Medyada kooperatif modeli

NewsLabTurkey Ne Okuyor’dan Herkese Merhaba!

Bu haftanın odağında medya için yeni ama aslında bilindik bir ekonomik model olan kooperatifleri inceledim. Bu modelin özellikle sürdürülebilir bir gazetecilik için nasıl imkânlar sağlayabileceğini görmek, bu alandaki sınırlı perspektifleri kırmamıza yardımcı olabilir.

“Ne Okuyoruz” bölümünde ise tıklanmaya göre maaş teklif eden gazeteler, Medium’un tekrar model değiştirmesi, okur grupları ve daha fazlası var.

Görüş, yorum ve önerilerinizi her zaman bekliyorum. 

Haftaya görüşmek üzere!

—Ahmet A. Sabancı

Bu hafta ne okuduk?

NE KADAR TIKLAMA, O KADAR ÖDEME

Medyanın dijital ekonomiye uyum sağlama sürecinde en sık gördüğümüz şeylerden birisi Silikon Vadisi’nin ve dijital platformların ekonomik modellerini gazeteciliğe uyarlama çabaları. Bunlar bazen işe yarayabiliyor ama kimi zaman da tehlikeli bir yönelime dönüşebiliyor.

Daily Telegraph’ın son girişimi de bunun bir örneği. Şirket içerisinden sızan bir mail, yazılan haberlerin tıklanma ve abone kazandırma gibi verilerini toplayan “Stars” sistemi ile gazetecilerin ne kadar kazanacağını belirlemeyi deneyeceklerini söylüyor. Yani daha çok tıklanan ve daha çok para kazandıran gazetecilere daha fazla ödeme yapılacak. En azından plan bu yönde.

Her ne kadar Telegraph yöneticileri bunun içeriğin kalitesine yönelik olduğunu söylese ve kimileri böyle deneylerin gazetecilik için iyi olacağını düşünse de ben o kadar iyimser olamıyorum. Tıklanma, paylaşım ve dikkat çekme gibi verilere odaklanan yayıncılığın ve içerik üretiminin nasıl sorunlar yarattığını ve günümüz internetinin en büyük sıkıntılarının temelinde olduğunu şu ana kadar hepimizin anlamış olması gerekiyordu.

MEDIUM YİNE ROTA DEĞİŞTİRİYOR

Sürekli büyük sloganlarla ve girişimlerle kendisini gösteren ama sürdürülebilir bir sistem kurmayı bir türlü başaramayan Medium, modelini tekrar değiştirmeye ve beraberinde birçok gazeteciyi ve editörü işsiz bırakmaya karar verdi.

En son 2019 içerisinde profesyonel yayınlar oluşturmak ve bunlar ile platformu güçlendirmek yoluna giden Medium, ortaya iyi işlerin çıkmasını sağlıyordu. OneZero ve Zora gibi yayınlar altında üretilen işlerin kalitesi oldukça umut vericiydi. Fakat Evan Williams bundan da sıkılmış olacak ki yine model değiştirerek bireysel yazarları platforma çekmeye odaklanmaya ve bu yayınları arka plana itmeye karar verdi. Bu yayınlarda çalışan ama bu riski almak istemeyenlere de çıkış paketi teklif ediyor.

Görünen o ki Medium, Substack etkisine kapılmış ve bunun ne kadar kötü bir karar olduğu şimdiden kendisini gösteriyor. Başta OneZero ekibi olmak üzere Medium yayınlarında çalışan birçok isim bu çıkış paketini alarak ayrılacaklarını duyurdu. Haklı olarak hiç kimse bu belirsiz deneyin bir parçası olmak istemiyor. Bu yayınları kaybettikten sonra Medium’da bir avuç kişisel blog dışında okumaya değer bir şey kalacak mı hiç emin değilim.

FACEBOOK MODERASYON REHBERİNDEN NOTLAR

Büyük platformların paylaşılan içerikleri nasıl denetlediği ve kurallarını nasıl uyguladığı en sık tartışılan konulardan birisi. Bunun özellikle küresel çapta ne kadar zor olduğunu da daha önce konuşmuştuk. Kimi zaman denk geldiğimiz sızıntılar bu sürecin arka planına dair fikir edinme konusunda en büyük kaynağımız.

