n okuyoruz| Bültenden Herkese Merhaba!
Bu yılın son bülteninde haftanın odağında 2021’in bir özetini bulacaksınız. Neler bekledik, neler bulduk, nasıl sürprizler oldu hepsini aşağıda okuyabilirsiniz.
“Ne Okuduk” bölümünde ise Columbia Journalism Review’ın 60. yıl özel sayısı, Euronews’in el değiştirmesi, Polonya’nın medya yasası ve daha fazlası var.
Görüş, yorum ve önerilerinizi her zaman bekliyorum.
Haftaya görüşmek üzere!
—Ahmet Alphan Sabancı
Bu hafta ne okuduk?
CJR 60 Yaşında
Eğer medya ve gazetecilik alanına dair güncel tartışmaları takip ediyorsanız Columbia Journalism Review ismini mutlaka duymuşsunuzdur. Yıllar içerisinde bültenimizde de birçok kez linklerini paylaştığımız CJR, bu alandaki en köklü ve önemli yayınlardan birisi.
1961 yılında yayına başlayan ve geride bıraktığı 60 yıl boyunca hem ABD’de hem de dünyanın geri kalanında gazeteciliğe dair önemli yazılara ve çalışmalara yer veren CJR, 60. yıl için özel bir sayı yayınladı. Beş ana başlık altında topladıkları her bir makale hem gazeteciliğin güncel durumunu ele alıyor hem de CJR’ın 60 yıllık arşivini günümüze taşıyarak farklı bir perspektif edinme şansı veriyor.
Sanırım bu özel sayıda beni en çok etkileyen noktalardan birisi kategoriler ve içerik seçimlerinde geçmişin ve arşivin önemini çok iyi bir şekilde vurgulamayı başarmış olmaları. 60 yıllık tarihi kutlarken hafızanın önemini bize hatırlatıyor olması da bu özel sayıyı okunmaya değer kılan şeylerden birisi.
Euronews El Değiştiriyor
1992 yılında Avrupa’nın CNN’e cevabı olarak kurulan Euronews kendisinden beklendiği kadar büyük bir yayına dönüşmemiş olsa da Avrupa’daki önemli yayınlardan birisiydi. Geçtiğimiz birkaç yıl içerisinde ise birçok ciddi sorunla karşı karşıya kaldı ve geleceği konusunda şüpheler doğmaya başlamıştı.
Geçtiğimiz hafta ortaya çıkan haberlere göre Portekiz merkezli Alpac Capita,l Euronews’in yüzde 88 hissesini satın alacak. Alpac Capital hedeflerinin Euronews’i önemli bir küresel aktöre dönüştürmek olduğunu söylüyor. Elbette bu satın alma ile ilgili şimdiden bazı soru işaretleri var. Bunların başında da Alpac Capital CEO’sunun Macaristan Başbakanı Viktor Orbán ile çok yakın ilişkilere sahip olması geliyor.
Polonya’da Medya Yasası Protestoları
Polonya’da geçtiğimiz yıl içerisinde en çok tartışılan konulardan birisi medya üzerindeki devlet kontrolünü artırmayı hedefleyen yasa teklifiydi. Özellikle yabancı medya sahipliği üzerine tasarlanan yasa, ülkedeki bağımsız medya sorununu daha da kötüleştirme potansiyeline sahip.
Ağustosta meclisten geçen ama yasalaşmayan teklife dair sürecin bir anda hızlandırılması ve cumhurbaşkanının önüne getirilmesi ülkede protestolarla karşılandı. Özgür basın sloganıyla cumhurbaşkanlığı binası önünde toplanan protestocular yasanın imzalanmasına karşı çıktı. ABD ve Avrupa Komisyonu da bu beklenmeyen harekete tepki gösterdi. Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcısı Jourova, yasanın geçmesi durumunda AB yasalarının ihlali sebebiyle yaptırım uygulanacağını söyledi.
