Görsel-işitsel medya (audiovisual media) kanalları günden güne daha geniş kitleleri etkilerken; dünyada en fazla internet kullanıcısına sahip ilk 20 ülkeden ilk 20 ülkeden biri olması Türkiye’yi dijital dünyaya dair tartışmaların merkezine taşıyor.
Günümüzde bilgi ve iletişim teknolojilerindeki değişim, medya okuryazarlığını odağına alan kapsamlı analizlere konu olurken, bizler için de çağın yeniliklerine uyum sağlamayı zorunlu hâle getiriyor. Elbette bugünün medya ortamına uyum sağlamak demek önümüze düşen her bilgiyi sorgulamak, şüpheli haberlere körü körüne inanmamak demek. Doğruluğu kanıtlanmamış bir haberin peşinden gitmenin, 2 insanın korkunç bir biçimde canından olabilmesine dahi yol açabildiğini unutmamak gerekiyor. Dolayısıyla her ne kadar çevrimiçi ortama çabuk ısınmış gibi gözüküyor olsak da medya içeriklerini anlamlandırmak veya mümkün mertebe doğru konumlandırmak düşünüldüğü kadar basit bir iş değil ve bu doğrultuda yardıma ihtiyaç duymak son derece doğal.
Peki, dijital ortama bu kadar eklemlenmişken uçsuz bucaksız veri dünyasında yönümüzü nasıl bulacağız? Ya çocuklar? Siber tehditlerden çocukları nasıl koruyacağız? Dijital hayatın içine doğan çocuklara, ebeveynleri yasaklar mı koymalı yoksa onları yönlendirmeli mi? Elbette bu ve benzeri sorular sıkça gündeme gelmeye ve kafaları karıştırmaya devam ediyor. Fakat kesin olan şu ki dijital dünya aracılığıyla ortaya çıkan problemlere, yine dijital dünya çeşitli çözümler sunabiliyor. Dijital okuryazarlığa ilişkin birtakım çabalar da işte burada devreye giriyor.
Kolay erişilebilir içerik ve bilgi bolluğu çağında yaşıyor oluşumuz, esasında seçme, ayıklama ve anahtar filtreler oluşturma ihtiyacını da beraberinde getiriyor. Dolayısıyla bu ihtiyacı karşılamaya ilişkin çeşitli yöntemler geliştirirken, hedef kitle olarak yalnızca çocukları veya gençleri ön plana çıkarma yanılgısına düşmemek gerekir. Zira araştırmacılara göre, “günümüz çocukları dijitalin içinde doğdular ve ebeveynlerine kıyasla dijital teknolojileri daha iyi kullanıyorlar. Ebeveynlerin dijital kültürü sonradan öğrenmesi bazı çocuklar için sorun teşkil edebiliyor.” Dolayısıyla, çocukları dijital risklerden korumak ne kadar mühimse ebeveynlere, ebeveyn adaylarına ve bilumum yetişkinlere medya okuryazarlığı becerileri kazandırmayı ve edindiği becerileri geliştirmeyi hedeflemek de en az o kadar mühim. O hâlde gelin ebeveynlere, öğretmenlere ve çocuklara dijital medya okuryazarlığı becerileri kazandırmayı amaçlayan bazı örneklere hep birlikte bir göz atalım.
- İlk olarak, The Guardian Foundation’dan bahsetmek gerekecek. Zira faaliyetleriyle bu alanda ziyadesiyle ön plana çıkıyor. 2018 yılında geliştirdiği “NewsWise” programıyla ilköğretim öğrencilerinin eleştirel okuryazarlık becerilerini güçlendirmeyi, haberlere olan ilgilerini artırmayı ve dijital ortamda gezinirken özgüvenlerini geliştirmeyi hedefliyor. Bu minvalde dezavantajlı bölgelerdeki okullarda seminerler gerçekleştirmekte, öğretmenlere eğitimler vermekte ve çok sayıda öğrencinin programdan faydalanmasını sağlamaktadır. Güncel verilerine göre, şu ana dek 68 okul ve 1878 öğrencinin faydalandığı programda, 568 öğretmene de medya okuryazarlığı becerileri kazandırmak için eğitimler verilmiş. Program ile ilgili detaylı bilgi ve değerlendirme raporlarına buradan erişebilirsiniz.
