Büyüyünce gazeteci olmak

Türkiye’de gazetecilik denilince akla ilk olarak çalışma koşullarının zorluğu, ekonomik güvencesizlikler ve ifade özgürlüğü kısıtları geliyor. Bunların yanına dijitalleşmenin getirdiği yenilikler de eklendiğinde gazetecilerin haber üretme ve çalışma pratikleri günden güne değişiyor.

Bu durum tüm gazetecilerin çalışma koşullarını etkilese de mesleğe yeni adım atmış gazeteciler için durum biraz daha zor. Zaten çiçek bahçesi vaat etmeyen çalışma koşulları ve imkânlar genç gazeteciler için hayal kırıklıklarını da beraberinde getiriyor.

Daniel Nölleke, Phoebe Maares ve Folker Hanusch imzalı, 2020’de yayınlanan “Illusio and disillusionment: expectations met or disappointed among young journalists” başlıklı araştırma, mevcut medya düzeninin zorluklarının genç gazetecilerin işlerine olan bağlılıklarını zorlayabileceğinden hareketle, ilk iş motivasyonlarının ve beklentilerinin uygulamada ne ölçüde karşılandığını veya hayal kırıklığına uğradığını inceliyor. Araştırma, 40 Avusturyalı gazeteciyle yapılan derinlemesine görüşmelere dayanarak, gazeteciliğin zorluklarının ve finansal dezavantajların bilinmesine rağmen gazeteci olma motivasyonlarına odaklanıyor.

Genç gazeteciler için hayal kırıklıklığına neden olabilecek başka bir konu da usta-çırak ilişkisi.

Gazeteciliğe dair söylenen cümlelerden biri de, bu işi öğrenmenin en iyi yollarından birinin usta-çırak ilişkisinden geçtiğidir. Bu, aslında temellerini Türkiye gazetecilik tarihinden alıyor. İlk dönem gazetelerine ve gazetecilere baktığımızda edebiyatçıların, yazarların ve devlet görevlililerinin gazetecilik yaptığını görüyoruz. Cumhuriyet dönemine kadar uzanan bu süreçte gazetecilerin herhangi bir eğitimden geçerek değil, bu işi meslek büyüklerinden, usta-çırak ilişkisi içinde öğrendikleri bilgisine sahibiz.

Öte yandan günümüzde usta-çırak ilişkisinin kutsallaştırılması ya da yaşın doğrudan tecrübeyle ilişkilendirilmesi beraberinde bazı sorunları getirebiliyor. Gazeteciliğe dair endişeler devam ederken ve mesleğin geleceğini konuşurken, genç gazetecilerin “büyümelerine” izin vermek de gündeme almamız gereken başlıklardan biri. 2014 tarihli bir derlemede, o zaman 26 yaşında olan Hindistanlı gazeteci Bhanuj Kappal’ın “Gazetecilik, adını ve emeklilik parasını çoktan kazanmış bir nesil tarafından çamura sürükleniyor” dediği yazısında sorduğu soru güncelliğini hâlâ koruyor:

“İşler kötüye giderken ve güvenilir medya kuruluşlarının kıtlığı yaşanırken genç bir gazeteci bağımsız, etik gazeteciliğe bağlı kalırken hayatta nasıl kalabilir? Daha da önemlisi, genç gazetecilere; tutkulu gazetecilerin hızla işsiz kaldığını örneklerle gösterdiğinizde, o gazetecinin özgür ve eleştirel gazetecilik idealine ne olur?”

Biz de genç gazetecilere usta-çırak ilişkisini nasıl deneyimlediklerini ve yaşça büyük meslektaşlarıyla çalışırken nelerle karşılaştıklarını sorduk.

“Türkiye medyasına yaşlı erkek hakim”

Gazeteci Melisa Ay, zorunlu staj yapacak bir kurum bulmakta yaşadığı zorluklarla sektöre adım atmış. 23 yaşındaki gazeteci Türkiye medyasında iş ve staj başvurularının profesyonel bir şekilde ilerlemediğini, bu nedenle sadece CV ulaştırırken bile zorlandığını söylüyor:

“Gazeteciliğe genç yaşta başlamak sonrası için büyük bir avantaj. Çünkü ‘ideali’ öğreten okuldan bunu bir yere kadar alabiliyorsun. Erken yaşta mesleğe başlamak gazetecilik bakış açısını oturtmak için faydalı.”

