Koronavirüs salgınının ilk başladığı günden bu yana birçok haber yayınlandı. Bu haberlerin bazılarında yanlış yönlendirmeler yapıldı. Basın mensupları zamanla yarışırken, doğru bilgiye ulaşmak için çaba harcadı.
Haberin peşinde sağlıklarını riske atarak çalışan sağlık muhabirlerine, yapılan haberler hakkındaki görüşlerini sordum.
Görüştüğüm sağlık muhabirlerinin çoğu, Sağlık Bakanlığı’nda yapılan basın toplantılarını takip ederek bu süreçte son dakika haberlerini de topluma aktarıyor. Haberin mutfağında çalışırken medyada gördükleri haberleri nasıl değerlendirdiklerini yorumladılar. Sağlık iletişimi açısından da olması gerekenleri İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayla Okay anlattı.
İlk günden bu yana korona haberlerini takip ediyorsunuz. Yapılan haberlerle ilgili ne düşünüyorsunuz? Sizce yapılan haberlerde nelere dikkat edilmeli?
Virüs henüz tanınmadığı için yapılan haberlerde uzman kişilerin görüşlerine başvurulduğunu söyleyen Hürriyet Gazetesi Sağlık Muhabiri Meltem Özgenç, “Onlar da dünyada netlik kazanan bilgiler üzerinden konuşmaya çalışıyor. Bu bir yandan iyi, çünkü uzman olmayan kişiler artık neredeyse ekranlarda ya da gazetelerde kendilerine yer bulamıyor. Bilginin doğruluğu çok önemli. Onun yanı sıra genç ya da yaşlı fark etmiyor. Herkes hastalanmaktan korkuyor. Hatta insanlar bu konuda çok karamsar. O nedenle haber yaparken daha umut verici olmaya dikkat etmek gerekiyor bence,” dedi.
Haberturk.com Sağlık Editörü Demet Demirkır, şunları söyledi: “Öyle bir süreçten geçiyoruz ki, Aralık 2019’da Çin’de görülen bir virüsün sebep olduğu gizemli hastalığı ve her geçen gün insanları etkilediğini yazıyorduk. Takip ettiğimiz dış basın bize Çin’deki durumun her geçen gün daha vahim olduğunu gösteriyordu. Derken, Koronavirüs sınırları aşmaya başladı. Tayvan, Güney Kore, Japonya, Tayland sonra da ABD’de görüldü ve şimdi neredeyse virüsün görülmediği ülke yok. Türkiye’de ise ilk Koronavirüs vakası 11 Mart’ta tespit edildi. Bu tarihe kadar da, ülkelere bir bir yayılan salgın hakkında zaten detaylı haberler yapılıyordu. Gerçekten tek amacı kamuyu bilgilendirmek, insanları gelişmelerden haberdar etmek olan haberleri, daha çok izletmek ya da okutmak için doğruluğu sorgulanmayan haberler takip etti. WhatsApp’ta dolaşan ses kayıtları, YouTube’da doktor-hemşire olduğunu iddia edenler, Koronavirüs’ten koruduğu öne sürülen besinler, sahte haberler… Zor bir süreçten geçtik, geçiyoruz da… Bu süreçte bence en önemli şey zaten endişelenmiş insanları yanlış bir dil kullanarak daha da korkutmamak, umut vaat eden gelişmeleri kesin bir dille yazmamak ve insanlara zarar verebileceği düşünülen önerileri haberleştirmemek. Yapılan haberlerde alanında uzman isimlerle konuşmak, en doğru tercih olacaktır. Öte yandan şu an karşılaştığımız sorun küresel bir sorun olduğu için bir gazeteci bu süreçte bence dünya basınından da haberdar olmalı.”
Öncelikle asılsız ve doğrulanmayan haberlerden elbette sürekli kaçınılması gerektiğini vurgulayan İhlas Haber Ajansı (İHA) Sağlık Muhabiri Neşra Durmaz, “Ama bu tür gündemlerde asılsız haberlerden ve toplumu paniğe sürükleyecek haberlerden özellikle kaçınılmalı. Bir haber yapılırken o haberin toplumu ne yönde etkileyeceği göz ardı edilmemeli. Toplumu bilinçlendiren, doğruya yönlendiren ve topluma yol gösteren haberler oluşturulmalı. Sonuçta biz halkın haber almasını sağlıyoruz ve bunu en doğru şekilde yapmamız gerekiyor. Bu çerçevede özellikle asılsız haberlerden kaçınılması, haberlerin ve kaynakların en doğru şekilde seçilmesi gerekiyor. Mutlaka gerekli yerlerden teyit alınarak haberlerin servis edilmesi gerekiyor. Yine aynı şekilde haberlerde sadece olumsuz yönlerin değil olumlu yönlerin de halka anlatılması çok önemli. Haber her yönüyle çok boyutlu ele alınmalı. Bunun yanında grup ya da kişilere ilişkin kullanılan dile dikkat edilmesi ve nefret söylemine varabilecek ögelerden kaçınılması gerekiyor. Asılsız bir haberin yol açacağı gereksiz bir panik dönüşü olmayan olaylara sebep olabilir. Küçük görünen bir yanlış büyük toplumsal sonuçlar ortaya çıkabilir. Biz de haber yaparken bu hususlara elimizden geldiği kadar dikkat ediyoruz ve etmeye çalışıyoruz,” şeklinde konuştu.
