Teyit.org’da hareketli ay: Üyelik modeli ve yanlış bilgi salgınıyla mücadele

Son bir hafta içerisinde Teyit.org’da ciddi bir hareketlenme var. İlk olarak Almanya’da bir gazetecilik kooperatifi olan Kautreporter tarafından başlatılan ve Avrupa’nın çeşitli ülkelerindeki bağımsız medya girişimlerine üyelik programlarını geliştirmelerine yardımcı olmayı amaçlayan Steady, Teyit.org‘un medya güçlendirme programına seçildiğini duyurdu. Hemen ardından da Teyit ekibi hem gazeteleri hem de kent meydanlarını kitap reklamları vesilesiyle donatan aşı karşıtı kampanyanın yol açtığı sağlık temalı dezenformasyona karşı bir kitle fonlaması kampanyası başlattı.

Peki, Steady’nin programı ne işe yarayacak; ya da “Salgın var: Yanlış bilgiye karşı aşı olun” projesi neyi hedefliyor? Bu soruların yanıtları için Teyit ekibinin şefi Gülin Çavuş ve ekibin dijital stratejilerinden sorumlu Şükrü Oktay Kılıç‘la konuştum.

[bctt tweet=”Oktay Kılıç: Mimarisi, tasarımı, fonksiyonları, kullanıcı deneyimi ile bildiğimiz anlamda klasik içerik sitelerinin ötesine geçecek bir platform geliştirmeye çalışıyoruz.” username=”newslabturkey”]

Ekibin dijital stratejilerinden sorumlu Şükrü Oktay Kılıç, Bağımsız Medyayı Güçlendirme Programı’nın bu yıl ilk kez açıldığını ve çağrıların da geleceğin bağımsız medyasını üyelik modelleriyle kurma iddasındaki medya organizasyonlarına yapıldığını belirtiyor. Kılıç Teyit’in başvurusunun 200’ü aşkın başvuru arasından Guardian, EJC, Membership Puzzle’dan gazeteci ve akademisyenlerin oluşturduğu bir jüri tarafından yapılan değerlendirme sonucu seçildiğini belirtiyor. Teyit’in yanı sıra Polonya’dan Krytyka Polityczna ve İtalya’dan Slow News programa seçilen üç medya girişimi olmuş.

Şükrü Oktay Kılıç – Teyit.org

Teyit’in bu programdan alacağı destekle ne yapacağını sorduğumda Kılıç, “Bir süredir Teyit’in yeni sitesi üzerine çalışıyoruz. Mimarisi, tasarımı, fonksiyonları, kullanıcı deneyimi ile bildiğimiz anlamda klasik içerik sitelerinin ötesine geçecek bir platform geliştirmeye çalışıyoruz. Aynı zamanda yeni site ile birlikte öncelikle beta versiyonları devreye girecek iki üyelik programımız olacak,” diyor.

Üyelik programlarından ilkinin, Teyit ekibinin teyitçilik faaliyetlerine okurlarının ilgi ve uzmanlık alanlarına göre katılmalarına teşvik edecek bir program olduğunu söyleyen Kılıç diğer programın ise Türkiye’de bağımsız medyanın geleceğini önemseyen, bunun için sürdürülebilir modeller aranmasını destekleyen, sahte haber sorununa karşı yaratıcı fikirler geliştirebilecek farklı disiplinlerden insanların birbirleriyle tanışabilecekleri, ekiple editoryal tartışmalar gerçekleştirebilecekleri, farklı etkinliklerle bir araya gelebilecekleri bir topluluk programı olduğunu söylüyor.

[bctt tweet=”Oktay Kılıç: Üyeye özel içerikler Teyit’in içeriklerinin ödeme duvarlarının ya da abonelik sisteminin arkasında saklanacağı anlamına gelmiyor.” username=”newslabturkey”]

Elbette bu üyeye özel içerikler Teyit’in içeriklerinin ödeme duvarlarının ya da abonelik sisteminin arkasında saklanacağı anlamına gelmiyor. Kâr amacı gütmeyen bir sosyal girişim olarak Teyit, üyelerine özel içerikler ve etkinlikler üretmeye devam edecek. Şu anda ürettiği analizler, dosyalar, belgesel ve programlar yeni sitede de ücretsiz olarak erişilebilir olmayı sürdürecek.