- Bir öğretmen tarafından oluşturulan ve gerçek haber, basit anlatım mottosuyla çocuklara özel haberler yayınlayan NewsForKids.net, hedef kitlesi için içerikleri özenle seçtiklerini ve kolay anlaşılır bir dil ile sunduklarını belirtiyor.
- Afrika’daki gençleri yakından ilgilendiren konular hakkında İngilizce ve Fransızca dillerinde yayınlar yapmak amacıyla 2018 yılında kurulan ve gençler için iki dilli hizmet veren ilk YouTube kanalı olduklarını belirten BBC What’s New/Actu Jeunes, dijital okuryazarlığı destekleyen dünyadaki farklı örneklerden.
- Çeşitli uluslararası kuruluşların referansıyla 8 yaş ve üzeri çocuklara yönelik astronomi odaklı içerikler yayınlayan Space Scoop, yetişkinlerin de keyifle takip edebileceği bir site olarak karşımıza çıkıyor. Eğlenceli arayüzü ve gönüllü çevirmenlerin desteğiyle (Türkçe de dahil) 33 farklı dile kadar çeviri hizmeti sunan site, heyecan verici yeni keşifler hakkında bilgi edinmeye çağırıyor. Ayrıca podcastlere ulaşmak da mümkün.
- Facebook tarafından bir mesajlaşma platformu olarak çocuklara özel geliştirilen Messenger Kids, dijital ortamın potansiyel tehditlerinden korunmak için birçok açıdan işlevsel bir rol oynuyor. Platform, çocukların aileleri ve yakın arkadaşlarıyla iletişim kurmaları için tasarlanmış ve bir yandan çocuklara eğlenceli seçenekler sunarken öte taraftan da Ebeveyn Kontrol Paneli gibi hizmetler üzerinden anne-babaların uygulamadaki hareketleri takip etmesini sağlayarak güvenli bir zemin oluşturuyor. Uygulama iPad, iPhone ve Android cihazlar aracılığıyla ücretsiz indirilebiliyor.
- Common Sense ise, kullanıcılara oldukça pratik bir hizmet sunarak dijital platformların mahremiyete ilişkin durumlarını analiz edip derecelendiriyor ve dilediğiniz uygulamaları aratıp dijital güvenlik puanlarını görmenize imkân sağlıyor.
Facebook ve İstanbul Bilgi Üniversitesi Bilişim ve Teknoloji Hukuku Enstitüsü işbirliği ile “Kişisel Verilerin ve Mahremiyetin Korunması Programı” kapsamında hazırlanan Yetişkinlere ve Ebeveynlere Dijital Öneriler ve Çocuklara Dijital Öğütler kitapçıklarını incelemekte de fayda var.
Ayrıca Kişisel Verileri Koruma Kurumu’nun, “Çocukların Kişisel Verilerinin Korunması Bakımından Dikkat Edilmesi Gerekenler” adlı, pratik önerilerin yer aldığı çok faydalı broşürlere de şu adresten erişmek mümkün. Yine, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’nun (BTK) “Güvenli İnternet Merkezi” bünyesinde hazırladığı “Çocuklar için Dijital Mahremiyet Rehberi”ne buradan, “Ebeveynler için Dijital Mahremiyet Rehberi”ne ise buradan ulaşılabilir.
