Pandeminin etkisiyle ve serbest çalışmanın yaygınlaşmasıyla neredeyse her gazetecinin evinde bir yazıcı bulunuyor. Yazıcı fiyatları makul olmasına makul ama kartuşlar için aynı şeyi söylemek güç.
Galon fiyatı yaklaşık 25.000 TL olan siyah printer mürekkebi; akrep zehri, kobra zehri, LSD, at nalı yengeci kanı, Chanel No. 5, insülin ve civanın ardından dünyanın en pahalı 8. sıvısı. İnsan kanı ve eski mahsul Dom Pérignon şampanyalarından bile pahalı…
Bugün standart bir ev yazıcısı olan HP Deskjet 2632’nin fiyatı 260 lira. HP Deskjet 2632 ile uyumlu 304 numaralı (renkli + siyah) orijinal kartuşların set fiyatı ise 255 lira. Yani yazıcıyla mürekkep kartuşunun fiyatı aynı. Yazıcılar dolu kartuşla geldiğine göre, yeni kartuş almak yerine her defasında yeni bir yazıcı alabilirsiniz aslında.
Orijinal printer kartuşları neden bu kadar pahalı?
Eski bir teknik destek elemanı olan Austin McConnell, kartuşu Amerika’da 59,95 dolara satılan printer mürekkeplerinin üretim maliyetinin 0,23 dolar olduğunu açıklamıştı. 260 kat… Zaten altı üstü basit plastik bir kutu içindeki birkaç mililitre mürekkep ne kadar pahalı olabilir ki?
Yan sanayi kartuş dolum setlerinin fiyatı ise 50-60 lira civarında. Bu fiyata aldığınız siyah+üç renk mürekkep ve dolum ekipmanları (şırınga, etiket, temizleme bezi, solüsyon vs.) ile 20-30 kez dolum yapabiliyorsunuz. Yani 7800 liralık orijinal kartuş harcamasının yan sanayideki karşılığı sadece 60 lira. İnanılır gibi değil.
The Recycler dergisinin eski editörü David Connett’in bu pahalılığa cevabı çok açık: Açgözlülük. Kartuşlardaki mürekkep bittiği zaman sizde bulunan yazıcı markasının sizdeki modeline uygun bir kartuş almanız gerekiyor. Ekonomide buna tıraş bıçağı ve başlık modeli deniyor. Mesela, Gillete size plastik bir çubuktan ibaret olan ilk tıraş bıçağını düşük bir fiyata, hatta bazen zararına satıyor. Sonra sadece Gillete ile uyumlu jilet başlıkları için çok yüksek bir fiyat çekiyor.
Benzer bir fiyatlandırmanın PlayStation konsolu ve oyunlarında, Nespresso kahve makinesi ve kapsüllerinde, Amazon Kindle ve e-kitaplarda da uygulandığını görüyoruz. Bir nevi dolaylı ve zorunlu abonelik modeli aslında. HP, Canon, Epson ve Brother’dan oluşan printer karteli, printerları ucuza satıp dolaylı kartuş aboneliğinden parsayı topluyor. Elinizi verdiğiniz anda kolunuzu da kaptırıyorsunuz.
Dijital planlı eskitme
Böyle kârlı bir piyasada yan sanayi kartuşların pazar payının çok yüksek olmamasının sebebi ise bilim kurgu filmlerini aratmıyor… Eskiden bilgisayarınıza takıp direkt çalıştırdığımız yazıcıların yeni modelleri bir yazılım, yazıcıya özel bir uygulama (örn. HP Smart) ve internet bağlantısı özelliğiyle geliyor artık. Çoğu yazıcı internete bağlı olmadan çalışmıyor. Neden? Ne alaka?
Eğer evinizdeki inkjet yazıcının kartuşunu kurcalayacak olursanız üzerinde küçük bir çip olduğunu göreceksiniz. Basit bir mürekkep kartuşunda mikroçipin ne işi var?!
Yazıcı üreticileri internete bağlı olarak çalışan yazıcınıza sürekli güncelleme göndererek sizin yan sanayi kartuşlar ve doldurma mürekkep kullanmanızı engelliyor. Mesela yazıcı karteli 2018 yılında toplamda 900 civarı yazılım güncellemesi yapmış. David Connett bu kadar fazla güncelleme gelmesinin “ya mutlak bir beceriksizlik ya da piyasayı kontrol etmek için uyguladıkları gizli bir taktik” olduğunu söylüyor.