Galatasaray Üniversitesi’nde lisans eğitimine devam ederken bir yandan da çalışan Ay, mevcut medya düzeninde genç bir gazeteci olarak yaşadığı deneyimleri ise şöyle anlatıyor:

“Türkiye medyası genellikle yaşlı erkeklerin hakim olduğu bir düzene sahip. Mesleğe yeni adım attığımız için hepimiz kendimizi kanıtlama çabasındayız. Bu yaptığın işlerin kalitesini etkiliyor tabii. Benimle aynı pozisyonda birebir aynı işi yaptığım kişilere bakınca hep aynı şeyi görüyorum. Bu gazeteci erkekse benim karşılaştığım sorunlardan birçoğunu yaşamıyor; kadınsa ve yaşı benden büyükse o da görece benden daha iyi koşullara sahip.”

“Etik değerlerimiz farklı”

Haber merkezinde, kendisinden yaşça büyük kişilerle çalışırken herhangi bir sorun yaşamasa da kendisini geri çektiğini ancak bir şekilde de “büyüklerin” gözüne girmeye çalıştığını anlatıyor. Ay, akranları ve görece daha yakın yaşlarda olduğu gazetecilerle birbirilerini daha iyi anlayabildiklerini ve mesleki kaygılarının benzer olduğuna inanıyor:

“Akranlarımla çalışırken tabii ki daha rahatım. Kullandığımız günlük dilin ortak olması, karşımdakinin anlatacaklarımı anlayabileceğini bilmenin rahatlığıyla konuşmak büyük bir avantaj. Mesleki olarak da genç gazetecilerin kullandığı araçlar, haber yaparkenki kaygılarımız ve gözettiğimiz etik değerler de birbirine paralel oluyor diye düşünüyorum.”

Ay’a göre yaşça büyük meslektaşlarıyla yaşadığı sorunların temelinde haber yazmak geliyor. Kullanılan kelimeler ya da seçilen haber fotoğrafları konusunda farklı görüşlerde olduklarını şöyle anlatıyor:

“Genç bir gazeteci olarak yolun başındayım, tutkuluyum ve bilgilerim henüz çok taze. İdeale en yakın olanı, yaptığım işlerde de uygulamak istiyorum tabii ki. Ama onların gördükleri aynı şey değildi. Çocuk istismarı mesela, bu konunun nasıl yazılması ya da nasıl yazılmaması gerektiğini bilirsin. Haber yazarken kullanılan sözcüklere ve fotoğraflara, atılan başlığa dikkat edersin. Bu çok basit fakat önemlidir. Böyle bir bilgiyi herkesin bilmesi ve uygulaması beklenir, fakat maalesef öyle olmuyor. Bu gibi örneklerin sayısı çok fazla. Benden yaşça daha büyük kişiyle bunun mücadelesini verdiğimde, ‘Ben de biliyorum bunun doğrusunun o olduğunu ama bu şekilde yapılıyor, bizim yayın çizgimiz ya da okuyucularımız’ diye başlayan cümleler duyuyorum.”

“Kendimi sürekli ‘ben o başlığı atmazdım’ derken buluyorum”

Melisa Ay, bu gibi durumlarda nelerle karşılaşıyorsun, nasıl tepki gösteriyorsun sorusuna ise şöyle yanıt veriyor:

“Belli bir süre ses çıkarma konusunda daha temkinli yaklaşıyordum. Daha sonra alıştıkça doğru olan söylemeye başladım. Aslında onlar da biliyor doğrusunun o olduğunu ama yapamayacağını da biliyor. Belki de bana gösterdiği tepki, onun bildiği ama uygulayamadığı doğruyu ona söylememden kaynaklanıyordur. Çünkü onun deneyimini ve birikimini, bir anlamda otoritesini sorguluyorum. Bundan rahatsız oluyorlar, birçok kez başıma geldi. Kendimi sürekli, ‘o başlığı ben atmazdım’, ‘bu kadar sıfat kullanmazdım’ derken buluyorum. İleride ne olur bilemiyorum maalesef ama ben olsam daha farklı yapardım diyorum sürekli.”

