Kanada'daki protestolardan bir kare.

Yanlış bilginin silaha dönüştüğü zamanlar

n okuyoruz| Bültenden Herkese Merhaba!

Bu haftanın odağında yanlış bilginin uluslararası siyasette giderek daha sık kullanılan bir araca dönüşmesinin getirdikleri var. Rusya ve Kanada örnekleri üzerinden 2022’de bu sorunun nasıl bir yön alabileceğine dair gözlemlerimi paylaştım.

“Ne Okuduk” bölümünde ise Avustralya’nın platform yasasının yan etkileri, Facebook’un Afrika’daki ucuz moderasyon işgücü, İngiltere’de sonuçları basın özgürlüğüne ciddi zararlar verebilecek bir dava sonucu ve daha fazlası var.

Bir de önemli duyurumuz var. Bu yıl ilkini gerçekleştireceğimiz Yerel Gazetecilere Yönelik Kuluçka Programımız için başvuruları almaya başladık. Eğer yerel gazetecilik odaklı bir projeniz varsa ya da mevcut projenizi bir sonraki aşamaya taşımak istiyorsanız 10 Mart’a kadar başvurularınızı bekliyoruz.

Görüş, yorum ve önerilerinizi her zaman bekliyorum.

Haftaya görüşmek üzere!

—Ahmet Alphan Sabancı

Media Freedom Coalition üye ülkeler haritası.
Media Freedom Coalition

Bu Hafta Ne Okuduk?

Avustralya’nın Platform Yasasının Ardından Gelen Sessizlik

Geçtiğimiz yıl içerisinde Avustralya’nın Facebook ve Google ile restleşmesine neden olan düzenleme uzun süre gündemi meşgul etmişti. Platformların sert tepkileri ve ardından gelen pazarlık süreci üzerine çok konuşuldu. Ardından medya kurumları ve platformlar arasında birtakım anlaşmalar yapıldı ve her şey unutuldu.

Ancak konunun gündemden düşmesi her şeyin yoluna girdiği anlamına gelmiyor. Aksine şu anda durum çok daha karmaşık bir hâlde. Her ne kadar Facebook ve Google medya kurumlarıyla anlaşmalar yapıyor olsa da bu anlaşmaların nasıl yürüdüğü ve neye göre yapıldığı tamamen belirsiz. Platformlar ve medya kurumları her şeyi gizli tutuyor ve bu da sıfır şeffaflığın olduğu bir anlaşma ve pazarlık süreci demek.

İşin bir diğer sorunlu yanı da Avustralya’daki düzenlemelerin çok ciddi sorunlar yaratma riskini taşıması. Teknik muğlaklıkları ve yukarıdaki gibi sorunlu ilişkilere neden olması sorun çözmek yerine daha fazlasına sebep olması anlamına gelebilir. Daha kötüsü ise bu yasanın dünyanın başka birçok ülkesinde de sorunlarıyla birlikte kopyalanıyor olması.

Facebook’u Ayakta Tutan Ucuz İşgücü

Büyük platformların içerik yönetimi ve denetimi konusundaki sorunlarını ve bunun bizi nasıl etkilediğini fırsat buldukça bültende ele alıyorum. Bu sorunlar içerisinde en önemli başlıklardan birisi de platformların dünyanın farklı bölgelerinde bu işi yapmaları için anlaştıkları taşeron moderatörler ve bu insanların çalışma koşulları.

Geçtiğimiz günlerde Time tarafından yayınlanan kapsamlı bir dosya, Afrika’da bu iş için Facebook’un anlaştığı Sama isimli şirketin nasıl kötü çalışma koşulları sunduğunu ve sendikalaşma çabası gösteren Daniel Motaung’u haksız bir şekilde işten çıkartıp üzerine Motaung hakkında yalanlar söylediğini ortaya çıkardı.

Platformlar genellikle o ülkeleri ve bölgeleri daha iyi bildiği için bu taşeron şirketlere yöneliyor ancak sonrasında yeterli denetimi gerçekleştirmiyorlar. Bu da aşırı zor koşullarda çalışmaya zorlanan moderatörler gibi sorunları ya da bu şirketlerin politik baskı altında kalması gibi riskleri de beraberinde getiriyor. Bunu çözmek için atabilecekleri adımlardan birisi tüm sorumluluğu taşeronlara yüklemek yerine kendilerinin ve o ülkelerdeki sivil toplumun da parçası olabildiği bir mekanizma kurmak.