Show TV Sağlık Muhabiri Pınar Tatlıbaş, şunları anlattı: “Koronavirüs Çin’in Wuhan kentinden yayılmaya başladığında ben Elazığ’da yaşanan deprem felaketi için görevlendirilmiştim. Çin’den ilk haberler gelmeye başladığında bence hiçbirimiz tehdidin bu kadar büyüyebileceğinin farkında değildik. Zaten bir haberci olarak o günlerde önceliğimiz ‘Koronavirüs’ değildi, olamazdı. Ama sonrasında yaşanan gelişmeler ve Çin’den Türk vatandaşlarının tahliye edilişiyle gündemin ilk sıralarına yerleşti Koronavirüs. O andan itibaren Koronavirüs ile ilgili her şey haberdi. Ortaya atılan bir takım bilimsel gerçekliği olmayan söylemlerin (‘Koranavirüs Türk genine bulaşmıyor’ iddiası gibi örnekler artırılabilir) toplumu yanlış yönlendirdiğini düşünüyorum. Haberleri, verileri doğru kaynaklardan edinmeye çalışıyor, dünya genelinde virüsle ilgili yapılan bilimsel çalışma ve yayınları takip ediyor, çıkan haberleri izlemeye ve değerlendirmeye çalışıyorum.”
Yapılan haberlerin özenle seçildiğini, halkı en iyi şekilde bilgilendirmeye çalıştığını dile getiren Kanal 7 TV Sağlık Muhabiri Aybüke Yıldız, “Sosyal medyanın aksine ben ve birlikte çalıştığım sağlık muhabiri arkadaşlarım en doğru bilgileri kamuoyuna taşımak için ilk günden bu yana bilim kurulu hocalarımızı konuk alıyoruz. Haberlerimizi ilk ve en doğru ağızdan aktarmaya çalıştık. Haberlerde bilgi kirliliğinin önüne geçmek ve doğru bilgileri aktarabilmek çok önemli,” diye konuştu.
Haber kaynaklarının seçimindeki kriterleriniz nedir?
Virüsün ülkemizi de etkilemesiyle birlikte kuşkusuz haber kaynaklarının sıralamasının değiştiğini belirten Demet Demirkır, “Öncelikle haber yapacağım konuyu belirleyip, doğru bilgi alabileceğim, alanında uzman bir isime yönelmek ilk yaptığım şey. Ve bence bu günlerde Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu’ndaki doktorlar bilgi almak için en doğru isimler. Dünya genelinde ise yine Dünya Sağlık Örgütü’nün resmi sayfası, saygın üniversiteler, yapılan yeni araştırmaların yayımlandığı tıp dergileri, prestijli gazeteler kaynak olarak kullanılmalı,” dedi.
Neşra Durmaz, “Haberlerde haber kaynağı seçimi de haberi oluşturmada çok büyük ve önemli bir yer kaplıyor. Siz ne kadar toplumu doğru yönlendiren haberler yapmak isteseniz de yanlış bir kaynak seçimi sizin tüm iyi niyetinizi bir anda yok edebilir. Bu konuda kaynağınızın güvenirliği de sizin habere bakış açınız ve haberi yapma amacınız kadar önem taşıyor. Ve tabii ki konuya ilişkin alanında uzmanı olan kişilerin tercih edilmesi gerek,” dedi.
Pınar Tatlıbaş, mümkün olduğu kadar Koronavirüs Bilim Kurulu üyeleriyle röportaj yapmak için bir araya gelmeye çalıştığını söyledi.
Haber kaynaklarını Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu üyelerinden ve bu konuyla yakından alakalı olan hocalardan seçmeye özen gösterdiğini kaydeden Aybüke Yıldız, hedefinin en doğru bilgileri vatandaşa ulaştırmak olduğunu dile getirdi.
Meltem Özgenç, “Özellikle enfeksiyon uzmanı ya da alanlarında uzman kişiler olmalarına dikkat ediyoruz. Reyting yerine doğru bilgi veren, bu güne kadar pek çok araştırma yapmış güvenilir hocalar olmaları önemli. Bilim Kurulu oluşturuldu. Oradaki hocalar da kısıtlı zamanlarına rağmen, bu konuda medya aracılığıyla vatandaşı bilgilendirmeye çalışıyor,” diye konuştu.
Bir haberci olarak, salgın sürecinde sizce haberler hangi sıklıkta aktarılmalı?