“Deneyim gerçekten önemli ama bu paylaşım karşılıklı da olabilir”

Melisa Ay, deneyimin değerli olduğunu ancak bunun yanı sıra yaş fark etmeksizin her gazetecinin birbirinden bir şeyler öğrenebileceğini söylüyor:

“Birbirinden, hele ki daha deneyimli olandan sadece gözlemleyerek bile çok şey öğrenmek mümkün, bunu asla reddetmiyorum. Ancak bu usta-çırak gibi ast-üst ilişkisini gerektirmiyor. Bu iki insan da birbirine bir şey katabilir ve işin kalitesini artırabilir.”

Melisa Ay’ın özellikle “usta” erkek gazetecilere bir mesajı var: 

“Biraz üzülerek ayrıcalıklarının farkına varsın isterim. Kafamı kaldırdığım her an ekranda, gazetelerde beyaz saçlı erkekler görüyorum. Bu düzende, benim gelecekten beklentilerim de böyle şekilleniyor. Gençlik heyecanım benim hedefimi çiziyor ama Türkiye medyasının durumu da ortada. Hayal ettiğim gazeteciliği yapamayacakmışım gibi hissediyorum, ‘Gerçekçi bir hayalin peşinde mi koşuyorum?’ diye soruyorum. Bunun cevabı yaşlı ve özellikle erkek gazeteciler yüzünden ‘hayır’ oluyor.”

John Schnobrich, Unsplash

“Deneyimin faydasını gördüm ama ‘bu iş böyle yapılır’ demek büyük sorun”

Üniversite ikinci sınıfta başladığı stajla medyada çalışmaya başlayan Kerem*, şu an basılı bir gazetede muhabirlik yapıyor. 26 yaşındaki Kerem, internet medyası tecrübesine de sahip. Okurken staj yapmanın her meslekte olduğu gibi gazetecilikte de çalışma koşullarının görülmesi için önemli olduğunu savunuyor:

“Okurken, yapmak istediğin mesleği uzaktan bir gözle gördüğün için kafanda belli bir ideal düzen oluşturuyorsun. Staj yapmak özellikle geleceğin için neyi, nasıl yapabileceğini görmene yardımcı oluyor.”

Kerem deneyimin çok büyük katkıları olduğuna inanıyor ancak yıllardır değişmeyen bazı şeylerin de değişmesi gerektiğine inanıyor:

“Yaşça büyük gazetecilerde haber gözü denilen, deneyimle kazanılan bir bakış açısı var tabii. Mesela bazen sosyal medyada gördüğümüz bir olayın yaratabileceği dezenformasyonu ya da olayın seyrini görmeden büyüsüne kapılabiliyoruz. Ama deneyim o habere biraz daha şüpheyle yaklaşmana, biraz daha gözlem yapmana belki de farklı şeylere bakmana imkân tanıyor. Bu durumu çok sık yaşadım. O nedenle deneyimin böyle büyük bir katkısı olduğuna inanıyorum.

Fakat bir haber toplantısında farklı bir haber önerisi sunmak çok zor. Deneyimli gazetecilerin yılların birikimiyle yarattıkları bir haber anlayışları var, olayı da sadece o öğrendikleri yöntemle vermek istiyorlar. Halbuki çok daha farklı bir bakış açısıyla yazılabilir o haber. Yıllardır alıştıkları şekilde yapmaya ısrar ederek, ‘bu iş böyle yapılır’ diyorlar. Bu noktada da sorun yaşıyoruz.”

Genç gazetecilerin dikkat ettiği etik değerlerin hâlâ yeteri kadar önemsenmediğini belirten Kerem, artık tartışmalara bile katılmadığını çünkü haklı bulunma ihtimalinin olmadığını söylüyor:

“Hâlâ haberde güzel kadın fotoğrafı kullanalım, onu öne çıkaralım anlayışı var. Çünkü o fotoğraf, o haberi ilk sayfaya bile taşıyabiliyor. Bunu ilk duyduğumda gerçekten çok şaşırdım, ‘Nasıl ya, hâlâ mı’ diye düşündüm. Zaten artık tartışmaya da girmiyorum. Hiç haklı çıktığım olmuyor çünkü. Cevap da vermiyorum, dinlenmeyeceğini biliyorum çünkü.”

