n okuyoruz| Bültenden Herkese Merhaba!
Bu haftanın odağında Netflix’in abone kaybetmeye başlaması ile birlikte herkesin konuşmaya başladığı abonelik fazlalığını ve bundan sonra bizi nelerin beklediğini yazdım.
“Ne Okuduk” bölümünde araştırmacı gazeteciliğin ne olduğunu bilmeyenler, FT’nin Dünya Günü oyunu, Obama’nın yanlış bilgiye karşı kampanyası ve daha fazlası var.
Görüş, yorum ve önerilerinizi her zaman bekliyorum.
Haftaya görüşmek üzere!
—Ahmet Alphan Sabancı

Bu hafta ne okuduk?
Her Sevmediğiniz Şey Doxxing Olmuyor
İnternetin yarattığı en tehlikeli taciz yollarından birisi doxxing, yani sevmediğiniz bir kişiye dair özel bilgileri o kişiyi korkutmak veya ona zarar vermek amacıyla internette yayınlamak. Bu tarz saldırılar yüzünden ailesi hedef alınan ya da birkaç kez ev değiştirmek zorunda kalan insanlar oldu.
Bu kavram çoğu zaman, özellikle de bu yöntemi kullanmayı çok seven ABD’deki muhafazakârlar tarafından kendilerine dair hazırlanan en ufak habere karşı kullanılıyor. Bunun son örneğini de Washington Post muhabiri Taylor Lorenz’in Twitter’da fenomene dönüşen “Libs of TikTok” isimli hesapla ilgili yaptığı habere karşı kullanılmasıyla gördük.
Hesap başta TikTok olmak üzere sosyal medyadan liberallere, LGBTQ+ bireylere veya azınlıklara dair videoları toplayıp onları hedef hâline getiriyordu; bu paylaşımları Fox News gibi büyük haber kurumlarının da sıkça haber kaynağı oluyordu. Hatta yakın zamanda hesabın adıyla bir “haber servisi” markası da kaydettirilmiş. Lorenz ise hesapla ilgili yaptığı araştırmada bu marka kaydı için satın alınan alan adının sahibini herkese açık bir WHOIS sorgusuyla buluyor ve ardından hesabın gerçekten o kişiye ait olduğunu teyit ettiriyor.
Yani ortada bir zarar verme niyeti de, gizli yollarla bilgi edinme de yok. Taylor Lorenz haber değeri olan ve giderek büyüyen bir hesabı inceleyip onunla ilgili gazetecilik sınırlarında bir haber yazmış. Buna doxxing veya taciz demenin tek amacı gazeteciliğin sınırlarını iyice daraltmak ve araştırma yapmayı riskli bir işe dönüştürmek olabilir.
Financial Times’dan Dünya Günü Oyunu
Gazetecilik ve oyunlar dediğimizde ilk akla gelen bulmacalar oluyor ama dijital yayıncılığın getirdiği farklı anlatım yollarından birisi de bilgilendirici oyun tasarımları. Bunu en iyi yapan yayınlardan birisi de Financial Times.
Geçmişte sadece Uber sürücüsü olarak geçiminizi sağlamayı denediğiniz ödüllü bir oyun yapan FT ekibi, bu sefer de Dünya Günü için bir oyun yayınladı. Bu oyundaki amacınız ise 2050 yılına kadar karbon salınımınızı sıfıra indirerek iklim kriziyle mücadele etmek. Oynaması çok keyifli olan oyun, aynı zamanda sorunun ciddiyetini ve derinliğini aktarma konusunda da çok iyi bir iş çıkarıyor.
Özellikle iklim krizi gibi kompleks ve geniş çaplı konular söz konusu olduğunda daha geleneksel haber formları yetersiz kalabiliyor. Böyle konularda okura böyle yaratıcı yöntemlerle ulaşmak, özellikle de teknolojinin günümüzde sağladığı imkânları düşünürsek, kesinlikle daha sık yapılması gereken bir şey.
