Diyarbakır’dan Sevda Kaplan anlatıyor

Gazetecilik uzun süredir Türkiye’deki en tartışmalı mesleklerden biri. Ama tartışmalar çoğunlukla ya birkaç büyük şehirdeki gazetecinin ya da çok okunan kimi köşe yazarlarının şahsı etrafında gerçekleşiyor.

7 Soru 7 Cevap #podcast serisi ekseriyetle büyük şehirlere ve ulusal medya eksenine sıkışmış gazetecilik tartışmasını, gazetecilik pratiğinin şevk ve tutkuyla sürdüğü yerel medya alanına taşıyor.

Bu seride, basılı gazetelerin ilk sayfalarında kendine yer bulamayan, adli bir haber olmadıkça televizyonlardaki ana haber bültenlerine giremeyen illerin medya kuruluşlarında çalışan yerel ve bölgesel gazetecilerle hem kendi deneyimlerini hem de günümüzdeki gazeteciliğe ilişkin düşüncelerini konuştuk.

Gazeteci Perihan Kaya’nın hazırladığı bu seri yedi soru etrafında Türkiye’nin unutulmuş şehirlerindeki gözden kaçmaması gereken hikâyelerin peşinde koşan gazetecilere ses vermeyi amaçlıyor.

Bu bölümde konuğumuz Diyarbakır’dan Gazeteci Sevda Kaplan.

Umarız siz de dinlemekten bizim kadar keyif alırsınız.

İyi dinlemeler!

Yorum ve önerilerinizi iletisim@newslabturkey.org adresine bekliyoruz.

Transkript

Perihan Kaya: 7 Soru 7 Cevap programından merhabalar! NewsLabTurkey olarak yerel gazetecilerle mesleki sohbetlerimize devam ediyoruz.

Programımızın bugünkü konuğu Diyarbakır’dan gazeteci arkadaşımız Sevda Kaplan.

Sevda Kaplan, Diyarbakır’ın Ergani ilçesinde doğdu. Dicle Üniversitesi Beden Eğitimi bölümü mezunu olan Kaplan, 93 yılında Can Radyo ve Can TV’de çalışarak basın sektörüne adım attı. Daha sonra Kanal 21’de haber spikerliği yaptı. Aynı yıllarda Diyarbakır Haber Gazetesi’nde muhabir olarak çalıştı. 2002 yılında TRT Gap TV’de haber seslendirmenliği yaptı. 28 yıldır basın sektöründe çeşitli televizyon kanallarında program sunuculuğu, ana haber sunuculuğu ve muhabirlik görevini yürüten Kaplan hâlen yerel bir gazetede köşe yazarlığı yapmakta.

Sevda hoş geldin.

Sevda Kaplan: Hoşbulduk, teşekkür ederim.

Perihan Kaya: Hemen sorularıma başlamak istiyorum. Yeni medya teknolojilerinin gelişmesiyle birlikte gazetecilik tanımının sınırları aşındı. Bizim için bir gazetecilik tanımı yapar mısın?

Sevda Kaplan: Evet senin de belirttiğin gibi teknolojinin ilerlemesiyle gazetecilik alanları daha da genişledi. Ama bana göre gazetecilik alanda olmak demek, haberi sıcağı sıcağına takip edip araştırmak demek. Ama biz bugüne baktığımızda teknolojinin ilerlemesi ile birlikte artık medya sektörü bir anlamda sadece sosyal medya üzerinden yürüyor. Yani dijital ortamda yürüyor. Biz artık kâğıt kokularını ya da televizyon ekranlarını izleyerek evimizde haber takibini yapmıyoruz. Bir anlamda bu artık değişti başka bir yöne doğru ilerlemeye başladı. Bu yönden değerlendirdiğimizde tabii ki gazetecilik açısından ve bilgiye ulaşma açısından çok daha iyi oldu. İnsanlar çok daha hızlı bilgiye ulaşabiliyor, doğru bilgiye daha çabuk ulaşabiliyor. Bir anlamda gazeteciliğin yorumlanması da bu noktada farklı boyuta gitti. Ben gelişim açısından güzel bir yöne doğru gittiğini düşünüyorum ama tabii ki o geleneksel bir yapı olan, gazetecinin alanda olması gerektiğini belirttiğim gibi, ondan uzaklaşmamak gerekiyor. Masa başında gazetecilik yapmak ya da dijital ortamda paylaştığınız bir şeyin dünyanın bir ötesindeki insan tarafından da görülebiliyor ve ona göre değerlendirme yapabilir. Ama daha önceleri eline aldığı gazete küpürü ile ya da gazete kâğıdıyla ya da televizyonları izleyerek ya da bir dergide yayınlanan haber ile okur, kendi içinde sindirebiliyordu. Siz şimdi bir haber yayınladığınızda anında yalanlanabiliyorsunuz eğer yanlış bir haber yapmışsanız. Ya da doğruysa anında size tepkiler, dönüşler oluyor. Bu yönden eğer doğru kullanabilirsek biz bu ilerleyişi, bu alanları bence başarıya doğru gidebiliriz.