“Usta-çırak ilişkisi bir şey öğretmek varsa anlamlı”

“Usta çırak ilişkisi, sonunda bir şey öğretmeyi amaçlıyorsa anlamlı” diyen Kerem yaşadığı deneyimlerini şöyle anlatıyor:

“Yazdığım haberi gazetede yayımlanınca görüyorum. O kadar çok değişmiş veya isteğe göre bazı bölümleri alınmış oluyor ki son hâli bambaşka bir şey oluyor. Öyle ki bazen imzamla yayımlansın bile istemiyorum. Basılı bir yayın olduğumuz için vuruş sayısı önemli, elbette olabilecek en anlamlı şekilde kısaltmak gerekiyor. Bir şeyler öğretmek öncelikli amaç değilse usta-çırak ilişkisinden nasıl bahsedebiliriz? Yaşça büyük gazetecilerde öğretme amacı çok geri planda. Öyle bir amacı olsa ‘Bunu böyle kısalttım, sen de bundan sonra dikkat et’ der ama böyle bir uyarı alamıyoruz ki öğrenelim. Öğretme amaçları yok. Bir şekilde bu sayıyı da kurtaralım anlayışı hakim.”

“Siz daha yolun başındasınız öğrenecekleriniz çok, bekleyin anlayışına maruz kalmayan genç gazeteci yok bence” diyen Kerem, özellikle dijital araç kullanma ve sosyal medya konusunda yetkin olduğunu ancak, fikirlerinin önemsenmediğini şöyle anlatıyor:

“Yaşça çok daha büyük olanlar tweet atmayı bile bilmiyor. Halbuki bu benim içine doğduğum, bildiğim bir şey. Bu konuda beni dikkate almıyor, fikrimi dahi sormuyor. Belki benim söyleyeceğim bir şey, yaptığımız işi daha iyi hâle getirecek ama dinlenmiyorum bile.”

Gazeteciliğin geleceğini düşününce gazeteci akranlarıyla konuştuğu en önemli şeyin ekonomik güvencesizlikler olduğunu söyleyen Kerem, bu durumun yaptığı işe de etki ettiğini düşünüyor. Mevcut düzende neleri değiştirmek isterdin sorusuna şu cevabı veriyor:

“Genç bir gazetecinin haber toplantılarında rahat bir şekilde fikir söyleyebilmesini, bundan çekinmemesini isterdim.”

“Deneyim kazanmak için bizim de imkân bulmamız gerekir”

24 yaşındaki Alp* gazetecilik eğitimi alırken staj yapmış, şimdiyse basılı bir gazetede çalışıyor. Staj deneyiminden sonra sektörde çalışmak istemediğine karar verip ara vermiş ancak biraz da ailesinin ısrarıyla gazetede muhabir olarak çalışmaya başlamış. Alp’in gelecek planları arasında gazetecilik yapmak yok.

Alp’e göre gazeteciliğe olabildiğince erken başlamak hem medya düzenini öğrenmek hem de gazetecilik reflekslerinin gelişmesi için önemli. Öğrenmek ve deneyim kazanmanın avantaj olduğunu söylese de bununla birlikte sömürülme ya da emeğinin değersizleştirilmesi gibi dezavantajları olduğunu da ekliyor.

“Sen bilmezsin, sen anlamazsın, sen bekle” gibi tepkiler Alp’in kendisinden büyük gazetecilerle çalışırken en sık duyduğu şeylerin başında geliyor. En büyük rahatsızlığının bu olduğunu söylüyor ve ekliyor:

“Günümüzde özellikle yaşlı gazeteciler trendleri ve mesleğin geleceğini okuma konusunda başarısız. Kendi zamanlarında öğrendiklerini hâlâ devam ettirmek istiyorlar.”

“Deneyim elbette önemli. Bizim de deneyim kazanmamız gerekiyor ve bunun için gazetecilik yapma imkânı bulmamız gerekiyor,” diyen Alp, mevcut düzende neyi değiştirmek isterdiniz sorusuna ise şöyle cevap veriyor:

“Yaşlı ve özellikle erkek gazetecilerin suyun başını tuttuğu bu medya düzenini değiştirmek isterdim.”


*Görüşmecilerden ikisinin isteği üzerine bu yazıda kişilerin gerçek isimleri kullanılmamıştır.

Subscribe
Bildir
guest
1 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments
Günnur Yıldırım
Günnur Yıldırım
2 yıl önce

👏👏👏👏

İlginizi çekebilir