Aybüke Yıldız, “Ben tıpkı bu süreçte Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın yaptığı gibi tüm şeffaflığı ile an an aktarılmasının çok doğru olduğunu ve doğru bir süreç işlediğini düşünüyorum,” dedi.
“Şu an tek gündemimizin Koronavirüs ve etkileriyle ilgili haberler olması normal geliyor bana,” diyen Pınar Tatlıbaş, “Salgının boyutu hem dünyaya hem de ne yazık ki ülkemizde ciddi seviyelerde. Hiçbirimiz bu kadarını tahmin edemezdik. Salgın ile ilgili topluma umut verebilecek belki biraz gülümsetebilecek haber ve içeriklerin biraz artması fena olmaz,” diye ekledi.
Neşra Durmaz, şunları söyledi: “Toplumu bilgilendirmek önemli ve bunu doğru şekilde yaptığınız zaman güncel verileri sıklıkla aktarabilirsiniz. Zaten paniğe yol açacak davranışlardan uzak durduğunuz an haberlerin sık yapılması bir sorun teşkil etmeyecektir. Ama haberler nadir olarak da paylaşılmamalı bu dönemde. Çünkü dışarıda konu hakkındaki gelişmeleri ve bu salgına ilişkin verileri yine salgına ilişkin detayları merak eden bir toplum var. Bence bu yüzden bu konuda paniğe yol açmadan, halka düzenli ve doğru bilgi vermek büyük önem taşıyor.”
İnsanların her an bilgiye ulaşabilecekleri haber internet siteleri, televizyonların mevcut olduğunu kaydeden Meltem Özgenç, “Bunlar sürekli yayın yapıyor. Bence bu süreçte gerekli de; fakat değişik konularla da ilgilenmek insanları mutlu edecektir. O nedenle farklı mecralara bakmaları önemli. Haber kesintisi yaparsanız bu durum insanlarda korkuya neden olabilir. Güncel bilgi önemli,” yorumunda bulundu.
Demet Demirkır, “Bir haberci olarak gelen yeni ve doğru bilgiyi kamuyla paylaşmak benim görevim. Koronavirüs sürekli bilgi akışının olduğu bir konu. Bu yüzden o an bizim ülkemizde bir gelişme yaşanmıyorsa da küresel bir sorun olduğundan dolayı başka ülkelerde elbet bir gelişme yaşanıyordur. Şahsım adına habercinin bu anlamda daha az haber aktarması mümkün değil ama uzmanlar, insanlara televizyon, internet ve sosyal medyadan sürekli Koronavirüs ile ilgili haberleri takip etmemesi konusunda uyarılarda bulunuyor,” şeklinde konuştu.
Sağlık iletişimi açısından olması gerekenler neler?
“COVID-19 hepimizin yeni karşılaştığı ve hakkında detaylı bilgi sahibi olmadığımız bir hastalık olarak karşımıza çıktı,” diyen İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayla Okay, konu ile ilgili şunları söyledi: “Alanındaki uzmanlar bile sorunu yeni yeni anlayıp, virüsü tanıdıkça bilgi paylaşımında bulunuyor. Böyle bir durum söz konusu iken, bu konuda haber yapanların kesinlikle çok daha fazla dikkat ve özen göstermeleri gerekmektedir. Konuyla ilgili vatandaşta büyük bir bilgi boşluğu söz konusuyken, aktarılan bilgilerin doğruluk temeline dayanmaması durumunda endişe daha da artabilmekte veya tam tersine kişiler çok rahat ve korumasız olarak kurallara uymadan yaşamlarını sürdürebilmektedir.”
Prof. Dr. Okay, televizyon yayınları ile ilgili şu yorumu yaptı: “Sağlık iletişimi açısından bakıldığında, bu konuda gerek haber yapanlar gerekse televizyonlarda açık oturumlara çağırılan veya canlı olarak bağlanan kişilerin alanlarında ne kadar uzman oldukları çok dikkatli bir biçimde sorgulanmalıdır. Örneğin COVID-19 konuşulan açık oturum programlarında ‘uzmanların’ aynı mekânda, korumasız olarak bir arada durması ve konuyu tartışması bile büyük bir sorumsuzluk örneği olarak değerlendirilebilir. Bu görüntüleri izleyen bireyin, burada anlatılan ‘mesafeyi korumak’, ‘maske takmak’ gibi uyarıları dikkate almaması da gayet doğal olarak değerlendirilebilir.”
Konunun haberi yapılırken, mutlaka eldeki verilerin doğruluğunun teyit edilmesi gerektiğini belirten Prof. Dr. Okay, “Bu veriler hem bilime dayanarak hem de izleyici veya okuyucunun anlayabileceği tarzda aktarılmalı. Son olarak vurgulanması gereken, bu konunun tartışılmasının gerçek uzmanlara bırakılması gerektiğidir, her türlü sorunda televizyonda bir araya gelip tartışan insanların böyle ciddi bir meselede aslında ekranlarda yeri olmamalıdır.”