17 Şubat’ta Facebook’un kurumsal sitesinden yayınladığı basın açıklaması, platformlar ve gazetecilik arasındaki ilişkiyi takip edenlerin uzun zamandır beklediği bir ihtimalin hayata geçişini de duyurdu. Avustralya’da dijital platformlar ve haber kurumları arasındaki ekonomik ilişkiyi düzenleyecek yeni yasaya karşı uzun zamandır mücadele veren Facebook, en sonunda kırmızı butona bastı ve Avustralya merkezli haber kurumlarının hepsini platformundan kovdu.
Bunu veya benzeri bir olayı uzun zamandır bekliyor olmamızın sebebi, Google ve Facebook gibi dijital platformların yıllardır kontrolsüz bir şekilde büyümesine ve gazetecilik başta olmak üzere internetteki birçok farklı sektörü ve alanı şekillendirebilecek güce sahip olmalarına izin vermemiz. Bu süreçte gazetecilerin ve medya sektörünün verdiği tavizler de şu an Facebook’un böyle bir adımı rahatça atabilmesinde büyük bir rol oynadı. Bu yüzden mevcut koşulları yorumlamadan önce biraz geriye gitmemiz gerekiyor.
Google ve Facebook’a bu gücü kim verdi?
Hepimizin artık farkında olduğu bir gerçek varsa o da Google ve Facebook’un birçok anlamda internetin kendisi hâline geldiği ya da bu yolda adımlar attığı. Google, internet üzerinden bilgiye ulaşma; Facebook ise insanlara ulaşma konusunda internetin tek seçeceği olmak için ellerinden geleni yapıyor.
2000’lerin sonlarında ve 2010’larda bu platformların girişimlerini hemen herkes büyük bir heyecanla karşıladı ve hatta destek oldu. Elbette bilgiye ve insanlara erişimin kolaylaşması, sosyalleşmenin internette yeniden tanımlanması ve daha birçok heyecan verici gelişme yaşanırken bu şirketlerin elde ettiği gücü ve bunun nasıl etkileri olabileceğini düşünen insan sayısı oldukça azdı. Bunu dile getirenler ise sıklıkla küçümsendi ve teknoloji düşmanı olmakla itham edildi.
Bu dönemde medya ve gazetecilik için de heyecan verici gelişmeler oluyordu. Dijital haber odaları Google AdSense ile para kazanabiliyor, Google’ın arama motoru ve Facebook sayesinde büyük kesimlere ulaşabiliyordu. Bu platformlar birçok yeni imkân sağladıkça, haber kurumları kendilerini bunlardan daha iyi faydalanabilmek için optimize etmeye başladı. Tık avcılığı, sonu gelmeyen galeriler, reklamdan okunmayan siteler, tek cümlelik “detaylar yolda” haberleri ve benzeri birçok sorun ile de bu dönemde tanıştık. Fakat o yılların iyimserliği ile bunların hepsinin bir süre sonra biteceğini düşünüp çoğu zaman neden böyle oluyor kısmına çok kafa yorulmadı. Yorulduysa da kimse bir şey yapmadı.
Zaman geçtikçe Google ve Facebook yerini sağlamlaştırdı ve dijital gazetecilik bir krize doğru sürüklenmeye başladı. Dijital reklam sektörünün tamamına yakınını Google ve Facebook’un kontrol etmesi ve bu reklamlara harcanan parada aslan payına el koyması reklamların değerini giderek düşürdü. Yukarıda sözünü ettiğim yayıncılık sorunları evrilerek yanlış bilgi ve propaganda yaymak ya da kısa yoldan zengin olmak isteyenler için birer araca dönüştü. Haber organizasyonları tüm bu gelişmelere ve kendilerine söylenen yalanlara rağmen bu platformlar için kendilerini dönüştürmeye devam ederken Google ve Facebook dünyanın en büyük şirketleri arasına girdi ve tekel pozisyonlarını daha da güçlendirdi.
Avustralya’nın “link vergisi”
Tüm bu gelişmeler üzerine bir de Brexit, 2016 ABD seçimi ve Cambridge Analytica skandalı gelince platformların yarattıkları tüm bu etkinin nasıl çözülebileceği ve haber kurumlarının nasıl güçlendirilebileceği üzerine kafa yorulmaya başlandı. Bu şirketlerin bir denetime tabi tutulması gerektiği ve tekelleşmelerinin önüne geçilmesi gerektiği bir gerçek ve bu konuda geç de olsa olumlu olabilecek adımlar atılıyor. Fakat Avustralya’dakine benzer hamleler beraberinde büyük tehlikeleri de getiriyor.
Basit bir şekilde özetlemek gerekirse, Avustralya’da uygulanması planlanan ve Rupert Murdoch tarafından kurulan News Corp tarafından desteklenen bu yasa, Google ve Facebook’un haber sitelerine verilen her link için özel olarak hesaplanacak bir vergi ödemesini istiyor. Yani birisi Facebook’ta bir haber linki paylaşırsa bunun için Facebook vergi ödemek zorunda.
İlk bakışta çok makul görünüyor, sonuçta Facebook ve Google bu linkleri indekslediği için tercih ediliyor ve böylelikle para kazanıyor. Üstelik Google’ın “sıfır tıklama” yaklaşımı insanların haber sitelerini ziyaret etme oranını da düşürüyor. Fakat link vermeyi vergilendirmeye kalktığınız zaman işler ciddi bir şekilde karışıyor. Üstüne üstlük bunu biraz da kurnazca davranıp muğlak bir “haber” tanımı ile yaptıysanız bunun sonucunda haber kurumlarının daha fazla zarar görmesi bile mümkün.
