NewsLabTurkey Ne Okuyor’dan Herkese Merhaba!
Bu haftanın bültenine ufak bir rica ile başlıyoruz. Önümüzdeki hafta “Ne Okuyoruz”un 100. sayısını sizlere göndereceğim. Yaklaşık iki yılın ardından sizlerin bültenle ilgili düşüncelerini ve fikrini almak için en fazla 10 dakika sürecek bir anket hazırladım. Eğer zaman ayırıp doldurursanız bir sonraki 100 bülten için çok faydalı olacak.
Bu haftanın bültenine geçecek olursam, odakta RSS var. Eski ama güçlü bir teknoloji olan RSS’in neden günümüzde bir yükselişe geçtiğini, gazeteciler ve araştırmacılar için nasıl kullanışlı bir araç olabileceğini yazdım.
“Ne Okuyoruz” bölümünde ise Hong Kong’ta basın özgürlüğüne vurulan Çin darbesi ve Rusya’nın ABD odaklı çalışmaları gündemi politik tuttu. Bununla beraber hem yerel hem de uluslararası iki yanlış bilgi meselesi de bölümün ana başlıkları arasında.
Bu haftalık benden bu kadar. Görüş, yorum ve önerilerinizi her zaman bekliyorum.
Haftaya görüşmek üzere!
—Ahmet A. Sabancı
Bu hafta ne okuduk?
HONG KONG’DA ARTIK ÖZGÜR MEDYAYA RAHAT YOK
Hong Kong’da Çin’e karşı protestoların bir türlü sona ermemesi, halkın daha fazla özgürlük talebi ve özerk bölgenin bir nevi kurtarılmış bölge oluşu Çin’in sabrını taşırmış ve yeni bir güvenlik yasasıyla ağır bir müdahaleye başlamışlardı. İlk günden bu yana basın da bu müdahaleden payını alıyordu. Fakat geçtiğimiz hafta içerisinde Çin, basına nefes alacak alan bırakmamakta kararlı olduğunu gösterdi.
10 Ağustos’ta polis Hong Kong’un en büyük demokrasi yanlısı gazetelerinden Apple Daily ofisine bir baskın gerçekleştirdi ve Asya’nın en büyük medya patronlarından ve gazetenin yönetiminden Jimmy Lai başta olmak üzere on kişiyi tutuklayıp birçok dökümana da el koydu.
Ülkedeki demokrasi yanlıları bu tarihi “Hong Kong’ta basın özgürlüğünün resmen öldüğü gün” olarak nitelendiriyor. Gazeteye okurlarından da büyük bir destek var. Baskından sonraki gün gazete binası önünde büyük bir kalabalık toplandı ve normalde 100.000 basılan gazete 500.000 basıldı.
HER BÜTÇEYE VE İSTEĞE UYGUN HABER YAPILIR
Bilgi kirliliğini ve propagandayı konuşurken belirli kalıplar kullanmayı ve yalnızca tek bir noktaya odaklanmayı tercih ediyoruz, çünkü kolayı bu. Ne var ki yanlış bilginin medyanın farklı noktalarına nasıl “yaratıcı” yollarla sızdığını ve “herkesin bildiği bir sır” olduğunu pek konuşmuyoruz.
Bu yollardan birisi geçtiğimiz hafta içerisinde Türkiye’den bir dijital güvenlik araştırmacısı tarafından gündem hâline getirildi. Utku Şen, bariz şekilde yalan olan “Apple’dan ödül alan genç hacker” haber türünün kaynağına dair hazırladığı videoda bu tarz “haberleri” yaptırmanın ne kadar kolay olduğunu ve isteyen herkesin parasını verip istediği yerde yayınlatabileceğini gösteriyor. Üstelik hazırladığı tamamen uydurma haberi de İHA’nın sitesinde yayınlatıyor.
Haber birkaç gün sonra silinse de, bu örnek aslında medyanın içine düştüğü çukurun derinliğini gözler önüne seriyor. Sadece para kazanmak için tanıtım yazısı adı altında alınan bu içerikleri gerçek haber gibi yayınlamak ve hiçbir şekilde doğruluğuna dair en ufak bir kontrol yapmamak baştan sona sorunlu, etik dışı ve gazetecilikten uzak. Eğer insanların medyaya güveninden bahsetmek istiyorsak, içerideki bu sorunları temizleyerek işe başlamak gerekiyor.