İkincisi olduğu kesin. Zira yazıcınıza yan sanayi bir kartuş taktığınızda ya da kartuşu mürekkeple doldurduğunuzda şirket (çıktı sayısı üzerinden bir tahminde bulunup) yazıcınızı bloke ediyor.
Yazıcı kartelinin sizi kendi fahiş fiyatlı kartuşlarını satın almaya zorlaması zorbalıktan başka bir şey değil. Diğer bir zorbalık ise, misal, 100 sayfa basacağı söylenen kartuşların 50-60 sayfa bastıktan sonra bitmesi. Buna sebep olan birkaç şark kurnazlığı var.
Birincisi, her güncelleme geldiğinde veya siz günler sonra yazıcınızı tekrar bağladığınızda test sayfası basmak zorunda kalmanız. Mürekkebin önemli bir kısmı, siz kendi dokümanlarınızı yazdırmadan yazıcı kartelinin zorunlu kıldığı test sayfalarını basmaya gidiyor. Ali Cengiz ibret alsın.
İkincisi, üç renkli kartuşlarda renklerden biri biterse, diğer renkler bitmemiş olmasına rağmen, kartuştaki mikroçip sayesinde, printer çıktı almayı durduruyor. Son kertede, eğer acil bir çıktıya ihtiyacınız varsa silik ya da renkleri bozuk dahi olsa sayfanın basılmasını isteyebilirsiniz. Fakat yazıcı kartelinin ürettiği son teknoloji yazıcılar bunu engelliyor ve kartuşunuz yüzde 25-30 ya da yarım doluyken bile basmayı durduruyor. Müthiş bir israf ekonomisi. Kâr için…
Üçüncüsü, ikincisiyle bağlantılı olarak, yazıcı karteli çıktı alırken siyah-beyaz çıktılara çok az miktarda mavi mürekkep karıştırıyor. Kartele göre bunu yapmalarının sebebi çıktıların daha canlı gözükmesi. Doğru veya değil, bunu yaptıkları zaman mavi renk daha çabuk bitiyor ve diğer renkleri neredeyse hiç kullanmamış olsanız dahi bir noktada yazıcı baskıyı durdurup kartuşu yenilemeniz için size bildirim gönderiyor.
Bunların hiçbiri komplo teorisi değil. HP, Canon, Epson ve Brother; Amerika’da bu konular üzerinden kendilerine açılan toplu davaların (class action lawsuit) hepsini kaybetti. Fakat caydırıcı olmayan cezaları ödeyip tezgâhta göstermelik değişiklikler yaparak bu gerici iş modelini sürdürmeye devam ediyorlar.
Meselenin özü
Buradaki asıl hikâye şu: “Yaratıcı yıkım” nedeniyle hükümlerini yitiren eski cihazların yerini yenileri alır (bkz. Schumpeter). Teknoloji değişirken eski cihazların üretimi de jenerik hâle gelir, ucuzlar ve kârlılığını yitirir. Tüple çalışan koca götlü televizyonların yerini yüksek çözünürlüklü LCD ekran televizyonların alması gibi… Yeni piyasaya kendini adapte edebilen şirketler yollarına devam eder. Edemeyenler elenir.
Yazıcı ve yazıcı parçalarının üretimi de ilerleyen teknolojiyle birlikte jenerik hâle geldi. Her şeyin dijitalleştiği bir dönemde kitaplar ve dokümanlar da dijitalleşti (PDF, e-kitap, Kindle vs.). Mesela Adobe Scan veya Office Lens uygulamasını kullanarak artık dokümanları kamerayla tarayabiliyorsunuz. Dolayısıyla çoğu yazıcıya entegre olan tarayıcı özelliliği de hükmünü yitirdi. HP, Canon, Epson ve Brother gibi markaların bu dijital dönüşüme ayak uyduramadıkları çok açık. Elenmemek için de yasal ve yasa dışı zorbalıkla sermayelerini korumaya çalışıyorlar. Yani kapitalizmde ilerleyen teknoloji aslında gericilik için kullanılıyor.