Gazeteciler için hikâye anlatıcılığı

Gazetecilerin görevinin haber vermek olduğunu biliyoruz. Ama son yıllarda gazeteciler haber kopyalamaya, tık avcılığı yapmaya; daha etik olmaya çalışanlar da haberlere “takla attırmaya” daha çok alıştı.

Bunun sonucu olarak gazetecilik yerini giderek editörlüğe bırakmaya başladı. Ben de onlardan biriyim. Kendimi gazeteci diye tanımlamamaya dikkat ediyorum ve editör olduğumu söylüyorum. Çünkü ustası olduğum şey haber aramak veya peşinde koşmak değil (bunu bir düzeyde yaptım ve yapıyorum gerçi), ama esas uzmanı olduğum şey, elimde ne kadar kötü bir metin olsa da bunu okurlara satabilecek hâle getirmek ve nihayetinde satabilmek, okutabilmek ve onlarda mecraya yönelik bir bağlılık geliştirebilmek.

Bunun elbette azıcık kalmış basın özgürlüğü, haber kaynaklarının azalması, bir hikâye peşinde koşmanın zaman, emek ve maliyet olarak masraflı olması, platformların çabuk yapılan haberleri yeğlemesi, kurum kültürü, gazetecilerin çalışma koşulları ve iş yapma alışkanlıkları(nın değişmesi) gibi pek çok değişkene bağlı sebepleri var.

Böyle bir genellemeden varmak istediğim yer ise gazetecilik ile hikâye anlatıcılığı arasındaki bağın giderek zayıflaması. İçinde hikâyesi olmayan haberler, üzerinde hiç çalışılmamış metinler, çoğu zaman didaktik ve haberin çarpıcı başlığını içeren birkaç cümlelik kısa haber metinleri… Oysaki gazeteciler hikâye anlatan kişilerdir en nihayetinde. İnsanların, doğanın, bir kültürün, siyasetin ve diğerlerinin hikâyesini anlatırlar.

Hikâyeciliğin yükselişi ve düşüşü

İşin ilginç tarafı Türkiye’de gazeteciler hikâye anlatmayı son yıllarda unutmuşken, herkes hikâye anlatmanın peşine düşmeye başladı. Hikâye anlatmak ve anlatabiliyor olmak tıpkı eskilerdeki sözlü kültür gibi bir meziyete dönüştü ve bunu yapanlar muteber kişiler olarak anılmaya başlandı. Artık herkes bir hikâye anlatmak istiyor. Instagram’da hepimiz anlatıyoruz mesela. Diğer yandan markalar “ürünümü satın al” diyeceği yerde bize ürün deneyimiyle ilgili bir hikâye anlatmaya ve bizi o hikâyeye dahil etmeye çalışıyor. TED konuşmaları, YouTube belgeselleri, 1-2 dakikalık tanıklık videoları, farkındalık hikâyeleri… Hepsi birer hikâye anlatıyor. Çünkü insanlık tarihi yüzlerce yıldır birbirine hikâye anlatmanın da tarihi aynı zamanda.

Hikâye anlatmak dendiğinde akla ilk olarak markalar geliyorsa bile, haberler aslında bize birer hikaye anlatır. Hikâyeyi anlatabilmek için de gazeteciler öncelikle içerik pazarlaması öğrenmeliler. İçerik tüketim yönelimleri göz önüne alındığında içerik pazarlaması ve hikâye anlatıcılığı günümüzde gazetecilere güçlü bir rehber teşkil ediyor.

Hikâye nasıl anlatılır?

Öncelikle anlatılacak hikâyenin sınırları ve istikameti belli olmalı. Yani elimizdeki malzeme 5N1K’yi vermeli. Elimizde bunun olduğu varsayımından hareketle hikâye anlatıcılığı yapacak gazetecinin kullanacağı malzemeyi tıpkı bir edebiyatçı gibi işlemesi, ortaya baştan sona bir akış oluşturabilecek bir kurgu yaratması gerekiyor. Edebiyat eserlerinin kabul görmüş genel formülü burada istenilen sonucu verecektir: Eskiden şöyleydi, bir gün her şey değişti, değişince şöyle oldu, düğüm kördüğüme dönüştü ve çözülüş. Bunun tekniği ve sıralaması ise gazetecinin yaratıcılığına kalmış. Türkiye’de nadir görülüyor fakat İngilizce bilenler örnek olması açısından New York Times Magazine’e ve Guardian’ın bazı Longread yazılarına bakabilirler. Türkiye’yle ilgili İngilizce bir örnek de InsideTurkey.

Doğası gereği hikâye anlatan haberler alıştığımız haberlerden daha uzun olur ve düzyazının çok çeşitli unsurlarını bünyesinde barındırır. Ama her şeyden önce hikâye anlatıcılığı bir duygu uyandırmalıdır. Çünkü okurlar, içerik tüketicileri, bir olayla ilgili bilgi edinirken onunla duygusal bir bağ da kurmalıdırlar. Bu aynı zamanda okuru haber içeriği karşısında konumlandıran bir şeydir. Bu da bir tür çerçevelemedir aslında. Haberin tonu sadece gazetecinin pozisyonu, perspektifi ya da mecranın yayın ilkeleri ve duruşuyla ilgili değildir, olmamalıdır da. Bunun yerine hangi duygunun nasıl aktarılacağı da çerçevelemenin bir parçasıdır. Etkili bir hikâye anlatıcılığı için gazetecilerin insanların duygularını, yönelimlerini, isteklerini ve arzularını konumlandırabilmesi ve idrak edebilmesi, bu doğrultuda da haber içeriğinin duygusal bir haritasını çıkarabilmesi gerekir.

