Google, Apple, Facebook, Amazon, Uber, Airbnb, Spotify, YouTube, Yemek Sepeti, Armut, Booking, Biletix vb. şirketlerin oluşturduğu ekonomik yapıya “platform kapitalizmi” diyoruz. Bu şirketler girişimcilerin, geliştiricilerin, esnafın ve “gig çalışanlarının” iş yapması için zemin (platform) oluşturuyorlar; yani arz edenlerle talep edenleri bir platformda bir araya getiriyorlar. Airbnb, Biletix veya Yemek Sepeti örneklerinde olduğu gibi bazen bu platformun kendisi “piyasa” oluyor. Bazen de platform farklı bir amaçla kullanılırken sunulan hizmetin arkasında bir piyasa oluşturuluyor. Örneğin, Facebook’un birincil kullanım amacı arkadaşlarınızla sosyal medya paylaşımı yapmak iken arkada şirketler için bir reklam piyasası işletiliyor.
Darboğaz ile rant modeli
Bir tarafta on binlerce satıcı, diğer tarafta milyonlarca alıcı… Bu iki kalabalık grubu bir araya getiren bu uygulamalar piyasadaki arz ve talep arasında bir darboğaz yaratıyorlar. Bütün iş modeli bu suni olarak yaratılan darboğaz üzerine kuruluyor.
Mesela Spotify… Bir yanda yüz binlerce müzik üreticisi, diğer yanda milyonlarca dinleyici. Spotify, bu iki grup arasında “aracılık” yapıyor. Dün yoktu. Bugün var. Yarın, çok yüksek olasılıkla olmayabilir. Spotify, esas işi yapan müzisyenlerle esas işi talep edenler arasına bir zincir çekip geçmek isteyenlerden para istiyor. Müziğinizi insanlara ulaştırmak için Spotify’a para verip listelere girmeniz gerekiyor, aksi takdirde Spotify’ın 70 milyon şarkılık okyanusunda kaybolup gidiyorsunuz. Spotify algoritması para ödemeyen sanatçıları ön plana çıkarmıyor. Veya dinleyici olarak şarkı atlamak istiyorsanız Spotify Premium’a abone olmanız gerekiyor.
Yemek Sepeti de, aynı şekilde, esnafla müşteriyi tek bir uygulama üzerinde bir araya getirerek piyasada bir darboğaz yaratıyor. Önceki bir yazımda izah ettiğim gibi, “network” etkisinden ötürü, platform kapitalizminde tekelleşme kaçınılmazdır. Her restoran Yemek Sepeti’nde olduğu için her restoran Yemek Sepeti’ndedir. Öte yandan birbiriyle rekabet eden 20 tane yemek sipariş sitesinin olması pratik ve verimli değildir. Kimse yemek siparişi verirken 20 farklı site arasında dolaşmak istemez. Bütün restoranların tek bir ekranda olması çok daha kullanışlıdır. Bu yüzden platform kapitalizminde genelde bir ya da birkaç çok büyük firma, birkaç da kısa ömürlü çok küçük rakip vardır. Diyeceğim, ekonomik açıdan daha mantıklı olduğu için tekelleşme vardır.
Buradaki problem bu platformların tekel olması değil bu tekellerin kâr amacı güden “özel” tekeller olmasıdır. Ortalamada Gitti Gidiyor yüzde 12, Yemek Sepeti yüzde 8-12, Booking yüzde 15, Etsy yüzde 5, eBay yüzde 9, Amazon yüzde 13, Biletix yüzde 15, Armut yüzde 34 gibi değişen oranlarda komisyon alıyor. Kabul etmek gerekir ki ortada bu yüksek komisyon oranlarını meşrulaştıracak bir hizmet veya inovasyon her zaman olmuyor. Biletix örneğinde, konser verecek birinin biletlerini internet sitesine koymak var hizmet olarak yalnızca. Bu komisyonlar piyasa gücüne istinaden konulan rant oranları.
“Lezzet Ankara” örneği
Geçtiğimiz hafta Mansur Yavaş’ın duyurduğu Lezzet Ankara, benim yıllardır anlattıklarımın Türkiye’deki ilk uygulaması oldu. Yemek Sepeti’nin Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından geliştirilen kamucu versiyonu olan Lezzet Ankara sıfır komisyon ve sıfır üyelik aidatı ile esnafla müşteriyi bir araya getiriyor. Şimdilik Başkent Mobil uygulaması içinde ve internet sitesinde çalışacak olan Lezzet Ankara için gerek görüldüğü takdirde ayrı bir uygulama da geliştirilecek.