Basın Özgürlüğünü “Gerçekten” Savunmak

Dünyada basın özgürlüğünün karşısındaki tehditlerin giderek daha da güçlendiği ve bu konuda iyi haberlere hasret kaldığımız ortada. Bu sorunla ilgili küresel çapta girişimlerin sayısında bir artış olsa da bunların etkisi —ve etkili olma niyeti— oldukça kısıtlı.

The Conversation’da yayınlanan bir yazı, üçüncüsü gerçekleştirilen Global Media Freedom Conference üzerinden bu sorunu ele alıyor. 50 ülkenin dışişleri bakanları seviyesinde gerçekleşen bu konferans her ne kadar tüm dünyada basın özgürlüğünü ve gazetecileri korumak için çaba göstereceğini tekrar dile getirse de ne yapacakları meçhul. Yazıda buna dair verilen en açık örneklerden birisi bu konferansın yaptığı açıklamalara dair. Şu ana kadar bu ekip 24 kez farklı ülkelerin basın özgürlüğüne dair tehditlerini kınama açıklaması yapmış olsa da bunları neredeyse kimse duymadı. Çünkü yakın zamana kadar bu konferansın kendi websitesi ya da sosyal medya hesapları bile yoktu.

Bu da konuya dair gösterilen çabaların ne kadar içten olduğunun ya da gerçekten etkili olmak için neden bir şey yapmadıklarının sorgulanmasına neden oluyor. Eğer basın özgürlüğü gerçekten savunulacaksa, bunun için kimsenin haberinin bile olmadığı basın açıklamalarından daha fazlası gerekiyor.

İngiltere’de Tehlikeli Bir Gizlilik Kararı

Bloomberg 2016 yılında hakkında rüşvet ve yolsuzluk soruşturması başlatılan bir işadamı hakkında haber yapmış ve işadamının kim olduğunu da söylemişti. Ancak işadamı hakkındaki dava kesinleşmeden bu konuda haber yapılmasının özel hayatının gizliliğini ihlal ettiğini iddia ederek mahkemeye gitmişti.

6 yıl sonunda sonuçlanan davada İngiliz mahkemeleri işadamını haklı buldu ve Bloomberg’e 25000 pound ceza kesti. İlk bakışta makul bir karar gibi görünse de aslında İngiltere’deki gazeteciler üzerinde büyük bir baskıya neden olması muhtemel. Çünkü karar gizlilik ile kamunun haber alma hakkı arasındaki çizgiyi yok sayıyor.

Bu karar örnek alındığında her türlü ekonomik soruşturma, şirketlere dair skandal haber yapılması riskli konulara dönüşüyor. Çoğu zaman bu soruşturmalar yıllar alabiliyor, sonuçları gizlenebiliyor ya da anlaşmalar ile üstü kapatılabiliyor. Bunların hepsi de benzer davalar için gerekçeye dönüştürülürse, İngiltere’de şirketlerin yolsuzlukları ve skandalları haber yapılamaz hâle gelebilir. 

Kısa Kısa

💰 Spotify, Podsights ve Chartable’ı satın alarak podcast teknolojileri alanına ciddi bir yatırım yaptı.

🗺 Eğer haberlerinizde harita kullanıyorsanız, buradaki araç listesini mutlaka inceleyin.

🇫🇷 Facebook News, Fransa’da yayına başladı.

☂️ Karşınızda dünyanın en içten hava durumu bülteni.

✅ Nijerya merkezli haber kurumu Dubawa hem ülkelerinde hem de komşu ülkelerde gazetecilere teyitçilik eğitimi veriyor.

🌍 AP, iklim gazeteciliği konusunda büyümeye gidiyor. İlk adım dünyanın farklı yerlerinden 20 gazeteciyi daha ekiplerine eklemek.

🤨 BuzzFeed’in başlıklarındaki gizemli karakterin hayatı her geçen gün daha da kötüye gidiyor.

🤓 Eğer okurlarınızla aranızdaki güveni artırmak istiyorsanız, haber araştırmalarınızı nasıl gerçekleştirdiğinize dair bir Soru-Cevap yayınlamak etkili olabilir.

🇺🇸 Palin NYT’ye karşı açtığı davayı kaybetti. Ama bir üst mahkemeye gidecek.

