Karanlık PR, okur-kurum ilişkisi, Haiti’de gazetecilik

NewsLabTurkey Ne Okuyor’dan Herkese Merhaba!

Bu hafta “Ne Okuduk” bölümümüz dünyanın farklı yerlerinde gazetecilik ve medyanın yaşadığı sorunlara odaklandı. Karanlık PR şirketleri, Haiti’de gazeteciliğin durumu ve Hindistan’da haber derleme uygulamaları bu konuda öne çıkan başlıklar.

“Haftanın Odağı” ise okur etkileşimi konusu. Gazetecilerin okurlarıyla yeni bir ilişki kurması gerektiği konusunda herkes hemfikir olsa da, bunu doğru yapmanın zor olduğu da bir gerçek. Bu haftanın odağı bu konunun yanlışlarına ve doğrularına bakıyor.

Şimdilik benden bu kadar. Görüş ve önerilerinizi her zaman bekliyoruz.

Haftaya görüşmek üzere!

—Ahmet A. Sabancı

Bu hafta ne okuduk?

KARANLIK PR ŞİRKETLERİNİN YÜKSELİŞİ: Sosyal medyanın getirdiği en büyük dertlerimizden birisi olan yanlış bilginin yaygınlığı ve bunun politikacılar başta olmak üzere kimi gruplar tarafından bir araç hâline dönüştürülmesi artık hepimizin bildiği bir gerçek. Fakat bu sorunun bir sektöre dönüşmeye başladığını henüz yeni görüyoruz.

BuzzFeed News’in Tayvan merkezli The Reporter ile ortaklaşa gerçekleştirdiği araştırma, “karanlık PR şirketleri”nin internet üzerinden manipülasyon ve propaganda yollarından faydalanmak isteyen kişi ve kurumlara el altından verdikleri hizmetin boyutlarını gözler önüne seriyor. Tayvan, Malezya ve Ukrayna gibi birçok ülkede bu şekilde çalışan şirketler olduğunu görmek, kaçınılmaz olarak bu durumun hemen her ülke için geçerli olabileceğini düşündürüyor.

Bu durumun artık bir piyasası olması ve insanların yanlış bilgi dağıtmak için trolleri ve ağları bir ürün gibi satın alabiliyor olması, karşımızdaki sorunun daha da büyüyeceğinin bir işareti. Üstelik bunun gibi örnekler, insanların internetteki her iletişimine ve karşılarına çıkan her şeye giderek daha da paranoyak bir şüpheyle yaklaşmasına neden olacaktır. Bu da kaçınılmaz olarak gazeteciler için daha fazla sorumluluk anlamına geliyor.

HAİTİ’NİN ZORLU KOŞULLARINDA GAZETECİLİK: Geçtiğimiz yılın büyük bir bölümünde, özellikle Ekim ayından itibaren, Haiti’de protestolar ve çatışmalar durulmuyor. Mevcut yönetime karşı eylemler ülkeyi kritik bir noktaya getirdi. Tüm bunlar ise ülkedeki gazetecilerin işini ciddi bir şekilde zorlaştırdı.

Chantal Flores’in yazısı, Haiti’deki gazetecilerin durumunu kapsamlı bir şekilde ele alıyor. Ülkedeki gerginliğin medyaya karşı bir tepkiye de dönüşmesi ve hükümetin de basına karşı tavır almış olması, gazetecilerin hemen her kesim tarafından hedef alınmasına ve saldırıya uğramasına neden oluyor. Yine de tüm bunlara rağmen gazeteciler Haiti’de olanları göstermek için ellerinden geleni yapmaya devam ediyor.

HİNDİSTAN’DA HABER DERLEME UYGULAMALARININ EKONOMİK SORUNU: Ülkemizde olduğu gibi, haber derleme uygulamaları (tek bir haber kaynağı yerine birden çok kaynağı takip edebildiğiniz türdeki uygulamalar) Hindistan’da da oldukça popüler. Ama bu popülerlik her zaman sağlam bir iş modeli anlamına gelmiyor.

Cyril Sam’in haberine göre milyonlarca kullanıcısı olmasına rağmen, Hindistan merkezli haber derleme uygulamaları düzenli bir gelir elde etmekte ve sürdürülebilir olmakta zorlanıyor. Denenen farklı yöntemler (yayıncılardan ücret talebi gibi) ters teperken, reklam ise çoğu zaman yetersiz kalıyor. Bir diğer özel sorunları ise ülkedeki dil çeşitliliği. Hindistan’ın toplam 22 resmi bölgesel dili olmasına rağmen çoğu yayıncı İngilizce ve Hindu dışına çıkmıyor, bu da büyümenin önünde büyük bir engel oluşturuyor.

