100 haftadır okuyoruz

NewsLabTurkey Ne Okuyor’dan Herkese Merhaba!

100 hafta, 100 bülten. Zaman nasıl geçti ben de bilmiyorum. Bu haftanın odağında sizlerin 100 hafta sonrasında neler düşündüğünüze ve bu 100 haftalık tecrübeye yer verdim.

“Ne Okuduk” bölümünde Google Avustralya’nın yasasına karşı savaşıyor, serbest gazeteciler kendi destek ağlarını kuruyor, Gates’in medya üzerindeki etkisi sürüyor. “Kısa Kısa”nın ilk linki olan NYT videosuna da mutlaka zaman ayırın derim. 

Bu haftalık benden bu kadar. Görüş, yorum ve önerilerinizi her zaman bekliyorum.

Haftaya görüşmek üzere!

—Ahmet A. Sabancı

Bu hafta ne okuduk?

SERBEST GAZETECİLERİN DESTEK AĞLARI

Zaten birçok anlamda zorlu olan medya sektöründe serbest çalışmanın ve bu şekilde bir kariyer sürdürmenin zorluklarından, bu konuda neler yapılabileceğinden fırsat buldukça bahsetmeye çalışıyorum. Bu hafta önüme çıkan iki ABD merkezli örnek hem uluslararası çalışmak isteyenlere faydalı olacaktır hem de yerel örnekleri için ilham verebilir.

Successful Pitches serbest gazetecilerin yayınlara veya editörlere gönderdikleri ve kabul edilip haber veya yazıya dönüşen tekliflerin derlendiği bir site. Buradaki örnekleri inceleyerek etkili bir teklif yazma konusunda kendinizi eğitebilirsiniz. Ayrıca gözünüze kestirdiğiniz yayınların neleri kabul ettiği konusunda da fikir verebilir.

Study Hall ise serbest gazeteciler ve medya çalışanları tarafından kurulan bir destek ağı. Farklı üyelik seviyeleri ile desteklenen bu ağ hem gazetecilerin birbirine yardım etmesini sağlıyor hem de ihtiyaç duyulabilecek kaynaklara erişmeyi kolaylaştırıyor.

GOOGLE AVUSTRALYA’DA SAVAŞ AÇTI

Geçtiğimiz bültenlerde Avustralya’daki yeni bir yasal düzenlemenin Google gibi platformların haber yayıncılarına telif ödemesini zorunlu kılacağından bahsetmiştim. Tahmin edebileceğiniz üzere Google bundan hiç memnun değil ve bu düzenlemeye karşı dijital propaganda savaşı açtı.

Avustralya’da arama yapan veya YouTube kullanan kişiler Google‘ın “uyarı bildirimleri” ile karşılaşıyor ve bu bildirimlerde Google bu düzenlemenin her şeyi sona erdirecek bir felaket olduğu izlenimi yaratıyor. Ayrıca YouTube her yerdeki YouTuberlardan da bu yasaya itiraz eden mektuplar ve şikâyetler göndermelerini istiyor.

Fakat burada önemli bir detay var: Google‘ın felaket senaryosu ciddi yanlış bilgiler içeriyor. Google bu yasa ile ürünlerini ücretli yapmak zorunda değil, kullanıcı istatistiklerini haber kurumlarıyla paylaşmak zorunda değil. Yani Google kendisinden reklam geliri paylaşımı noktasında talep edilen eşitlik ve şeffaflığı abartarak insanları korkutmaya çalışıyor.

HABER SEVMEYENLERİN GAZETECİLİK TEORİLERİ

Gazetecilerin yaptıkları iş ve sebepleri konusundaki yaklaşımlarını ve bu alandaki akademik çalışmaları takip ediyoruz. Ama haberlerden uzak duran veya gazeteciliğe karşı şüpheci bir tavır sahibi olan kişilerin neden böyle düşündüğü konusunda çok fazla kafa yorduğumuz söylenemez.