💵 Quartz Afrika odaklı özel bir üyelik paketini hayata geçirdi.

Kanada'daki protestolardan bir kare.
Dillon Kydd/Unsplash

Haftanın Odağı: Yanlış Bilginin Silaha Dönüştüğü Zamanlar

İnternette yanlış bilginin daha zararsız komplo teorileri ve şehir efsaneleri olmaktan çıkıp siyasetle temas etmeye başladığı andan itibaren bunun propaganda başta olmak üzere birçok farklı şekilde kullanılacağı tahmin ediliyordu. Bunun çoğu zaman zararsız ve etkisi kısıtlı kalan örneklerini sıkça görmüş olsak da geçtiğimiz haftalarda başlayan iki farklı olayla birlikte yanlış bilginin nasıl bir silaha dönüştürülebileceğini daha yakından görmeye başladık.

Bu olaylardan ilki Kanada’da başlayan “Özgürlük Konvoyu”. Aşırı sağcı veya QAnon gibi komplo teorilerine inanan kesimler tarafından başlatılan ve özellikle ABD’deki benzer kesimlerden de destek alan bu olaylar yanlış bilgi alanından tanıdığımız kimi taktikler ile destekleniyor.

Örneğin bu konvoyu organize eden ve konvoy için bağış toplayan Facebook sayfalarının hepsi çalıntı bir Facebook hesabı ile oluşturulmuş ve yönetilmiş. Bu sayfalarda eş zamanlı olarak birçok komplo teorisinin paylaşılmasının yanı sıra kısa süre sonrasında kapatılan GoFundMe kampanyasında 7 milyon dolardan fazla para toplanmıştı.

Bu bağışların ve Facebook üzerinden verilen desteklerin arkasındaki detaylar incelendiğinde ise birilerinin Bangladeş’te bir reklam ajansını bu sayfaların büyümesini sağlamak için tuttuğu ortaya çıktı. Yani çalıntı bir hesap ve başka ülkeden bir ajansla, organik bir hareket izlenimi yaratılmaya çalışılıyor.

İkinci olay ise Rusya ile Ukrayna arasında giderek yükselen gerilim. Rusya’nın interneti ve sosyal medyayı propaganda amaçlı kullanma yeteneklerini hepimiz biliyoruz. Mevcut gerilim ve belirsizlik ortamında da bunu kullanmaktan çekinmiyorlar.

Şu ana kadar yaptıkları arasında önceden çektikleri videoları Ukrayna’da insanların yaşadıkları yerleri boşaltmaya başladığını iddia etmek için kullanmak, provokatif yayınlarla gerilim artırmak ve genel olarak belirsiz bir ortam yaratmak var. Her ne kadar bir işgal ve askeri mücadele asıl tartışılan konu olsa da şu anda bu gerilimin parçası olan herkesin bir tür propaganda savaşı içerisinde olduğunu söyleyebiliriz. ABD’nin buna cevabında da benzer araçların farklı şekilde kullanımını görmek mümkün.

Bu da aslında yanlış bilginin ne kadar tehlikeli bir silaha dönüştüğünü ve nasıl önemli bir konum edindiğini bize gösteriyor. Bir ülkenin işgal edilmesi ihtimali ya da olimpiyat rekabeti farketmiyor, artık her ülke bunları birer propaganda ve karşı taraf hakkında yanlış bilgi yayma fırsatı olarak görüyor. Artık birinci öncelik bu.

Bu da herkes için daha fazla belirsizlik ve tehlike demek. İnsanlar doğru bilgiye erişme ihtimalleri konusunda giderek daha karamsar olmaya ve her şeyden tamamen şüphe edecek hâle gelmeye başlayabilir. Gazeteciler ve doğru bilgiyi bulmak isteyen herkes birer tehdit olarak görülüp susturulmaları için her yol kullanılacaktır. Çünkü gerçeği manipüle etmeyi politik bir araç olarak kabul ettiğimiz anda bunun karşısında duran herkes o politik hedefin önünde bir engel olacaktır

Gazetecilere, araştırmacılara, bilgi üreten ve yayan herkese düşen görev ise bütün bunlara rağmen gerçekten yana durmak. İnsanların doğru ve sağlıklı bilgiye erişebildiğinden emin olmak. Çünkü yakın zamanda kimse yanlış bilgi oyuncağından vazgeçecek gibi görünmüyor.

Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments
İlginizi çekebilir