SLEEPING GIANTS GAZETECİLERE REKLAMIN KESİLME SEBEBİ Mİ?
Reklamcılarla gazeteciler arasındaki ilişkinin giderek sorunlu bir hâl almasındaki en büyük sebeplerden birisi, reklam verenlerin giderek daha “temiz” içeriklerle görünmek istemesi. Bunun sonucu olarak gelir kazanmak isteyen YouTuberların “Koronavirüs” kelimesini kullanamaması gibi absürt olaylara tanık olmuştuk.
Bu akımın başlamasına sebep olan gruplardan birisi Sleeping Giants isimli aktivist grup. ABD merkezli bu grup reklam şirketlerinin ve reklam verenlerin üzerinde baskı kurarak Breitbart gibi aşırı sağcı yayınların “nefretlerini reklam geliriyle beslemesinin” önüne geçmek istiyor. Fakat grup içerisindeki ciddi sorunlar sebebiyle ayrılan kurucu Nandini Jammi başlattıkları hareketin sonuçlarını fark ederek bunu değiştirmek için yeni bir girişim başlatmış. WIRED’ın yazısı tüm bunları kapsamlı bir şekilde ele alıyor.
Tüm bunlar aslında gazeteciliğin reklam sektörüyle arasındaki ilişkinin ne kadar tek taraflı ve bağımlı olduğunun birer işareti. Gazetecilerin daha kökten bir çözüm için bunu aşmanın yollarını bulması gerekiyor.
RUSYA SEÇİM ÇALIŞMALARINA BAŞLADI MI?
ABD’deki 2016 seçimlerinden bu yana Rusya’nın özellikle dijital medya yollarını manipülasyon için nasıl kullandığının birçok kanıtını gördük. Bunun sonucunda birçok gelişme yaşandı, en günceli Twitter’ın hesap etiketlemesiydi.
2020 seçimlerinin yaklaşmasıyla Rusya’nın tekrar aktif olarak çalışmaya başladığını görüyoruz. Taze bir örnek Black Lives Matter protestolarından çıkardıkları bir “özel haber”. Donald Trump Jr. başta olmak üzere birçok Cumhuriyetçinin paylaştığı Ruptly videosu çok kısa bir anı bağlamından koparıp “eylemlerde İncil yaktılar” şeklinde sunarak gerilim yaratmayı amaçlıyor. Buna benzer birçok haber ve videonun kasım ayına kadar sıkça gündem olacağından şüphem yok.
Alakalı: Uzun yıllardır tartışmalı bir şekilde olsa da editoryal bağımsızlığı ile bilinen ABD’nin federal medya organlarından Voice of America bir süredir Trump tarafından kuşatma altında. Son günlerde yapılan kimi paylaşımlar da Trump’ın VoA’yı RT gibi kullanmak istediği izlenimini uyandırıyor.
KISA KISA
- Science Pulse gazeteciler ve bilim insanlarını bir araya getirerek doğru kaynağı bulma sorununu çözmeyi amaçlayan yeni bir araç.
- Eğer süslü yapay zekâ projelerini seviyorsanız Sudowrite sizin için yeni fikirler üretme iddiasında olan bir yapay zekâ deneyi.
- Amazon da podcast pastasından bir dilim almaya niyetli. Ama görünen o ki kendine kreması bol bir dilim kesmek istiyor.
- Köklü haftalık dergilerden The Economist’in okur araştırmasına göre derginin kendisi en popüler dokuzuncu platformu. Bulundukları toplam platform sayısı on bir.
- New York Times’ın emekliye ayrılan CEO’su Mark Thompson 20 yıl içerisinde basılı gazete kalmayacağını düşünüyor.
- Wikipedia dikkat çekici bir hamle ile ABD’li Fox’u güvenilir kaynaklar listesinden çıkardı.
- Sosyal medya platformlarının bir arama motoru gibi kullanılması büyük veri boşluklarına sebep oluyor.
- Belarus’ta seçim sonrasında başlayan protestolara karşı sert müdahalelerin bir parçası olarak internetin de fişi çekildi.
- Araştırmacı gazetecilerin bilgi grafiklerini okumayı ve yorumlamayı öğrenmesinde fayda var.
- Portland’daki bağımsız gazeteciler devam etmekte olan Black Lives Matter protestolarını takip etmek için güçlerini birleştiriyor.