Ben Lezzet Ankara’yı geliştiren ekiple bizzat görüştüm. Bu uygulama tamamen belediyenin kendi öz kaynakları kullanılarak ekstradan neredeyse sıfır maliyetle geliştirilmiş. Hâlihazırda ABB’nin Yazılım ve Yönetim Şube Müdürlüğü bünyesinde çalışan yaklaşık 10 kişilik bir ekip tarafından hazırlanmış. Ne yeni bir yatırım yapılmış ne de bir ihale… Sadece “domain” ve lisanslama gibi, ekipten bir kişinin deyimiyle “telaffuz etmeye lüzum olmayacak kadar sembolik” harcamalar yapılmış ekstradan. İlerleyen zamanlarda bu uygulama için 30-50 kişilik bir çağrı merkezi kurulması planlanıyormuş. Bu merkezin de yine belediye içindeki, Mavi Masa gibi, diğer birimlerden personel kaydırarak oluşturulması düşünülüyormuş. Fakat iş daha da büyürse ekstra yatırım yapmak gerekebilir. Zira bu çapta bir hizmet için çok daha büyük bir ekip, daha profesyonel bir internet sitesi ve daha fazla yatırım gerekecektir.
Lezzet Ankara üzerinden verilen siparişler için kapıda, kredi kartıyla ve Başkent Kart ile ödeme seçenekleri mevcut. Kapıda nakit ve kredi kartıyla yapılan ödemelerde Lezzet Ankara herhangi bir komisyon almıyor. Başkent Kart ile yapılan ödemelerde de Lezzet Ankara bir komisyon almıyor fakat, Mastercard’ın işletmelerden kestiği yüzde 1-2 bandındaki komisyonun bir havuza aktarılıp sosyal yardım için kullanılması planlanıyormuş.
Lezzet Ankara projesi bir kent konseyi toplantısında esnaf ve vatandaşların Yemek Sepeti’nin fahiş komisyon oranları, geç yapılan ödemeler, genel olarak müşterilerin ve çalışanların memnuniyetsizliği gibi şikâyetler üzerine geliştirilmiş. Pandemi süresince ekonomik açıdan zorlanan esnafa destek amaçlı düşünülse de eğer halk memnun kalırsa uygulama kalıcı da olabilir.
Platform kapitalizminin kamulaştırılması
Bugün platform kapitalizminin kamulaştırılması, özellikle gelişmiş Batı ekonomilerinde, sol popülizmin yükselen politika önerilerinden biri. İspanya’da Podemos; Amerika’da seçime giremeseler de Bernie Sanders, Alexandria Ocasio-Cortez ve Elizabeth Warren; Almanya’da Die Linke ve İngiltere’de Labour Party platform kapitalizminin neden olduğu tekelleşme, eşitsizlik ve güvencesiz çalışma gibi konular üzerinden bir siyasi hat çiziyor. Böyle düşününce Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin Lezzet Ankara uygulamasının zamanın ekonomi politik ruhunu yansıtan güzel bir çalışma olduğunu söyleyebiliriz.
Buradaki kritik sorulardan birincisi şu: Bu uygulama hak ettiği profesyonel ilgiyi ve alt yapı yatırımını alarak büyüyecek mi yoksa amatörlüğün, bütçe yetersizliğinin, belediye bürokrasisinin ve sermaye tarafından gelen siyasi baskıların kurbanı olarak sönümlenip gidecek mi? İkincisi: İstanbul ve İzmir belediyeleri de Lezzet İstanbul ve Lezzet İzmir gibi benzer birer uygulama ile kendi yerellerinde bu piyasaya girecekler mi? Üçüncüsü: Lezzet Ankara uygulamasını kültür ve eğlence etkinlikleri için bilet satışı, online perakende aracılığı, müzik dinleme vb. uygulamalar takip edecek mi? Bu soruların cevapları Lezzet Ankara’nın rastsal ve geçici bir heves mi yoksa uzun erimli bir vizyonun parçası mı olduğunu belirleyecektir.