Medya Araştırmaları Derneği, geçtiğimiz eylül ayında “Sosyal Medya Yasasının Basın Özgürlüğü Üzerine Etkileri İzleme Araştırması” başlıklı bir rapor yayınladı.
Bu raporda, Ekim 2020 ile Nisan 2021 tarihleri arasında alınan içerik kaldırma emirleri kapsamında 35 yayın mecrasında 658 haber incelendi. Araştırma kapsamında kaldırılması talep edilen haber içerikleri 12 ayrı başlık altında sınıflandırıldı. Bu başlıklardan biri “yolsuzluk ve usulsüzlük”tü.
Kaldırılması talep edilen haberlerin tematik dağılımında, “yolsuzluk ve usulsüzlük” konularında 336 içeriğin kaldırıldığı saptandı.
Haber kaldırılması talebi gelen meslek grupları ve unvanlardan bazıları ise şöyle: üst düzey bürokrat, siyasi parti yöneticisi, belediye başkanı, savcı, kaymakam, hakim, milletvekili, ticari şirketler.
Bu durum CHP Milletvekili Utku Çakırözer’in hazırladığı eylül ayı basın özgürlüğü raporuna da yansıdı. Raporda, “En çok erişim engeli kararı çıkartılan haberler, iktidar yöneticilerinin yolsuzluk ve usulsüzlüklerine ilişkin iddiaları gündeme getiren haberler oldu” ifadelerine yer verildi.
Peki hâl böyleyken, yolsuzlukla mücadeleyi yüksek sesle dile getiren bir gazeteci nasıl olabiliriz? Bir yolsuzluk ya da usulsüzlük haberi yapıyorsak, bu haberi yayın yasağına ve erişim engeline takılmadan, sansüre uğramadan nasıl yapacağız? Bu haberleri nasıl ele almamız gerekiyor? Yolsuzluk ve usulsüzlük haberlerini kavramsal bir çerçeveye oturtmak mümkün mü? Bu soruların peşine düştük.
Erişim engeli haberine de erişim engeli
26 yıldır gazeteci, ekonomi köşe yazıları yazan Bahadır Özgür’e göre yolsuzluk haberleri, bugün Türkiye’de yapılması belki de en kolay ama yayınlanması en zor haberler. Bunun başlıca nedeninin de yargının iktidarı koruma görevini asli işlevi sayması olduğunu söylüyor:
“Bu sadece iktidar partisinin önde gelen isimleri ile de sınırlı değil üstelik. En alt düzey bürokrat, memur, parti üyesi dahi bir yasal koruma kalkanının içinde bulunuyor. Dolayısıyla yolsuzluk veya usulsüzlük, kamu kaynaklarının kişisel çıkar lehine kullanıldığı olaylar, eğer AKP ile alakalıysa en başta erişim engeli olmak üzere, tazminat, hakaret, itibar sarsma davaları hızla yürürlüğe giriyor.”
Genel olarak iktidarı eleştiren basının üzerindeki baskılar da düşünüldüğünde hem kurumsal hem de bireysel olarak gazetecilerin ciddi bir yasal abluka altında olduğunu söyleyen Özgür, durumu en iyi anlatan pratiği de şöyle açıklıyor:
“Yolsuzluk haberine erişim engelinin haberine de erişim engeli gelmesine; hatta erişim engeli haberine erişim engeli haberine de erişim engeli gelen pek çok örnek var.”
Her şeye rağmen gazeteciler, araştırmacılar, milletvekilleri tarafından ısrarla ve yaygın biçimde yolsuzluk haberlerinin paylaşıldığını belirten Özgür “bugüne çok zor gelindiğini hatırlatmak gerek” diyor:
“Özellikle kamu ihalelerinde inşaat projelerinin hızlandığı yıllarda usulsüzlük ve yolsuzluk haberlerinin sayısı bugünkünden azdı ve daha dolaylı bir dille haberleştirilebiliyordu. 2012 yılında geçmiş 3 yılın Sayıştay raporlarının bile Meclis’e sunulmadığını düşünürsek, bu tür haberler için gazetecilerin bulunduğu iklim daha iyi anlaşılır. Bunun yanında oldukça yüksek, mesela milyon liraları bulan tazminat davaları açılıyordu. Halen de açılsa da; açıkçası 5-6 yıl öncesine nazaran daha insaflı tutarlar diyebiliriz. Kaldı ki bugün iktidarın tavrı çoğunlukla umursamamak şeklinde de oluyor. Seçim dönemlerinde de tek derdi haberlerin halka ulaşımını engellemek. Dolayısıyla erişim engeli kararları, dava açmak veya habere dair tekzip yayınlayıp kamuoyunun gündeminde kalmasını sağlamaktan ziyade, hiç görünmemesi için fazlasıyla uygulanıyor.”
Belgeye dayalı habercilik
Özgür, iktidarın engellerini aşarak haber yapmanın zorluğunun altını çizerek yargı sürecinde gazetecilerin elini güçlendirmek adına belgeye dayalı habercilik yapmanın önemini kaydediyor.