Haftanın odağı: RSS’in yeniden yükselişi
İnternetin en eski teknolojilerinden birisi olan RSS, oldukça basit ve üzerine birçok gelişmiş özellik eklemenin mümkün olduğu bir teknoloji. Uzun yıllar boyunca blogları ve web siteleri takip etmek için kullandığımız bu teknoloji, internette bulduğumuz önemli ve faydalı kaynakları takip edebilmemiz için oldukça kolay bir yol sağlıyor. Kendi haber akışımızı belirleme ve özelleştirme fikrine RSS’in ilham verdiğini söylemek abartılı olmayacaktır.
2010’larla birlikte sosyal medyanın popülerleşmesi, RSS’e ihtiyaç kalmadığı hissini uyandırdı. Bir de RSS teknolojisinin sosyal medya paylaşımları gibi üzerinden gelir elde etmenin kolay olmadığı bir araç olması bu kopuşa katkıda bulundu. Her ne kadar şu anda hepimizin dilinde olan podcastler de özünde RSS ile dağıtılan ses dosyaları olsa da, birçok kişiye göre RSS çoktan öldü.
Fakat günümüzde RSS için bir yeniden doğuş söz konusu gibi görünüyor. Sosyal medya platformlarının giderek kişisel akışımızın kontrolünü elimizden alması ve onların görmemizi istediği şeylerle doldurması, büyük platformların aradığımız ve okumak/izlemek/dinlemek istediğimiz şeyleri bulmayı zorlaştırması ve genel olarak gündemi ve ilgilendiğimiz alanlarda olan bitenleri kaotik bir yerde takip etmek zorunda kaldığımız hissi insanların alternatif arayışına girmesine neden oluyor. Podcast ve e-bültenlerin yükselişi bu arayışın bir sonucu. Bunların ardından sıranın RSS’e geleceği de belliydi.
RSS size kişisel akışınızı oluşturma konusunda büyük bir özgürlük sağlayabiliyor. Birçok RSS okuma uygulaması (NewsBlur, Feedly, NetNewsWire, Inoreader gibi) hem takip etmek istediğiniz sitelerin RSS beslemelerini hem de başka birçok platformdan kaynağı eklemenize imkân tanıyor: YouTube kanalları, podcastler, Twitter hesapları gibi. Hatta birkaç RSS okuyucu abone olduğunuz e-bültenleri oraya yönlendirip okumanıza da imkân veriyor.
RSS’in sağladığı bu özgürlük bir gazeteci için de büyük bir güce dönüşebilir. Belirli konularda takip etmek istediğiniz çeşitli kaynakları derlemek ve tek bir noktada gözden geçirmek —üstelik reklamlar ve algoritmalarla uğraşmadan— aradığınızı bulmayı kolaylaştıracaktır. Birden çok konuyu takip ediyorsanız da tek yapmanız gereken okuyucunuzda klasör oluşturmak.
Gazeteciler için ek ipucu: Google arama sonuçlarını takip için kullanabileceğiniz Google Alerts sonuçlarını RSS beslemesi olarak da veriyor. Böylece seçtiğiniz konularda Google yenilik görürse haberdar olabilirsiniz.
RSS’in kazanmaya başladığı yeni ivme, beraberinde kimi yaratıcı deneyleri ve girişimleri de getiriyor. Bunlardan birisi kendi dijital kütüphanenizi yaratabileceğiniz library.json isimli bir proje. Şu anda çok teknik olsa da böyle yeni yaklaşımlar RSS’in daha özgür ve kontrolün sizde olduğu sosyal paylaşım imkânları getirme ihtimalini de artırıyor.
İster gazeteci veya araştırmacı, ister sadece internette okumak istediklerine daha kolay ulaşmak isteyen birisi olun RSS size çok yardımı dokunacak bir teknoloji. Sosyal medya platformlarının algoritmaları ve reklamları yüzünden başlayan kaçış yavaş yavaş RSS ve kişisel siteler/bloglar için de bir yenilenme dönemini getirecek gibi. Getirmese bile takip etmek isteyeceğiniz birçok sitenin zaten RSS hizmeti var, sadece ölü bir teknoloji olduğunu sandıkları için reklamını yapmıyorlar. Eğer gerçekten yoksa da ya talep edin ya da kendiniz yaratın.