Medyanın Teknolojik Yetenek İhtiyacı
Medyada dijital dönüşüm dediğimiz zaman genellikle aklımıza işin teknoloji ve araç boyutu geliyor. Ama bunları iyi bir şekilde kullanabilmek ve bir yayın olarak gelişebilmek için bu teknolojileri üretecek ve geliştirecek insanlara ihtiyaç var. Bu ihtiyacı doğru bir şekilde karşılayamadığınız zaman elinizdeki teknolojinin de pek bir anlamı kalmıyor.
Söz konusu bu alanda yetenekli insanları bulmak ve onların ekibinizde kalmasını sağlamak olduğunda daha farklı bir yaklaşım gerekiyor. Çünkü böyle bir ekibi kurarken ve korumaya çalışırken yalnızca diğer medya kurumlarıyla değil, teknoloji şirketleriyle de yarışıyorsunuz. Bunun üstüne uzaktan çalışmanın bu rekabeti küreselleştirmesi de eklenince rekabet daha da artıyor.
Bu yüzden teknoloji konusunda kuracağınız ekibe nasıl bir ortam sunduğunuzdan ne gibi imkânlar sağladığınıza kadar birçok noktada daha rekabetçi olmanız gerekiyor. Bu elbette ekibinizdeki herkes için geçerli bir önerme, fakat söz konusu teknoloji alanında çalışanlar olduğunda rekabetin daha sert olması bunun yerine can sıkıcı yolların tercih edilmesine neden olabiliyor.
Kısa Kısa
⭐️ Spotify podcastler için yıldızla oylama özelliği getirdi.
🆓 İnternet ve gazeteciliğin ücretsiz kalabilmesi için reklamlar şart ama gözetim değil.
🇳🇴 Norveç merkezli Schibsted eylül ayında 1 milyon dijital aboneyi aştı. Başarının arkasında ise veri kullanımları yatıyor.
🇵🇹 Portekiz merkezli Mensagem hiperyerel yayıncılık için yeni bir modelin öncüsü olabilir.
📬 Simon Owens, Meta’nın (eski adıyla Facebook) Bulletin e-bülten platformunun başarılı olabileceğini düşünüyor. Ben o kadar iyimser değilim.
📉 Axel Springer gelirlerinin düşmesine rağmen işlerin iyi gittiğini söylüyor.
💵 2014 yılından bu yana çalkantılı bir süreç geçiren Forbes, yakın zamanda tekrar el değiştirebilir.
Haftanın odağı: 2021’den ne bekledik ne bulduk?
2021’e girerken hazırladığım bültende bu yıldan beklentilerimin ağırlıkla pandeminin getirdiği şok etkisiyle daha köklü sorunlara yönelmek ve onlar üzerine çözüm üretmek olabileceğini yazmıştım. Elbette burada en önemli faktörlerden birisi COVID etkisinin azalması ile geleceği düşünülen rahatlamaydı. Fakat bunu pek göremediğimiz gibi önümüzdeki yıla da Omicron ile başlıyor olmamız bu konudaki umutları düşürdü.
Gazeteciliğin köklü kurumları için 2021 hem iyi hem de kötü geçti demek mümkün. ABD’de Trump’ın görev süresinin bitmesi okur sayılarında düşüşe neden olsa da New York Times’dan Washington Post’a kadar birçok kurum, özellikle dijitalde, büyümeye devam etti. Avrupa’da ise Guardian yeni rekorlara imza atarken, Axel Springer’ın Politico’yu satın alması en önemli manşetler arasındaydı. Özellikle abonelik alanındaki gelişmeler iş modelleri tartışmalarında en önemli konu oldu.
Dijital medya için SPAC bu yılın en moda terimlerinden birisi oldu. Ancak BuzzFeed sonrasında bu yolu kullanması beklenen birçok kurum geri adım atmaya başladı. Bu da dijitaldeki büyük isimlerin gelecekleri konusunda bir belirsizlik havası yaratıyor.