Bu yeni stratejiyle yapılmak istenen Kılıç’a göre okurların editoryal süreçlere katılımını artırmayı sağlamak. Kılıç abonelik ile üyelik modellerini birbirlerinden ayrıştıranın da bu fark olduğunu söylüyor. Üye sayısı ya da üyelerden elde edilen gelir gibi metriklerden ziyade işlev ve etkiyle bu yeni modelin başarısını ölçeceklerini ekliyor.

Peki üyelik ve abonelik modellerinin nasıl işleyeceğine ya da bu modele ihtiyaçları olduğuna nasıl karar verdiler? Bu soruyu sorduğumda Kılıç dünyada gazetecilik endüstrisinde süregelmekte olan üyelik ve abonelik modelleri tartışmasına değiniyor. Bu modellerin New York Times, Washington Post, Financial Times, Guardian gibi gazeteler üzerinden çoğunlukla tartışıldığını söyleyen Kılıç, örneklerin bunlardan ibaret olmadığını söylüyor ve ekliyor: “Yeni nesil gazetecilerin başlattığı, henüz 5-6 yıllık, mevcut modelleri gazeteciliğin esas işlevlerini yerine getirmesi önünde engel olarak gören ve radikal şekilde farklı metod ve yöntemler geliştiren haber medyası girişimleri var. Biz de bu ekiplerle irtibat halindeyiz ve işlerini yakından takip ediyoruz. Onların deneyimlerinden öğrenebileceklerimiz olduğunu düşünüyoruz ve Bağımsız Medyayı Güçlendirme programına da tam olarak bu yüzden başvurduk.”

Türkiye’de böyle bir deneyim aktarımı kültürü olmadığını belirten Kılıç üst kuşak gazetecilerin; dijital strateji, sürdürülebilir gelir modelleri, yeni hikâye anlatıcılığı formatları, topluluk geliştirme, etkileşim gibi dünyadaki ciddi haber merkezlerinde her geçen gün daha merkezi işlev gören uzmanlık alanlarında aktarabilecekleri bir deneyimleri olmadığını söylüyor.

Bu yeni üyelik programlarını ve site yapısını kendi kaynaklarıyla geliştirdiklerini söyleyen Kılıç, Bağımsız Medyayı Güçlendirme programından 2 bin 500 Euro gibi bir maddi destek alacaklarını, bunun sembolik bir miktar olduğunu söylüyor. Ona göre programın asıl katkısı Krautreporter, Guardian, Membership Puzzle ve European Journalism Center’dan uzmanlardan programlarını geliştirirken yorumlar alabilmek ve onların deneyimlerinden faydalanmak olacak.

Peki bu yeni modeller ne zaman işler hâle gelecek? Kılıç, yeni sitelerinin ve üyelik programlarının beta versiyonlarının 2020’nin ilk yarısında yayında olmasını istediklerini belirtiyor: “Yayın hayatına başladıktan sonra da bu platformu, okurlarımızla birlikte geliştireceğiz. Sitenin ve üyelik programlarının yukarıda anlattığımız işlevleri yerine getirebiliyor olması en önemli önceliğimiz. Biz ayakları Türkiye’ye, bu bölgeye basacak ancak hem editoryal hem teknik açıdan dünya standartlarını yakalayacak, global ölçekte büyüyebilecek işler çıkarabileceğimizi düşünüyoruz. Yeni site, üyelik programları ve üzerine çalıştığımız diğer projelerle de bu vizyonumuzu göstermek istiyoruz.”

[bctt tweet=”Gülin Çavuş: Toplumdaki büyük çoğunluğun kafası karışmış durumda ve insanlar neye güveneceklerini bilemiyorlar.” username=”newslabturkey”]

Malum Teyit’teki tek gelişme Bağımsız Medyayı Güçlendirme programına kabul almak değil. Büyük şehirlerin dört bir yanını saran sağlık odaklı dezenformasyona karşı “Salgın var! Yanlış bilgiye karşı aşı olun” isimli bir kampanya başlattılar. Bu kampanyayı ve neden kitle fonlaması yöntemine başvurduklarını da Teyit’in şef editörü Gülin Çavuş’la konuştum.

Gülin Çavuş – Teyit.org

Çavuş’a ilk aşamada kendilerinden demokrasiyi kurtarmalarının beklendiğini şimdi ise kamu sağlığını koruma işinin onlara kaldığını anımsattığımda demokrasiyi kurtarmanın tek bir aktörün işi olamayacağını, yaptıkları işin farklı yetkinlikler gerektiren bir gazetecilik faaliyeti olduğunu söyledi. Çavuş, söz konusu sağlık olduğunda ise devreye girme ihtiyacı duymalarının sebebinin sağlık alanındaki yanlış bilginin artması ve toplum gündemine daha fazla girmesi olduğunu belirtti.