Bu konudaki tavsiye listesi elbette uzar gider ama dijital medya okuryazarlığı üzerine genel bir fikir edinmek adına bu listeye bir göz atmak şimdilik yeterli. Son olarak “Dijital Veli” bültenlerinde ön plana çıkan çocuk dostu arama motorlarından birkaçını aşağıda sıralayıp, teyit.org ekibinden (Dijital Veli bültenlerini de hazırlayan) sevgili Ali Osman Arabacı ile yaptığımız söyleşi ile yazıyı sonlandırmış olayım.
Kiddle: 8 yaş ve üzerine hitap eden platform herhangi bir kişisel veri toplamıyor ve sunucu kayıtlarını 24 saatte bir temizliyor.
KidzSearch: 10 yaş ve üzerine hitap eden Kidzsearch, Google’ın güvenli arama motorundan destek aldığı gibi, kendi özelleştirilmiş veri tabanından da faydalanıyor. Uygun olmayan kelimeleri ise aramaya izin vermiyor.
WackySafe: Microsoft’un geliştirdiği WackySafe, her yaştan çocuk için güvenli ve eğlenceli bir arama motoru olarak kendini tanıtıyor. Uygunsuz içerikleri düzenli olarak tarıyor ve eliyor. Kişisel bilgi toplamadığını ifade eden site, sunucu kayıtlarını 24 saatte bir temizliyor.
“Dijital Veli” kimdir sorusuyla başlayalım.
Dijital Veli’nin uzun ya da kısa birçok tanımı yapılabilir. Benim de sık kullandığım Mahmut Yay’ın kapsayıcı tanımını burada vermek yanlış olmaz diye düşünüyorum.
“Dijital veli ya da ebeveyn; çağımızın dijital dünyasının gereklerini yadsımayan, temel düzeyde dijital araçların kullanımına hâkim, uçsuz bucaksız bir alan olan dijital ortamlardaki olanakların ve risklerin farkında olan, çocuğunu bu risklere karşı koruyabilen, dijital araçların doğru kullanımı hakkında çocuğuna rol model olan, kişi haklarına gerçek hayatta saygı duyulması gerektiği gibi sanal ortamda da aynı şekilde davranılması gerektiğini çocuğuna aşılayan kişi olarak tanımlanıyor.”
Dijital veli olmanın kilit noktasının çocukla kurulan iletişimde yattığını düşünüyorum. Örneğin bir çocuk size gelip “parolamı nasıl güçlendirebilirim”, “internette aradığımı bulamıyorum” ya da “ödev yaparken hangi programı kullanmalıyım” gibi sorular yönelttiğinde çözüm üretebiliyor ve onları yönlendirebiliyorsanız dijital veli sayılabilirsiniz. Eğer gözlüğünüzün üstünden bakıp bunlar da neymiş diyorsanız ortada bir sorun var demektir.
Ebeveynler, çocuklarını dijital ortamın potansiyel tehditlerinden korumaya niyetlendiğinde aslında çocuğun dijital dünyaya kendisinden çok daha hâkim olduğu gerçeğiyle zaman zaman yüzleşebiliyor. Burada öğretme-öğrenme ilişkisinde nasıl bir denge kurulmalı?
Mayıs 2021’deki ilk sayımızı bu konuya ayırıp çarpıcı bir istatistik vermiştik okurlarımıza. Yapılan bir araştırmada Türkiye’de çocukların yüzde 78’inin dijital araçlar konusunda ebeveynlerinden daha fazla bilgiye sahip olduğu ortaya çıkmış. Elbette dijital araçların kullanımının tarihi pek eskiye dayanmadığı için ebeveynlerle çocuklarının araçları kullanma becerileri arasında büyük farklılıklar var. Yani bizim çocuklara yol göstermemiz gerekirken durum tersi. Bizim meramımız tam da bu aslında. Çocukların gözünde Candy Crush oynayıp, her gördüğü habere inanan, en ufak teknik beceride kilitlenen biri olmayı bırakıp, dijital medya okuryazarlığımızı artırarak yeni çağa adapte olmak zorundayız. Aksi hâlde çocuklara yardımcı olup yol göstermeye çalışmak onların gözünde hep komik anılar olarak kalacak.