Yine geçtiğimiz yılın bültenine dönecek olursak orada birbiriyle ilişkili iki gözlemde bulunmuştum. İlki yeni bir şeyin eksikliği, ikincisi de sentetik medya alanının geleceğine dair belirsizlik. Bunlarla ilgili önemli bir adım göreceğimiz konusunda birçok kesimin şüphesi vardı fakat yeni bir alana olan ihtiyaç ağır bastı ve metaverse kavramı hayatımıza girdi. Her ne kadar şu anda sadece moda bir terim olsa da gündemi meşgul etme konusunda oldukça başarılıydı. Öyle ki, bültenin metaverse üzerine olan sayısı sitemiz üzerinden açık ara en çok okunan sayısı oldu.
Bir diğer akım da web3 ve NFT’ler oldu. Şu anda Silikon Vadisi bu alana metaverse ve sanal gerçeklikten daha fazla yükleniyor. Ama yıl boyunca teknolojinin kendisi ve uygulama potansiyelleri yerine sorunlarını, belirsizliklerini ve Twitter kavgalarını konuştuk.
Bu iki alanın gündemde bolca yer almasında platformların 2021’i sıkıntılı geçirmesinin de payı var. Özellikle Facebook art arda skandallarla gündem olunca ve sorunlarının kontrolden çıkmaya başladığı anlaşılınca kendisini başka bir alana yönlendirmek zorunda hissetti. Metaverse de bu noktada iyi bir araç oldu.
Bültenler ve podcastler ise bu yıl içerisinde artık dijital medyanın kalıcı alanları olacağını kanıtladı diyebiliriz. Twitter’ın Revue platformunu alması, Atlantic’in özel bülten platformu kurması, NYT’nin bazı bültenlerini ödeme duvarı arkasına çekmesi bu konudaki önemli gelişmeler arasındaydı. Podcast alanında ise Apple’ın uygulamasına ücretli aboneliği getirmesi, birçok farklı satın alma haberi ve alana yapılan yatırımlar sıkça konuşulan konulardı. Clubhouse ile bu alanda farklı bir format göreceğimiz beklentisi ile 2021’e girenler olsa da şu anda Twitter Spaces dışında bu formatta ciddi bir aktör kalmadı diyebiliriz.
Bütün bu gelişmelere bakınca 2021’i en iyi şekilde bitirenlerin niş veya odaklı yayıncılar olduğunu söyleyebiliriz. Gerçekten büyük aktörler yerlerini korudu ama geri kalanlar için 2021 çok da iyi geçmedi. Daha küçük yayınlar ve niş alanı olanlar ise bu yılı genel olarak iyi bir noktada bitiriyor.
Söz konusu gazeteciliğin hâli olduğunda ise pek iç açıcı bir yıl geçirdiğimizi söylemek mümkün değil. Dünyanın farklı yerlerinde gazetecilere karşı saldırılar artmaya devam ediyor ve mesleklerini güvenli bir şekilde yapmalarını sağlayacak mekanizmalar yıkılmaya çalışılıyor. Yılın en büyük haberleri gazetecileri hedef alan casus yazılım Pegasus ve gazeteciliğin demokrasi için önemini vurgulamak için verilen Nobel Barış Ödülü oldu. Bu iki örnek bile aslında durumun vehametini özetlemek için yeterli.
Gözümden kaçan veya yer ayıramadığım başlıklar olsa da 2021’e dönüp baktığımızda en akılda kalan başlıkları böyle özetleyebiliriz. Kesinlikle beklediğimiz gibi olmadı ama öngörmenin pek de mümkün olmadığı bir yıldı. Bütün bunları ve diğer gelişmeleri göz önünde bulundurduğumuzda 2022 için neler bekleyebileceğimizi de önümüzdeki hafta konuşuruz.