Perihan Kaya: Peki gazeteci olduğunuz için pişmanlık duyduğunuz, meslek değiştirmek istediğiniz veya zorunda kaldığınız bir an oldu mu?

Sevda Kaplan: Az önce beni tanıtırken belirtmiştin, ben aslında öğretmenim. Bu mesleği okuyarak, okuldan gelmedim. Gelmediğim için de çekirdekten yetişme, alandan yetişme olduğum için hiçbir zaman pişmanlık duymadım. Tam aksine, öğretmenlere tabii ki saygım var, ama ben öğretmenliği devam ettiremeyeceğime inandığım için bıraktım. İşimden hiçbir zaman pişmanlık duymadım, severek yapıyorum 28 yıldır. Hâlâ devam ediyorum. Hatta bazen diyorum ki acaba artık yoruldum mu, yani dursam mı. Bu meslek öyle bir şey ki içine girdiğiniz zaman o büyü sizi daha da ileriye götürüyor, yani sizden vazgeçmiyor. Siz de ondan vazgeçmiyorsunuz. Bazen ben özellikle başlarken, bir radyoda başladım zaten. Hep bunu söylüyorum o mikrofon insanın üzerinde bir etki bırakıyor ve siz o mikrofondan vazgeçemiyorsun; o da sizden vazgeçemiyor. Bir de gazetecilik öyle bir şey ki, birçok insanla tanışıyorsunuz, yeni yeni kültürler tanıyorsunuz. Yeni insanlar tanıyorsunuz, size belki açılmayacak kapıları açıyor, ulaşmak istediğiniz birçok alana, insana, kültüre çok rahat ulaşabiliyorsunuz. O yüzden hiç pişmanlık duymadım çok severek yapıyorum. Allah izin verirse de devam ettireceğim.

Perihan Kaya: Bölgenizin, özellikle Diyarbakır, çok dilli, çok kültürlü yapısının yapılan yerel haberlerde yansıtılabildiğini düşünüyor musunuz?

Sevda Kaplan: Aslında çok fazla yansıtamıyoruz. Şimdi bölgeden bahsediyoruz, biliyorsunuz bölgede Türkçe dışında Kürtçe, Kurdi’nin Zazaca lehçesi var, Arapça var, yani Araplarla birlikte yaşıyoruz. Bunlar çok fazla yerel basında yer almıyor maalesef. Kültürünü de yansıtırken belki biraz demoralize ediyoruz yani değiştirerek yansıtılıyor bazı çevreler tarafından öyle söyleyeyim. Bazen bu bizim hatamız da olabiliyor, biz doğruyu aktarmak isterken farklı bir boyuta onu taşıyabiliyoruz, renkler değişebiliyor. Yerelde bunu çok yansıtamıyoruz ki, ulusalda zaten yansıtamıyorsunuz.

Perihan Kaya: Bunun sebebi nedir?

Sevda Kaplan: Birçok sebebi var aslında. Sadece bir kısmını değerlendirecek olursak, insanlar üzerinde ya da basın sektörü üzerindeki baskı diyebilirim. O baskı sizi biraz şekillendiriyor, ister istemez. Özellikle medya patronları açısından. Medya patronları bu konuda çok daha tedirgin oluyor. Sizin yazmış olduğunuz bir haber bir bakıyorsunuz ki yayınlandığında çok farklı bir boyuta gitmiş farklı bir şeye dönüşmüş oluyor. Örneğin bölgenin kültürü olan işte Kürtçe dilinden bahsedeceksiniz belki ağıtlardan bahsedeceksiniz, kültür derken her şey işin içine giriyor. Siz bunu o dilde aktaramadığınız zaman, farklı bir dilde aktardığınız zaman ve bu bir de değişime uğradığı zaman, o anlatmak istediğiniz temadan çok fazla uzaklaşmış oluyorsunuz. Ben o noktada biraz medya patronlarını suçlu görüyorum.