Teknoloji Devleri İçeriği Değil Geliri Çalıyor
Son birkaç yıldır Avustralya başta olmak üzere birçok ülkede Google ve Facebook gibi teknoloji devleri ile gazeteler arasındaki gelir paylaşımı sorunu üzerine yasal düzenlemeler yapılmaya çalışılıyor. Çoğu iyi niyetli görünen girişimler olsa da yeni sorunlara ve yan etkilere neden olma ihtimalleri çok yüksek.
Bunun arkasında yatan ana sebep ise konuya aslında yanlış bir açıdan yaklaşılıyor olması. Avustralya örneğinde de gördüğümüz gibi bu düzenlemeler arama sonuçları, içerik alıntıları gibi şeyleri merkeze alarak sanki bu platformlar gazetelerin içeriklerini onlardan çalıyormuş gibi bir yaklaşım sergiliyor. Fakat bunu merkeze alan bir yasal düzenleme internette herhangi birinin ücretsiz haber alıntısı yapmasını veya link vermesini de suça çevirme riskini taşıyor.
Bu yüzden Cory Doctorow’un konuya dair yazısı çok önemli. Doctorow bu yaklaşımın sorunu tam olarak kavrayamadığını ve asıl odaklanılması gerekenin platformların gazetelerden çaldığı gelir olması gerektiğini söylüyor. Ben de Doctorow’a katılıyorum. Böyle bir yaklaşım sadece riskli yan etkileri önlemekle kalmaz, aynı zamanda gazeteciliğin daha önemli bir sorunu hâline gelen teknoloji devlerine bağımlılığını da azaltmaya yardımcı olacaktır.
Obama Yanlış Bilgiyle Mücadele Edecek
Yanlış bilgi sorunu dediğimizde akla ilk gelen ülkelerden birisi, soruna yaptıkları büyük katkıların da etkisiyle, ABD. Bu yüzden sorunla mücadele konusunda girişimlerin de en bol olduğu ülkelerden birisi.
Bu mücadele dalgasına son katılan isim ise eski başkanları Obama oldu. Konuya dair bir konferansta yaptığı konuşma ile başlattığı kampanyayı duyuran Obama, odağına teknoloji şirketlerinin daha şeffaf çalışmasını ve yasal düzenlemeler ile denetlenmesini koymuş görünüyor.
Ancak, kendi başkanlık döneminin konuya dair sorumlulukları üzerine konuşmaya pek niyetli değil gibi. Sonuçta teknoloji devlerinin özgürce büyümesi ve siyasi iletişim için sosyal medyanın kullanımı kendi döneminin eserleri. Bu konuda yapılan uyarıları ve eleştirileri Trump başkan olana kadar partisinin tamamen görmezden gelmesinde de bu durumun büyük bir payı var. Eğer bu konuda dürüst olmayacaksa, bu projenin basit bir kendini aklama çabasından fazlası olması mümkün değil.
Kısa Kısa
🤥 ABD’de aşırı sağ komplo teorilerinin en köklü yayıncısı InfoWars, iflas bildiriminde bulundu.
👨🦳 New York Times, gazetenin liderlik pozisyonundan haziranda emekli olacak olan Dean Baquet’in yerine Joseph Kahn’ı getiriyor.
💾 Guardian’ın Snowden dosyaları zamanında GCHQ’ya vermemek için parçaladığı hard diskler British Library’deki bir sergiye dahil ediliyor.
🌍 Elon Musk Twitter’ı alırsa dünyadaki tüm liderlerle uğraşmak zorunda kalacağını biliyor mu?
👎 Spotify podcast üreticilerini desteklemek için kurduğu Greenroom Creator Fund’ı hiçbir başvuruya cevap vermeden ve kimseyi desteklemeden iptal etti.
💵 Büyük şirketlerin satın aldığı yerel gazetelerde görülen ilk değişim yapılan haber sayısındaki büyük düşüş.
🇺🇦 Ukrayna’da hayatta kalmaya çalışan birçok haber kurumu için Patreon en önemli kaynak.