Yeni bir akademik araştırma, “haberlerden kaçınanlar” dediğimiz gruptaki kişilerle görüşmeler gerçekleştirerek bu kişilerin gazetecilik teorileri ile bizlerin yaklaşımı arasında bir kıyas yapmış. Bu “halk teorileri” her ne kadar azınlık kabul edebileceğimiz bir kesimden geliyor olsa da gazeteciler ve halk arasındaki ilişkinin sorunlarına dair üzerine düşünülmesi gereken birçok veri sunuyor. Dikkatimi çekenlerden birisi medyanın politik grupların bir kolu olarak görülmesi ve yapılan önemli haberlerin bile bu yaklaşım yüzünden şüpheyle karşılanması. Ülkemizde de aşırı yaygın olan bu teorinin ne kadar etkili olabildiğini anlatmama gerek yoktur diye düşünüyorum. 

GATES’İN MEDYADAKİ ETKİSİ

Medyanın içerisine düştüğü ekonomik sıkıntılarla birlikte özellikle STK ve benzeri kurumların fonlar aracılığıyla sağladığı maddi destekler büyüğünden küçüğüne her medya kurumu için önemli bir kaynak oldu. Fakat kimi kurumlar bu fonları verirken editoryal bağımsızlık konusuna özen gösterirken, kimileri ise doğrudan ve dolaylı yollarla destek verdikleri kurumun üretimini etkileyebiliyor.

Bill Gates ve meşhur kurumu Gates Foundation, ikinci kategorideki en büyük örneklerden birisi ama bunun hakkında konuşmak genellikle zor. Her ne kadar Bill Gates merkezli komplo teorileri gerçeklikten fazlasıyla kopuk ve anlamsız olsa da Gates ve derneğinin sürekli pozitif bir şekilde haberleştirilmesi ve nadiren eleştirel bir şekilde inceleniyor olmasının altında paranın gücü var. Tim Schwab‘ın kaleme aldığı kapsamlı araştırma, paranın doğrudan ve dolaylı yollarla NPR gibi köklü kurumların bile haberlerini nasıl etkileyebildiğini gözler önüne seriyor.

Bu elbette böyle kurumlardan asla para alınmaz demek değil. Ama alınan desteğin beraberinde neleri getirdiği gibi konular dikkatli bir şekilde incelenmek zorunda. En azından sağlıklı bir gazetecilik yapabilmek için.

KISA KISA
  • New York Times bir gazete nasıl reklam yapabilir sorusuna cevap bulmuş. Bu videoya 2 dakikanızı ayırın derim.
  • Twitter Şeffaflık Merkezi’nin yeni tasarımıyla verilerin ulaşılması ve anlaşılmasının daha kolay hâle gelmesini hedefliyor.
  • Her ne kadar Epic Games daha fazla para kazanmak için yapıyor olsa da Apple App Store mücadelesinin gazetecilere de belki bir faydası dokunabilir.
  • Vice ABD’deki posta servisinin nasıl işlediğini anlamak için okurlarına mektup göndermek istiyor.
  • TikTok‘ta araştırma yapmak istiyorsanız bu rehber faydalı olabilir.
  • Newsweek geçtiğimiz hafta Kamala Harris hakkındaki ırkçı komplo teorisi üzerine yayınladıkları köşe yazısının ardından özür diledi.
  • Aşı karşıtları Facebook‘un müdahalelerine cevap olarak “sansür” iddiasıyla dava açıyor.
  • Facebook QAnon gruplarıyla birlikte “radikal gruplar” oldukları iddiasıyla uzun yıllardır yayın yapan anarşist haber sitelerinin ve yayınevlerinin sayfalarını da sildi.
  • RSS okuma platformu Feedly, Twitter ile daha geniş bir entegrasyon özelliği yayınladı. Bu özellik yalnızca takip ettiğiniz kişilerin paylaştığı linkleri görmek gibi birçok seçenek getiriyor.
  • Presubscribe.me kişisel bir abonelik projesine başlamadan önce kaç kişinin destek verebileceğini görmenizi sağlayan bir platform. İlk duyduğumda tuhaf gelmişti ama faydalı kullanımları olabilir.