Perihan Kaya: Teknolojik imkânlarınız bakımından ne değişseydi gazetecilik süreçleri daha iyi olurdu sizce?

Sevda Kaplan: Teknoloji çok hızlı ilerliyor açıkçası. Belki biz geçmişte bölgede, ben yeni nesile özellikle çok önem veriyorum. Yeni nesilin teknoloji ile birlikte yok olmasını istemiyorum. Bugün çocuklarımız teknoloji ile çok iç içeler. Gazetecilik bağlamında da birilerini yetiştirmek istediğiniz zaman artık şunu diyor insanlar: Herkes bir gazeteci oldu. Elinde telefonu olan herkes, bir görüntü çekerek kendini o pozisyonda görebilir hale geldi. Haliyle bu süreç biraz beni korkutuyor.

Perihan Kaya: Bu kötü bir şey mi?

Sevda Kaplan: Bana göre kötü:) Bir çocuk da telefonu ile bir görüntü çekip, bunu hiç düşünmeden, toplumu etkileyecek şekilde, bir paylaşımıyla, farklı boyuta gidebileceğini düşünemeyebilir. O yüzden, gazetecilik teorik kısmından bahsettik az önce. Teorik kısmından ziyade uygulamada daha dikkatli olmak gerekiyor. Yeni nesli yetiştirirken özellikle biz, ben televizyon sektöründe çalışırken yanımda yetiştirdiğim bir sürü arkadaşlarım oldu. Ama bakıyorum ki hiçbiri tutunamadı. Acaba sebebi ben miydim yoksa teknoloji miydi diye düşünüyorum. Çok farklı yönlere yöneldiler. Yani belki ortam bunu gerektirdi bilmiyorum. Ne değişseydi? Bence kafalar değişseydi.

Perihan Kaya: Yani sen diyorsun ki teknoloji değil de beynimizin değişmesi gerekiyor:)

Sevda Kaplan: Evet, algımızın, bakış açımızın değişmesi gerekiyor. 

Perihan Kaya: Yerel ya da bölgesel bir yayında çalışan bir gazetecinin insan hakları, demokrasi gibi açılardan ulusal basında çalışan biri kadar etki yaratabileceğini düşünüyor musunuz?

Sevda Kaplan: Evet düşünüyorum. Çünkü ben zaten yerelden gelme biriyim. Yerelde eskiden şöyleydi, şimdi tam tersi oldu, yerelden ulusala haberler giderdi. Ama biz bugün bakıyoruz bizim şu anki yerel medya sektörü maalesef ulusalda ne yayınlanıyorsa onun aynısı sizde çıkıyor. Tam tersi oldu. Biz ulusalı takip ediyor olduk. Ulusallar yerelden beslenirdi. Özellikle bölgede yerelde çalışan arkadaşlarımızın yapmış olduğu haberler ulusal basında yayınlanırdı, o şekilde olurdu. Ama şimdi tam tersi oldu. Ya da artık ajanslar var; insanlar çok daha rahat oturdukları yerden kopyala yapıştır yaparak gazetecilik yapıldığını düşünüyor. Bazen kişilerin veya işte o kurumların imkânlarıyla da alakalı. O açıdan yerelin etki düzeyi azaldı. Kimse yerel gazete okumuyor artık.

Perihan Kaya: Diyarbakır’da bu durum nasıl?

Sevda Kaplan: Şu anda Diyarbakır’da kimse yerel gazete almıyor zaten. Geçtim site üzerinden okumak bile çok az. Belki bunu sadece yerel yöneticiler takip ediyor; ki onların da çok fazla takip ettiğini düşünmüyorum. Acaba şehrimizde ne oluyor diye. Belki arada bir bakıyorlardır ama ben hiç sanmıyorum. Çünkü çoğu zaman bir habere gittiğinizde, yerel yöneticilerle karşılaştığınızda işte “efendim şurada şu şu vardı” dediğinizde “aa öyle mi” diyor. Hani siz yazmış olsanız dahi ya da haber olarak televizyon kanalında söylemiş olsanız dahi. Çünkü bunun takibini yapan bir birim yok. İnsanlar artık okumamaya başladı. Yereller şu anda çok pasif durumdalar. Örnek veriyorum, İstanbul’daki herhangi bir olay Diyarbakır’daki bir kişiyi ne kadar bağlar? İstanbul’da olan bir şeyi zaten İstanbul medyasında yayınlanıyor. Bunun yerel bir gazetede olmasının ne anlamı var bunu sormak lazım.