“Link vergisi” olarak adlandırılan bu modelin farklı ülkelerde de dile getirildiği oldu. Ne var ki bu bir çözüm olmaktan fazlasıyla uzak, üstüne üstlük internetin en temel özelliklerinden birisinin riske girmesi anlamına da gelebilir. Eğer link vermeyi bir kez vergilendirilebilecek bir şeye dönüştürürseniz bunun sadece dev platformlarla sınırlı kalacağının garantisini vermeniz mümkün değil. Kısa sürede küçük haber kurumlarından kişisel bloglara kadar herkesin bu vergiyle karşı karşıya kalma ihtimali doğacaktır. İnternetin bir ağ olmasını sağlayan hiperlinkleri kullanmanın bir risk haline gelmesi ise internetteki her sitenin daha da içine kapanması riskini beraberinde getirecektir.
Daha doğrudan bir örnek için her hafta hazırladığım “NewsLabTurkey Ne Okuyor” bültenine bakabiliriz. Her hafta okuduğum onlarca içerik içerisinden değerli bulduklarımı sizler için derleyip linkliyorum. Eğer link vergisi yaygın bir şekilde yürürlüğe girerse, her bülten için ortalama 40-50 link üzerinden vergi ödemem gerekebilir.
Aylardır süren tartışmalarda Google önce Avustralya’da arama hizmetini kapatma tehdidinde bulunmuş ama sonrasında News Corp ile özel bir anlaşma yaparak bundan vazgeçmişti. Facebook ise üstü kapalı tehditlerin ardından en sonunda fişi çekme kararı aldı. Bunu yaparken de beraberinde daha büyük ve absürt bir yıkımı da getirdi. Şu anda dünyanın hiçbir yerinde Facebook kullanıcıları Avustralya merkezli haber kurumlarının sayfalarına erişemiyor ya da onların linklerini paylaşamıyor. Bunun ilk sonucu ise şimdiden haber sitelerinin trafiğinde gözle görülür düşüşler yaşanması oldu.
Sorun hem sende hem bende
Avustralya örneği aslında önümüzdeki büyük sorunu görmek ve çözmek konusunda ne kadar isteksiz olduğumuzun da bir işareti. Facebook sadece yasanın internete vereceği zararlara odaklanırken, gazetecilerin önemli bir kesimi Facebook’un kazandığı parayı paylaşmak istemediği için bunu yaptığını söyleyerek asıl suçlu olarak Facebook’u ve diğer platformları gösteriyor. Her iki taraf da haklı ama sorun iki tarafın da basitleştirmeye çalıştığı halinden çok daha köklü.
Elbette Facebook’un yaptığı hamle dışarıdan bakıldığında çok kötü bir izlenim bırakıyor. Hatta bir PR felaketi ya da kendi kalesine attığı bir gol olarak bile tanımlamak mümkün. Fakat bu şekilde tanımlarla iç rahatlatmaya çalışmak konuyu fazlasıyla kısıtlı ve değil uzun vadede, kısa vadede bile faydası olmayacak çözümlerle yolu tıkamak anlamına geliyor.
Facebook, Google ve diğer büyük platformların denetlenmesi şart ama bunu kötü bir şekilde tasarlanmış ve ciddi sorunlar doğurması muhtemel bir vergi ile yapmak hiçbir işe yaramayacak. Böyle bir vergi bu platformların tekel gücünü, algoritmik sistemlerinden doğan sorunları ve interneti giderek platformlarına hapseden şirket politikalarını değiştirmeyecek. Gazeteciler de buradan gelecek gelir ile bu platformlara bağımlı olmaktan ve onlar için her şeylerini değiştirmekten vazgeçmeyecek. Aksine, böyle bir yasal düzenleme sadece bu platformların yerini daha da sağlamlaştırıp bu bağımlılık ilişkisini güçlendirir.
Burada haber kurumları ve medya için asıl odaklanılması gereken mesele yayın politikalarından gelir modellerine kadar hepsini birkaç şirketin insafına bağlamış oldukları gerçeği. Çoğu haber kurumu ve medya şirketi bağımsız olmaktan fazlasıyla uzak ve geleceklerini Google ve Facebook’un gelecek planlarına bağlamış durumda. Bunun haber üretim süreçlerinden gelir modeli planlarına kadar her şeyi nasıl şekillendirdiğini görmezden gelerek bu bağımlılık karşılığında sadece daha fazla para talep etmek, sorunu anlamamak demek.
Eğer gazeteciler kendilerini gerçekten bağımsız kılabilecek kurumlar ve sistemler kurmayı başarır ve bu bağımlılıktan kurtulmaya başlarsa o zaman ellerinde bu platformlara karşı pazarlık yapabilecek gerçek bir güç olacak. Ama bunun yerine Google ve Facebook sonsuza kadar varolacakmış gibi hareket edip ve asıl sorunu görmezden gelmek için başkalarını suçlamayı sürdürürlerse bu platformlara mahkum bir şekilde varolma savaşı vermeye devam edecekler. Maalesef şu anda çoğunluğun tercihi ikinci şıktan yana.
Not: Bu içeriğin yayınlandığı gün Avustralya, sosyal medya platformu Facebook’un ülkedeki kullanıcıların haber paylaşma yasağını kaldırma kararı aldığını duyurdu. Maliye Bakanı Josh Frydenberg ve İletişim Bakanı Paul Fletcher imzalı ortak yazılı açıklamada, teknoloji devlerinin kullandığı içerikler için haber kaynaklarına ödeme yapmasına ilişkin yasal düzenlemede değişiklik yapılması konusunda Facebook ve Google ile anlaşmaya varıldığı belirtildi. Facebook anlaşmaya ilişkin yaptığı açıklamada, Avustralya hükümetinin bazı değişiklikleri yapmayı kabul etmesi ve endişelerin giderileceğini garanti etmesinden memnun olduklarını ifade etti.