Yolsuzluk… Devlet sistemi var olduğundan beri insan hayatında olan bir kavram, devlet ile vatandaş arasında kurulan bir ilişki türü1. Bu ilişki üç ayaklı bir yapı üzerinden kuruluyor. Yapımızın ayakları: seçmen, seçilmiş ve bürokrasi. Bazı dönemlerde yolsuzluklar kolaylıkla hasır altı edilebiliyor. Turgut Özal’ın meşhur “benim memurum işini bilir” söylemindeki gibi görmezden gelindiği de oluyor. Vatandaş, işini bilen memurlar aracılığıyla işlerini çözüyor, bürokrasinin motoru hızlanıyor.
İşini bilen memurların ülkeleri bir yana; şeffaflık ilkesini takip eden, hesap verilebilirliğin yüceltildiği, demokrasileri kurumsallaşmış toplumlarda ise yolsuzluk ve rüşvet gibi konularda ne politikacılara ne de bürokrasiye göz açtırılıyor. Yasama-yürütme-yargı üçlemesinin yanına gelen dördüncü güç olan medya da kamuoyu adına gerçek bir sorgulama mekanizmasına dönüşünce yolsuzluk toplum içinde tutunamıyor, sistemde kendisine yer bulamıyor. Medyanın görevi burada çok önemli; bağımsız bir medyanın.
Z kuşağı markalardan sorumluluk almalarını bekliyor
Z kuşağının çok fazla konuşulduğu günlerdeyiz. Sosyal medya Z kuşağı tarafından şekilleniyor. Bu şekillenme sürecinde yeni bir dil yaratılıyor; ortaya yeni beklentiler çıkıyor; yeni yeni akımlar baş gösteriyor. Z kuşağının varlığı siyasilerin söylemlerini ve yöntemlerini de değiştirebiliyor. Twitch gibi, bu kuşaktan sosyal medya kullanıcılarının gözde platformlarında yeri geliyor açık oturumlar düzenleniyor; yeri geliyor siyasilere bir önceki kuşağın taktığı lakaplar değişiveriyor, yetmiyor bu lakaplar imzaya dönüşüyor. “Gandhi”den “Demokrat Amca”ya dönüşen Kılıçdaroğlu gibi.
Kabaca bir perspektiften bakarsak, Z kuşağının verdiği mesajları hem Türkiye hem dünya farklı biçimlerde alıyor. Bu sıralar televizyonlarda dönen reklamların çoğunda dans eden insanların bulunması Z kuşağının en çok kullandığı mecralardan Tiktok’taki dans akımlarından alınan bir referans. Markalar bu tarz reklamcılığı Z kuşağını hedefledikleri için yapıyor. Oysa Z kuşağının markalardan beklentisi biraz daha başka. “İklim için Okul Grevi”ni başlatan Greta Thunberg’in söylediği şu sözlerden markaların da çıkarması gereken anlamlar var: “Yarın yokmuş gibi yaşamaya devam edemeyiz, çünkü yarın var.”
New York merkezli, global pazarlama iletişimi ajansı Wunderman Thompson’ın 16-26 Ekim 2020 tarihleri arasında Amerika Birleşik Devletleri’nde 16-24 yaş aralığındaki 1000 gencin katılımıyla yaptığı kantitatif araştırmanın2 sonuçlarına göre Z kuşağının markalardan beklentisi çok fazla. Onlar markaların kâr etmenin ötesine geçmeleri gerektiğini düşünüyorlar. Markaların, insanların hayatlarını iyileştirmeye yardımcı olmaları gerektiğine inanıyorlar. Markalar hakkındaki düşünceleri bununla da sınırlı kalmıyor, para verdikleri, kullandıkları markalardan gurur duymak istiyorlar. Yani araştırmaya göre, Z kuşağı markaların toplum için elini taşın altına koyması gerektiğine inanıyor. Z kuşağının bu isteğine karşılık vermeye çalışan pek çok marka var. Kimisi iklim değişikliği için, kimisi sürdürülebilirlik için, kimisi sanat için, kimisi başka konular için kaynak ayırıyor.
Kimisi de yolsuzlukları ortaya saçmak için…
“Brezilya, dünyada yolsuzluğun en çok rastlandığı ülkelerden bir tanesi. Medyaya haber olarak yansıyan, gazetelerde ve dergilerde ifşa edilen yolsuzluğa karışan isimlerse buzdağının sadece görünen yüzü.”