Haftanın odağı: 100 bültenin ardından

NewsLabTurkey Ne Okuyor’un aralıksız 100. haftasındayız. Düşününce gerçekten uzun bir süre ama nasıl geçtiğini hiç anlamadım; bunda muhtemelen mart ayından bu yana zaman algımızı kaybetmemizin de etkisi var. Ama ikinci yılı tamamlamamıza az bir süre kala böyle önemli bir noktayı geçmiş olmak güzel bir his.

100 hafta boyunca istikrarlı bir şekilde bu bülteni hazırlamak bana da birçok şey öğretti. Düzenli bir üretim yapmanın verdiği keyfin yanı sıra medya ve gazetecilik alanına dair perspektifim de genişledi, kimi haftalarda sizlere yazarken benim yeni öğrendiğim konular da oldu. Bu bülteni hazırlamak hem keyifli hem de eğitici bir süreç oluyor benim için.

Geçtiğimiz hafta sizlerle kısa bir anket paylaşmıştım. Onun sonuçları üzerinden bülten ve önümüzdeki dönem üzerine kimi fikirlerimi bu haftanın odağında yazmanın güzel olacağını düşündüm.

  • Genel olarak bülten okur alışkanlıklarını tahmin edebiliyordum ama bu anket de tahmin ve gözlemlerimi onaylamış oldu. İnsanların istedikleri zaman okuma rahatlığını hissediyor olması bülten formatını tercih etmemin temel sebeplerinden birisi.
  • Bültenin uzunluğu açıkcası çekincelerimin olduğu bir noktaydı, çok uzun olduğunu düşündüğüm haftalar oluyordu. Ama sizlerin uzunluktan memnun olduğunu (Ne Okuduk: %81, Haftanın Odağı: %83) ve hatta daha uzun olabilir dediğinizi (Ne Okuduk: %14, Haftanın Odağı: %17) görmek içimi rahatlattı.
  • Özellikle yeni tasarım sonrasında genel okuma tecrübesinin nasıl değiştiğini merak ediyordum. Tasarımdan okurların memnun olmasına (%92.7) çok sevindim. 
  • İçerik konusunda genel olarak ilgi alanlarınızı ve neleri daha fazla okumak istediğinizi duymak da benim için faydalı oldu. Hem “NLTR Ne Okuyor” hem de diğer NLTR projeleri için bu konudaki isteklerinizi dinleyeceğiz.
  • Cevaplarda yerel medya gelişmelerini de ele alma konusunda talepler oldu. “NLTR Ne Okuyor” hep uluslararası medya ekosisteminde olanları Türkçe anlatmak odağıyla ilerleyen bir bülten olduğu için bu konuda çok seçici olmaya ve bu çerçeveye değen konularla sınırlandırmaya çalışıyorum. Ama bu konuda bülten içerisinde neler yapabilirim diye düşünmeye başladım.
  • Bültene erişiminiz noktasında büyük platformların (sosyal medya ve eposta sağlayıcılar) işi zorlaştırdığı da gözüme çarpan detaylardan birisi. Bu konuda denenebilecek şeyler var ama bunun dışında sizin ulaşmanızı kolaylaştırmak için neler yapılabilir diye düşünüyorum.

Son olarak 100 bültenin bir araya gelmesinin ortaya çıkardığı ilginç istatistiklerle bu haftayı sonlandırayım. Bültenleri yazdığım programa göre 100 bülten boyunca yaklaşık 58.000 kelime yazmışım. Bunları ortalama okuma süresi olarak 4 saat diyor. Eğer bu 58.000 kelimeyi bir kitap olarak basmak istersek yaklaşık 210 sayfa yapıyor. Bu da ortalama bir roman uzunluğuna denk. Yani bültene başlardan bu yana aboneyseniz, o zamandan bu yana bir kitap okumuş sayabilirsiniz kendinizi.

Yazar hakkında

Ahmet A. Sabancı

Eleştirel fütürist. NewsLabTurkey Strateji Koordinatörü ve Bülten Editörü.