Yanlış bilginin toplum sağlığını etkileyip geri dönüşü çok zor olacak hasarlara yol açabileceğini aktaran Çavuş, dünyada da böyle bir trend olduğunu ve bu trendin Türkiye’de yansımaya başladığını belirtiyor. Soner Yalçın’ın son kitabıyla birlikte medyada sağlığa ilişkin yanlış bilginin daha fazla tartışılmaya ve ele alınmaya başlandığını söyleyen Çavuş, “Türkiye’de yanlış bilgi sorunuyla mücadele eden bir ekip olarak, buna daha bütünlüklü yaklaşabileceğimiz, uzmanlardan ve kurumlardan destek alabileceğimiz bir çalışmanın bu iddiaları görerek şüpheye düşenler üzerinde etkili olacağına inanıyoruz,” diyor ve ekliyor, “Toplumun bu bilgilere inananlar ve inanmayanlar şeklinde ikiye bölünmüş olduğunu düşünmüyoruz, büyük çoğunluğun kafası karışmış durumda ve neye güveneceğini bilemiyor. Doğru bilgiye ulaşmalarını sağlayacak bir kaynak yaratmamız gerekliydi.”

Sağlıkla ilgili yanlış bilgiyle mücadele konusunda Teyit’in neden bir kitle fonlama kampanyası yapma ihtiyacı duyduğunu sorunca Çavuş, Teyit’in bu çalışmayı yaparken günlük iş akışını da sürdürmek zorunda olduğunu ve bu tür araştırmaların zaman ve uzmanlık gerektirdiğini belirtiyor.

Operasyonlarını yalnızca bir odakla sınırlayamayacaklarını, demokrasiyi farklı şekillerde etkileyecek diğer konulardaki yanlış bilgileri de izlemeleri gerektiğini söyleyen Çavuş, bu nedenle de Teyit ekibinin kapasitesini genişletmek ve dışardan katkı koyacak kişileri kampanyaya dahil etmek, farklı duyuru mekanizmalarını çalıştırmak istediklerini söylüyor. Çavuş’a göre kitle fonlaması yapma gerekliliğinin ilk ayağı var olan operasyon dışında devam eden bir çalışma olması. Bir diğer ayağı ise halk sağlığını yanlış bilgilerden koruma fikrine destek olabilecek bir topluluk yaratabilmek, ve nihayet okur etkileşimini artırmak.

[bctt tweet=”Gülin Çavuş: Teyit’in her işe uygun bir gelir modeli uygulama gibi bir yaklaşımı var.” username=”newslabturkey”]

Teyit’in her işe uygun bir gelir modeli uygulama gibi bir yaklaşımı olduğunu belirten Çavuş, bu çalışma içinse kitle fonlamasının çok uygun bir model olduğunu söylüyor: “Hem kitlemizi harekete geçirebilecekti hem de böyle derinlemesine bir çalışmanın karşılığı olmalı. Yani medya kuruluşlarının ‘nasıl olsa paramız var’ diyerek tek bir gelir modeline bel bağlaması eski ve artık çalışmadığı görülen bir gazetecilik yapısı. Eğer holdinginiz yoksa veya doğalgaz ihalelerine girmiyorsanız yaptığınız işin karşılığı olduğunu her fırsatta kullanıcılara anlatmak gerekiyor.”

Peki Teyit’in sağlık alanındaki yanlış bilgiyle savaşı hangi konulara odaklanacak? Çavuş, tahmin edilebileceği üzere ağırlığın aşı konusunda olacağını söylüyor. “Aşı ve otizm arasında ilişki olduğu iddiaları nereye dayanıyor ve nasıl yaygınlaştı? Aşıların dünyada ve Türkiye’deki tarihi, aşılar yararlı mı faydasız mı?” gibi başlıklar etrafında inceledikleri onlarca iddia olduğunu belirten Çavuş, bu iddiaları incelemenin yanı sıra sağlık alanında ortaya çıkan yanlış bilgilerin ve komploculuğun arka planını da incelemeye çalışacaklarını söylüyor. Zira Çavuş’a göre bu çalışmanın çıktılarından biri de safsatalar ve komplo teorilerinin mantığını anlamak: “Soner Yalçın’ın son kitabıyla tekrar başlayan tartışmalar ışığında ilerlediğimiz için kitabın içerisindeki iddiaları ele alacağız. Ama bunların hiçbiri yeni söylenen şeyler değil ve Türkiye’ye özgü de değil. O yüzden araştırmacı gazetecilik olarak sunulan bu kitabın aslında uzun süredir söylenen şeylerden ibaret olduğundan da bahsetmeye çalışacağız.”