Bu yüzden Facebook’un içerik denetlemekle görevli olanlara verdiği rehberin Guardian’a sızdırılması konuyla ilgilenen herkesin ilgisini çekti. Rehber yalnızca temel kurallarla sınırlı değil; örnekler ile kuralların nasıl uygulanacağını ve kimi hassas konularda nasıl bir yaklaşım sergilenmesi gerektiğini de anlatıyor. Örneğin İrlanda’da bir dönem silahlı mücadele vermiş olan IRA’nın neden şiddete başvurduğunu açıklayan bir cümle kabul edilebilir bir örnek ama bunun doğru olduğunu söylemek kural ihlali sayılıyor.

Bunun gibi birçok örnek ve farklı koşul üzerine kurallar aslında Facebook’un içerik kuralları konusunda ülke ve bölge bazında nasıl değişiklikler yaptığını veya yapmak zorunda kaldığını da gösteriyor. Bununla ilgili rehberdeki ilginç bir bölüm de terör tanımı üzerine. Facebook her ne kadar yasaklı grupların ve kişilerin temsiline hiçbir şekilde izin vermese de, terör ve terörist tanımı konusunda devletlerin tanımları yerine kendi özel tanımını kullandığını söylüyor. Bu da bazı konularda devletlerle neden ters düştüğünü anlamak için önemli bir detay.

Ek Okuma: Silikon Vadisi’nden çıkan ve küresel çapta kullanılan sosyal medya platformlarının içerik yönetimi konusundaki geçmişini ve bu konuya ve ifade özgürlüğüne dair sorunları daha detaylı bir şekilde okumak isteyenler, uzun yıllardır bu konuda çalışan Jillian C. York’un geçtiğimiz hafta içerisinde çıkan Silicon Values adlı kitabını mutlaka edinmeli. 

OKUR TOPLULUKLARI YÖNETİLMEZ HÂLE GELİRSE

Okurlarla kurduğunuz ilişkinin kurum için ne kadar önemli olduğunu söylememe gerek yoktur diye düşünüyorum. Bunun kurumun büyümesindeki yerine dair birçok örnek var, hatta bu haftanın odağında anlattığım gibi bunu doğrudan kurumsal yapınızın temel bir parçası hâline getirmeniz de mümkün. Bu yüzden de okur kitlenizi tanımak ve tanımlamak çok önemli.

Ama yarattığınız topluluk kontrolden çıkarsa ya da onu başıboş bırakmaya kalkarsanız işler fazlasıyla ters gidebilir. Bunun bir örneğini geçtiğimiz haftalarda New York Times ile gördük. Facebook’ta kurdukları ve okurların yemek fotoğraflarını, tariflerini ve tavsiyelerini paylaştıkları 77.000’den fazla üyesi olan “The New York Times Cooking Community Facebook Group”u yaptıkları bir duyuru ile gönüllü yöneticilere bırakacaklarını ve gazetenin resmi ilişkisini keseceklerini duyurmaları büyük bir olaya dönüştü. Birçok üye haklı olarak NYT’nin kurup büyüttüğü bu grubu terk etmesine tepki gösteriyor.

Bu örnekten çıkarılması gereken en önemli ders, böyle bir çabaya kalkışırken ileriyi düşünmenin ne kadar önemli olduğu. Birçok grup üyesi zaten moderasyon sorunu olduğunu ve grubun büyümesine rağmen yönetici sayısında bir artış olmaması yüzünden sorunlar yaşandığını söylüyor. Bu da NYT’nin bu işe fazlasıyla hazırlıksız giriştiğinin ve kontrolü kaybetmeye başlayınca da terk etmeye karar verdiğinin bir işareti. Eğer topluluk konusunu ciddiye alıyorsanız, bu haber ne yapmamanız gerektiği konusunda iyi bir örnek.

KISA KISA

🤑 Quartz’ın ardından NYT da bir köşe yazısını NFT ile açık artırmaya çıkardı. Quartz 1 ETH’de kalırken, NYT’nin köşe yazısı 350 ETH’ye yani yarım milyon dolara satıldı.

