ve yatırımcı koruması ve piyasa bütünlüğünün sağlanması hedeflenirken, son olarak kriptopara piyasasında finansal istikrarın korunması amaçlandı.”
Neden yasal düzenleme ihtiyacı duyuluyor?
2021 yılında, kriptoparalarda toplam işlem hacminin 2020’ye göre yüzde 567 artarak 15,8 trilyon dolara, kriptopara ile dolandırıcılığın ise yaklaşık yüzde 80 artarak 14 milyar dolarla rekor seviyeye ulaştığı bilgisine dikkat çeken Demirbağ, yasal düzenlemenin altında yatan nedenleri de bu çerçevede şöyle açıklıyor:
“AB Komisyonu, AB mali düzenlemesi kapsamında kripto varlıklara yönelik hizmetlerde kuralların olmamasından dolayı, yatırımcıların önemli sorunlarla karşı karşıya kaldığını savunurken, üye ülkelerin de ulusal düzeyde uygulamış olduğu kurallardan dolayı Tek Pazar’da rekabetin parçalanma riski taşıdığını vurguluyor. AB’nin risklere ve tehditlere karşı ortaya koyacağı düzenleme ile yalnızca yetkili servis sağlayıcılarının kripto para birimlerini sunmasına izin verilecek ve ilgili sağlayıcıların AB’de kayıtlı bir ofis açmaları istenecek. Ayrıca AB, finansal kurumların dijital dayanıklılığını da düzenlemeyi ve denetlemeyi planlıyor. Yasal düzenleme önerisi kabul edildiği takdirde, uluslararası bir kurumun bu alanı düzenleyen ilk yasal düzenlemesi de ortaya konacak.”
Demirbağ, AB’nin dijital gündem politikaları dikkate alındığında, sanal yatırımlarda popüler hale gelen kripto varlıklara yönelik risklerin değerlendirilmesinde ve önlem alınmasında sadece 27 üyenin değil, küresel beklentilerin de göz önünde bulundurulmasının önemli olduğunu vurguluyor.
Son söz olarak, burada medya kuruluşlarının, yayıncıların ve gazetecilerin de üzerine çok ciddi sorumluluklar düştüğünü belirtmek gerekiyor. Dolayısıyla kriptopara haberciliği yapılırken nelere dikkat edilmesi gerektiğine dair ayrıntılı değerlendirmelere bakmakta fayda var. Özenli ve daha dikkatli davranılmadığı takdirde nasıl sonuçlar ile karşılaşılabildiğine dair Forbes örneğine göz atılabilir.