Adım adım ilerlemek

  • Bunun için ilk adım bir profil çıkarmak. Ham haberi yönlendirecek, hikâyenin akışını sağlayacak kişi ya da kişiler kimler? Bu aynı zamanda insandan farklı, habere konu olabilecek her şey olabilir. Kişinin hikâyenin merkezinde yer aldığından da emin olmak gerekiyor.
  • Ardından bu kişinin başına nelerin geldiğini anlatan ve nasıl sorusunun peşine düşen açıklayıcı bir metne ihtiyaç var. Her hikâyede olduğu gibi haber hikâyesinde de betimleme yapmak ve konunun farklı özellikleri hakkında bilgi vermek önemlidir. Ardından kişi ve detaylar ister istemez gazeteciyi elindeki malzemeye bir adım geriye çekilerek, daha uzak bir perspektiften bakmaya sürükler. Böylece büyük resmi görmeye başlarız. Konu tam olarak neyle ilgili? Kültürle mi yoksa ekonomiyle mi?
  • Giderek gelişen anlatıya paralel anlatılar, mikro ölçekli bakış açıları, tabiri caizse yan hikâyeler gerekir. Haberin merkezindeki kişinin yaşadığı olayla ilgili başkaları ne düşünüyor, nasıl yorumluyor, konudan etkilenen kişiler kimler gibi birtakım sorular burada kilit noktadadır. Bir haber hikâyesi bu kısım olmadan da yazılabilir fakat yan hikâyeler hem merkezi hikayeyi destekler hem de konuya derinlik katar.
  • Eğer hikâye kişiler üstüyse bunun gündelik yaşama nasıl yansıdığı, tam tersiyse gündelik yaşamın genele nasıl aksettiği bir diğer aşama olabilir.
  • Artık elimizde bir hikâyenin tüm unsurlarını karşılayabilecek kadar malzeme mevcut. Bunları hem bir gazeteci hem de bir edebiyatçı gibi, karakteri olan bir hikâyeye, sahneleri olan bir filme dönüştürmek mümkün.
  • Diğer yandan gazetecilikle dijital dünya arasında da artık kopmaz bir bağ var. Bu yüzden hikâyede bol miktarda görsel ve video yer almalı, var olan veriler görselleştirilmeli, grafikler ve illüstrasyonlar kullanılmalı, kodlama bilinmese dahi djital araçların nimetlerinden faydalanılmalı, hikâyenin uygun yerlerine mesela bir ses kaydı, bir ham görüntü eklenmeli. Bunlar hikâye çok zayıf olsa dahi bunları maskeleyebilecek unsurlar.

Tüm bunları dört maddede, basitleştirerek özetlemek mümkün: karakter, plot, ölçek ve tempo, perspektif.

Hikâyeler için bir kontrol listesi

Oluşturduğumuz haberin bir hikâye anlatımı teşkil edip etmediğini kontrol etmek için aşağıdaki soruları sormak faydalı olacaktır.

  • Oluşturduğunuz anlatıyı doğru bir çerçeveye oturttunuz mu? Bu anlatı için yeterli bilgiyi toplayacak çalışmayı yaptınız mı? Aynı konuyu ele alan farklı haberlerin perspektiflerine baktınız mı?
  • Hikâyenizde kullandığınız temalar bir bütün oluşturuyor mu? Hikâye kendi içinde kopuk mu?
  • Haber hikâyenizi anlatırken konuyla ilgili güç dinamiklerini yeterince değerlendirdiniz mi? Hikâyenin verdiği mesajla sizin vermek istediğiniz mesaj arasında bir uyuşmazlık ya da çatışma mevcut mu?
  • Baştan sona okunduğunda hikâyenin bir akışı veya ritmi mevcut mu? Bu akış ve ritmde bir bozukluk var mı?
  • Haberin hikâyesi, kullanılan çerçeveler, temalar, mesajlar, anlatım, kültürel referanslar ve dil haberin ulaşması istenen hedef kitleye ulaşıyor mu?

Bu yazı boyunca bahsettiğim her şey genel olarak bir haberin nasıl hikâyeleştirileceği, hikâye anlatıcılığının gazetecilikle nasıl bir araya getirileceği hakkında genel bir şablon oluşturma amacını taşıyor. Hikâye anlatmanın son derece özgün biçimleri var ve bu tamamen gazetecinin yaratıcılığıyla ilgili. Ne var ki gazeteciliğin bu yaratıcılığa ve alışıldık, ezberlenmiş haber anlatma biçimlerinin dışına çıkmaya, yenilik getirmeye ve haberleri daha güçlü kılmaya ihtiyacı var.


Yararlanılan kaynaklar ve okuma listesi:

Yazar hakkında

Can Semercioğlu

BirGün'de dış haber editörü, Mesele Dergisi'nde yazı işleri müdürü ve Diken'de kıdemli editör olarak çalıştı. Kitap çevirdi, yayına hazırladı. Ljubljana Üniversitesi'nde Karşılaştırmalı Edebiyat ve Edebiyat Teorisi bölümü doktor adayı. K24 Yayın Kurulu üyesi, Ekosfer Derneği Yönetim Kurulu Üyesi. Halihazırda özel sektörde halkla ilişkiler ve kurumsal iletişim uzmanı olarak çalışıyor. Yemek yapmayı, koşmayı ve okumayı seviyor.