GUARDIAN’A GAZETECİLİK DIŞINDAN BİR CEO: Her ne kadar gazeteciliği bir iş olarak görmek kimileri için zor olsa da, bu şekilde yaklaşmak genellikle daha gerçekçi olmaya ve daha iyi sonuçlar elde etmeye yardımcı olabiliyor. Guardian da yeni CEO tercihi ile bu fikri test eden kurumlardan birisi olacak.

Gazetenin ticari kısmını kontrol eden Guardian Media Group’un yeni CEO’su Anette Thomas’ın ilgi çekici bir kariyeri var. Thomas hücre biyolojisi ve nörobilim doktora derecesine sahip ve uzun yıllar boyunca akademik bilim yayıncılığı alanında çalışmış bir isim. Farklı alanlardan edindiği tecrübelerin Guardian’ın geleceğinde bir etkisi olacağı kesin.

KISA KISA:

Podcast alanında lider hem Spotify hem de Apple olabilir. Sonuç nasıl ölçtüğünüze bağlı.

Avaaz’ın raporuna göre YouTube algoritması iklim krizi inkârcılarına yardım ediyor ver daha fazla gelir kazanmalarını sağlıyor.

Damon Kieslow, bir haber kurumunun okurdan gelir elde edebilmesi için nelerin gerektiğini bu yazısında anlatıyor.

Axel Springer ve RTL, reklam engelleme eklentisi Adblocker Plus’ı mahkemede durdurmaya çalışıyor.

Malachy Browne, New York Times’ın İran’ın vurduğu uçağa dair videoyu nasıl teyit ettiklerini bu röportajda anlatıyor.

.ORG alan adının kontrolünün özel bir şirkete devredilmesinin önüne geçmek için verilen mücadele devam ediyor.

Haftanın odağı: Okurla doğru bir ilişki kurmak

Son zamanlarda gazeteciliğin sorunları üzerine düşünürken ya da bunların nasıl çözüleceğine dair tavsiyeler verilirken en sık kullanılan kavramlardan birisi “okur ilişkisi/etkileşimi” (İngilizcesi “audience engagement”). Ancak hemen her trend olan kavram ve yöntem gibi bu da büyük anlamda içi dolmayan ve göstermelik birtakım adımlardan ibaret kalıyor.

Bu konuda geçtiğimiz hafta Source’da yayınlanan ve Angilee Shah tarafından yazılan yazı, bu soruna ve etkileşimin gerçekten nasıl olması gerektiğine dair önemli noktalara değiniyor. Bu yazıdan kısaca bahsetmek yerine kendimce önemli bulduğum noktaları bu haftanın odağında özetlemek daha iyi olur diye düşündüm.

Okur ve gazeteci/kurum arasındaki ilişki önemli, buna kimsenin itirazı yok. Fakat bunu göstermelik okur temsilcileri ya da aslında gerçek bir etkileşim yaratmayan geçici topluluk gazeteciliği işleri ile yapmak, basit bir PR kampanyası olmanın ötesine geçmiyor. Yazıda da haklı olarak bu konunun ayrı bir gazetecilik türü olarak değil, yapılan gazeteciliğin daimi bir parçası olarak düşünmek gerektiğine vurgu yapılıyor.

Yazının öne çektiği bir diğer nokta da gazetecilerin ürettikleri iş konusunda sorular sorması gerektiği. Eğer okurla bir etkileşim yaratmak, okurun ürettiğiniz haberlerde kendisini görmesini sağlamak istiyorsanız bunun için yaptığınız işe de dönüp bakmanız gerekiyor. Okurunuza nasıl bir katkıda bulunduğunuzu, yaptığınız haberin o topluluğa nasıl hizmet ettiğine kafa yormanız lazım. Yoksa okurla bir ilişki kurmanız çok zor.

Son olarak yazıda dikkatimi çeken bir diğer önemli nokta da topluluk üzerine yalnızca haber yapmanın yetersizliği. Bunu aslında gazeteciliğin birçok farklı yerinde görüyoruz. Dışarıdan yalnızca haber için damdan düşer gibi gelip o topluluğu (bazen de ülke veya bölgeyi) hiç anlamadan haberler yazıp giden gazeteci profili, bu ilişkinin kurulmasının önündeki en büyük engellerden biri. Okurla bir ilişki ve karşılıklı etkileşim yaratmak için ya gerçekten o topluluğu dinleyip anlamak veya o topluluğun bir parçası olabilmek gerekiyor. Bu noktada da yereldeki gazetecilerin önemi (zaten o topluluğun içinden olanların) daha da artıyor.

Yazı gerçekten bu konunun nasıl doğru bir şekilde ele alınabileceğinin güzel bir örneği. Özellikle basına güven konusunda nasıl sıkıntılı bir noktada olduğumuz hepimizin malumu iken, okurla ilişki kurma ve karşılıklı bir etkileşim yaratma konusuna da ciddi bir şekilde eğilmek lazım.

Yazar hakkında

Ahmet A. Sabancı

Eleştirel fütürist. NewsLabTurkey Strateji Koordinatörü ve Bülten Editörü.