“Gazetecinin yolsuzluk karşısında haber yaparken elindeki silah belgelerle kamu yararına çalışmaktır. Kamu adına hareket etme sorumluluğu gazetecinin gücüdür ancak sabır gerektiren bir güçtür. Kısa vadede veya şu anda yaşadığımız siyasi ortamda onu korumayabilir, hatta zarar da verebilir lakin gazetecilik tarihi bu konuların ısrarlı, belgeli, araştırmaya dayalı ve en önemlisi sabırlı işlenmesinin, sonuçta kamuoyunu ikna ettiği, siyasetin baskısını gerilettiği ve yargıyı harekete geçirdiği örneklerle doludur.”
Kamuoyunu ikna etmek
Özgür, gazeteciliğin başlı başına bir sabır işi olduğunu da vurguluyor:
“Mesela; otoyol ve köprü, havalimanı ihaleleri yapıldığı günlerde bu konuları yazan gazetecilere sadece siyasi iktidar cephesinden değil, okurdan da tepki geliyordu. Muhalefetin bile ‘hizmet’ eleştirisi yapmama adına dile getirmekten imtina ettiği konuları yazan gazeteciler kamuoyu baskısıyla da karşı karşıyaydı bir anlamda.”
Özgür, doğru belge ve bilgiye dayalı haberlerin ısrarla yapılması ile uzun vadede kamuoyunun desteğinin alınacağını söylüyor ve ekliyor, “Hatta kamuoyu da artık projelere büyük tepki gösteriyor ve iktidar halkı ikna etmeye mecbur kalıyor. İşte yargı eliyle yürütülen baskıyı da sansürü de engelleyecek olan şey budur: Kamuoyunu ikna etmek. Bu yüzden gazetecilik bir kamu görevidir. Ve onun dayanacağı yegâne güvence kamuoyunu sürekli bilgilendirmek, ikna etmektir.”
Haber yazımında birkaç taktik
Yeniçağ Gazetesi yazarı ve Halk TV programcısı Murat Ağırel de Özgür gibi bir yolsuzluk haberini, erişim engeline takılmadan ya da sansüre uğramadan yapmanın Türkiye’nin içerisinde bulunduğu durum nedeniyle pek mümkün gözükmediğini düşünüyor:
“Artık, somut bulgulara dayanan doğru ve gerçek haberler de yargı kararlarıyla gayet kolay erişime engellenebiliyor. Engelleme kararları alan hakimlikler ne tesadüf ki hep aynı mahkemelerden geliyor. Eğer yargıda güçlü bir isim, haber ve yazılarda geçiyorsa o yazı doğru da olsa erişime engelleniyor.”
Yayın yasağı ve erişim engellemesine uğramadan bir yazı ya da haber yazmak için bir iki ufak taktiğinin olduğunu söyleyen Ağırel, onları şöyle aktarıyor:
- Haberin odağındaki ismin baş harflerini kodlayarak aktarmak,
- Ya da o ismin adını yazmadan o kişiyi tanımlayarak işaret etmek de haberin erişim engellemesinden kurtulmasına yarayabilir.
Yolsuzlukla mücadele ve bağımsız gazetecilik
Fakat bazı konularda ismi açık yazmak mecburiyetinde olduğumuzu söyleyen Ağırel, şöyle devam ediyor, “Böyle olduğunda da haberin-yazının erişim engellemesi riskini göze almak zorundayız. Öyle ki bazen muktedirlere sadece erişim engellemesi de yetmiyor. İftira, hakaret ve tazminat davaları da açılıyor. Bunları yazılanların doğru olduğunu bildikleri hâlde yapıyorlar.”
Araştırmacı gazetecilik ile ele almak
Uluslararası Şeffaflık Derneği, yazılı basın ve online haber siteleri üzerinden Türkiye’de ve dünyada öne çıkan yolsuzluk haberlerini haftalık olarak derliyor. Yönetim Kurulu Başkanı E. Oya Özarslan, yolsuzluk ve usulsüzlük haberleri ve bu haberleri yapmanın önemini şöyle değerlendiriyor:
“Yolsuzluk ve usulsüzlük haberlerini eski usül fikri takibe dayalı araştırmacı gazetecilik ile ele almak gerekiyor. Bunu yapan gazetecilerin de işi hiç kolay değil. Yolsuzluk iddiasını ileri sürmek bile çok riskli bir şey Türkiye’de. Yargı da yolsuzluğu araştırmak yerine yolsuzluk ve usulsüzlük haberlerini yasaklamayı tercih ediyor. Kişilik haklarının zedelenmesi şeklinde değerlendirme yapılıyor fakat bu tarz haberlerde zarar gören aslında kamudur. Haberlerin yasaklanması yoluna gitmek yerine, haberlerde yer alan şüphelerin araştırılması gerekiyor.”
Özarslan, bu haberleri yapan gazeteciler için önerilerini de şöyle sıralıyor:
- Haberleri belgelere dayanarak dikkatli bir dille yapın.
- Kayırmacı ilişkileri ve yolsuzluğun belirlediği güç ağlarını kurumsal düzeyde irdeleyin.
- Kamu kaynaklarının özel çıkarlara nasıl sunulduğunu somut bir şekilde ortaya koyun.