📝 İngilizce haber yazarken yardıma ihtiyacınız varsa bu araçları inceleyebilirsiniz.

Haftanın odağı: Aboneliğin doyum noktasına ulaştık
Abonelik modellerine olan ilginin artışı ile birlikte bir süredir yaşanmasını beklediğimiz ve geçen haftanın odağında da değindiğim doygunluk hâli artık kendisini açık bir şekilde göstermeye başladı.
Hafta başında Netflix’in ilk kez abone kaybetmeye başladığını ve daha fazla kayıp beklediğini duyurmasıyla başlayan şok dalgası, geçmiş sayılarda üzerine konuştuğumuz CNN+’ın da üçüncü haftasında kapanacağını duyurmasıyla birlikte büyüyerek devam ediyor. Bu kapanma kararında Netflix cephesinden başlayan gelişmelerin ne kadar etkisi olduğunu kestirmek güç fakat en başından çok riskli bir girişim olduğu açıktı. Yine de bu kadar erken pes etmeleri, ödeme duvarları ve abonelik alanındaki doygunluğun artık inkâr edilemez bir noktaya geldiğini ve geçtiğimiz hafta bahsettiğim değişimlerle birlikte artık yeni bir dönemin başladığını söylemek mümkün.
Peki bu yeni dönemde bizi ne bekliyor? Başlangıç olarak okur ve izleyici konusundaki bazı gerçekleri ciddiye almak lazım. Son dönemde kontrolsüzce büyüyen abonelik modellerinin en büyük hatası herkesin sınırsız cüzdanları ve kart limitleri olduğunu sanmasıydı. Ancak hem küresel ekonomik gidişat hem de insanların giderek artan abonelik sayısından rahatsız olmaya başlaması ile sektör bu gerçek ile yüzleşmek zorunda kaldı. Netflix’in abone kaybetmeye başlamasının sebebi de bu. Artan platform sayısı ile birlikte Netflix’in elindeki “klasikleri” kaybetmeye başlaması ve yeterince iyi yeni iş çıkaramaması insanların bu aboneliği vazgeçilebilir görmesi için yeterli oldu.
Aynısı diğer medya kurumları için de geçerli olacaktır. Eğer ürettiğiniz haberler başka yerlerde bulunabiliyor veya yeterince özel içerik üretemiyorsanız insanlar verdikleri parayı sorgulamaya başlayacaktır. Bu yüzden abonelik veya ödeme duvarı için değer modelinizi çok iyi belirlemeniz şart.
Beklediğim bir diğer değişim ise hibrit gelir modellerine olan ilginin ve bu alana yatırımın artması. Burada hibritleşme iki farklı şekilde gerçekleşecek. İlkinde abonelik ve üyelikler sadece bir ödeme duvarını aşmaktan daha fazlasını sunacak. Birçok haber kurumunun özel etkinliklere giriş vermesi veya kendi mağazalarında indirim sağlaması gibi.
İkincisi ise bağımsız gelir modellerinin birbirini desteklediği bir ekonomik yapı kurulması. Bu zaten olmazsa olmaz ama artık bunun daha sık dile getirildiğini göreceğiz. Bu yüzden eğer bir planınız yoksa şimdiden çalışmaya başlamalısınız.
Son olarak bu dalgalanmanın reklam alanına dair ilgiyi de artırmaya ve oradaki sorunları çözmeye dönük çabaların daha görünür hâle gelmeye başlamasını sağladığını da gözlemlediğimi söyleyebilirim. Yukarıda bahsettiğim ikinci hibrit model için reklamlar önemli bir kaynak. Bu yüzden de etik reklamcılık veya algoritmik reklamcılığın daha az sorunlu hâle getirilmesi gibi çabaların bu dönemde ivme kazanması muhtemel.
Abonelik ve üyelik sistemleri için artık rekabetin daha da sertleşeceği bir döneme giriyoruz. Bu rekabete ayak uydurabilecek bir gelir modeli olmadan kendi ayakları üstünde durabilen, sürdürülebilir bir kurum olmak pek mümkün değil.