Ümit Alan, BirGün’deki 22 Aralık 2019 tarihli “Haber sonrası gazeteciliğe hazır mıyız?” başlıklı yazısında “haber sonrası gazeteciliğe” (İng. post-news journalism) dair şunları yazmıştı:
“Adına ‘haber sonrası gazetecilik’ veya başka bir şey denir mi bilemiyorum ama gazeteciliğin geleceği buralarda bir yerde. Daha çok gazetecilik profesyonellerini ilgilendiriyor diye düşünülebilir. Ancak okur olarak ne aradığımızın farkına varmamız da önemli. Çünkü artık gazeteci-okur ilişkisi, okurun da içine dahil olacağı bir üretim süreci. Hem maddi olarak destekleme anlamında hem de sosyal medyada paylaşarak görünür kılma anlamında bir üretim süreci bu. Gazeteciliği de birlikte yeniden var edeceğiz yani? Hazır mıyız?”
Alan’ın dediği gibi haber sonrası gazeteciliğe hazır mıyız peki? Nedir bu haber sonrası gazetecilik? “Gazetecilik sonrası” (İng. post-journalism) diye de anılan süreçte gazetecileri ve okurları neler bekliyor?
“Haber sonrası gazetecilik nedir?” diye bir tarama yaptığımda karşıma çıkan yazı başlıklarından biri şöyleydi: “Gazetecilik Sonrası ve Haberin Ölümü”.
Başlık, Andrey Mir’in kitabından ilhamla kaleme alınmış. Andrey Mir, uzun yıllardır Kanada’da yaşayan Rusya doğumlu bir gazeteci ve iletişim bilimci. Bu yazıda, Mir’in kitabından yola çıkılarak gazeteciliğin ve haber olgusunun gelişiminden, daha sonra gazetecilik sonrası fikrinin nasıl ortaya çıktığından bahsediliyor.
Mir’e göre, gazeteciler için son darbe geri dönüşü olmayan bir demografik geçişten gelecek:
“Gazeteler olmadan demokrasiyi hayal edemeyen yaşlı okur ölecek. Daha genç neslin üyeleri, milenyum sonları ve Zoomerlar, hiçbir zaman ellerinde fiziksel bir gazete tutmadı ve nasıl veya neden abone olmaları gerektiği konusunda hiçbir fikirleri yok. Ana tüketici gücü bu yeni neslin üyeleri olduğunda gazetenin süresi dolacak.”
Gazetelerin ölümü: 2030’ların ortaları
Mir, ölüm zamanını bile tahmin ediyor:
“2030’ların ortaları… Bundan sonra gazeteler ‘tarihi eserler’ hâline gelecek.”
Yazıda haber olgusunun Trump’ın aday gösterildiği 2016 ön seçimleri döneminde geliştiğinden; yok olmanın eşiğindeki medya tekellerinin Trump’ı “nefret öznesi” ilan ederek okur sayısını artırdığından bahsediliyor.
Mir’in bunu “Trump etkisi” olarak nitelendirdiğinin altı çiziliyor:
“Medya, demokrasiyi Trump’ın elinden kurtarma bahanesiyle kendisine eşi benzeri görülmemiş şekilde yer verdi. Trump’ın bu şekilde yer alması yeni bir habercilik tarzını da beraberinde getirdi. Taraflı gazetecilik, geleneksel objektif gazetecilik idealinin yerini aldı.”
Mir’in bahsettiği bu “haber olgusunun gelişimi” sonucunda karşımıza gazetecilik sonrası kavramı çıkıyor.
Mir, bunun internetle birlikte gelen zincirleme bir etki olduğunu belirtiyor ve haberlerde “gürültü”yle dolup taşmış bir medyanın, doğru olarak “daha fazla kabul edilen görüşü” varsaydığını söylüyor.
Bu tiz sesli ve “kendini beğenmiş” savunuculuk yaklaşımını Mir, gazetecilik sonrası olarak adlandırıyor. Ancak, Mir, bu yaklaşımın büyük medya tekellerinin hayatta kalabilmek için oynadıkları umutsuz bir kumar olduğu görüşünde:
“Geleneksel medyanın okurlarına sunacak bir şeyi kalmadığı noktada, Trump’ı metalaştırmak, bir gazetecilik sonrası örneği olarak medya tekellerine okurlarına sunabilecekleri bir ‘ürün’ ortaya çıkardı. Ana akım medya bu süreçte sadece Trump aleyhtarı konuşmakla kalmadı onu yaptığı her eylemle kötücül bir portreye çevirdi.”
Mir bunun esasen “kutuplaşmayı” metalaştırmak olduğunu vurguluyor. Mir, “’Gazetecilik sonrası’, kitlesini bağışa ikna etmek için korkutmak zorundaydı,” diyor ve ekliyor:
“Gazetecilik sonrası, benzer düşünen insanlara bir gündem ve öğreti satmak amacıyla kullanılıyor. Belirli bir izleyici kitlesinin varoluşsal korkularını tanımlıyor ve ardından o izleyicinin satın alacağı şeyleri üretiyor. ‘Trump etkisi’ ile birkaç büyük medya markası için bu habercilik tarzı çok başarılı oldu. 2016 ABD Başkanlık Seçimleri döneminde, The New York Times’ın dijital abonelerinin sayısı sabit bir büyüme seyrediyordu ve bir milyonun altındaydı. 2021’deki son verilere göre ise The New York Times’ın dijital abone sayısı 8 milyonu geçti.”