🛒 The Markup yazarı Aaron Sankin internetteki kişiselleştirilmiş reklam sistemlerinden çıkmayı denedi ama sonuç pek de umut verici değil.

🤴 Prens Harry, ABD’de yalan haberle mücadele amaçlı bir girişime katılıyor. Nasıl bir uzmanlık sebebiyle seçildiği herkesin merak konusu.

💬 Slack daha da büyümek için kişisel mesajlaşma özelliğini getirdi. Ama mahremiyet konusunda birçok sorunu hesaba katmayı unutmuşlar.

🗳 İnternetteki politik reklamlara dair daha fazla araştırma şart ama platformların sağladığı şeffaflığın bir tuzak olma ihtimali de var.

⚖️ Hong Konglu araştırmacı gazeteci Bao Choy, herkese açık bir veri tabanını kullandığı için yargılanıyor.

🖥 Silikon Vadisi CEO’ları tekrar ABD senatosunun karşısına çıktı. Bu kez konu ABD meclisine 6 Ocak’ta gerçekleşen saldırıydı.

🎟 Sydney’de yapılması planlanan Global Investigative Journalism Conference bu yıl da çevrim içi gerçekleşecek. Sydney planları 2022’ye ertelendi.

Haftanın odağı: Kooperatif modelini medyaya uyarlamak

Sürdürülebilir bir ekonomik model inşa etmek, özellikle de büyük bir medya şirketi değilseniz kolay olmuyor. Bu yüzden farklı yolları düşünmeniz ve bilindik ekonomik modellerin dışına bakmanız gerekiyor. Bunun için son zamanlarda daha sık adı anılmaya başlanan yeni bir model de kooperatif sistemi.

Bilmeyenler için kooperatif (co-op) modelindeki kurumların sahibi bir kişi veya grup değil ama çok daha büyük bir kesim olabiliyor. Eğer okur merkezli bir kooperatifseniz, kurumun sahipliği size abone olan tüm okurlarda ve çalışanlarda oluyor. Çalışan merkezli bir kooperatif kurarsanız da herkesin eşit sahipliğinin olduğu bir kurum olabilirsiniz. Diğer sektörlerde sıkça gördüğümüz ve birçok başarılı girişimin ortaya çıkmasını sağlayan bu modelin medya ve gazetecilik alanında sağlayacağı avantajları yeni fark etmeye başlamamız ilginç.

Bu avantajların başında ekonomik perspektifinizin tamamen değişmesine imkân tanıması geliyor. Bir start-up ya da kâr zorunluluğu olan bir şirket gibi düşünmek yerine daha farklı bir yaklaşım sergilemeniz mümkün. Bu gelir baskısını hafifletmek de yapacağınız üretim konusunda daha özgür düşünmenizi sağlayabilir. 

Okur merkezli bir kooperatif ise özellikle yerel ve topluluk odaklı yayınlar için büyük bir avantaj sağlayabilir. Daha küçük bir gruba hitap ediyor ve onların yaptığınız işe daha aktif bir şekilde dahil olmasını sağlamanız okurların gözündeki değeri artıracaktır. Ayrıca kurduğunuz bu ilişki okurların sizi benimsemesini ve sahiplenmesini de sağlayacağından daha sağlam bir destek ağı kurmanıza da olanak tanıyacaktır. Bu da işin ekonomik yanını muhtemelen çok az düşünmeniz demek olacaktır.

Elbette bu yapıyı kurmak emek istiyor ve iyi bir planlama da gerektiriyor. Ama özellikle kamu yararına gazeteciliğe odaklanan ve bu işi ekonomik baskıyı en az şekilde hissederek yapmak isteyenler için bu modelin sağlayacağı avantajlar kesinlikle bu emeğe değer. Okur desteğini merkeze alan, topluluk ile daha doğrudan bir ilişkisi olan ve daha demokratik bir yapıya sahip olan kurumların özellikle bu tarz gazetecilik için ideal koşulları sağlayabileceğini düşünüyorum.

Yazar hakkında

Ahmet A. Sabancı

Eleştirel fütürist. NewsLabTurkey Strateji Koordinatörü ve Bülten Editörü.