Kaynaklarına giderek ilgili bilgilerin doğruluğunu inceleyeceklerini söyleyen Çavuş, işlerinin kolay olmadığını söylüyor ve yapacakları çalışmanın işleyişi ve perspektifi hakkında kimi detaylar veriyor. “Çalışmada modern tıp ve aşı karşıtlığı, ilaç düşmanlığının anti-emperyalizmin mutlak koşuluymuş gibi bahsedilmesine de değineceğiz. Çünkü aşı karşıtlığının vurgulandığı bir yazının veya kitabın içerisinde anti-emperyalist, anti-kapitalist olduğu belli sosyalist isimleri arka arkaya sıralayınca pek de bir şey demiş olmuyorsunuz aslında. İnsanları yanıltmak ve ideolojilerine seslenerek yanlış bilgiyi yaygınlaştırmak için kullanılan bir yöntem. Tarihsel olarak da bu yönde incelemeler yapacağız. Bizim tespit edebildiğimiz 200’den fazla iddia var, bazıları bir bütünlük içerisinde aktarılacak bazıları tekil iddialar olarak okurlarla paylaşılacak. Mikro site yayına girmeden önce bizi destekleyenlere bültenler göndereceğiz ve onların da bu çalışmaya dahil olmalarını sağlayacağız.”

[bctt tweet=”Gülin Çavuş: Şüpheci olmakla komplocu olmak arasındaki o çizgiyi belirginleştirmek önemli.” username=”newslabturkey”]

Dünyada aşı karşıtlığının modern tıp karşıtlığı ağırlıklı olarak kendini daha muhafazakar siyasilerle özdeşleştirenlerde görüldüğünü belirten Çavuş, ABD, Birleşik Kralık, Almanya gibi ülkeler de dahil olmak üzere birçok ülkede örnekleri olduğunu söylüyor: “Her yerde böyle. Ama Soner Yalçın Türkiye’de sol duyarlılığı olan insanları derin bir komplo teorisi çukuruna düşürüyor. Kimsenin baş edemediği dünyayı yöneten o beş aile! Bizi öldürmek ve soyumuzu kurutmak isteyenler…”

Çavuş’a göre bu söylemler alıcıları için çok cazip. Zira başaramadıklarımızın arkasında bizden daha büyük bir güç olduğunu iddia etmek bir yanıyla da rahatlatıcı olabiliyor. Teyit’in en başından beri bir bilginin peşine düşüldüğünde ve özellikle dijital yetenekler geliştirildiğinde gerçeklere yaklaşılacağını savunduğunu belirten Çavuş “Şüpheci olmakla komplocu olmak arasındaki o çizgiyi belirginleştirmek önemli,” diyor.

Çavuş aşı karşıtlarının sosyal medya platformlarındaki reklamlarla fikirlerini yaygınlaştırma girişimlerine dikkat çekiyor. Teyit’in bu kampanyalara cevaben platformları halk sağlığını ilgilendiren konularda doğru bilgiyi yaymak için efektif şekilde kullanacağını belirten Çavuş belki de herkes için arşiv niteliğinde olacak bir çalışmanın hazırlığında olduklarını söylüyor: “Tespit edilebilen en çarpıcı veri çocuklarını aşılatmayanların sayısındaki artış. Belki de kafası karışanların karşısına yeterince doğru bilgi çıkmadığı için bunu tercih ediyorlar. Biz de tüm imkânlarımızla doğru bilgileri yaygınlaştıracağız.”

Çalışmalarının, araştırmacı gazetecilik nasıl olur sorusuna yanıt olacağını umduğunu söyleyen Çavuş, kimseyi bu tartışmanın merkezine oturtmadıklarını, zira kişilerin önemsiz söylenenler ve etkilerininse asıl önemli mesele olduğunun altını çiziyor.

Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments
İlginizi çekebilir
Daha fazlasını oku

En tuhaf beş telif davası

Liberal paradigmanın sert çekirdeğindeki prensiplerden biri, iktisadi bir mantığa da oturtulan, mülkiyet yasaları olmuştur. Liberalizme göre mülkiyet yasaları…