Geleceğin gazetecilik formatı
Mir, Washington Post ve diğer ücretli haber kaynaklarının da benzer bir yörünge izlediğini belirtiyor. Başarılı olan medya markalarının izlediği yörüngeyi, bir nevi “paraya çevirme” olarak düşünebiliriz.
Gazeteci ve Harvard Shorenstein Merkezi Araştırmacısı Hossein Derakhshan da, “Post-news Journalism in the Post-Enlightenment Era” başlıklı makalesinde, Mir gibi, gazetecilik ve haber krizinden bahsediyor.
Haberin küresel bir olgu ve gündelik drama kaynağı olarak tekelini kaybettiğini ve dolayısıyla meta değerini de kaybettiğini söylüyor:
“Geleneksel haber biçimlerinin azalışı gazeteciliği ve gazeteciliğin halk arasında demokratik diyalog aracı olma özelliğini, olayları derinlemesine ve uzun ele alma konusundaki elverişliliğini, uzun vadeli olmasını ve tesirli olmasını dönüştürdü.”
Geleneksel haber biçimlerinin popülerliğinin “düşüşüne” değinen Derakhshan, gazeteciliğin, kendini yeniden keşfettiğini de belirtiyor. Derakshan’a göre “hikâyeleme tekniğiyle” yapılan haberler geleceğin habercilik formatı olarak önümüzde duruyor.
Haber sonrası çağı
Derakhshan, NiemanLab 2019 Gazetecilik Tahminleri’nde “haber sonrası gazetecilik” ile ilgili şunları da söylemişti:
“Önümüzdeki yıllarda gazetecilik için aşılması gereken hedef, propaganda ve eğlencenin baştan çıkarıcılığına direnirken, kendisini haber dışında bir şey etrafında yeniden icat edebilmek. Şahsen haber sonrası gazeteciliğin drama etrafında döneceğini düşünüyorum. Edebiyat, tiyatro, sinema, fotoğraf ve hatta müzik ve dans gibi daha eski sanatsal formlardan esinlenerek çeşitli deneysel yaklaşımlar ortaya koymamız gerektiğini düşünüyorum.”
Derakhshan, Nisan 2019’daki Uluslararası Gazetecilik Festivali’nde “Goodbye news, hello drama: visual forms and post-news journalism” başlıklı konuşmasında, haber krizinin altını çizerek, haberin kendini yeniden “keşfetmesi” gerektiğini tekrarlamıştı:
“Gazetecilik çöküyor, çünkü dünyanın dört bir yanındaki insanlar gerçekler için para ödemek konusunda isteksiz görünürken, Spotify’dan Netflix’e kadar duygular için her zamankinden daha fazla para harcıyorlar. Gazetecilik için bu, ‘haber sonrası’ olarak adlandırılabilecek yeni bir çağın başlangıcıdır.”
Son olarak Derakhshan’ın pozitif vurgusunu da eklemek gerekiyor: “Haber ölüyor, ama gazetecilik ölmeyecek, ölmemeli. Çünkü gazetecilik demokrasidir.”
Derakhshan’ın konuyla ilgili şu yazısı da okunabilir.
Yeni hikâye formları
Ümit Alan’ın yazısına dönecek olursak, haber sonrası gazetecilikte farklı bir “anlatı” yöntemine de değinerek Alan, Derakhshan’ın bahsettiği gibi “hikâyeleştirmenin” birçok yolu olduğunu söylüyor.
Ve haber sonrası gazeteciliğe Netflix’te Hasan Minhaj’ın şovunu örnek gösteriyor:
“Minhaj şovunda seçtiği konu hakkında bilgilendiriyor. Veriler ortaya koyuyor, uzmanlarla konuşuyor. Arada bolca espri de yapıyor ama hem kendini izletiyor hem de tıpkı haber gibi bir olgu koyuyor ortaya. Başlangıcından beri takip ettiğim Minhaj’ın şovunun farklı bir yerde durduğunu ve yeni bir haber formatı sunduğunu düşünüyorum.”
Alan’ın dediği gibi, Minhaj’ın şovu bir çeşit haber formatı olarak düşünülebilirse -Netflix gibi kâr amaçlı bir yayın platformu da bu içeriklere yer veriyor gibi gözüküyor- bu, “bizim bildiğimiz” şekilde bir habercilik olmayabilir ama haberin kendine yeni formatlar bulacağının göstergesi olabilir.
Elbette tam olarak nereye varacağımızdan emin olmak zor. Bu modelin, etkili olup olmayacağını zaman gösterecek diyebiliriz.