Bu sözler Brezilya halkının kullandığı çevrimiçi şikâyet platformu Reclame Aqui ve yaratıcı ajansı Grey Brasil’in hayata geçirdiği The Colour Of Corruption (Yolsuzluğun Rengi) kampanyasının açılış cümleleri. Brezilya’da 70 bin politikacı bulunuyor. Yolsuzluğun son derece yaygın olduğu, yerelden merkezi yönetimlere kadar tüm basamaklarda görüldüğü, bürokrasinin içine işlediği bir sistemde hâliyle yolsuzluğa karışan tüm politikacıları medya kuruluşlarının ifşa etmesi pek de kolay değil. Üstüne üstlük, bazı politikacılar ile bazı medya patronlarının kurduğu ilişkiler sebebiyle yolsuzluğa karışan tüm isimlerin medyada yer bulmasını beklemek de saflık olur. A kişisi yer bulsa da B kişisi yer bulmayabilir. İşte bu noktada devreye reklamcılar giriyor.
Grey Brasil ve Reclame Aqui, dünyanın en çok kullanılan internet tarayıcısı Google Chrome’a bir eklenti koymaya karar vererek, bu eklentiye adı yolsuzluğa karışan tüm isimleri topluyor. Her bir ismin karşısında görevi, hakkındaki soruşturmalar, mahkumiyetler, nasıl bir yolsuzluğa bulaştığı gibi bilgiler yer alıyor. Bu eklentiyi güncel tutmak için Brezilya’nın en çok tercih edilen özel üniversitelerinden Catholic Pontificia University of Paraná gönüllü oluyor ve 250 öğrencisiyle bu veri bankasını sürekli güncelliyor. Eklentiyi, colourofcorruption.com sitesinden Google Chrome’larına ekleyen kullanıcılar, hangi sayfada, hangi bağlamda karşılarına çıkarsa çıksın yolsuzluğa karışan isimleri mor renkle belirtilmiş olarak görebiliyor. İsimlerin üstüne geldiklerinde bu kişilerin nasıl bir yolsuzluğa karıştıklarına dair bilgileri, haklarında açılan davayı, verilen hükümü, varsa siyasi partilerini ve pozisyonlarını bile görebiliyorlar.
Böylelikle, toplumu ayıplı mallardan korumak, markalarla ilgili şikâyetlere dikkat çekmek için kurulan bir şikâyet sitesi, 85 milyon insanı politikacılardan koruma misyonuyla bir pazarlama faaliyeti yapmış oluyor. Tam da Z kuşağının istediği gibi elini taşın altına koyarak medyanın yetişemediği ya da yetişmek istemediği yerlere elini uzatıyor; kamu yararına nasıl reklamcılık yapılabileceğini bir anlamıyla herkese gösteriyor.
Yolsuzlukları bile isteye ya da gücü yetmediği için haberleştir(e)meyen dijital gazeteler ise “Ambush Marketing” denilen yöntemin bir anlamda tuzağına düşerek, farkında olmadan tüm isimleri sayfalarında ifşa etmek durumunda kaldı. Belki markalardan her zaman böylesi adımlar atmalarını beklemek biraz hayalcilik olabilir ama Yolsuzluğun Rengi kampanyası bizlere teknolojinin nimetlerinden faydalanarak dijital dünyada bilgiyi nasıl yayabileceğimiz konusunda ilham veriyor. 5. güç olarak interneti konuşmanın ne kadar haklı olduğu bu kampanya ile bir kez daha ortaya çıkıyor. Gazeteciliğin temel ilkelerinden olan kamu yararının gözetilmesinin, bir dijital reklam kampanyası aracılığıyla karşımıza çıkması bu sebeple önemli.
Markaların Z kuşağını kendi gerçekleriyle kabul ettiğini, toplum için dişe dokunur bir şeyler yapmaya başladığını, başlayanların da yorulmadan yollarına devam ettiğini, tüm bunların yanında 4. ve 5. gücün kamu yararına hep güçlü kaldığını görmek dileğiyle…
1“Yolsuzlukla Mücadele: 2003 TBMM Raporu ve güncellemeler.” TEPAV, Aralık 2006.
2“Building A Better Normal.” Wunderman Thompson Intelligence, 2021