Çünkü buradaki insan burada ne oluyor bitiyoru öğrenmek için yerel medyaya yönelir. Ama biz şu anda o aşamadan çok uzaklaşmışız. Biz daha çok kopyala-yapıştır ile götürmeye çalışıyoruz. Çünkü birçok yerel gazete maddi imkânsızlıklardan dolayı pek çok personeline maaş ödeyemiyor, maaş ödeyemediği için işte devletten aldığı o üç beş kuruş destekle ayakta durmaya çalışıyor. Hâliyle böyle olunca da araştıracak, alanda, işçisini yani gazetecisini çalıştıracak bir ortamı olmadığı için de, onlar da kolaya kaçıyor.

Perihan Kaya: Yerel ya da bölgesel yayınlarda neyi değiştirmek isterdiniz? Yani bugün elinizde imkânlar olsaydı.

Sevda Kaplan: Elimde imkân olsaydı ulusal basını ortadan kaldırırdım:) Yani esprisine söylüyorum ama ulusaldan ziyade yerele yöneltmeye çalışırdım. Belki hatırlarsınız daha önce uydular yoktu, çanaklar yoktu, internet bu kadar yoktu. Ne yapıyorlardı insanlar? Yerel medyaya yöneliyordu, yereli takip ediyordu, yerelden öğrenmeye çalışıyordu. Antenler vardı. Şimdi hiçbir köyde bile artık göremezsiniz hepsi uydu oldu. Gerçi bilgiye ulaşmak açısından iyi; ben o yönüyle bir şey demiyorum. Ama imkânım olsaydı yerelden tekrar ulusalı besleyecek kaynaklar oluşturmaya çalışırdım.

Perihan Kaya: Bir yerel gazetecinin bir günü nasıl geçer? Sabah hangi gazeteleri, hangi haberleri takip eder? Güne nasıl başlıyorsunuz?

Sevda Kaplan: Bir güne geçmeden aslında akşamdan planımı yapıyorum. Eğer rutin haberler varsa rutin haberlerden bizi ilgilendiren, çünkü ben aynı zamanda yerelin dışında uluslararası bir kanalda çalışıyorum, Kürt toplumunu biraz ilgilendiren-

Perihan Kaya: Zor olmuyor mu?

Sevda Kaplan: Aslında benim için güzel oluyor çünkü ben bir haberi yaparken o haberi hem hem uluslararası hem de yerel basında yayınlanacak şekilde planlamamı yapıyorum. Ayrıca köşe yazarlığı da yaptığım için gündemi takip etmek zorundayım. Gün planınızı yaparken akşamdan zaten gündeminize bakıyorsunuz, yarın diyelim gündemde, Diyarbakır’ın gündeminde, Türkiye’nin gündeminde, dünyanın gündeminde neler var. Ona göre siz de haberlerinizi şekillendiriyorsunuz. Planlamanızı ona göre yapıyorsunuz. Diyelim ki Diyarbakır’da herhangi bir toplantı, bir açıklama yoksa ben daha çok böyle kültür haberlerine, yaşam hikâyelerine dönüyorum. Ki, yaşam haberlerini de rutinden daha çok seviyorum. Az önce seninle normal sohbet ederken de şey dedim “ben çok yoruldum”. Yorulma sebebim de bu aslında yani rutinlerden yoruldum. Diyarbakır bu yönden çok zengindir. Siz bir gün içerisinde isterseniz 10 tane haber dahi çıkarabilirsiniz eğer rutin yoksa. Yaşam hikayelerinden bölge itibariyle çok zengin bir bölgedeyiz. Burada haber yapabileceğiniz çok materyal var.

Perihan Kaya: Teşekkür ederim Sevda, bizimle olduğun için. Farklı şehirlerden yerel gazetecilerle konuştuğumuz 7 Soru 7 Cevap’ın bu bölümünün sonuna geldik. Farklı şehir ve ekollerden gazetecileri dinlemeye devam edeceğiz. Soru ve yorumlarınızı NewsLabTurkey sosyal ağ hesapları üzerinden bizlere iletebilirsiniz. Dinlediğiniz için teşekkür ederiz.

Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments
İlginizi çekebilir