Sosyal medyada zararlı içeriklere karşı pratik önlemler almak mümkün olabiliyor. Sizin de bu konuda hazırladığınız Dijital Veli bültenlerinde pek çok faydalı bilgi mevcut. Fakat biliyoruz ki hane içerisinde televizyonun da hâlâ merkezi bir rolü var. Televizyonda istenmeyen içeriklere maruz kalmanın önüne geçmek mümkün mü?
Geçtiğimiz sonbahar bu tartışmalar zirve yaptı. Netflix’te Squid Game isimli bolca şiddet içeren bir Güney Kore dizisi yayınlandı. Ebeveynler çocuklarına diziyi izletmediklerini söyleseler de, 18+ ibaresi bulunan yapım çocuklar arasında da popüler hâle geldi. Bu alanda ilk olarak televizyonda kullandığınız platformun ayarlarını incelemek faydalı olacaktır. Örneğin çoğunuzun varsa Netflix Kids’de zaman geçirdiğini teyit etmek gibi. Bunun yanı sıra içerikleri önceden sizin de izlemeniz ya da televizyonda gördükleri hakkında onlarla konuşmanız önemli noktalardan bazıları.
Son yılların popüler tanımıyla bu noktada “büyük resmi görmek” bize önemli bir avantaj sağlayacaktır diye düşünüyorum. Hiçbirimiz kendi televizyonunda çocuklarına Squid Game’i izletmedi ancak onlar bunun bir yolunu bulmayı başardılar. Çünkü çocuklar çoğu zaman bizden daha fazlasını biliyor ve beceriyorlar. Veliler olarak şiarımız, paniğe kapılmadan benzer durumların altından olgunca kalkabilmek olmalı.
Bir de çevrimiçi oyunlar meselesi var. Ebeveynler, yasaklamak ile özgür bırakmak arasında sıkça arafta kalabiliyor. Bu durumda nasıl davranılmalı?
Telefon ya da bilgisayar ekranı karşısında geçirilen süreler velileri kaygılandıran konuların başında geliyor, haklısınız. Aslına bakarsanız ekranda geçirilen süreler hakkındaki tartışmalar devam ediyor. Davranışınızı büyük ölçüde bakış açınız belirliyor böyle konularda. İnterneti biraz kurcalayarak ekran sürelerini lanetleyen ya da aksini belirten birçok araştırma bulabilirim. Dijital Veli’de en çok kaçındığımız şey bu aslında. Bir konuyu etraflıca değerlendirip yanlılıklarımızdan mümkün olduğunca kaçmaya çalışıyoruz. Ancak bu alanda içerikler üreten binlerce takipçili hesapların sadece kötü ya da olumsuzun peşinden gittiğini görüyorum.
Aralık sayımız bu konudaki telaşı gidermeye yönelikti. Bence burada anahtar nokta “dijital denge” meselesi. Evden çıkmadan sürekli oyun oynarsanız hareketsizliğe bağlı obeziteye yakalanma ihtimaliniz artar, bu kesin. Ancak oyun oynayarak bilimle tanışma, şehir planlama ve yabancı dil öğrenme ihtimaliniz de var. Mesele bu ikisi arasındaki dengeyi kurabilmek. Son olarak London School of Economics’ten Profesör Sonia Livingstone, ekran süresini sınırlamanın çocuklar arasındaki aşırı dijital kullanım sorununu çözmediğini belirtiyor. Amacımız onları engellemek değil, kaliteli içeriklerle karşılaşmalarını sağlamak olmalı. Dijital denge hakkında daha fazla bilgi edinmek isteyenler için son sayımızı burada paylaşıyorum.
Dijital Veli her ayın son salısı postalarda oluyor. Bültene abone olmak için burayı kullanabilirsiniz.